HAZIRLAYAN: HALİDE DEMİR POLATLI/EGEPOSTASI- Konak Belediye Başkanı Avukat Sema Pekdaş, ikinci kez Konak halkının karşısına aday olarak çıkmayı düşündüğünü belirterek, “İzmir farklı bir şehir. Türkiye’nin demokrasiyi özümsemiş bir şehri İzmir. Yaşam tarzına laf söyletmeyen bir şehir. Dolayısıyla ben İzmirliye layık olmak isteyen bir belediye başkanıyım. Duruşuyla, iş yapış tarzıyla, ben demeyen bir başkan olmak istiyorum. Benim dışındakilerin fikirlerine daha fazla değer veriyorum. Huzurlu, vicdanı rahat bir insan olarak çıkacağım” dedi.
ATAŞEHİR’DE YAPILAN AKP BASKISININ SOMUTLAŞMIŞ HALİDİR, İNSANLAR HERŞEYİN FARKINDA
CHP’li Ataşehir Belediye Başkanına görevden el çektirilmesinin başlangıç olmadığını dile getiren Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş, sürecin HDP’li belediyelerle başlayıp AK Parti ve CHP’ye uzandığını ancak sürecin hukuk devleti sorumluluğuyla yürümediğini ve gündem değiştirmek amacıyla yapıldığı şeklinde görüş belirtti.
GÜNDEM DEĞİŞTİRME ÇABASIDIR; BU ÇABA SONUÇ VERMEZ
Başkan Sema Pekdaş, “Bunun başlangıç olduğunu söylemek mümkün değil. HDP’lileri alıp kayyum atadılar. AKP’lileri istifa ettirdiler. CHP’lileri de görevden uzaklaştırma şeklinde bir ilk uygulama var. Türkiye aslında bir hukuk devleti. 15 Temmuz Darbe Girişimi kesinlikle kabul edilemez. Ama bunun zeminini hazırlayan da AKP Hükümetidir. Hükümet bu darbeye MİT’ın 7-8 ay önceden uyarmasına karşın, bütün bu önlemleri almayarak, bir hukuk devleti sorumluluğuyla hareket etmeyerek, sorumluluğu var. 20 Temmuz’da başka bir sivil darbe var. OHAL rejimi ilan edildi ve meclis devreden çıkarıldı. KHK’larla yönetilen ve en temel kanunlarda bile KHK’ları uygulamaya sokan bir yönetim tarzı geldi. Baskılarının somutlaşmış halidir Ataşehir’de yapılan. Dikkati Man adasından Zarrab’ın ifadelerinden uzaklaştırmak için, trilyonluk rüşvet çarklarından uzaklaştırmak için yapılan bir manipülasyon. İnsanlar her şeyin farkında. Man Adası’nın, rüşvetlerin hesapları verilmeli. Gündem değiştirme çabasıdır. Bu çaba sonuç vermez.”
YARAM YOK Kİ GOCUNAYIM
Rakibi AK Partili yöneticilerin sık sık hedef tahtası haline gelen Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş, sert muhalefete karşı tavrını, “Yaram yok ki gocunayım. Ben bir siyasi kimlik olarak başkanlığa seçildim. CHP programını, seçim beyannamemi uygulamak için seçildim. Sosyal demokrat, halkçı belediyecilik yapma iddiasıyla seçildim” şeklinde dile getirdi.
