EGEPOSTASI- Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Büyük İzmirTV’de yayınlanan Gündeme Dair programında Figen Avcıoğlu’nun sorularını yanıtladı.
Hem türkiye hem de İzmir’de çoks ayıda aktif fay olduğunun altını çizen Sözbilir, yakın gelecekte İzmir’de meydana gelmesi muhtemel büyük deprem konusunda da uyarıda bulundu.
Depremin yıkıcılığını azaltmak ya da önlemek adına önceden önlem almanın önemine dikkat çeken Sözbilir, 30 Ekim 2020’de Bayraklı’da yaşanan yıkımı örnek göstererek yerel yönetimler ve bilim arasında deprem konusunda kopukluk olduğunu söyledi. Sözbilir ayrıca, geçtiğimiz gün gerçekleştirilen deprem çalıştayı üzerinden de belediye başkanlarına sitemde bulundu.
“30 EKİM DEPREMİNDE KİMSENİN ÖLMEMESİ GEREKİYORDU”
İzmir’de 17 diri fayın olduğuna dikkat çeken Sözbilir, bina dayanıklılığının önemine vurgu yaptı ve “Olaya Türkiye ölçeğinde baktığımızda 485, İzmir özelinde ise 17’si diri olmak üzere 21 kara fayı var. bunun yanında denizde da faylar var. Dolayısıyla hem karadan hem de denizden faylarla çevrilmiş durumdayız, onlarla birlikte yaşıyoruz. Özellikle denizdeki faylar deprem ürettiklerinde hem bize sarsıntıyı gönderiyorlar hem de şiddetine göre tsunami meydana gelebiliyor. Sisam depreminde adayı kuzeyden saran bir fayın kırılmasıyla oldu. Faya 70 km uzaktaki Bayraklı’da yıkım gerçekleşti. Oradaki binaların eski yönetmeliklere göre yapılmış olması hatta yönetmeliğe göre yapılmamış olması yani çoğunlukla insan kaynaklı nedenlerle can kaybı oldu. İzmir’in önemli bir bölümü yapı stoku açısından zayıf. Özellikle 1998 öncesi yapılar. Bunların yanında kaçaksız, ruhsatsız yapılar, denetimi olmayan gecekondu mantığıyla yapılmış birçok yapı var. Onların depreme dayanıklılığı soru işareti olduğu için herhangi bir depremde can ve mal kaybı yaşanabilir. Sisam depremi bizim dışımızdaki bir fayın ürettiği bir depremdi. Normal şartlarda böyle bir faydan hiç kimsenin ölmemesi gerekiyordu. Ama binalar yönetmeliğe uygun yapılmadığı için bunlar yaşanıyor” dedi.
“YÖNETMELİK DOĞRU UYGULANIRSA HİÇBİR BİNA YIKILMAZ”
Son olarak 2018’de hazırlanan deprem bina yönetmeliğinin depreme dayanıklılık yönünden oldukça iyi olduğunu belirten Sözbilir, kayıpların önüne geçebilmek için yönetmeliğin uygulanması gerektiğini söyledi ve “Türkiye’deki en büyük deprem, 1939 yılında Erzincan’da yaşanıyor. 52 saniye süren depremde 33 bin kişi ölüyor. Neredeyse Erzincan’ın tamamı. Depremden 1 yıl sonra oraya giden bir jeolog 3 neden söylüyor ölümler için. İnsanlar, depreme dayanıksız bina yapmışlar, ikincisi her yerde kayalık zeminler varken alüvyon zemine yerleşmişler ve bir sürü yer varken fayın üzerine oturmuşlar diyor. O depremind üzerinden 80 küsur yıl geçti. O fay, Kuzey Anadolu fayı ve kırıla kırıla süreç içinde batıya doğru geliyor. 1939 yılından bu yana bilimsel çalışmalar yapılıyor, deprem yönetmelikleri oluşturuluyor. Sürekli bir gelişim ve değişim var Türkiye'de. Şu anda geldiğimiz nokta iyi bir nokta aslında. Çünkü 2018’de deprem yönetmeliği yeniden düzenlendi. Eğer ki şu an elimizdeki deprem bina yönetmeliği doğru bir şekilde uygulanırsa hiçbir bina yıkılmaz. Bu yönetmeliğin 1998’den sonraki binalar için de geçerli olması gerekiyor” diye konuştu.
