Narin, aort'un vücudun ana kan taşıyıcısı olduğu için, anevrizmaya bağlı gelişen yırtılma ya da patlama durumlarının ölümcül sonuçlara yol açabildiği uyarısında bulundu.
Karın damarı balonlaşmasını, damarın bulunduğu anatomik bölgeye göre çapının yüzde 50 artması olarak açıklayan Doç. Dr. Cüneyt Narin, “Sigara kullanan, 65 yaş üstü erkek hastalar en riskli grubu oluşturuyor. Diğer risk etkenleri, yüksek tansiyon, aile öyküsü, damar sertliği ve beyaz ırktır. Özellikle 65 yaş üstü sigara içen ya da daha önce içmiş olan erkek hastaların, olası anevrizma riskine karşı düzenli doktor kontrolüne gitmesi önemlidir. Sigara kullanmamış, ailesinden birisinde anevrizma öyküsü bulunan, 60 yaş üstü hastaların da yakın izlemede olmaları önemlidir” diye konuştu.
Sigara kullanan, yüksek tansiyon rahatsızlığı çeken ve kolesterolü olan hastaların karın damarı balonlaşması (anevrizması) riski altında olduğunu hatırlatan Narin, “Türk Damar Cerrahisi Derneği'nin bu yıl üzerinde önemle durduğu “İçimizdeki Balon - Farkındalık Yılı” kampanyasının da işaret ettiği gibi; risk grubunda olan kişiler mutlaka bir uzman hekim kontrolünden geçmesi gerekiyor” ifadesini kullandı.
TEDAVİDE ÖNCELİK HASTALIĞIN DURDURULMASIDIR
“Hastalığın tanısında tarama testi olarak da kullanılan ultrason, en yaygın kullanılan yöntemdir” bilgisini veren Doç Dr. Narin şöyle devam etti: “Tedavide, öncelikle önlem ve hastalığın ilerlemesinin durdurulması amaçlanır. Bunun için sigaranın bırakılması ve tansiyon kontrolü önceliklidir. Eğer cerrahi sınırları aşan bir anevrizma söz konusu ise bu durumda tedavi geciktirilmemelidir. Cerrahi endikasyonu bulunan aort anevrizmalarının tedavisindeki gecikmenin ölümcül sonuçlara yol açma potansiyeli taşıdığı unutulmamalıdır. Cerrahi tedavide 2 tip yöntem bulunmaktadır. Bunlar kapalı (endovasküler) ve açık yöntem diye adlandırılır. Kapalı yöntem, karın açılmadan yapılan yöntemdir. Bu tip operasyonlarda, kasık damarından girilerek anevrizma kesesi içine yapay damar yerleştirme işlemi uygulanır. Genellikle ileri yaş ve eşlik eden diğer hastalıkları nedeniyle açık operasyonun riskli olduğu grupta tercih edilmektedir. Operasyon riski düşük, daha genç yaş grubunda ve kapalı yöntemin uygun olmadığı riskli grupta uygulanan tedavi yöntemi açık cerrahi yöntemidir”