Soma'da 13 Mayıs 2014 tarihinde meydana gelen faciada, 301 madenci yaşamını yitirdi. Facianın ardından başlatılan adli soruşturmada, 46 sanık, 'olası kastla öldürme', 'bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma', 'neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama' suçlarından 301 kez, 2 yıldan 25 yıla kadar hapis cezası istemiyle Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmaya başladı. Faciadan sonra bilirkişi heyetleri ve müfettişlerce ocakta 4 kez inceleme yapıldı. Bilirkişi heyetinin hazırladığı ve davanın iddianamesinin temelini de oluşturan rapora, hem sanıklar, hem de avukatları yeterli bulmayıp tepki göstermişlerdi.
Halen yargılanması süren davada, geçen Şubat ayında Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı ve heyeti, oluşturulan bilirkişi heyeti ve tarafların avukatlarıyla, facianın meydana geldiği ocakta, inceleme yaptı. Ocakta bu kez yapılacak olan incelemede, yangının ilk çıkış noktası olarak bilinen U 3 bölgesi ise ilk kez girilip araştırıldı. İncelemeden sonra bilirkişi heyetine ilk olarak üç ay, sonrasında da bu süre uzatılıp 6 aya çıkartıldı. 11 kişiden oluşan bilirkişi heyeti, 485 sayfalık ayrıntılı inceleme raporlarını tamamlayıp bugün mahkemeye sundu.
OLAYI HAZIRLAYAN TEMEL NEDENLER
Bilirkişiler, raporlarında olayı hazırlayan temel nedenleri tek tek sıraladı. Heyete göre bu nedenler, “U 3 bölgesinde çok sayıda ve iç içe denebilecek şekilde ocak açıklıkları mevcut. Bu yollar birbirine çok yakın sürülmüştür. U 3 bölgesinin altındaki panolarda çalışacak kazı ekipmanının, 4'üncü bandın bulunduğu galeriden geçirilmemesi nedeniyle, havalandırmayı dramatik şekilde değiştirmiştir. Sonuçta 4'üncü bant gerekli hava akımından mahrum kalmış, galeride metan ve benzeri gazların birikmesine uygun durgun hava ortamı, oluşmuştur. Ayrıca hava akımının çok yetersiz olması nedeniyle, galeri oldukça sıcaktır. 4'üncü bant boldur ve sağlıklı çalışamamaktadır. 2'nci tahrik motorları alev sızdırmaz değildir. Yanıcı maddeler vardır. U 3 bölgesinin çevresi çalışılmış panolarla kuşatılmıştır. Bu panolardaki tavan hareketleri (göçme, kırılmalar) nedeniyle U 3 bölgesi bu panoların, tasman etki alanları içerisindedir. A panoları tavan yolu kül ile doldurulmuş, ancak yeterince doldurulamadığı içini galerinin üst kısımlarında, boşluklar kalmıştır. Kulikar yolunun giriş ve çıkışında, hava kapısı veya regülatör yoktur. 4'üncü bant boyu havasız kalmıştır. Kulikar yolunda gerektiği zaman açılıp kapatılacak bir hava kapısının olmaması 4'üncü bant galerisinin tali olarak havalandırılması gereklidir. Bunlara mevcut değildir. 4'üncü bant boyunun kulikar yolu, açıldıktan sonra tali olarak havalandırılması gerekirken bu yapılmamıştır. Bu nedenle ortamda birikecek gaz, uzaklaştırılamamıştır. Bant boyunda, sensörlerden hiçbirisi konuşlandırılmamıştır. Hava hızı ölçümlerine ilişkin kayıt yoktur" denildi.
LOKAL KAYACAK OLAY, FACİAYA DÖNÜŞTÜ
Bilirkişi heyeti, raporun sonuç bölümünde ise “Eldeki veriler, olayın iki kaynaktan gelen gaz ve dumanın ocak havasına katılarak mevcut ocak açıklıklarına yoğun biçimde karışması nedeniyle, meydana geldiğini göstermektedir. Bu olaylar ise eski imalattan sızan üflenen, karbonmonoksit ve metan gibi gazlar. Yanıcı gazların tutuşmasına bağlı olarak, bant üzerinde taşınan kömürlerin lastik bantın ortamdaki kömür tozlarının, elektrik kablolarının, ahşap tahkimatın, mazotun, yağın, plastik boruların yanması sonucunda, oluşan gaz ve dumandır" denildi.
Raporda gazların tutuşmasının nedeni olarak da, göçükler, kaymalar ve posta akmaları sırasında darbe gören kabloların yarattığı kısa devre gösterildi. Raporda bilirkişiler, “Ocağın bir bölgesinde oluşan ve mücadelesi zor da olsa lokal kalabilecek bu olay, hızlı gelişmesi, olumsuz ocak altyapısı ve çeşitli mevzuata aykırı uygulamalar nedeniyle facia boyutuna ulaşmıştır" değerlendirmesini yaptı.
