ÖZLEM KARA/ EGEPOSTASI- Kültür Turizm Bakanlığı tarafından yapılması planlanan ve İzmir’in ‘Kanal İstanbul’u olarak nitelendirilen Çeşme Turizm Projesi'ne yönelik tepkiler devam ediyor. Söz konusu projenin, su kıtlığı yaratacağı ve doğa tahribatına neden olacağı gerekçesiyle İzmir Büyükşehir Belediyesi, meslek odaları ve çevre örgütleri tarafından Danıştay 6. Dairesi’ne açılan davada, bilirkişi heyetinin ‘Kamu yararına aykırı’ kararına rağmen Çeşme Turizm Projesi için ‘Hukuka uygun’ kararı verildi.
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu da karara ve Çeşme Projesi'ne tepki göstermek amacıyla İzmir Mimarlık Merkezi’nde basın açıklaması gerçekleştirdi.
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu adına açıklama yapan Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Şube Başkanı Yusuf Ekici, “Alan, Doğal sit alanları, su koruma havzaları, orman alanları ile çok özel niteliklere haizdir. Ancak alanın bu çok özel niteliklerine müdahale edilerek, imtiyazlı bir azınlığın hizmetine sunulmak üzere; mega yat limanları, golf sahaları, kıyı otelleri, lüks konut ve rezidanslar vb. yapılacaktır. Kararın iptali için yürüttüğümüz hukuki süreç devam etmektedir” dedi.
“YARIM ADANIN RANTA AÇILMASINA İTİRAZMIMIZ VAR”
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Aykut Akdemir, alanda 3 raporlama dışında teknik bir çalışmanın olmadığını belirterek projenin İzmir’in Kanal İstanbul Projesi olduğunu vurguladı. Akdemir, “Tümüyle ranta açılan bu bölgenin korunması anlamında net bir şekilde tavrımızı koyuyoruz. Bu alanın korunması gerekiyor. Yarım adanın ranta açılması, alanların yurttaşların kullanımdan koparılmasına itirazımız var” dedi.
“KAMUYA DEĞİL YATIRIMCININ HİZMETİNE SUNULACAKTIR”
Yarım adanın yüzde 40’nın turizm alanı olarak belirlendiğini belirten Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Şube Başkanı Yusuf Ekici, “Çeşme Yarımadasında güneye doğru orman olarak tescilli alanlar, kıyılar, deniz alanı ve koruma alanları, mera alanları, tarım alanları ve hatta Carufa Adası da dahil edilerek, önceki 11 adet turizm alanı ile birlikte Yarımadanın yüzde 40’ına tekabül eden bir bölge turizm alanı olarak ilan edilmiş, dolayısı ile bu alanda bir kullanım olanağı yaratılmak istenmiştir. Bu karar; Çeşme Yarımadasında mevcut devletin hüküm ve tasarrufu altındaki alanların tümünü, 47 km kıyı alanını, yarımadanın kuzey ve güneyinde 4.000 hektarı bulan deniz alanlarını ve bu alanlardaki beş adet adayı, 4,293 hektar orman alanını, 600 ha. mera alanı, içme suyu koruma havzalarının tamamını, bölgedeki doğal koruma alanlarının yüzde 70’ini, nitelikli tarım alanları ile zeytinlik alanları, kültürel ve arkeolojik miras alanlarını, yarımadada yerleşim alanları dışında kalan alanların tamamını içeren 16.000 hektarlık (22400 futbol sahası büyüklüğünde) devasa kamu arazisini kapsamaktadır.
Bu kararların hemen arkasından Kültür Turizm Bakanı tarafından bizzat açıklanan, toplantılar ile ortak bir proje olarak ortaya konulan Çeşme Projesi itirazlarımızı ve haklılığımızı ortaya koymuştur. Bu devasa kamu arazisi ve deniz alanları yatırımcılara irtifak hakkı tesisi suretiyle tahsis edilerek bu alanın tümünde ve adaları da içeren deniz alanlarında halkımızın girişine kapalı imtiyazlı bir azınlığın kullanımına özgülenmiş, girişi denetimli, bağımsız özel bir yetki alanı oluşturulacaktır. Bu devasa kamu arazisinin ve deniz alanlarının irtifak hakkı sahibine devri karşılığı alınacak bedel kamu harcamaları için kullanılamayacak sadece alanın alt yapı yatırımlarına harcanabilecektir. Yani irtifak bedeli dahi kamuya değil yatırımcının hizmetine sunulacaktır” dedi.