YANLIŞ BİRŞEYİM OLURSA ARAŞTIRALIM, BUNU YANLIŞ YAPIYORUZ DA DERİM
Başkan Pekdaş ardından cesaretle konuşmaya ve tavrını net olarak sergilemeye devam edeceğini de vurgulayarak, şunları söyledi:
“Düşünen insan birey olur. Bunları hayata geçirmek için çalışıyorum. Benim de düşündüğünü açıkça ifade etmesi gereken bir pozisyonum var. Şimdi artık bir kişinin çok iyi düşündüğü diğerlerinin hiçbir şey bilmediği rejimler döneminde değiliz. Biz padişahlıkları yıktık. Hatta hatta aile reisliğini kaldırdı bu ülke. Aileyi bile eşlerin ve çocukların demokratik birliği olarak tanımladı. Devlet reisliği diye bir şey olmaz. Bu ülke demokrasiyle yönetilmek zorundadır. Bunun içselleştirilmesi için de aktif yurttaşlar yaratmak zorundayız. Bu nedenle sözümü esirgemiyorum. Düşündüklerim neyse onu söylüyorum. Yanlış da söyleyebilirim. Yanlışım varsa hamaset yapmadan, üç tane hamasi lafla değil, gerekçe ve dayanaklarıyla söylenirse ben bunu yanlış biliyorum demek benim için büyük bir onur. Yanlış biliyormuşum dediğim bir şey olur. Bunu söylerken de bir şey söylerken de çalışarak söylerim. Şunu araştıralım bunu yanlış yapıyoruz da derim. Öyleyse cesur olmak zamanı. “
YURTTAŞTAN KUL YARATMA POLİTİKASINA DÖNÜLDÜ
“Türkiye Cumhuriyeti yurttaş yetiştirme politikasından kul yaratma politikasına dönüşmüştür. Medya bu nedenle teslim alınmıştır. Taşeron çalışmayla kiralık emek üzerinden statüsüz çalışanlar yaratmaya yönelik bir yasadır. Bunların hiçbirin AKP çözemez. Çünkü onun böyle bir niyeti ve bakış açısı da yok. Müftülere nikah yetkisinde de bu niyet var. Müftü ve imamların hepsi erkek. Kamusal görev yapmasına kadınların karşı. Boş ollar internetle gönderilebilir diye müftülüğün fetvası var. Cumhuriyet bu insanların hukuken özgür olmasını hedefliyordu. İnsanlar kul olsun, kadınlar kul da olmasın, yok olsun. Bu nedenle kadına yönelik artan şiddetin altında bu anlayış da var. Kadını görünmez kılmak, eve hapsetmek istiyorlar. Taşeron sistemi de böyle” diye konuşan Konak Belediye Başkanı Pekdaş, hükümet yetkililerinin Taşeron Yasası’nı çıkardıkları yönündeki açıklamalarının henüz somutlaşmadığını söyledi.
TMSF DEVREYE GİRDİKTEN SONRA BU SORUN HÜKÜMET SORUNUDUR
Basmane Çukuru ile ilgili son çıkan mahkeme kararını da değerlendiren Başkan Sema Pekdaş, TMSF’nin borçlarının ödenmesi üzerinden hükümetin ortaya koyduğu bir çözüme ihtiyaç olduğu şeklinde görüş belirtti:
“Ama o arada zaten orasının bir planı var. Planlı bir yer. Ufak değişiklikler yapılıyor. Ne mimarlar ne şehir plancıları odasının dava açmadığını biliyorum plan iptal davasını. Bakıyorum inceliyorum sayın Çakmur’un açtığı davalar var. Bu artık İzmirli belediyelerin boyutunu aşan bir konu oluyor. TMSF devreye girdikten sonra bu sorun hükümet sorunudur. Bu sorunu daha özel yasalarla çözmek gerekir. TMSF’ye borç için başka çözümler bulunmalı. Kamusal alan olarak kullanılması için de hükümet devreye girmeli. Bu sorun büyükşehirle de ilçe belediyesiyle de çözülemez. Hedef ve sorunun çözüm merkezinin doğru tespit edilmesi lazım. TMSF’nin alacakları üzerinden hükümetin ortaya koyduğu bir çözümle çözmek zorundayız. Konak Belediyesi verdiği ruhsatları iptal edildi denildi. Biz ruhsat vermedik. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na gitmesi için de bana gelip benim reddetmiş olmam lazım. Dolayısıyla verilmiş bir ruhsat da yok. Hükümetin ve TMSF’nin alacaklarını koruyan bir yöntemle ortaya çıkılması lazım. TMSF’nin alacağı nedeniyle o arsa satılıyor. Belediyenin yapabileceği bir şey yok.”
