EGEPOSTASI-Gün Ortası programına Halime Erdoğan'a konuk olan CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, "uzlaşı adayı" olarak gösterilmesi beklenen mevcut İl Başkanı Deniz Yücel’in karşısına rakip olarak başka bir adayın çıkmasının normal olduğunu belirtti.
İl başkan yardımcısı Cüneyt Oğuz’un adaylığı için, “Hayırlı uğurlu olsun. Arkadaşımız bir karar vermiş. Herkesin hakkıdır aday olmak. Onun da hakkıdır diye düşünüyorum” ifadelerini kullanan CHP Milletvekili Sertel, “Ben o konuda kimsenin aday olup olmaması noktasında birilerinin karar vermesinden yana değilim. Hiç öyle bir bakış açım olmadı. Demokrasilerde insanlar özgür iradeleriyle, gerekli imzayı buluyorsa aday olabilir. Ben o anlamda, ‘Nerden çıktı o aday’ demem ama ben başından beri söyledim, ‘bütün ırmaklar, nehirler, dereler birleşecek Deniz’e akacak’ demiştim. Kongre sonucunda bunu göreceğiz. Çok uzak değil. Ama CHP içerisinde kimse kavga, tartışma beklemesin” diye konuştu.
Sertel’den Bayır’a yanıt
CHP İzmir Milletvekili Atilla Sertel, Seferihisar kongresinde yaptığı “Genel başkanımızla görüştüm. Bana ‘Deniz Yücel ile devam edeceğiz dedi’ açıklamalarına tepki gösteren İzmir Milletvekili Tacettin Bayır’ın ‘Ben de İzmir milletvekiliyim, genel başkan Yücel ile devam dediyse, bana niye böyle bir şey söylemedi. Genel başkana soruyu ne şekilde sorduğunuz önemlidir. O soru farklı şekilde sorulsa farklı cevap alınırdı’ açıklamalarını da değerlendirdi.
Ben ona cevap vermem
Sertel, Tacettin Bayır’ın bu açıklamalarına, “Onun düşüncesidir. Ona sormanız lazım. Bu sözü niye söylediniz ya da söylemediniz diye. Onun açıklaması lazım. Ben olduğu gibi, bütün doğruları söyleyen, düşündüğümü söyleyen ve açık bir insanım. Hiç öyle kapalı bir yanım yok. Şeffaf bir insanım. Öyle bir doğru olmayan bir şeyi söyleme gibi bir şeye hiç ihtiyacım olmadı. Arkadaş kendi düşüncelerini söylemiş, ben ona cevap vermem. Benim hedefimde parti içi konular yoktur” şeklinde yanıt verdi.
PROGRAMIN SATIR BAŞLARI:
Kendini bilmez bir ırkçı Yunan milletvekilinin bayrağımıza yaptığı saygısızlık böyle kalmaz. O, bunun bedelini mutlaka ödeyecektir. Arkadaşımız Mahmut Tanal da suç duyurusunda bulunmuş. Yani bunu Yunan halkına mal etmek mümkün değil. Irkçı, kafatasçı bir adam, bağımsız bir milletvekili. Ben Türk Yunan dostluğunun devamından yana bir insanım. Ancak Türk bayrağına yapılan saygısızlığın Mustafa Kemal Atatürk’ü anarak hatırlatmak isterim ki o Yunanlı parlamentere, Kurtuluş Savaşı’nda Yunan işgalcileri İzmir’den atılırken Atatürk’ün ayağının altına bir Yunan bayrağı serilmişti ve üzerinden geçerek binaya girmesi istenmişti. Mustafa Kemal Atatürk bayrağı öyle ulu orta toplamadı, güzelce katladı ve Yunanlıların bayrağına saygı gösterdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağına saygısızlık yapmak alçakça bir durum. Bunu ancak ırkçılar, kafatasçılar yapabilir. O adam bunun hesabını ödemeli. Sanıyorum Avrupa Parlamentosu da bu adama gereken yanıtı verir. Türkiye Cumhuriyeti’ne ve bayrağımıza yapılan saygısızlığı kabul etmek mümkün değil. Bu düşmanca tavır gerekli yanıtı alacaktır.
Arkadaşımız karar vermiş, aday olmak hakkıdır
Hayırlı uğurlu olsun. Arkadaşımız bir karar vermiş. Herkesin hakkıdır aday olmak. Onun da hakkıdır diye düşünüyorum.
