DÜNYA Sağlık Örgütü, salam, sucuk, pastırma, sosis gibi işlenmiş et ürünlerini sigara kadar kanserojen ilan edince Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu’nu acil toplama kararı aldı. Önümüzdeki günlerde Türkiye’de üretilen bu ürünlerin kansere etkisi araştırılacak. Sektörün de konuyla ilgili görüşleri alınarak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile ortak bir çalışma yürütülecek. Konuyla ilgili Hürriyet’e bilgi veren Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı İbrahim Yetkin şunları söyledi:
TAKLİT ÜRÜNLERE DİKKAT
“Dünya Sağlık Örgütü’nün bilimsel bir çalışmaya dayanarak yaptığı açıklamaya bir şey diyemem. Ancak bunun tüm ürünleri kapsadığını düşünmüyorum. Bu tartışmanın ‘yemeyin, içmeyin’ noktasına getirilmesini de doğru bulmuyorum. Elbette öncelik insan sağılığı, ancak sektör bu durumdan çok kötü etkilenecekti. Türkiye’de markalı ürünlerin doğru koşullarda üretim yaptığı bir gerçek. Bu konuda ülkemiz iyi bir noktada, ancak taklit ve hileli üretilen ürünlerin denetimi daha sık yapılmalı.
KATKI MADDESİ AZALTILMALI
Bunun yanısıra işlenmiş ürünlerde böyle bir tehlike görülüyorsa, Sağlık Bakanlığı ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ortak bir çalışma yürütüp, bu tür ürünlerdeki katkı maddelerinin azaltılmasını sağlayabilir. Özellikle sucuk ve pastırma geleneksel ürünlerimiz. Bunları insanların tüketmemisi neredeyse mümkün değil. O nedenle katkı maddesi azaltılmış, daha organik ürünlerin üretilmesi hem halkımızın sağlığı hem de sektör açısından daha olumlu sonuç doğuracaktır.”
KANSER YAPAR DEĞİL ETKİ EDER DENİLİYOR
KIRMIZI Et Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (ETBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Bılıkçı, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC) tarafından yapılan açıklamanın ardından yazılı ve görsel basında yer alan haberlerde etin kanser oluşumunda önemli bir risk olduğunun vurgulandığına dikkati çekerek, kırmızı etin kansere yol açtığına dair kesin bir bulgu bulunmadığını, raporda “etki edebileceği” gözleminin belirtildiğini kaydetti. Bılıkçı, kırmızı etin kansere yol açtığına dair kesin bir bulgu bulunmadığını bildirdi. Bılıkçı, “Raporda da belirtilen ‘etki edebileceği’ gözlemidir ve kırmızı etin besin değerine vurgu yapılarak, ülkelere göre yeme alışkanlığının diyetlerde dikkate alınarak dengelenmesi gerektiği belirtilmektedir. Kompleks bir hastalık olan kanserin oluşumunda yaş, genetik, beslenme, çevre ve yaşam koşulları gibi faktörlerin etkisi pek çok çalışmada ortaya konulmuştur. Tek bir ürün grubunu riskli göstermek hatalı ve eksik bir açıklamadır” ifadelerini kullandı.
KATKI MADDELERİ ÖNEMLİ
Etin pişirme şekline dikkati çeken Bılıkçı, işlenmiş et ürünlerinde ise pişirmenin yanı sıra kullanılan katkı maddelerinin önem arz ettiğinin altını çizdi. Türkiye’de son yıllarda yapılan düzenlemelerle et ürünlerinde kullanılan nitrat ve nitrit gibi katkı maddelerinin düzeyinde ciddi azalmalara gidildiğini belirten Bılıkçı, şunları kaydetti: “Yapılan açıklamada etin veya et ürünlerinin fazla tüketilmesinin riski arttırma ihtimalinin olduğu belirtilmektedir. Et ve et ürünlerinin tüketimi ülkemizde sanıldığı kadar yüksek değildir. Ülkemizde kişi başına düşen toplam kırmızı et tüketimi yaklaşık 35 gramdır. İşlenmiş et tüketim miktarı günlük 10 gram, yıllık 3.7 kilogram da bu rakamın içindedir. Bu miktar, raporda belirtilen miktarın çok altında ve gelişmiş ülkelerin gerisindedir. ABD ve Avrupa ülkelerinde günlük et tüketimi ülkemize göre 3-4 kat daha fazladır. Ülkemizde et tüketiminin az olmasına karşın gıda liflerinin kaynağı sebze ve meyve tüketimi daha yüksek seviyelerdedir. Dünya Sağlık Örgütünün ortaya koyduğu çekince, ülkemiz tüketim alışkanlıklarıyla doğrudan örtüşmemektedir.”