İŞTE PROGRAMIN SATIR BAŞLARI:
Adem Nakçı: Eflatun Nuri Karikatür Yarışması fikri nasıl çıktı'
Sema Pekdaş: İş yapmak iyi geliyor bana. İGC’den çıktı aslında. Sayın Misket Dikmen yönetim kurulundan birkaç üye arkadaş ve İGC Üyesi Sadık Bey, karikatürist, gazetelerimizin ilk sayfalarında karikatürler olurdu. Şimdi çok az kaldı. Bir karikatür yarışması yapalım dediler Eflatun Nuri adına. Nuri karikatür gazeteciliğine büyük katkı koymuş bir isim. Bir dönem İzmir’de yaşamış. Onun anısını yaşatmak istiyoruz dediler. Zaten kenti kent yapan kentte yaşayan insanların kente bıraktıkları izlerdir. O izler kenti kent yapar ve geliştirir. Nuri de hem karikatüre hem İzmir’e katkı koymuş ve burada iz bırakmış bir insandı. Böyle dönemlerde ülkede baskının çok arttığı dönemlerde karikatür çok önemli. Bu yılın teması ifade ve basın özgürlüğü. Pek çok gazeteci tutuklu iken yargılanırken ifade özgürlüğü büyük yara almışken, karikatüristlerden çizdikleri nedeniyle cezaevinde iken bunu yapmak önemliydi. Yerel yönetimlerin görevi de demokrasiyi yerleştirmektir. 150’inci yılımızı kutlayacağız belediye olarak. Tanzimat fermanından sonra Osmanlının Anayasal düzene geçmesine yönelik olarak da belediye teşkilatları hedeflenmiş ve kurulmuş. Demokrasinin olmazsa olmazı ifade ve basın özgürlüğünü hayata geçirmek için gazetecilerle iş yapması değerliydi. Biz bunu birlikte kotardık. Toplumda devletin dördüncü büyük gücü olan basının gücünü vurgulamak için yapılmış bir çalışmadır. Çok güzel eserler de geldi. Leman Sam konseriyle gerçekleştireceğiz. Sevinç Erbulak sunuculuğunu yapacak. Türkiye’deki anti demokratik uygulamalar dikkat çekmek açısından yapılmış bir etkinlik.
Mithat Umutoğulları: Ataşehir Belediye Başkanı görevden uzaklaştırıldı. Sosyal demokrat siyasetçiler 2019 vurgusu yapıyor. medya üzerinde baskı var. Bir tehdit oluşmaya başladı. Belediye başkanları üzerinde de HDP’lilerle başlayıp CHP’lilere gelen bir süreç. Genel başkan da sert tepki gösterdi. Bu bir başlangıç mıdı? Hukukçu olarak düşünceniz'
Sema Pekdaş: Bunun başlangıç olduğunu söylemek mümkün değil. HDP’lileri alıp kayyum atadılar. AKP’lileri istifa ettirdiler. CHP’lileri de görevden uzaklaştırma şeklinde bir ilk uygulama var. Türkiye aslında bir hukuk devleti. 15 Temmuz Darbe Girişimi kesinlikle kabul edilemez. Ama bunun zeminini hazırlayan da AKP Hükümetidir. Hükümet bu darbeye MİT’ın 7-8 ay önceden uyarmasına karşın, bütün bu önlemleri almayarak, bir hukuk devleti sorumluluğuyla hareket etmeyerek, sorumluluğu var. 20 Temmuz’da başka bir sivil darbe var. OHAL rejimi ilan edildi ve meclis devreden çıkarıldı. KHK’larla yönetilen ve en temel kanunlarda bile KHK’ları uygulamaya sokan bir yönetim tarzı geldi. Türkiye hem dışarıda itibarını kaybetmiş hem anti demokratik davranan bir yönetim sergiliyor. Kendisi gibi düşünmeyen herkesi düşman olarak gören ve bertaraf eden bir hükümet. Bu gidiş gidiş değil. Türkiye bir an önce bundan kurtulmak zorunda. Bu sürecin onların sonunu hazırlayan bir