“HUKUKİ SÜREÇ DEVAM EDİYOR”
Tahsis edilecek alanın kamu arazisi ve deniz alanları, nadir ekosistemi barındırdığını belirten Ekici, “Alan, Doğal sit alanları, su koruma havzaları, orman alanları ile çok özel niteliklere haizdir. Ancak alanın bu çok özel niteliklerine müdahale edilerek, imtiyazlı bir azınlığın hizmetine sunulmak üzere; mega yat limanları, golf sahaları, kıyı otelleri, lüks konut ve rezidanslar vb. yapılacaktır. Kararın iptali için yürüttüğümüz hukuki süreç devam etmektedir. Konu ile ilgili yayınladığımız Çeşme Projesi Raporu, dava sürecinde bilirkişi raporları, yaptığımız açıklamalar, bilim insanlarının görüşleri ortaktır: Proje kamu yararı içermemektedir. Yarımada; arkeolojik sit, doğal sit alanları, orman, tarım alanları, sulak alanlar, koruma alanları, endemik türler, su kaynakları gibi ekolojik ve biyolojik çeşitliliği ile son derece özel bir bölge. Yarımada Bölgesi kapsamında yapılan Doğal Sit derecelerinin değiştirilmesi süreçlerinde de koruma kaygısından çok alanın korunması gereken özel değerlerinin tahribatı ve yok olmasına yol açacak yapılaşma ve faaliyetlere izin verecek şekilde sit statülerinin düşürüldüğü gerçeği ile karşı karşıyayız. Bölgede gerçekleştirilen ve geçmişte de davacı olduğumuz doğal sit statülerinin değiştirilmesi kararlarının, yine TMMOB olarak da davacısı olduğumuz Turizm Alanı İlanı Kararı, Çeşme Projesi gibi süreçler ile ilişkisi ve bu ve benzeri projelere yönelik ardışık etki yaratacak izinler ilişkisi aynı zamanda kurumsal yürütülen bir tahribatın da parçasıdır. Bu noktada yapılan uygulama ile bölgede izin verilen ve önü açılan faaliyet ve yatırımlar mevcut doğal ve ekolojik yapıyı bozacağı gibi getireceği ilave çevresel yükler ve ihtiyaçlar ile de bölgenin son derece kısıtlı olan kaynaklarına yönelik de ilave baskılar yaratarak kirletici etkiler oluşturacaktır” ifadelerini kullandı.
“TMMOB KENT SUÇUNA SESİZ KALMAYACAK”
Anayasa’nın 135. Maddesi gereğince TMMOB’a tanımlanan yetki ve görevler kapsamında halkımızın geleceğini tehlikeye atacak hiçbir kent suçuna karşı sessiz kalmayacağını vurgulayan Ekici, “Toplumun ve doğanın ortak yararı için mücadelemize inatla devam edeceğiz. Kamuoyu tarafından da bilindiği üzere meslek odalarımız, kamuyu ilgilendiren her uygulamayı bilimsel ve hukuki yönden inceleyerek, uygulayıcısı kim olursa olsun, kamu yararına hizmet etmeyen uygulamalara itiraz etmiş ve davalar açmıştır; açmaya devam edecektir. Yaşanabilir kentler için; yaşamın bugünü ve geleceği için, yaşamına sahip çıkan, emekten ve doğadan yana tüm kurum ve kuruluşları akıl dışı girişimlere karşı ortak mücadeleye davet ediyoruz” dedi.
“PAZARLAMA SÖZ KONUSU OLAMAZ”
“Hamza Dağ’ın seçimden önce projenin revize edileceğin söylemişti. Böyle bir şey mümkün olabilir mi?” Sorusuna yanıt veren Akdemir, “Akıl bilim ve teknik açısından bir dava gerekçemiz var. orada korunması gereken alanlar var. Yatak sayısıyla pazarlama söz konusu değil. Başından beri söylediğimiz gibi bu tip rekabet projelerinin halkından alınması, kıyıların halktan koparılmasına karşıyız. Orada birçok tarımsal faaliyetin gerçekleştiği alan var. İtiraz gerekçelerimiz bilim ve tekniğe dayalıdır. O yüzden bilim ve teknik açısından ortak akla doğru bir şeklîde değerlendirmesi ihtiyaç var. Bu bir pazarlama konusu değildir. Bölgenin kendine has bir raporu var turizm planlaması var ona sadık kalınmasına ihtiyaç var halkın malının halkın elinden alınmasına itirazımız var” dedi.