TENZİLE AŞÇI/EGEPOSTASI- Resmi Gazetede 25 Ocak 2020 tarihinde yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararı ile Çeşme Alaçatı'da 178, Urla Zeytineli'nde 333 olmak üzere toplam 511 parsel hakkında acele kamulaştırma kararı verilmiş ve cennetleri Çeşme ve Urla arasında toplamda 45 dönümlük alan “Çeşme Projesi” adıyla turizm amacıyla yapılaşmaya açılmıştı.
Projeye ilişkin tartışma ve yargı süreci devam ederken Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, geçtiğimiz günlerde Turizm Merkezi-Çeşme Projesi Bilgilendirme Toplantısı düzenlemiş ve projede gelinen son noktaya ilişkin ayrıntılı sunum yapmıştı.
Öte yandan; Türk Mühendis ve Mimarlar Birliği(TMMOB), projeye yönelik tepkilerini ortaya koymak ve eleştirilerini belirtmek için bir basın toplantısı düzenledi.
Düzenlenen toplantıda katılımcılar adına ise hazırlanan metni Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Üyesi Zafer Mutluer okudu.
Toplantı başlangıcında konuşan Mutluer, “Çeşme Talan projesiyle ilgili bir toplantı gerçekleştirildi. Projenin detayları paylaşıldı ve yerel idarecilerin memnun olduğuna ilişkin bir görüntü var. TMMOB, Çeşme Projesi’ne dair yürüyen hukuki süreçler var. Devamında bu projenin yasal sorunlarının ortadan aldırılması amacıyla herhangi bir bilimsel çalışmaya dayanmaksızın yapılan sit değişikliğine ilişkin de açtığımız davamız devam ediyor” ifadelerini kullandı.
“BÜTÜN KENTE BETON DÖKSEK GÖZÜ DOYMAYACAK BİR AKIL İLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
Çeşme’nin son dönemlerde rant merkezi haline geldiğini, bölgede yapılan çalışmaların toplum ve doğa faydası gözetmediğini ifade eden Mutluer, halkın kandırılmaya çalışıldığın, su ihtiyacının giderilmesi için kullanılacak yöntemlerin deniz hayatını tahrip edeceğini belirtti ve “Bütün kente beton döksek yine de gözü doymak bilmeyen bir akıl ile karşı karşıyayız! Çeşme Projesi, İzmir’in Kanal İstanbul’udur! “Çeşme Projesi”nin kısa sürede bir talan projesi olduğu ortaya çıkmıştır. Son iki yıldır yetkili Bakanlıklar tarafından “Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi" sınırları genişletilmekte, sit alanlarındaki koruma statüleri düşürülmektedir. Alanda mevcut mera, zeytinlik ve nitelikli tarım arazilerinin tarımsal faaliyet dışında kullanılmasını sağlayacak İl Toprak Koruma Kurulu Kararı alınmaktadır. Alandaki mülkiyetlerin %97’si kamu mülkiyeti olmasına rağmen bu projenin hayata geçmesi durumunda buranın parsel parsel satılacağı itiraf edilmektedir. Üstelik bu itiraf çok sayıda üniversitenin, sivil toplum kuruluşları ve özel şirketlerin katkısıyla yapılarak kamuoyu aldatılmaya çalışılmaktadır. Söz konusu talan projesini meşrulaştırmak amacıyla suyun ters ozmoz yöntemiyle denize deşarj edileceği söylenmekle birlikte deniz ortamına deşarjı ile bertaraf edilmesi halinde deniz ortamında ekolojik tahribat oluşacağı, tuz giderme tesislerinden kaynaklanan konsantre akımlar yoğun tuz ve toksik içerikli olduğundan deşarj edildikleri noktalarda sucul ekosistemin olumsuz yönde etkileneceğinden bahsedilmemektedir” dedi.
“ÇALIŞMA SONUÇLARI İNKAR MI EDİLİYOR?”
İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkililerinin, Çeşme Projesi’ne destek vererek kendi araştırmalarıyla çeliştiğine dikkat çeken Mutluer, “Yakın dönem çalışmalarından olan İzmir Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planında (İzmir Büyükşehir Belediyesi, 2020) ve İklim Değişikliğine Dirençli Kentler için Bir Çerçeve: Yeşil Odaklı Uyarlama Kılavuzunda (İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Peyzaj Araştırmaları Derneği, 2019) yer alan analizlere ve 2050-2100 yılları iklim senaryolarına göre, Çeşme İzmir’in kırılgan olan ilçeleri arasında raporlanmıştır. İlgili araştırmalarda İzmir'de birçok ilçede birbirini izleyen kurak günlerin sayısı da analiz edilmiştir. Ortalama toprak sıcaklığı artışı, buharlaşma artışı, toprak nemi azalışı, ardışık kurak günler, toplam yağış miktarından azalış, sıcak hava dalgası gün sayısında artış faktörlerine göre Çeşme ve çevresi riskli bölgeler arasında gösterilmiştir. Bu analizlere dayanarak su miktarındaki azalmanın özellikle bitki su ihtiyacı açısından oldukça önem taşıdığı, suyun depolanması ve kullanımında daha dikkatli davranılması gerektiği vurgulanmıştır. Hal böyleyken İzmir Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde yapılan bu akademik tabanlı çalışmalarda ortaya çıkan sonuçlar yoksa inkar mı edilmektedir” diye konuştu.
“HAYATA GEÇMESİ EKOLOJİK FELAKETE SEBEP OLACAK”
Proje alanı içinde kurulması planlanan Cumhuriyet Köyü’nü eleştiren Mutluer, tarım konusunda atılacak adımların ekosistemin dengesini bozacağını ifade eden Mutluer, şunları söyledi; “Bu yıkım projesi “şirin" göstermek için "Cumhuriyet Köyü" ve hayvan köyünün kurulacağı, sakız ağaçlarının dikileceği ifade edilmektedir. Projede Kurulması planlanan “Cumhuriyet Köyü” doğa ile uyumlu olarak planlandığı ve çevresine 130.000 sakız dikilerek sakız üretiminin geliştirileceği varsayımı tamamen hayal unsuru olduğu açıkça ortadadır. Öncelikle sakız fidanı üretimi yaklaşık 10 yıldan beri devam ediyor ve “Sakız Eylem Planın” ile dahi yılda 10.000 adetten fazla fidan üretilememiştir. Belirtilen miktarda sakız fidanı dikme taahhüdü gerçeği yansıtmamaktadır. Ayrıca belirtilen mevkiinin tamamında belirtilen miktarda sakız fidanının dikileceği, bir başka ifade ile teknik olarak ağaçlandırmaya uygun bu kadar büyüklükte bir alan bulunmamaktadır. Bu teknik verilere göre projede sakız ağaçlandırması yapılması öngörüsü teknik olarak gerçeği yansıtmamakta ve tamamen hayal ürünü olduğu açıkça ortadadır. Ayrıca Çeşme Kavunu coğrafi işaret almıştır. Bu alanda yapılacak her türlü müdahale, ekosistem ve tarımın bütünlüğünü olumsuz etkileyecek, habitatın ve sayısız canlı türünün ölümüne sebep olacaktır. Bu kadar hassas bir alanda bu projenin hayata geçmesi ekolojik felakete sebep olacak bir karardır. Bu popülist söylemler ve bilimsel açıdan oldukça tartışmalı olan uygulamalarla İzmir kamuoyunun aldatılmasına izin vermeyeceğiz.”
“PROJEDE YER ALAN HERKES SUÇ ORTAĞIDIR”
Alaçatı Sulak alanı projesi üzerinden örneklendirme yapan Mutluer, projenin hayata geçirilmesini geri dönülmez sonuçları olacağını ve projeye destek veren yetkililerin “suç ortağı” olacağını ifade etti ve Tartışıldığı günden beri bir kent suçu olan bu yağma projesinin tarafları, bütün süreci ‘Aman aramızda kalsın’ mutabakatıyla yürütmesine rağmen şeffaflıkla övünebilmektedir. Bu rant projesinde rol alan herkes (siyasetçi, bürokrat, bilim insanı, meslek insanı…) bu ekolojik kıyımın ve yıkımın bizzat suç ortağıdır. Sonuç olarak; Alaçatı Sulak alanında yaşanan katliamı mumla aratacak yeni bir katliam Çeşme Projesi ile gerçekleştirilmek istenmektedir. Çeşme Yarımadası’ndaki ekolojik yıkım geri dönülemez bir noktaya ulaşmadan, bu yıkımın acilen durdurulması konusunda yetkili kurum/ kuruluşları sorumlu davranmaya, bu talan projesinden vazgeçmeye çağırıyoruz. Yaşam destek sistemi olarak görülmesi gereken bu alanlara sahip çıkmak, iyileştirmek ve korumak yerine tüm bu ekosistemlerin sağlığını geri döndürülemeyecek şekilde bozabilecek mega proje istemiyoruz. Aksi takdirde, bu kararların altında imzası bulunanlar, gelecekte yaşanacak olası kuraklık, trafik ve koku sorunlarında, doğal afeti gerekçe gösteremezler. Çünkü yaşanacak her türlü sorunun faili bizzat kendileridir! Geleceğimizi tehlikeye atacak rant projelerine karşı bütün kesimleri birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz” dedi.
