Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi bugün yürürlüğe girdi. Böylece, bugünden itibaren, kadına yönelik ayrımcılıkla mücadelede uluslararası yeni bir dönem açıldı. 10 Avrupa ülkesi, şiddet gören kadına ‘mülteci’ statüsüyle bugünden itibaren sığınma hakkı verebilecek. Avrupa Konseyi Eşitlik Komitesi Başkanı olduğu dönemde sözleşmeye katkı sağlayan CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan, geçen yıl 189, bu yılın ilk 6 ayında 129 kadının öldürüldüğü Türkiye için bu önemli sözleşmenin sözde kalmaması ve acil eylem planının uygulamaya konulması gerektiğini söyledi.
FRANSA SIRADA
Avrupa Konseyi’nce Mayıs 2011’de imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzalayan Türkiye, Kasım 2011’de de parlamentosunda onayladı. Sözleşmenin yürürlüğe girmesi için gerekli 10 imza, ülkelerin değerlendirme süreçleri nedeniyle üç yılda tamamlandı. Son olarak Andora’nın parlamentosundan geçen sözleşme, daha önce Arnavutluk, Avusturya, Bosna-Hersek, Danimarka, İtalya, Karadağ, Portekiz, Sırbistan’da onaylandı. Fransa ve İsveç’te ise bazı rezervler nedeniyle sözleşme 1 Kasım’da yürürlüğe girecek.
ULUSLARARASI ZIRH
CHP Ankara Milletvekili ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi üyesi Gülsün Bilgehan, bugün başlayan süreçle ilgili şunları söyledi: “Kadına şiddet gelişmiş ülkelerde de bir sorun. Geçen yıl İsveç’te 80, İspanya’da 45, Portekiz’de 36 kadın öldürüldü. Ancak Türkiye’de karşı karşıya bulunduğumuz tablo çok daha vahim. 1 Ağustos’u milat kabul edip kadınlarımızı ul e’de her türlü şiddette artış görülüyor. Böyle bir dönemde kadınların uluslararası koruma altına alınması önemli. Türkiye için bu kritik sözleşmenin sözde kalmaması çok önemli. Avrupa Konseyi’nin tam üyesiyiz. Bu sözleşmenin uygulanmasında da tam bir kararlılık göstermeliyiz. Sözleşmenin öngördüklerinin yaşama geçirilmesi için hemen bir eylem planı uygulamaya konulmalı.”
NELER GETİRİYOR
Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, kısaca imzaya açıldığı yer olan İstanbul’un adıyla biliniyor. Sözleşmenin hükümleri özetle şöyle:
Aile içinde veya hanede, mağdur faille aynı evi paylaşsa da paylaşmasa da, eski veya şimdiki eş veya partnerler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet aile içi şiddettir.
Taraf devletler, toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti bir zulüm biçimi olarak kabul eder ve mülteci uygulamasında toplumsal cinsiyete duyarlı yorum getirir.
Şiddete maruz kalan veya zulümden korkulduğu durumda kadına mülteci statüsü verilir. Şiddet nedeniyle eşinden ayrılan kadın, o ülke vatandaşı olmasa da sınır dışı edilemez ve ikamet izni verilir.
NAMUS MAZERET DEĞİL
Taraflar, kültür, örf ve âdet, gelenek, din veya sözde ‘namus’un herhangi bir şiddet eylemi için mazeret oluşturmamasını sağlar. Özellikle cinsel suç faillerinin tekrar suç işlemesini engelleyen tedavi programlarının oluşturulması için yasal veya diğer tedbirleri alır.
Zorla gerçekleştirilen evliliklerin, mağdura aşırı mali ve idari yük olmaksızın sona erdirilmesi sağlanır.
Ayrıca aynı sözleşme kapsamında psikolojik şiddet ile kadın sünneti de yasalarda cezaya bağlanacak. Kadına yönelik şiddete yataklık edenler de cezalandırılacak. Devlet radyo ve televizyonlarında her ay en az 90 dakika toplumsal cinsiyet eşitliğine dair yayın yapılacak. İlk ve orta öğretim müfredatına, kadının insan hakları ve kadın-erkek eşitliği konusunda eğitime yönelik dersler konulacak.