Ege Postası
Geri

Soma davasında emniyet çavuşu ifade verdi: Kurtarma ekipleri...

MANİSA'nın Soma İlçesi'nde 301 madencinin yaşamını yitirdiği faciayla ilgili 8'i tutuklu 46 sanıklı davaya, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde, kaldığı yerden devam edildi. Duruşmada, şüpheli olarak soruşturmada ismi geçen sonrasında hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen emniyet çavuşu Mehmet Basılkan dinlendi. Yoğun dumanla karşılaştıkları için şaşkına döndüklerini, bu sırada başka firmaya ait komşu maden ocağından gelen yöneticilerin kurtarma yöntemine karar verdiğini ve ocak içindeki temiz havanın yönünün o saatten sonra ters çevrildiğini anlattı.
Soma davasında emniyet çavuşu ifade verdi: Kurtarma ekipleri...
Haberler / Güncel
22 Aralık 2015 Salı 14:23
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Soma'da geçen yıl 13 Mayıs'ta meydana gelen faciada, 301 madencinin yaşamını yitirmesi ardından başlatılan adli soruşturmada, haklarında, 'Olası kastla öldürme', 'Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma', 'Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama' suçlarından 301 kez, 2 yıldan 25 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılan toplam 46 sanığın yargılanmasına, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Somalı iççilerin aileleri, polisin arama noktasından geçip duruşmayı izlemek üzere salona girdi. 



KURTARMA EKİPLERİ, DUMANA GİRMEYE KORKMUŞ OLABİLİR
Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Genel Müdür Ramazan Doğru ile İşletme Müdürü Akın Çelik'in de aralarında bulunduğu tutuklu 8 kişi ile tutuksuz sanıklarının bir kısmının bulunduğu duruşmada, başlatılan adli soruşturmada, şüpheli olarak ismi geçen, ardından savcılıkça hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen emniyet çavuşu Mehmet Basılkan dinlendi.

Yaklaşık 12 yıllık madenci olduğunu söyleyen Basılkan, saat 16.00-24.00 vardiyasında görev yaptığını saat 15.00'de de, ocakta hazır bulunduğunu anlattı. Görev almak için yanına gittiği halen tutuklu vardiya amiri Hilmi Kazık'ın kendisini 'ocakta duman var" diyerek madene yönlendirdiğini de aktaran Mehmet Basılkan, “Ben dumanın olduğu son noktaya gittim. Burada başta İsmail Adalı olmak üzere amirlerimiz vardı. Daha önce öyle bir dumanla karşılaşmadığımız için şaşkındık. Telaştan ne yapacağımızı bilmiyorduk. Su tuttuk sadece. Su tutmaktan başka çaremiz de yoktu. Sonradan İmbat A.Ş.'nin müdürleri geldi. O zaman toplantıda, havanın yönünün ters çevrilmesine, ocağını boşaltılmasına karar verildi" dedi.

Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı, “Diğer madenler gelenler bu kararı almış. Demek ki başka çare varmış, aslında. Neden daha önce yapmadınız'" diye sordu. Basılkan, bu saptamaya sessiz kaldı.

Faciadan sonra yapılan kurtarma çalışmalarını anlatan Basılkan, bilirkişi heyetinin Temmuz ayında ikinci kez keşif için girdikleri ocakta, ulaşamadıklarını söyledikleri bölüme, bir hafta sonra gittiklerini de öne sürdü. Olayın yaşandığı bölümdeki, bant, elektrik kabloları ile tahkimatların yandığını gördüğünü de söyleyen Mehmet Basılkan, kurtarma çalışmaları esnasında tahlisiyecilerin ekipmanlarını takmadan ocağa girdiğini, diğer arkadaşlarının da korktukları için dumana girmemek adına ekipmanları kullanmamış olabileceklerini savundu. İfadenin tamamlanmasından sonra duruşmaya öğle arası verildi. 



MADENCİ AİLELERİ YAŞADIKLARINI ANLATTI 
Manisa'nın Soma İlçesi'nde 301 madencinin yaşamını yitirdiği faciayla ilgili 8'i tutuklu 46 sanıklı davanın öğleden sonraki oturumunda ilk olarak Armağan Çetin, tanık olarak dinlendi. Yaklaşık 4 yıllık madenci olduğunu ve facianın olduğu madende, tamir tarama biriminde görev yaptığını anlatan Çetin, şunları söyledi:

"Olay günü saat 13.45 gibi elektrikler, kesildi. Bantlar, durdu. Koşarak gelen arkadaşlardan Cüneyt Suay 'kaç kaç, ocak yanıyor, ortalık cehenneme döndü, bant tutuştu' diye bağırdı. 4'üncü bandın başından duman geliyordu. Nefes alamayıp yere  düşen arkadaşlarımız oldu. Duman yoğundu. Gaz maskesi çalışmıyordu, yukarıdan tekrar maske istedik. Düşen arkadaşlarımızı yukarı çıkardık." 

