Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Sabri Tekir, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği “İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde”; “Esasen her açıdan milli olan dış politikada hiçbir zaman iç siyasi hesapları ve ideolojik yaklaşımlara dayalı dış politika uygulamalarını asla tasvip etmiyoruz. Çünkü, dış politika 84 milyon insanı ilgilendiren konulardan oluşmaktadır. İç siyaset malzemesi yapılması esas itibarıyla hem insani hem de vicdani değildir. Dolayısıyla da ülkenin çıkarına da değildir. Sadece siyasi duygusallık veya zaman içerisinde bir partinin kendi siyasi çıkarları doğrultusunda dış politikaya boyut kazandırma girişimleri daima zararla sonuçlanmıştır" dedi.
Millet İttifakı siyasi partilerinin genel başkan yardımcıları, bugün; İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’ne katıldı.
Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Sabri Tekir, ‘dış politika, savunma ve güvenlik’ konularına ilişkin konuştu. Tekir, şunları söyledi:
“DIŞ POLİTİKA İSTİKAMETİNDE TOPLUMSAL HASSASİYETLER OLUŞTURULMAYA ÇALIŞILIR”
“Dış politika genelde büyük kitlelerin pek fazla ilgi göstermediği bir konudur. Günlük geçimin son derece önemli olduğu bir ortamda, bir ekonomik şartta veya sosyal ekonomik ortamda bu konulara pek fazla ilgi göstermemeleri de normaldir. Bir ülkenin yönetimi dış politika yönetimi ile eş anlamlıdır. Neden diye sorulursa, dış politika sağlıklı bir şekilde, güvenli bir şekilde yönetilmediği zaman içeride yine sağlıklı bir ekonomi politikasının, sağlıklı bir sosyal yapının ve sağlıklı bir siyasal yapının muhafaza edilmesi, kurulabilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla da dış politika son derece önemlidir. Bu sebepten dolayı da genel anlamda devletlerin politikası şudur, toplumların hassasiyeti üzerine dış politika yürütüleceğine, dış politika istikametinde toplumsal hassasiyetler oluşturulmaya çalışılır.
“SİYASİ DUYGUSALLIK DIŞ POLİTİKAYA BOYUT KAZANDIRMA GİRİŞİMLERİ DAİMA ZARARLA SONUÇLANMIŞTIR”
Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikasının geleneksel şiarı ve mihenk taşı başlangıçtan beri ‘yurtta barış, dünyada barış’ prensibi olmuştur. Bu prensibi dış politikamızın temel esası olarak kabul ediyoruz ve onun korunmasını temel esas olarak da benimsiyoruz. Esasen her açıdan milli olan dış politikada hiçbir zaman iç siyasi hesapları ve ideolojik yaklaşımlara dayalı dış politika uygulamalarını asla tasvip etmiyoruz. Çünkü, dış politika 84 milyon insanı ilgilendiren konulardan oluşmaktadır. İç siyaset malzemesi yapılması esas itibarıyla hem insani hem de vicdani değildir. Dolayısıyla da ülkenin çıkarına da değildir. Dışişleri Bakanlığı’na, dış politika yapım, karar ve uygulamalarındaki rol ve görevini yeniden kazandırmak gerekmektedir. Sadece siyasi duygusallık veya zaman içerisinde bir partinin kendi siyasi çıkarları doğrultusunda dış politikaya boyut kazandırma girişimleri daima zararla sonuçlanmıştır. O nedenle temel prensibimiz bu tür yapım, karar ve uygulamalardaki rol ve görevin doğrudan doğruya Dışişleri Bakanlığı’na verilmesi gerekir.
Dışişleri Bakanlığı’na eleman alımı da son derece önemlidir, bu eleman alımının objektif, güvenilir, siyasi tercihlerden uzak, ehliyete ve liyakate dayalı kapsamlı bir sınav sistemi ile yapılması gerekmektedir. Biz de böyle bir sistem içerisinde dış politika elamanlarını alma ve onları son derece iyi bir şekilde yetiştirmeyi hedefliyoruz ve bunu da bakanlığa bağlı olarak, kuracağımız ‘diplomasi akademisi’nde üst düzey bir formasyon kazandırmak sureti ile gerçekleştirmeye çalışacağız.