Bütün ırmaklar, nehirler, dereler birleşecek Deniz’e akacak
Ben o konuda kimsenin aday olup olmaması noktasında birilerinin karar vermesinden yana değilim. Hiç öyle bir bakış açım olmadı. Demokrasilerde insanlar özgür iradeleriyle, gerekli imzayı buluyorsa aday olabilir. Ben o anlamda, ‘Nerden çıktı o aday’ demem ama ben başından beri söyledim, ‘bütün ırmaklar, nehirler, dereler birleşecek Deniz’e akacak’ demiştim. Kongre sonucunda bunu göreceğiz. Çok uzak değil. Ama CHP içerisinde kimse kavga, tartışma beklemesin. Biz iktidara hazırlanan bir parti olarak birlik, beraberlik, bütünlük içinde devam edeceğiz. Parti içerisinde hiçbir arkadaşıma benimle ilgili, benim aleyhimde bile konuşsa yanıt vermemeyi ilke edinmiş bir siyasetçiyim. CHP içerisinde medya yoluyla, yayın yoluyla yanıt vermem. O açıdan da bizim hedefimizin iktidar olduğunu ve tek adam yönetimini yok edip, parlamenter sistemi kurup demokrasiye geçişi sağlayacak bir genel ittifakın, yapının iktidar olmasından yanayım. Parti içerisinde herkesin aday olma, söz söyleme hakkı var ama parti içi sorunları kamuoyu önünde tartışma hakkı yok.
Herhangi bir baskılama söz konusu değil
Israr yok orada. Doğru bir bakış açısı şu, şimdi biz parti içerisinde başarılı olmuş insanların başarılı olması noktasındaki görüşlerimizi söylediğimizde bu ısrar olarak anlaşılmasın. Yani biz herkes gibi düşüncemizi söylüyoruz. Biz de CHP’nin il delegesiyiz ve oy kullanacağız. Nasıl il delegesinin fikri varsa, ki var, o da sonuçta görüşünü söyleyecek. Biz de o görüşü söylüyoruz. Herhangi bir baskılama, karşı görüş söz konusu değil. Öyle bir şey yok. Onu kim söylüyorsa yanlış söyler.
Yücel, deneyim kazanmış-genç bir arkadaşımız
Bizim de görüşümüz var. Biz diyoruz ki, bu arkadaşımız, Deniz Yücel, bütün baskılara, üzerindeki yoğunlaşmış birtakım sıkıntılara rağmen bir genel, bir de yerel seçimi başarıyla atlattı. Deneyim kazanmış bir arkadaşımız. Ve genç bir arkadaşımız. Bu deneyimin devamının CHP, İzmir ve toplum açısından yarar sağlayacağını düşünüyoruz. Genel merkez yöneticilerimiz de bu görüşlerini anlatıyor. Böyle yapacaksınız demiyor kimse. Parmak sallama falan yok. Ayrıca sen niye aday çıkıyorsun diye sorgulama da yok. Adaylar çıkabilir. Başkası da çıkabilir. İmza toplar delegeden aday olur. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) içinde ‘Sen aday olacaksın, sen olmayacaksın’ diye bir şey yok.
Büyük mutabakat var
Benim gördüğüm kadarıyla büyük bölümünde mutabakat var. Hiçbir sıkıntı olmadığını düşünüyorum. Benim yaşadığım Bornova’da da öyle. Hiçbir sıkıntı görmüyorum. Ama son sözü yine delege söyler. Delege adına konuşmuyorum ki ben. Ben kendi düşüncelerimizi söylüyorum.
Arkadaş kendi düşüncelerini söylemiş, ben ona cevap vermem
Ben bana yönelik, benim düşüncelerime yönelik sözleri bir buçuk ay önce söyledim. Bir buçuk ay sonra bana yönelik bir söz söylediğini düşünmüyorum Tacettin Bayır’ın. Benim düşüncelerime yönelik söylediyse ona sormanız lazım. Ama ben biraz önce söyledim yine, benim partilim, milletvekili arkadaşım, benim dostum, ben asla ekranlarda ya da medya önünde hiçbir arkadaşımla da onunla da tartışmam. Onun düşüncesidir. Ona sormanız lazım. Bu sözü niye söylediniz ya da söylemediniz diye. Onun açıklaması lazım. Ben olduğu gibi, bütün doğruları söyleyen, düşündüğümü söyleyen, ve açık bir insanım. Hiç öyle kapalı bir yanım yok. Şeffaf bir insanım. Öyle bir doğru olmayan bir şeyi söyleme gibi bir şeye hiç ihtiyacım olmadı. Hayatımda hiç tekzip yemedim. Gazetecilik mesleğimde. Bizde yalan yoktur. Arkadaş kendi düşüncelerini söylemiş, ben ona cevap vermem. Benim hedefimde parti içi konular yoktur. Benim hedefimde bu zam zulüm iktidarının, tek adam iktidarının yıkılması vardır. Onun için çalışırım ben. Ona emek harcarım, çaba sarf ederim.