ÜRETİM ZORLAMASI VAR
Bilirkişi yaşanan olumsuzlukları teknik ve idari olarak ikiye ayırdıktan sonra da bu konudaki tespitlerine, raporlarında yer verdi. Gerekli altyapıyı oluşturmadan gerçekleşen üretim artışlarının, üretim zorlaması olduğunu vurgulayan bilirkişi heyeti, diğer olumsuzlukları da, “İkinci yol projesi hayata geçirilmeden üretime başlandığı için S panolarında havalandırma risklidir. Eski imalatın iyi izole edilememesi, eski imalatı periyodik olarak denetlemeyi amaçlayan bir mekanizmanın kurulmamış olması önemli teknik eksikliklerdir. CO maskelerinin, sınırlı işlevsel kapasitesi, işçilerin güvenli kaçışına yetmemiştir. Ocakta merkezi alarm sisteminin bulunmaması, olay esnasında haberleşme cihazlarının tam olarak çalışmaması tahliye işleminin gecikmesine ve sorunlar yaşanmasına neden olmuştur. Periyodik genel tatbikatların yapılmadığı anlaşılmıştır" şeklinde sıraladı.
BASİRETLİ YÖNRETİCİLERLE ÖNLENEBİLİRDİ
İdari olarak da, iş müfettişlerinin denetimleri yüzeysel yaptığı, MİGEM'in görevini yerine getirmediği, TKİ'nin kritik konularda insiyatif almadığı için görevini yapmadığının vurgulandığı raporda, “Türkiye madencilik tarihinin en büyük iş kazası olan Soma Faciası'nın sistemin yarattığı tüm olumsuzluklara rağmen, kurumlarımızın ve işletmenin basiretli kişilerce yönetilmesi durumunda önlenebilir olduğunu düşünmekteyiz" görüşü dile getirildi.
ÖNLEMLERDE SIRALANDI
Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı'nın isteği üzerine, olayla ilgili olayı kasıt ya da bilinçli kasıt gibi hukuki değerlendirmeye girmeyen bilirkişi heyeti, “Soma havzası, madenciliğin ve havza madenciliğinin temel ilkelerine göre yönetilmesiyle, Soma Kömür Havzası'nın T.K.İ tarafından yapılmış, çevreden merkeze, yukarıdan aşağıya çalışmaya esas alan bir master plan olmasıyla, havzanın parselleyerek ihalelere çıkılması bu plana göre yapılması, havzada rödövansla çalışan firmalar kesin sahalarını, hedeflerini bölerek, ona göre yatırım planlaması yapıp çalışsalardı, madencilik faaliyetleri sürdüğü sırada, firmalara tahsis edilen sahalara yatay ve dikey koordinatlarında değişmeler yapılmak zorunda kalınmasaydı, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.'nin, T.K.İ ve MİGEM tarafından zorlanabilseydi ya da firma yöneticileri basiretli davranabilselerdi, üretilen kömür miktarı ne olursa olsun alım garantisinin albenisine kapılınmasaydı, hedefin üzerinde üretime ancak altyapı iyileştirilmesi koşuluyla izin verilseydi, işçilere ferdi CO maskesi yerine, oksijen maskesi verilseydi" maddeleriyle facianın önlenebileceğini ifade etti.
MAĞDUR AİLELERİN AVUKATLARI DEĞERLENDİRDİ
Bilirkişi heyetinin raporunu mağdur ailelerin avukatları da değerlendirdi. ÇHD Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı, 23 Ağustos'taki duruşmaya kapsamlı bir değerlendirmeyle geleceklerini vurgulayıp, “Son derece bilimsel, titiz ayrıntılı bir rapor olmuş. Kendisinden önceki raporlar her yönüyle değerlendirmiş, bu rapor, içerisinde eksi bulduğumuz, yeterince değinilmemiş yerler olmakla birlikte maden katliamını bilimsel olarak tarif etmiş. Sebepleri sorumluları ortaya koymuş. Kesinlikle facianın, öngörülebileceğini, önlenebileceğini tespit etmiş, 260'dan fazla işçinin hayatını kaybettiği U 3 bölgesiyle ilgili bizim tezlerimizi doğrular gerçekler ortaya çıktı. 260 kişinin üzerinde ölüm var S panosunda, 260 insan için olası kast var. Bizim bu görüşümüz doğrulandı. Ayrıca üretimi baskısı açık ve güzel tarif edilmiş. Üretim zorlaması tespit edilmiş" dedi. Selçuk Kozağaçlı ayrıca, rapor sonrasında Alp Gürkan hakkında da, dava açılmasının kaçınılmaz olduğunu ifade etti.
Manisa Barosu Başkanı Ali Arslan da, “Önceki rapordan çok farkı yok. Can Gürkan ve tutuklu sanıklar, bilirkişiler tarafından kusurlu görülmüş. Raporu inceledikten sonra biz de Alp Gürkan hakkında gerekli işlemleri yapacağız" dedi.
Can Gürkan'ın avukatı Kadir Çekin ise, "İlk incelememize göre olayın oluş biçimine katılmıyoruz. Ne kömür ne de metan yanması yoktur. duruşmada katılmama nedenlerimizi belgeleriyle ispatlayacağız. birinci raporu çürüttüğümüz gibi bunu da çürüteceğiz" dedi. (DHA)