süreç olduğunu düşünüyorum. Şam’da Emevi Cami’nde namaz kılma sevdasının bugün hem Ortadoğu’yu karıştırdığını hem de Türkiye’yi bu açmaza yönelttiğini düşünüyorum. Buradan çıkış mümkündür. Referandumda gerçekten tüm Türkiye her tarafıyla el ele kol kola kampanya yürüttü. Hayır bloku kazandı aslında. Fakat kumpas yaşandı. YSK’dan önce atı alan Üsküdar’ı geçti diyen bir Cumhurbaşkanı seçimi ilan etti. Oysa YSK açıklar. Burada da kumpas oldu. Muhalefetin çoğunluğundan korkan ve baskıyı arttıran bir hükümetin varlığı var. Bu böyle gitmez. Türkiye bu kadar itibarsız olmamıştı. 2019’da bunun cevabı verilecektir. Baskılarının somutlaşmış halidir Ataşehir’de yapılan. Dikkati Man adasından Zarrab’ın ifadelerinden uzaklaştırmak için, trilyonluk rüşvet çarklarından uzaklaştırmak için yapılan bir manipülasyon. İnsanlar her şeyin farkında. Man adasının, rüşvetlerin hesapları verilmeli. Gündem değiştirme çabasıdır. Bu çaba sonuç vermez.
Mithat Umutoğulları: İktidar partisinin hem yandaş medyanın hedefindesiniz. Çok sert muhalefet ve haberler yapılıyor. Tavrınızda hiçbir değişiklik yok. Yumuşak siyaset yapayım biraz daha tavrınız olmadı. Yaptığınız iş doğruysa tavrınızı net ortaya koymak gerekmez mi
Sema Pekdaş: Yaram yok ki gocunayım. Ben bir siyasi kimlik olarak başkanlığa seçildim. CHP programını, seçim beyannamemi uygulamak için seçildim. Sosyal demokrat, halkçı belediyecilik yapma iddiasıyla seçildim. Yerel yönetimler elbette hizmet yeridir. Demokrasinin hayata geçtiği yerlerdir aynı zamanda. Bunun için de hemşehrilerimizin aktif yurttaşlar haline gelmesi lazım. Düşündüğünü söyleyen, ifade özgürlüğünden yana olan, kimliği olan insanlardan oluşan bir bölgedir istediğimiz bizim. Bunun için semt, kültür, spor merkezleri açıyoruz. Çocukları tiyatro, sanatla buluşturuyoruz. Resim, heykel yapsınlar. Karikatüre bakmayı öğrensinler istiyoruz. Resim yaparsa, heykel yaparsa o çocuk makine yapmayı öğrenir. Hayal kursunlar istiyoruz çocukların. Kitap okuyan çocuk düş kurar, düş kuran çocuk düşünür. Düşünen insan birey olur. Bunları hayata geçirmek için çalışıyorum. Benim de düşündüğünü açıkça ifade etmesi gereken bir pozisyonum var. Şimdi artık bir kişinin çok iyi düşündüğü diğerlerinin hiçbir şey bilmediği rejimler döneminde değiliz. Biz padişahlıkları yıktık. Hatta hatta aile reisliğini kaldırdı bu ülke. Aileyi bile eşlerin ve çocukların demokratik birliği olarak tanımladı. Devlet reisliği diye bir şey olmaz. Bu ülke demokrasiyle yönetilmek zorundadır. Bunun içselleştirilmesi için de aktif yurttaşlar yaratmak zorundayız. Bu nedenle sözümü esirgemiyorum. Düşündüklerim neyse onu söylüyorum. Yanlış da söyleyebilirim. Yanlışım varsa hamaset yapmadan, üç tane hamasi lafla değil, gerekçe ve dayanaklarıyla söylenirse ben bunu yanlış biliyorum demek benim için büyük bir onur. Yanlış biliyormuşum dediğim bir şey olur. Bunu söylerken de bir şey söylerken de çalışarak söylerim. Şunu araştıralım bunu yanlış yapıyoruz da derim. Öyleyse cesur olmak zamanı.