“EĞER DEPREM OLURSA İZMİR'DE VİDDİ CAN KAYIPLARI YAŞANIR”
İzmir’e özel İl Afet Risk Azaltma Planları’nın uygulanmaması durumunda ciddi kayıplar yaşanacağı uyarısında bulunan Sözbilir, “Biz 2015 yılında bir sözleşme imzalıyoruz ve sözleşmede, ‘Deprem riskini, olmadan azaltıp önlemin önceden alacaksın’ diyor. Biz 2015 yılına kadar çoğunlukla depremden sonraki müdahalede başarılıyız. Bu konuda dünyada ilk 3’e giriyoruz ama olması gereken şey deprem olmadan önlemini almak ve riski azaltmak. Geçen yıl her il için İl Afet Risk Azaltma Planları yayınlandı. Her ilin bütün afetlere karşı bir kitapçığı var. Mesela İzmir için 227 eylem var. Bu planların 4-5 yıla tamamlanması bekleniyor. Biz 4-5 yıl sonra depreme ve tüm afetlere hazır olacağız. Ama bu zaman içinde İzmir’de bir deprem olursa ciddi bir can kaybı olur. Çünkü daha hazır değiliz” ifadelerini kullandı.
YENİDEN BÜYÜK BİR DEPREM OLUR MU?
30 Ekim depreminin meydana geldiği Sisam fayının yeniden büyük bir derpem yaratıp yaratmayacağına da değinen Sözbilir, “Her fay deprem üretmeden önce bir enerji biriktirir. Sonrasında o kaya yani fay kırılır. O fayın yeniden deprem üretebilmesi için tekrar aynı boyutta enerjiyi toplaması gerekir. Bu, faydan faya değişir. Batı Anadolu’da bir fay deprem ürettikten sonra yıkıcı bir deprem üretmesi için 700-1000 bin yıl geçmesi gerekiyor. Yani Sisam fayının yakın zamanda tekrar kırılma ihtimali yok. Gümüldür tarafındaki faylar şu anda 3-4 büyüklüğünde deprem üretiyor. Efes fayının denizdeki uzantılarında depremler var. Mesela Tuzla fayı bu depremden en çok etkilenen fay. Çünkü sıcak suyu yeniden çıkarmaya başladı, gaz çıkışları arttı. Bütün bunları yapmasına rağmen aşağıdaki gerilim geçmezse kırılacak” dedi.
“TUZLA FAYININ DEPREM ÜRETME ZAMANI YAKLAŞMIŞ”
Geçtiğimiz gün yurtiçi ve yurt dışından birçok bilim insanının katıldığı deprem çalıştayı ve çıktılarına da değinen Sözbilir, Tuzla fayının yakın zamanda yüksek şiddetli deprem üretme riskli olduğuna dikkat çekti ve şunları söyledi; “Bu çalıştay sadece İzmir özelinde bir çalıştaydı. Amacımız özellikle 30 Ekim’den sonraki süreci değerlendirmekti. Depremden sonra nasıl bir gelişim gerçekleşti, faylarla ilgili yeni bir gelişme var mı… TÜBİTAK'ın deprem konusunda ciddi bir fon ayırdığı proje var. Kuşadası Körfezi’nde devam ediyor. Onun ilk sonuçları çıktı. Mesela Siam fayının ordada şu anki depremden önce 4 bin yıl önce deprem olduğu orate konuştu. Çalıştayda şuna dikkat çekildi. Kentsel dönüşümde biz çoğunlukla yıkıp yeni bina yapıyoruz. Çalıştayda bunu yapmanıza gerek yok, çünkü Türkiye'de güçlendirmeye uygun bina sayısı da fazla dendi. Çünkü yıkıp yeniden yapmak ciddi bir maliyet istiyor ama güçlendirmeyle daha az maliyetle bir bina depreme dayanıklı hale getirilebilir. Mesela ilkokul ve ortaokullarda, eğitim kurumları, hastaneler, kışlalar… Bunlar depremden sonra ayakta kalması gereken binalar. Onlar nasıl güçlendirilir bu konuda bilgiler verildi. Ben 5 fayımızla ilgili çalışmalarımızı anlattım. Verilere göre; Tuzla fayının yaklaşık 2 bin yılda bir deprem üretme potansiyeli var ve son depreminin üzerinden yaklaşık 2 bin yıl geçmiş. Yani Tuzla fayının deprem üretme zamanı yaklaşmış. Bunun yanında İzmir Fayı var. Bu fay, Güzelbahçe’den başlayıp Narlıdere, Balçova, Konak , Altındağ, Işıkkent gibi ilçeler fayın üzerinde. Bostanlı tarafına da uzanıyor. Yani bu fay İzmir’de iç körfezi çevreliyor. 1688 depremini İzmir fayının ürettiği ortaya çıktı. Bu fayın yaklaşık bin yılda bir deprem ürettiğini göz önünde bulundurduğumuzda yakın gelecekte deprem üretmeyeceğini söylüyor. Eğer İzmir fayı deprem üretirse İzmir ciddi zararlar görür. Mesela Gülbahçe fayı var. En son 1389 yılında kırılmış. Bu depremde tsunami gerçekleşmiş. Eğer bu fay deprem üretirse yine zararlar olacaktır. Burada önemli olan noktalardan biri fayın üzerine bina yapmamamız ve yönetmeliğe uygun binalar yapmamız. Böyle olursa deprem sadece bir sarsıntı olur. Tuzla Fayı İle ilgili deprem senaryoları üretildi. Mesela 6.7 büyüklüğünde bir deprem ürettiğinde İzmir’in şu anki yapı stokuna göre önemli bir can kaybı yaşanıyor. Fay en son M.S. 178 yılında deprem üretmiş ve yaklaşık 2 bin yılda bir deprem üretiyor. Biz bu süreye yaklaştık. Deprem üretme zamanı gelmiş. Şu anda türkiye’de yaklaşık 20 yerde kırılma zamanı gelmiş fay var. Tuzla fayının 3 farklı parçası var. Doğanbey’den başlayıp Konak’a kadar uzanan bir fay. 7.1’e kadar deprem üretme riski var. İzmir için yüksek bir şiddet bu. Batı Anadolu’da depremin şiddeti 6’yı aştığında can kaybı oluyor. Şu anda İzmir’de 17 fay 6’nın üzerinde deprem üretme potansiyeli var. TÜBİTAK araştırmasına göre Körfez’de geçmişte yıkıcı deprem üretmiş faylar var ve bu fayların gelecektre de yıkıcı deprem üretme riski var.”
