Susam: 2013'ten umutsuz olmaya neden yok

Türkiye’nin 2012’de de iyi yönetilmediğini ifade eden Susam, “Toplum her fırsatta gerginliğe sevk edildi. Terör tırmandı. Ortak akıl unutularak tek adam yönetimine sürüklenmeye çalışıldı. 2012 yılı Cumhuriyet tarihine ‘Cumhuriyet Bayramı’nın yasaklandığı yıl’ olarak geçti. Türkiye bütün bu kötü yönetime karşın dünyadaki önemli yerini koruyor. Türkiye’nin potansiyeli iyi hesaplanmış, bilimsel politikalarla hayata geçirilmek yerine; günübirlik tartışmalara kurban ediliyor. Türkiye’nin ülkenin iyiliğini, kendi iktidarını sürdürmenin önüne koyacak bir iktidara ihtiyacı bulunmaktadır” dedi.

Yapısal sorunlar çözülemedi

Ekonomi yönetiminin 2012 yılında iyi bir sınav veremediğini ifade eden Susam, “AKP’nin 10 yıllık tek başına iktidarı, dünya ekonomisinin de olumsu koşulları nedeniyle ekonomide yapısal reformları gerçekleştirmek için son derece önemli bir fırsatken gerçekleştirilememiştir. Dolaylı vergiler, tüm vergilerin % 55’ine ulaşmış, cari açık görülmemiş bir noktaya gelmiştir. Uygulanan hatalı para politikaları nedeniyle Türk reel sektörü ithalata bağımlı hale gelmiş, sadece geçen yıl 150 milyar dolarlık ara malı yerli KOBİ tarafından üretilmek yerin dışarıdan ithal edilmiştir. Gelişmiş ülkelerin bizim gibi ülkelere devrettiği ağır sanayi ve otomotiv bir başarı gibi lanse edilmeye çalışılmıştır. Vatandaşın bankalara borcu 38 kat artarak 250 milyon liraya, karşılıksız çeklerin sayısı tutar bazında 8 kat artarak 12 milyona ulaşmıştır. Maaşıyla geçinenlerin geliri her geçen gün erimiş, Bağ-Kur emeklisinin maaşı ancak 22 gün beslenmeye yetecek noktaya kadar düşmüştür. Tarımda girdi maliyetler sürekli artarken ürün fiyatları aynı kalmış, çiftçi zarar etmemek için üretmekten vazgeçince ülke samanı bile ithal edecek hale gelmiştir” diye konuştu.

2013’ten umutluyuz

Türkiye’nin çözülmeyecek hiçbir sorunu olmadığını ifade eden Susam, sözlerini şöyle sürdürdü;

“Türkiye’nin sorunları elbette vardır ama onu aşacak ekonomik gücü ve demokrasi deneyimi de vardır. 2013’den umutsuz olmak için hiçbir neden yoktur. Ülkenin ekonomik anlayışını ‘Döviz-Borsa-Finans’ üçlüsünden; ‘Üretim-İstihdam-İhracat’ üçlüsüne çevirecek bir bakış açısına çevirmeye ihtiyacımız bulunmaktadır. Fabrikada çarkları çevirmeye, tarlaları ekmeye, ürünleri ihraç ederek büyümeye ihtiyacımız var. Ancak böyle bir büyüme modeli işsizliği ortadan kaldırabilir ve Türkiye’yi dünya ekonomisinde hak ettiği yer olan 10 büyük ekonomi arasına sokabilir.

İzmir’in potansiyeli yüksek

İzmir, Türkiye’nin potansiyeli en yüksek yeridir. Tarım’dan sanayiye ve turizme kadar hemen her alanda yatırım imkanı bulunmaktadır. Limana ve liman kenti olmanın ekonomik ve kültürel bütün avantajlarına sahip olmanın yanı sıra; iyi eğitim almış insan sermayesi ve girişimcilik geleneği olan köklü bir ticari tarihe ve ticari hayata sahiptir. Aynı zamanda Ege Bölgesi hinterlandıyla düşünüldüğünde dünyanın tarım ve temiz enerji üretim üssü olacak niteliklere sahip alanıdır. İzmir’in potansiyelini en verimli noktaya ulaştırmada yerel dinamiklere kulak verilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.”