Mithat Umutoğulları: Partinizin yalnız bırakıldığı kanısındayım. AK Parti tüm milletvekilleri ile Aziz Beye saldırıda bulunurken vekiller geride durdu. Ya da geç tepki verdi. Siyasi mekanizmasının işlemesi gerekmez mi'
Sema Pekdaş: Konuşmak da lazım tabiî ki. Ama konuşmanın da etkili olmasını sağlamak lazım. Nasıl konuşma? Sade suya tirit bir konuşma mı yoksa sinir ucuna dokunan konuşma m? Aziz Beyin karşı karşıya kaldığı durum doğru değildi. Projenin asıl sahibini davet etmeyen hükümettir. Aziz bey polemik olsun istemedi, tavrını ve demokratik tepkisini ortaya koydu. Siyasi kaos da yaratmak istemedi. Onun ne kadar nezaketli davrandığını ve bunun için özenle hareket ettiğini görmek lazım. Sadece nezaketle söz söyleme hakkını kullanmak istedi. Verilmeyince de cesaretle tavrını ortaya koydu. CHP bu ülkenin sigortasıdır. Bazen susmak söylemekten de değerlidir. İnsanları kutuplaştırmadan, bu ülke bizim, farklılıklarımızla zenginleşir anlayışını sergilemek lazım. Sorumlu davranmak durumunda olan CHP’dir. Ana muhalefet partisinin bu basiretli durumu takdir edilmelidir. Pasiflik olarak değerlendirmiyorum. Daha temkinli hareket etmek lazım.
Mithat Umutoğulları: Mücadeleye büyük önem veren birisiniz. Mazaretiniz yok. Kavgadan da kaçmıyorsunuz. İçe daha fazla enerji harcandığını düşünmüyor musunuz'
Sema Pekdaş: Haksızlık olduğunu düşünüyorum. Dışa karşı mücadele de var. CHP gibi kongre yapan kaç parti var. Tek parti olarak yapıyor kongreleri. Ve kongreleri yapmakta direniyor. Hatalı, eksik, fazla. İnsanlar delege seçimlerinde oy kullanıyor. Yanlış ve eksik işler yapılıyor olsa da bir irade ortaya çıkıyor. Bunun değerli olduğunu düşünüyorum. Partilerin kongreleri değerliydi bu ülkede. Biz bunu unuttuk. CHP bunu eksik de olsa yaşatıyorsa bundan vazgeçmemek gerekir. Yukarıda birkaç grup en iyisini bilir tüm ülkenin örgütlerini kendisine tabi insanlar olarak yukarıdan ayarlar. Kadın mı lazım. Üç tane yazar. Böyle bir durum yok CHP’de. Eksiklerine rağmen kongreler yapıyor. hiçbiri yapmadığı için CHP’de yanlış deniyor. Bir parti tabiî ki önce kendisi için sokağa çıkar. Önce kendi üyeleri için dayanışma gösterir. Ama ben CHP’nin kongre süreçlerinin yanlışlıklarına karşın değerli olduğunu düşünüyorum. Yaparak gördüğümüz hatalardan vazgeçmeyi öğreniriz. Dolayısıyla bizim yine tam demokrasi dememiz parti içi demokrasiyi önemsememiz lazım. Dünyanın da önemli partilerindendir CHP.
Adem Nakçı: Aile sağlığı sigortası, asgari, taşeron mücadelesi sizin. Sendikaların çoğu zaten CHP’li belediyelerde. Taşeron Yasası çıktı dedi hükümet.