BAYRAKLI’DAKİ BİNALARIN YIKILACAĞI 20 YILDIR BİLİNİYORDU
Çalıştaya yerel yönetimlerden belediye başkanlarının gelmemesi noktasında da sitemde bulunan Sözbilir, “Türkiye’deki ilk deprem master planı İzmir’de yapılmış. Eğer ki siz bu planı yapmışsanız herhangi bir fay deprem ürettiğinde nerenin zarar göreceğini önceden biliyorsunuz demektir. Yani biz 20 yıldır Bayraklı’daki binaların yıkılacağını biliyorduk. Eğer bunun için bir şey yapmış olsaydık 117 canımızı kaybetmezdik. Bilimsel çıktıları özellikle yerel yönetimler çok yakın izleyemiyor. Bilimle yerel yönetimler arasında bir kopukluk var. Biz deprem çalıştayı yaptık belediyelerden çok az insan vardı. Bu doğru değil. Bilim insanı bilgi vermeye kalktığında kendi aramızda tartışmak için yapmıyoruz. Onların mutlaka gelmesi gerekiyordu. Ben açıkçası bütün belediye başkanlarını ve kaymakamları beklerdim. Yurt içinden ve yurt dışından gelmiş 90’a yakın bilim insanı vardı orada. Gelip bilgi almak insanın kendisi için iyi. Şu anda devletin içindeki AFAD mekanizması deprem ve depremin yıkıcılığını azaltma konusunda iyi çalışmalar yapıyor” diye konuştu.
DEPREMİ ÖNCEDEN BİLMEK MÜMKÜN MÜ?
Depremin önceden bilinip bilinemeyeceği noktasında da değerlendirmelerde bulunan İzmir’e özel bir çalışma hakkında da bilgi verdi ve “Depremin kendisi bilmek için çok fazla parameter var. Depremi önceden bilmek onu ön kestirebilmek demektir. Deprem olmadan önce hem yeraltı sularında hem de havada ciddi bir değişim oluyor. Bunların hepsini ölçecek mekanizma olmadığı sürece depremi önceden bilemeyiz. Deprem erken uyarı sistemi deprem olduktan sonra devreye girer. Deprem başladığı anda 3 sismik dalga çıkıyor ortaya. İlk dalga hızlı bir şekilde yayılıyor. Diyelim ki 70 km ötemizde bir deprem oldu. Eğer ki Gümüldür’de bir istasyonumuz olsa o dalga biraz sonra deprem gelecek diyor. S dalgası dediğimiz ikinci ve yıkıcı deprem dalgası… ilki ve ikincisi arasında 10 saniye var diyelim. Siz bu sistemle 10 saniye kazanıyorsunuz. Mesela bu geçenlerde antalya’da bir deprem olduğunda android telefonlara deprem olacak diye uyarı geldi. Biz şu anda bunu İzmir’de kurmaya çalışıyoruz. Tabii bu uzaktaki bir fayda işe yarar. Biz şu anda bir deprem master planı üzerinde çalışıyoruz. Bu çalışmayla birlikte bir yerde deprem olduğunda hangi bölgenin etkileneceğini araştırıyoruz Mesela Tuzla fayı 7 büyüklüğünde deprem üretmeden önce hangi binalar yıkılacak onu bilmek demektir bu. Önceden bilerek o binaları ya güçlendiriyorsun ya da yıkıyorsun bu şekilde can ve mal kayıplarını azaltıyorsun” dedi.