Armağan Çetin, olayın nedenine ilişkin bilgisi olup olmadığı sorusunun yöneltilmesi üzerine, 2Önce bandın üzerine ateş düşmüş dediler. Sonra da bantların tutuştuğunu, kamaların ve kabloların yandığını söylediler" dedi. Armağan Çetin ayrıca, işe girdiğinde bir gün eğitim aldığını, daha sonra 'formalite' olarak nitelendirdiği sınavın yapıldığını, cevaplarının kendilerine söylendiğini savundu. İşçiler üzerinde üretim baskısı olduğunu, onlara köle gibi davranıldığını öne süren Armağan Çetin, "İşçiler arasında patronun bu durumu bilmediği söyleniyordu. Patron olarak Alp Bey'i biliyoruz. Onu görsek bunları yansıtırdık. Müfettişler gelmeden önce haberimiz oluyordu. Müfettişlerin üretim yapılan yerlere inmediği oluyordu" diye ifadesini tamamladı.

KEŞKE ÜRETİM YERİNE CANA ÖNEM VERSELERDİ 
Duruşmada daha sonra ölen madencilerin ailelerin dinlenmesine geçildi. İlk söz alan ise, faciada hayatını kaybeden 26 yaşındaki Uğur Çolak'ın babası İsmail Çolak, oldu. Madenden emekli olduğunu, kendisinin de aynı ocakta çalıştığını anlatan İsmail çolak, "Bu şirket, eskiden ilk ocaklarında, kurumsal olmadan önce çalışanlarına önem verirdi. Son yıllarda işçi ve işçiye önem vermedi. Ben oğlumu evlendirdikten sonra kendi elimle götürdüm. Ayaklara göre daha rahat olan bacalarda çalışsın diye, torpil yaptım. İki yıl çalıştıktan sonra bir arkadaşını kaybedince korktu, işi bıraktı. 6 ay kadar işsiz kaldı. Çocuğu olunca tekrar madene girdi. Bana sık sık madende işlerinin zorluğunu anlatır ve 'sizin zamanınızdaki gibi değil artık' derdi. 13 Mayıs günü ise, ocağımıza incir ağacı diktiler" dedi. 

“Üretime önem vereceklerine cana önem verselerdi 301 kişi yaşıyor olurdu" diyen Çolak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"433 çocuk yetim, 255 genç gelin, dul kaldı. İsmail Adalı yanımızda büyüdü. Böyle bir insan değildi ama sonradan 'ben ocağın Allah'ıyım' diyecek kadar gücü nereden ald? Ben, bu tür insanlarla aynı havayı teneffüs ettiğim için utanıyorum. 301 kişinin ölümüne 'kader, fıtrat' denmesini kabul etmiyoruz. Hava zamanında ters çevrilmiş olsa belki yarısından fazlası yaşıyor olurdu." (DHA)

Oğlunun cesedini, kolundaki dövmeden teşhis ettiğini aktaran İsmail Çolak, savaştan çıkılmadığını, 301 insanın böyle bir olayda hayatını kaybetmesini kabul etmediklerini ifade edip, "Davacıyız, ilgili kamu görevlilerinden, müfettişlerden, devletten, sarı sendikadan. 2 torunum kaldı, 2 ve 4 yaşında. Bana 'baba' diyorlar. Bir çocuğun dedesine baba demesi ne demek bilir misiniz Hakim bey'" dedi. Çolak arıca, Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı'ya hitaben, "Vereceğiniz karara saygılıyız. Tarih sizi de unutmayacak. Sanık avukatlarını da unutmayacak" sözleriyle tepkisini dile getirdi.

AİLE FOTOĞRAFLI TEPKİ 
İsmail Çolak'tan sonra tanık kürsüsüne, madende eşi İsa Sevben ile kayınbiraderi Erdoğan Sevben'i kaybeden Nurten Sevben geldi. Eşi ve çocuğuyla birlikte olduğu fotoğrafı sanıklara gösteren Sevben, “Biz eskiden böyleydik" dedi, ardından da fotoğrafı ikiye bölüp "Şimdi böyle yaptılar bizi" sözleriyle tepkisini, gösterdi. Ocağa, müfettişler gelince oğlakların hazırlandığını, Kınık'taki barların kapatıldığını, müfettişlerin ocağa inmediğini ileri süren Nurten Sevben, “Şimdi çocuklarıma hem anneyim, hem de baba. Birbirimizi çok severdik. Doyamadık birbirimize" dedi. 

Daha sonra söz alan Gülfidan Köse, Saime Doğan, Fatih Alkaç ve Hüsniye Coşkun da sanıklardan şikayetçi olduklarını söyledi. Duruşma, Mahkeme başkanı Aytaç Ballı tarafından yarına ertelendi. 

Bu arada madenci ailelerinin duruşma salonundaki anlatımlarından etkilenen madenci yakınlarından bir kadın da salon dışında fenalık geçirdi. Bayılan kadına, sağlık ekipleri müdahale etti.

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
POLİTİKA YEREL POLİTİKA GÜNCEL İZMİR EGE 3. SAYFA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SPOR YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ DÜNYA KÜLTÜR - SANAT GENEL MAGAZİN SEÇİM
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Ege Postası