Sema Pekdaş: Taşeron Yasası çıkmadı henüz. Yasayı çıkarmadılar. Yukarıda bir adam ister yasayı çıkardım demekle olmaz. O yasa tasarı teklifi hazırlanır önce, ilgili kurumlara gönderilirdi (sendika, baro, siyasal partiler), o görüşler tasarı haline getirilip meclise sunulur. Meclis komisyon toplantılarına katılır. Katılımcı bir süreçle o olgunlaştırılıp meclis genel kuruluna gelirdi. Şimdi nasıl olacağını bilmiyoruz. Adamın kalkıp biri diyor ki değiştireceğim diyor. Kanun yok, tasarı yok, gönderilmiş bir metin yok. Biz de basından öğreniyoruz. Basın da özgür değil. Basın Gobels’in basını. Ağırlıklı olarak ulusal basında zorla diğer özgür basında karınca kararınca bulunduğu alanda zorla var olmaya çalışıyor. Basının meslek ilkeleri var. Bütün bu örgütlerin denetiminde özgür bir basın olması lazım. Kamuoyu oluşturulmasına katkıda bulunan basın yerine yukarının , Cumhurbaşkanlığının isteği için kamuoyu hazırlayan bir basın var şimdi. CHP’nin yaptıklarının anlatılamamasının nedeni de bu. Büyük şehirler Avrupa’daki ülkelerin çoğundan büyük. İzmir pek çok Avrupa şehrinden büyük. Böyle şehirlerde kapı kapı gezerek haberi duyuramazsınız. Sosyal medya deseniz. Vikipedi hala kapalı. Herkes ulusal basını izliyor. Ulusal basının özgür olduğundan söz edebilmek mümkün mü' Muhalefet partilerine çok da haksızlık yapmamak lazım. Bunu aşmanın yolunu birlikte çözeceğiz hayır bloğunun büyük gayret sarf ettiğini düşünüyorum. Taşeron konusu açıklandığı kadarıyla. Ülke ekonomisi kötü. Bunun nedeni de ülkenin dış politikasıdır. Sadece inşaat sektörüne dayanan büyüme gerçek büyüme değil. Bunu büyüme diye gösteren bir hükümet var. İnsanlara üretmeden sosyal yardım veriliyor. Emeğinin karşılığını alır insan alnı diktir. Tarlanızı ekmeyin dedi alın size para dedi. İthal da vergileri kaldırdı. Hayvancılığı bitirdi. Fabrikaları kapattı. İnsanlara sosyal yardımlar ve sadakalarla yaşar hale getirdiler. Türkiye Cumhuriyetin yurttaş yetiştirme politikasından kul yaratma politikasına dönüşmüştür. Medya bu nedenle teslim alınmıştır. Taşeron çalışmayla kiralık emek üzerinden statüsüz çalışanlar yaratmaya yönelik bir yasadır. Bunların hiçbirin AKP çözemez. Çünkü onun böyle bir niyeti ve bakış açısı da yok. Müftülere nikah yetkisinde de bu niyet var. Müftü ve imamların hepsi erkek. Kamusal görev yapmasına kadınların karşı. Boş ollar internetle gönderilebilir diye müftülüğün fetvası var. Cumhuriyet bu insanların hukuken özgür olmasını hedefliyordu. İnsanlar kul olsun, kadınlar kul da olmasın, yok olsun. Bu nedenle kadına yönelik artan şiddetin altında bu anlayış da var. Kadını görünmez kılmak, eve hapsetmek istiyorlar. Taşeron sistemi de böyle. Unutturmaya çalıştıkları ve yeni bir tarih yazmaya çalıştıkları bir süreçten geçiyoruz.
Mithat Umutoğulları: İzmir’de yanı başınızda Basmane Çukuru var. Tartışmaları bitmedi. Mahkeme kararı çıktı en son.
