Türkiye'nin farklı bölgelerinde yaklaşık 20 yıldır sadece restorasyon işiyle uğraşan inşaat mühendisi Mahir Kaplan, İzmir'de çok geniş bir kültür hazinesi olduğunu belirterek tarihi sadece ayağa kaldırmanın yeterli olmadığını ve korumacılığın büyük önem taşıdığını ifade etti. EGİAD ve Musevi Cemaati Vakfı ile yapılan protokol kapsamında atıl durumda olan Portekiz Sinagogu'nu ekibiyle birlikte bir sosyal tesise dönüştüren restorasyon uzmanı Mahir Kaplan, kentin tarihi dokusunu ayağa kaldırmak için bir takım çalışması gerektiğine dikkat çekti.
Tarihi çarşı Kemeraltı'nda tescilli yüzlerce yapının bulunduğunu anlatan Kaplan, "Musevi Cemaati'nden aldığımız sinagog atıldı, kulanılmıyordu ve birkaç sene sonra tamamen yok olabilirdi. Projenin hazırlığı yaklaşık 1 sene sürdü ve 14 ayda restorasyonu tamamladık. Kemeraltı'nda bunun gibi daha birçok projeye ihtiyaç var. Yasal prosedürler bir şekilde aşılıyor ama bu işler birkaç yılda bitmez. Sıfırdan bir inşaattaki gibi yüksek vinçleri kurarak restorasyon yapılmaz. Kemeraltı'na sihirbaz gelse iki, üç senede çözemez. Biz Portekiz Sinagogu'nu iki buçuk yılda sosyal tesis olarak restore edip bir örnek olduk. Havra Sokağı'nda birkaç yapıyı bu şekilde restore etsek kentimize ciddi katkı sağlamış oluruz" dedi.
SORUN ÖZEL MÜLKİYETTE
Kısa süre önce UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilen Şanlıurfa’daki Göbeklitepe'de kazıların en az 30 senedir sürdüğünü anlatan Kaplan, taşınmaz kültür varlıklarına yönelik tadilatın uzun bir süreç ve sabır gerektirdiğini dile getirdi. Restorasyonda önceliğinin yapının özgün halini korumak olduğunu ifade eden Kaplan, şöyle konuştu:
"Tarihi binalar bizim geçmişimiz. Bu evrensel değerlere sahip çıkılmalı. Restorasyonda korumacılığa çok önem veriyorum. Biz bir yamukluğu düzeltmek yerine hasara müdahale ediyoruz. Özgünlüğüne bağlı kalıyoruz. 1960'lı yıllardan sonra büyük kentlere göç başlamış ve tahribat artmış. İzmir'in eski fotoğraflarına baktığınızda aradaki farkı görmek mümkün. Mithatpaşa'daki levanten köşkleri yok oldu. Ama son yıllarda bilinç artmaya başladı. Yasalarla tarihi yapıları turizm ve ticarette kullanmayı öğrendik. Kültür varlıklarının korunması için ciddi kaynaklar ayrılıyor. Yerel yönetimler kendi sınırları içerisindeki kültür varlıklarını koruma ve dönüştürmedeki ilk adımı atıyor. Ancak en büyük sorun özel mülkiyetlerden kaynaklanıyor. Karataş ve Kemeraltı'nda bir sürü virane yapı var. Mübadele döneminde birçok aile göç etmiş. Kamulaştırma yapılmaya çalışılıyor. Bence yapıların bir an önce kent hayatına kazandırılması için daha özel kanunlar lazım."
YAPILARIN ÖZGÜNLÜĞÜ KORUNUYOR
İzmir'de yürüttükleri projeler hakkında da bilgi veren Mahir Kaplan, Urla'da eski sabun fabrikası, Hisar Camisi, Mithatpaşa Endüstri Meslek Lisesi, Tire'de İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne ait idari bina ve Bayındır'da eski bir döneme ait cami restorasyonunun bu projelerden bazıları olduğunu anlattı. Urla İskelesi yakınlarında eski sabun fabrikasının 19'uncu yüzyıla ait bir bina olduğunu belirten Mahir Kaplan, yapının özgün planına sadık kalarak projeyi sürdürdüklerini dile getirdi. Kaplan, "Yapının taş dokusu ile eski baca sistemleri korunuyor ve sağlamlaştırılıyor. Koruma altına alınmış bina 2 dönümlük parselde yer alıyor. İki katlı olduğu için 1600 metrekarelik bir alanda inşa ediliyor. Öte yandan Hisar Camisi'ni güçlendirme çalışmalarımız var. Yılbaşında başlamıştık, kısmi olarak devam ediyor. Nem ve rutubet problemleri var. Bir savaş veya doğal afet olmadığı sürece bu yapılar ayakta durabilir. Doğada taş milyar yıldır var" dedi.
KALİFİYE ELEMAN İHTİYACI
Üniversitelerde restorasyonla ilgili bölümlerin daha revaçta olması gerektiğini savunan Kaplan, son olarak şunları söyledi:
"Yer altında ve yer üstünde ciddi bir kültür varlığımız var. Kültür hazinemiz çok geniş. Ancak eğitimli insanlar yetersiz. Nitelikli kadroların yetişmesi için sadece teorik değil uygulamaya dönük çalışmalar yapmalı. Bu işle ilgilenenler dokunabilmeyi öğrensinler. Biz kalifiye eleman bulmakta zorlanıyoruz." (DHA)