“TOPLANTIYA DAVET EDİLMEDİK”
Gerçekleştirilen sunum toplantısına çağırılıp çağırılmadıkları sorusuna yanıt veren Mutluer, projede bugüne kadar yapılan revizyonların da yeterli olmadığını belirtti ve “Davet gelmedi. En son Çeşme’de düzenlenen toplantıda TMMOB görüşlerini ve bu projenin neden olmayacağını aktardıktan sonra bir davet gelmedi. Çeşme Projesi alanının sit derecesi düşürüldü ama yüzde 55’i koruma alanı statüsünde. Yüzde 55’i doğal koruma alnı olan bir yerde yapılaşmanız mümkün değil. Öte yandan ciddi bir ekosistem var bu ekosistemi daha az betonlaştırarak az tahrip etme diye bir şey olamaz. Doğaya parçalı yaklaşılamaz. Yaptığınız her müdahale orada ‘korumacı’ olmasının imkanı yok. AKP döneminde her yer satıldı. Kamuya ait işletmeler, sermayeye sunuluyor Çeşme projesi de böyle bir projedir” diye konuştu.
“ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI EDİYORLAR”
Yapılan revizyonların kötünün iyisine razı etme çalışması olarak yorumlayan Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Uğur Yıldırım , “Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek gibi bir şey vardır. Şu anda olayı daha çevreci zemine yaklaştırmak üzere bu ölçekte bir müdahalenin az yapılacak olması mümkün değildir. Yatak kapasitesinin azalması inşaat kapasitesinin azalması anlamına gelmiyor. Bu nedenle tartışmanın odağını kaçırmamak gerekiyor. Bu yapılmalı mı, neden yapılmak isteniyor ve neden yapılmamalı? TMMMOB bunun neden yapılmaması gerektiğini açıklıyor. Yapılanlar projeyi ‘şirin’ gösterme çabasıdır. Önce ortaya konulanları eksiltmek uzlaşı demek değildir. Burada sorun doğanın talan edilmesidir. Tüm yetkilileri bu sorumluluğu almaya davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“BURADA KONU GELECEĞİMİZ”
Peyzaj Mimarları Odası İzmir şubesi başkanı Elvin Sönmez Güler, Çeşme’nin önemine vurgu yaptı ve tartışılan konunun proje olmadığını belirtirken, “Biz bir projeyi tartışmıyoruz. Gelen bilgiler doğrultusunda bile görülen sonuç, burada bütünsel bir yaklaşımın göz ardı edildiği ve ekosistem bütünlüğünün bozulduğudur. Burada bakir kalmış ve dokunulmamış alanlar var. Her sit derecesinde yapılabilecekler belli. Biz bunlar karşıyız. Ekosistem bütünlüğü bozulduğunda ne olacak? Bu bölge İzmir için yaşam destek ünitesi. İklim kriz diyoruz. Böylesi yaşam garantörümüz olan bir alanın bölünmesi ciddi sonuçlara neden olacak. Burada konu geleceğimiz” dedi.
“HAYATA GEÇİRİLMESİNİ DESTEKLEYEN YÖNETİCİLER SUÇLUDUR”
Projeye destek veren yerel yönetimlerin hatırlatılarak odalar ile yerel ve merkezi yönetim arasında neden bu kadar fark olduğunun sorulmasına da yanıt veren Mutluer, şunları söyledi; “Esasen kurumlar veya taraflar meselede bir karşıtlık var. Bir tarafta doğa bir tarafta sermayenin çıkarı var. Biz bir kamusal yatırımı ya da altyapı yatırımını tartışmıyoruz. Burada yüzde 97’si kamu mülkiyetinde plan bir alan var be baz bunun peşkeş çekilmesini tartışıyoruz. Bu alan herhangi bir alan değil. Buradaki ekosistem yalasın mı yaşanmasında mı bunu tartışıyoruz. Biz toplumcu ve kamucu bir perspektiften bakıyoruz. Tersinden bakan varsa… TMMOB’nin değerler bütünü bellidir Öte yandan idarelerin bağlı olduğu ilkleri de görüyoruz. Biz AKP’ni ya da zaman zaman yerel idarecilerin kimlere bağlı olduğunu duyuyoruz. Bu projenin içeriğinde projenin meşrulaştırılacak birtakım imgeler gördük. Bu projenin hayata geçmesini destekleyen yöneticiler suçludur. Bu projenin gerçekleşmesi için taş koyan meslektaşlarımız da suçludur.”