Sema Pekdaş: Ben girdim topa aslında. Bizi rahatsız eden bir şey yok. Kamusal mekanların kalmamasından rahatsızım. Bir şehri şehir yapan kamusal mekanlarının çokluğudur. Parklar, yeşil alanları, tiyatro, sergi salonları vesaire. Kamusal mekanlarımız yok. Kenti sadece inşaat üzerinden tanımlamak doğru değil. Doğru şeyler yapılmamış. Geçmişte İzmir’in 3’üncü kuruluşundan bu yana 2500 yıldır kent merkezi. Birinci Dünya Savaşı sonrası işgal kuvvetlerinin işgali sonrası anti emperyalist savaş ve İzmir’in kurtuluşu. Yangın yerinden bir kamusal mekan çıkarma derdi yaşanmış. Kültürpark yapalım diyorlar orada. O dönem Moskova’ya olimpiyatlara giden heyetteki gazetecilerden birisi meclis üyesi, Kültürpark yapalım diyor. Ve bu karar alınarak yapılıyor. Fuar da geçici olarak burada yapılıyor. Sonra kalıcı hale geliyor. Otogar şehrin uzağına taşınınca da daha sonra İzmirli işadamlarına veriliyor. Sonra TMSF el koyuyor o kurumun borçlarının tasfiyesi için. Ama o arada zaten orasının bir planı var. Planlı bir yer. Ufak değişiklikler yapılıyor. Ne mimarlar ne şehir plancıları odasının dava açmadığını biliyorum plan iptal davasını. Bakıyorum inceliyorum sayın Çakmur’un açtığı davalar var. Bu artık İzmirli belediyelerin boyutunu aşan bir konu oluyor. TMSF devreye girdikten sonra bu sorun hükümet sorunudur. Bu sorunu daha özel yasalarla çözmek gerekir. TMSF’ye borç için başka çözümler bulunmalı. Kamusal alan olarak kullanılması için de hükümet. TMSF ihaleye çıkıyor. 80 milyon dolara çıkıyor. İlçe belediyeleri içinde en fazla bütçe bize ait. Geçen yıl 300 milyon lira. O bütçeyle 2 bin 100kişiye maaş veriyorum. Sigorta pirimlerini, vergilerini ödüyorum, çöp topluyorum, kamulaştırma yapıyorum. Rakamın büyüklüğüne bakın. Bu sorun büyükşehirle de ilçe belediyesiyle de çözülemez. Hedef ve sorunun çözüm merkezinin doğru tespit edilmesi lazım. TMSF’nin alacakları üzerinden hükümetin ortaya koyduğu bir çözümle çözmek zorundayız. Konak Belediyesi verdiği ruhsatları iptal edildi denildi. Biz ruhsat vermedik. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na gitmesi için de bana gelip benim reddetmiş olmam lazım. Dolayısıyla verilmiş bir ruhsat da yok. Hükümetin ve TMSF’nin alacaklarını koruyan bir yöntemle ortaya çıkılması lazım. TMSF’nin alacağı nedeniyle o arsa satılıyor. Belediyenin yapabileceği bir şey yok.
Adem Nakçı: Yağhanelerdeki jandarma alanını aldınız en son. Kamulaştırmaları neden yapıyorsunuz.
Sema Pekdaş: Belediye kamusal mekanları çoğaltmak için mal alır. Bizim amacımız kentte kamusal mekanları çoğaltmak. İnsan insana muhtaç. Kamucu bir belediye başkanıyım. Kamusal hizmetin, faaliyetin önemli olduğunu düşünüyorum. Özel sektör kar ederse resim, müzik kursu açar. Ama bir toplumun özgürce yaşaması için, özgür düşünceli bireyler yetiştirmek için çocuk-kadın-yaşlı-gençlerin birlikte olacağı mekanlara gerek var. Kamusal mekanları çoğaltmak için yapıyorum. Kültür, spor, semt merkezleri açmamın amacı bu. Meclisten bir karar geçirdik bu ay. Kemeraltı’nın girişinde Konak Sineması’nı satın alma kararı aldık. Tüm belediyelerin bir sinema salonu olması zorunluluğu var. Tarihsel geçmişi olan bir sinema salonu.
