Enflasyonda yaz aylarında beklenen gerilemenin yaşanmadığını, bu yönde beklentiler açıklayan Merkez Bankası'nın da kredibilite sorunu yaşadığını dile getiren Yorgancılar, enflasyonun en büyük mağdurunun enflasyon-kur makasının iki tarafının da kestiği sanayici olduğuna dikkat çekti. Yorgancılar yılın ilk 7 ayında girdilerin fiyatları artarken Dolar ve Euro'dan oluşan döviz sepetinin nominal olarak yüzde 1.5, reel olarak da yaklaşık yüzde 7 oranında gerilemesinin ihracatçıyı olumsuz etkilediğine vurgu yaptı.
Merkez Bankası'nın 2001'da bağımsız hale geldiğini, 2006 yılından itibaren de açık enflasyon hedeflemesine geçilmesi ile Merkez Bankası'na fiyat istikrarını sağlamak ve korumanın temel görev olarak verildiğini hatırlatan Başkan Yorgancılar, "Bugüne kadar enflasyonda istenen başarı bir türlü sağlanamamıştır. Türkiye enflasyon oranlarını kalıcı olarak gelişmiş ülkeler düzeyine yani yüzde 2-3 aralığına çekmek zorundadır. Aksi halde ne kurlarda, ne faiz oranlarında ne de işsizlikte makul oranları yakalamak mümkün olamayacak, dış girdi ve kaynak bağımlılığı daha da derinleşecektir" diye konuştu.
Kredi faizlerinde düşüşün, enflasyonun geldiği düzey nedeniyle mevduat faizleri düşürülerek sağlanamayacağını kaydeden Yorgancılar, "Bu düzeydeki bir enflasyon ile kredi faizlerinde düşüş ancak mevduat üzerindeki yüklerin azaltılması ve de bankacılık sisteminin etkinliğini artırarak maliyetlerini aşağıda çekmesi ile mümkün olabilecektir. Bu nedenle ilk etapta mevduatlar üzerindeki kamu yüklerinin azaltılmasını Hükümetimiz gündeme almalıdır. Kuşkusuz orta ve uzun vadede enflasyonun gerilemesi faizlerdeki düşüşün en önemli ve öncelikli yolu olacaktır" dedi.
Yorgancılar, diğer taraftan ekonomi politikalarının artık en önemli işlevinin tedavi değil, koruyucu önlemler içermesi gerektiğini dile getirdi. Yorgancılar şunları söyledi:
"Ekonomi politikalarının en önemli işlevi ekonomi yara aldıktan sonra yarayı iyileştirmek değil, koruma yani yaralanmayı engellemek olmak durumundadır. Bu bağlamda ekonomik birimlerin beklentilerinin yönlendirilmesi son derece büyük önem taşımaktadır. Beklentilerin yönlendirilmesi ise başta Merkez Bankası olmak üzere ekonomi politikası karar birimlerinin güvenilirliğini zorunlu kılmaktadır. Merkez Bankası gerek öngörüleri, gerek aldığı sonuçlar gerekse Hükümet ile ilişkilerinin zemini nedeniyle itibar erozyonuna uğramış görünmektedir. Bu itibarın geri kazanılmasının en belirgin yolu ise enflasyonun kalıcı olarak yüzde 2-3 düzeylerine çekilmesidir. Böylesi zorlu bir ortamda genel seçimlerin gündeme girmeye başlaması ile birlikte ne yazık ki ekonominin yeniden ikinci plana atılması olasılığı bulunmaktadır. Bu nedenle enflasyonla mücadele başta olmak üzere, ekonomi yeniden gündemin en önemli maddesi olmalıdır." (DHA)