“TÜRKİYE’NİN YENİDEN F-35 PROJESİNE DÖNMESİ DE DAHİL MÜTTEFİKLİK İLİŞKİLERİNİ KARŞILIKLI GÜVENE DAYALI ŞEKİLDE İLERLETECEĞİZ”
Batı ittifak gurubuna dahil olan organizasyon ve politikalarımızın temelini şu esaslar oluşturmaktadır; Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefimiz doğrultusunda bu alandaki sürecin diyalog, adalet ve eşitlik çerçevesinde tamamlanması için çalışacağız. Yani, ülkenin menfaatlerini koruyacak, adaleti ön plana tutacak şekilde bir ikili anlaşmanın Avrupa Birliği’ne sağlanmasını çalışacağız. Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz de olduğu gibi ABD ile ilişkilerimizi de eşitler arası bir anlayışla kurumsal bir temele oturtacağız. Türkiye’nin yeniden F-35 projesine dönmesi de dahil müttefiklik ilişkilerini karşılıklı güvene dayalı şekilde ilerleteceğiz. F-35 projesi için Türkiye Cumhuriyeti yine Türk vatandaşlarının ödemiş olduğu 1 buçuk milyar doları aşkın miktarda katkıda bulunmuştur. Bu katkının yabana gitmesine müsaade etmek yanlış bir politikadır ve dolayısıyla bu proje çerçevesinde bizim katkımızın yine millete yarar şekilde dönebilecek bir sonucu elde etmenin gayreti içerisinde olacağız.
“EGE DENİZİ, BARIŞ, İŞ BİRLİĞİ VE İYİ KOMŞULUK ALANI OLARAK GÖRÜLMELİDİR”
Başta Türk devletleri teşkilatları olmak üzere Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, İslam İşbirliği Teşkilatı, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, D-8 gibi örgütlerdeki konumumuzu güçlendireceğiz. Bu örgütlerin uluslararası işlerdeki rolünü de geliştireceğiz. Biz hem bir Akdeniz hem bir Ege ülkesiyiz, aynı zamanda Avrupa ülkesiyiz. En önemli husus, Ege Denizi meselesidir. Ege Denizi, barış, iş birliği ve iyi komşuluk alanı olarak görülmelidir. Bu amacı gerçekleştirmek için çalışacak, Ege Denizi’ndeki egemenlik alanlarımıza zarar verebilecek hiçbir gelişmeye müsaade etmeyeceğiz. Kıbrıs, Kıbrıs sorununa acil ve kalıcı bir çözüm bulunması temel amacımızdır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ve Kıbrıslıların kazanılmış haklarını korumak ve iki toplumun egemen siyasi eşitliğini sağlamak temel hedeflerimizdendir.
“TÜRKİYE’NİN DOĞU AKDENİZ’DE YALNIZLAŞTIRILMASININ ÖNÜNE MUTLAKA GEÇİLECEKTİR”
Azerbaycan ile kardeşlik bağlarımızı ve ilişkilerimizi karşılıklı güven esasına dayalı olarak daha da güçlendireceğiz. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de yalnızlaştırılmasının önüne mutlaka geçilecektir. Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasında, hidrokarbon kaynaklarının hakça paylaşımdan çoklu müzakere süreçlerinde sonuç alınmasında öncelik vereceğiz.
Ortadoğu bölgesindeki ülkelerin; bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüklerine saygılı olacağız. Bu ülkelerin içişlerine karışmayacak, aralarındaki sorunlarda taraf tutan bir ülke değil, çözümleri kolaylaştıran bir ülke olacağız. İsrail-Filistin sorunu bölgenin kronik bir sorunudur. Bu soruna Birleşmiş Milletler kararları çerçevesinde ve iki devlet esasına göre kalıcı bir çözüm bulunması için bütün ilgili taraflarla görüşeceğiz. Filistin konusunda Türkiye’nin güvenilir bir kolaylaştırıcı ülke olarak masadaki yerini almasını sağlayacağız.
“TBMM’DE BİR GÜVENLİK KOMİSYONU KURACAĞIZ”
Ordumuzun kendisine verilen görevleri yerine getirebilecek ileri teknoloji ürünü sistemlerle donatacağız. İstihbarat, keşif, vuruş gücü ve diğer operasyonel yetenekleri güçlendireceğiz. Milli Savunma Bakanlığı’nın teşkilat yapısını gözden geçireceğiz. Kuvvet komutanlıklarını tekrar Genelkurmay Başkanlığı’na bağlayacağız. Askeri liseler, harp akademiler, kurmay subay, subay ve astsubay yetiştiren tüm okullar ile ilga edilen etkin sistemleri tekrar açacağız. Her yıl güvenlik kurumlarının temsilcileri, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve ilgili tüm tarafların katılımıyla kapsamlı bir güvenlik şurası düzenleyeceğiz. Terör örgütleri ve terörizmle mücadeleyi tüm güç unsurlarımızı kullanarak kesintisiz bir şekilde sürdüreceğiz. Organize suç unsurlarının sınır aşan faaliyetleri konusunda bölgesel ve uluslararası iş birliğini güçlendireceğiz. TBMM’de hem halk adına hem de güvenlik personeli adına kamusal denetçilik yetkisiyle donatılmış, partilerin eşit temsil edildiği bir Güvenlik Komisyonu kuracağız.”