Adem Nakçı: Kılıç Reis Parkını herkes görsün istiyorum. Kitaplık da kuruyorsunuz parklarda. Kitaplar çalınıyor mu'
Sema Pekdaş: Çalınırsa çalınsın. Parkların içinde büfe olarak vardı. Behçet Uz Parkı içindeki yeri çocuk parkı olarak düzenledik. İtibar gördü. Adile Naşit Parkı’nda bir müştemilat vardı. Buraya da çocuk kitaplığı yaptık. Sonra TKB Parkı içinde kent kitaplığı kurduk. Bulabildiğimiz yerlere kitaplıkları koyuyoruz. Ne kadar çok çocuğa dokunursak o kadar iyi.
Mithat Umutoğulları: Konak gecekondunun yoğun olduğu yerlerden biri.
Sema Pekdaş: biz iş yapmak zorundayız. Bunları zaten yapmak zorundayım. Marifet değil ki. Semt merkezi, spor, kültür merkezi açacağım. Bu bir lütuf değil. Bunları yapmak için seçildim. Bu benim görevim. Vıdı vıdı anlatmanın gereği yok. Buradan yararlanan insanlar, gençler, kadınlar, çocuklar anlatıyorlar. Kültür, semt, spor merkezlerinde on binden fazla kursiyer var.
Mithat Umutoğulları: Bir yıl sonra tekrar Konaklı vatandaşların karşısına nasıl çıkacaksınız'
Sema Pekdaş: Huzurlu, vicdanı rahat bir insan olarak çıkacağım. İzmir farklı bir şehir. Türkiye7nin demokrasiyi özümsemiş bir şehri İzmir. Yaşam tarzına laf söyletmeyen bir şehir. Dolayısıyla ben İzmirliye layık olmak isteyen bir belediye başkanıyım. Duruşuyla, iş yapış tarzıyla, ben demeyen bir başkan olmak istiyorum. Benim dışındakilerin fikirlerine daha fazla değer veriyorum. Gültepe’deki ekmek fırınını Milli Emlak’tan almak istedim. Oraya spor merkezi yaptım. Semt merkezi yaparken ne istiyorsunuz diye sordum. O merkeze gelen ve oradan yararlanan insanlardan neler hissettiklerini öğrendik. Onlara soruyoruz. Bazılarını soramadık çünkü başlamış işlerdi. Ama başladığımız projeleri sorduk. Gültepe’nin imar planlarını yaparken de nasıl istiyorsunuz diye soruyorum. Kendi görüşlerini ifade eden ama birlikte yapan bir belediye başkanı olarak sürekli dinleyen, ziyaretlere giden bir belediye başkanı olarak çıkacağım. 110 bin kayıtlı esnaf, 30 bin tüccarımız var, gece gündüz bir milyon 300 binin altına düşmüyor. Avrupa’daki ülke nüfusuyla yarışıyor. Bu kadar nüfusla günlük bir milyon 300 bin nüfuslu bir kentte birebir herkesle karşılaşmak mümkün değil. 113 mahallemiz, 130 okulumuz var, Roman hemşehrilerimiz var, Avrupa’da en fazla Roman nüfusuna sahip kentiz. İmar planlı bölgelerimiz var, 3 binin üzerinde tescilli yapımız var, onları korumak zorundayız. Herkesle birebir tokalaşmak mümkün değil. Bazı yerlerde daha az buluşma imkanları olmuş olabilir. Ama her gün güne sabah 8’de başlayıp gece yarılarına kadar, hafta sonu da çalışıyorum. Muhtarlarla buluşuyorum. Günde 650 ton çöp topluyoruz. Üç vardiya çalışıyor temizlik hizmetleri.