Bir kadın milletvekili arkadaşımız divan başkanı olabilir
Öyle bir açıklama yok. Olabilir. Bir kadın milletvekili arkadaşımız divan başkanı olabilir. Ben oy veririm yani. Ben de geçen dönem Bursa Kongre divan başkanlığını yaptım. Bursa’daki il başkanı, yöneticiler genel merkeze başvuruda bulunuyor ve bize bir milletvekili arkadaşımız, ya da şu milletvekili arkadaşımız gelsin, bize divan başkanlığı yapar mı, bize şeref verir mi diyor. Onun üzerine genel merkez görevlendirebiliyor. Mesela ben geçtiğimiz gün Pamukkale ilçesinin divan başkanlığını yaptım. 600 delegenin 193’ünün çıktığı ilçe. Yani Pamukkale’de galip gelen Denizli’de galip gelir. Üçte biri neredeyse. Beni istediler. Oybirliğiyle seçtiler. Genel merkez de Atila Sertel Pamukkale’de yönetebilir dedi. Bunun sakıncası yok ki. Genel merkeze ilden ya da ilçeden talep gidiyor.
İzmir milletvekilleri dışında olmasının yararı var
İzmir’den talep gitti mi bilmiyorum. Gülizar Biçer Karaca’nın divan başkanlığı adaylığı için talep edildiğini duydum. Olabilir. Başka arkadaşımız da olabilirdi. İzmir milletvekili dışında olmasının yararı var. İzmir milletvekilleri oy kullanacak, şu ya da bu şekilde taraf. Oy kullanacak biri yerine kullanmayacak birinin olması önemli. öncelikle ben kongreyi iyi yönetip yönetmemesi noktasında bakıyorum hadiseye. Arkadaşımız avukat, Merkez Yürütme Kurulu üyesi, çevreden sorumlu genel başkan yardımcısı. Neden olması? Kadın. İzmir’e yakışır.
Yetkiniz ne, vasfınız n? Bütün bunların hesabı sorulacak
Misket Dikmen ile de görüştüm. O fikrimi de söyledim. Basın meslek örgütleriyle ortak toplantı organizasyonu yapmaları gerektiğini, o noktada da bizim de ne katkı koymamız gerektiğine hazır olduğumuzu söyledim. Öyle bir şey ki, öyle bir durum var ki, Türkiye’de kimin gazeteci olup olmadığına karar vermeye çalışan bir yapı var. Siz mi karar vereceksiniz kimin gazeteci olup olmadığına. O yetkiyi almak istiyorlar. Basın kartlarını iptal etme gibi, sürekli basın kartlarını iptal etme gibi bir kötülük yapıyorlar. Bunu niye yapıyorla? Baskı amacıyla, ayar verme amacıyla. Maaş verdikleri, arpalıklarında besledikleri gazeteciler var. Yönetim kurulu üyeliği verip besledikleri gazeteciler var. Yandaş basında kalemşör yapıp bizi övün, muhalefeti dövün, sövün diye. Uçuk kaçık maaşlar verdikleri var. Dün Necati Doğru’nun köşesinde de vardı, 70 bin lira maaş alan genel müdürler var. Bunlar iktidardan yararlanan yalaka medya kısmı. Bir de gerçek gazetecilerin kartlarını iptal etmeye çalışıyorlar. Siz kimsiniz diye soruyoruz. Siz kimsiniz de gazetecilerin kartlarını iptal ediyorsunu? Yetkiniz ne, vasfınız n? Bütün bunların hesabı sorulacak. İlk seçimde az sonra bunlar gidecek, gidici. Televizyon programlarında konuşuyorlar ya, bizi hangi ülke kabul ederler diye, kendi aralarında, ülke aramaya çalışanlar olacak. Ama hiçbir ülke onları kabul etmeyecek. Demokrasiyle işleyen hiçbir ülke onları kabul etmeyecek. Gün gelir hesap döner. Bu ülkede demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri, hukuku, adaleti sağlayan bir iktidar bütün bu yolsuzluklardan, usulsüzlüklerden hesap sorar. O günleri görmek en büyük dileğimdir.