TENZİLE AŞÇI/EGEPOSTASI- Dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, koronavirüsle mücadele kapsamında alınan yeni tedbirleri açıkladı.
20 Kasım Cuma günü uygulanmaya başlanacak yeni tedbirler kapsamında sinema salonlarının, kahvehane, kıraathane, kır bahçesi, internet kafe/salonu, elektronik oyun salonları, bilardo salonları, lokaller ve çay bahçeleri ile halı sahaların faaliyetleri durdurulurken kafe, restoran ve lokantalar 10.00-20.00 saatleri arasında faaliyet gösterecek ve yalnızca paket servis ya da gel-al hizmeti verebilecekler.
İşletmelere ilişkin kararların yanında 21 Kasım Cumartesi günü saat 20.00'den 22 Kasım Pazar günü saat 10.00'a kadar, 22 Kasım Pazar günü saat 20.00'den 23 Kasım Pazartesi günü saat 05.00'e kadar sokağa çıkma kısıtlaması uygulanacak.
İzmir Tabip Odası Başkanı Op. Dr. Lütfi Çamlı, yeni tedbirleri ve tedbirlerin salgın sürecinde ne denli etkili olabileceğini Egepostası’na değerlendirdi.
Alınan önlemlerin saşgını kontrol altına alma konusunda yeterli olmadığını ve efektif sonuçlar alınamayacağını ifade eden Dr. Çamlı, tüm ikazlara rağmen sürecin halen şeffaf yönetilmediğinin altını çizdi. Gerçek veriler olmadan etkili çözümler üretilemeyeceğini belirten Dr. Çamlı, “Veriler kapsamında pandeminin tam teşhisini yapabiliriz. Ama görüyoruz ki zihniyet değişmemiş” ifadelerini kullandı.
“VAKA ARTIŞINI DURDURABİLECEK TEDBİRLER DEĞİL”
Salgının mevcut durumu hakkında analiz yapan Dr. Çamlı, “Biz yaptığımız açıklamalarda pandemi sürecindeki mücadeleyi bütün olarak ele alarak bütünlüklü bir öneri paketi sunduk. Biz yapılacaklar kadar bir yaklaşım ve zihniyeti de ortaya koymaya çalıştık. İlk olarak pandemi sürecinin şeffaf yönetilmesi, verilerin kamuoyuyla gerçekçi bir şekilde paylaşılmasını istedik. Ama hala veriler paylaşılmıyor. Veriler neden öneml? Bu veriler kapsamında pandeminin tam teşhisini yapabiliriz. Ama görüyoruz ki zihniyet değişmemiş. Önemli olan ikinci şey pandemide taraflarla işbirliği yapılmasını önermiş ve Tabip Odası’nın İl Hıfzıssıhha Kurulu’na alınması gerektiğini söylemiştik ama buna yönelik de bir adım yok. Bunlar pandemi yönetimindeki zihniyeti anlamak açısından çok önemliler. Üçüncüsü.. Pandemi bundan iki ay öncesine göre 4-5 kat arttı. Şu anda nisan ayında yaşadığımız piki aşacak boyutlardayız gibi görünüyor. Vakalar artıyor, hastanelerde yoğun bakımlar, servisler doldu, acilde sedye üzerinde tedavi edilenler var. Alınan tedbirler bu mevcut durumu önleyebilecek tedbirler değil. Tek başına beki katkılar sağlayacaklarsa da 4-5 kata çıkmış vaka artışlarını durdurabilecek tedbirler değil” dedi.
FİLYASONA, BİRİNCİ BASAMAĞA, SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK KARAR YOK
Alınan tedbirlerin salgınla mücadelenin en önemli bileşenlerinden toplumsal hareketliliği gereken düzeyde kısıtlamadığını belirten Dr. Çamlı, “Saatlerle oynayarak bunu düzeltemeyiz. Tabi ki okulların online eğitime geçmesi, kafelerin, restoranların, kıraathanelerin, halı sahaların kapatılması olumlu. Ama sonuçta bu işte ana belirleyici olan toplumsal hareketin yavaşlatılmasıdır ve bu konuda ciddi adımlar atılmamış. Hala iş hayatı devam ediyor. Bulaşın en çok toplu taşımalar olduğunu biliyoruz. Ama topu taşıma kullanımını azaltacak bir tedbir yok. Belki hafta sonları... İkinci bir önemli bulaş da hane içinde oluyor. Filyasyona bir çözüm getirmemişler. Birinci basamağa yönelik hiçbir öneri yok. Artan vakaları karşılayacak ekiplerin olmadığını söyledik. Ev içindeki filyasyonların düzgün yapılamadığını, insanların izolasyon ve karantinaya düzgün uymadıklarını ve bunun takip edilemediğini söyledik. Daha dün Covid pozitif olan ve izolasyonda olması gereken bir otobüs şoförü otobüste yakalandı. Dolayısıyla bu kişilerin kamu yurtlarına, misafirhanelere, belediyenin oluşturacağı barınma merkezlerine geçmesini önerdik. Ama bununla ilgili yapılan hiçbir şey yok. Yani hane içi bulaşı engelleyecek, filyasyonu nispeten yoluna sokacak ve birinci basamağı günlendirecek hiçbir olay yok. Bu süreçte sağlık çalışanlarının tükendiğini ve onları koruyamazsak bu mücadeleyi kazanamayız dedik ama onlara yönelik bir önlem yok. Alınan tedbirler pandemiyi durduracak gelinen noktada salgını kontrol altına alacak önlemler gibi durmuyor” diye konuştu.
"VERİLER OLMADAN ÇÖZÜM GETİRMEMİZ BEKLENİYOR"
Salgını kontrol altına almada efektif sonuç verecek tedbirler için verilerin analizinin öneminin altını çizen Dr. Çamlı, mevcut önlemlerin yetersizliğini vurguladı ve “Bu tedbirlerin ilerleyen dönemlerde çok efektif bir yansıması olacağını düşünmüyorum. Ama bunları net konuşabilmek için verilerin şeffaf bir şekilde görüşülmesi lazım. Şu anda geldiğimiz durumun vehametinin tanısı yapabilmemiz için verileri bilmemiz gerekiyor. Bir hasta geldiğinde tansiyonunu ölçersin, ateşine bakarsın, kan tetkikleri yaparsın. Verileri toplarsın bir teşhis koyarsın. Bu veriler bizde yok. Veriler olmadan bir çözü getirmemiz bekleniyor” dedi.
“HER GÜN BİR DEPREM KADAR VATANDAŞ KAYBEDİYORUZ”
Vaka sayılarının en yüksek olduğu illerden olan İzmir’de 30 Ekim tarihinde yaşanan depremin ardırdından vaka sayılarında büyük bir sıçrama oldu. Bu gibi illere özel bazı önlemlerin de alınmış olması gerektiğini söyleyen Dr. Çamlı, “İzmir gibi iller için özel önlemlerin alınması gerekiyordu. Toplumsal hareketin yavaşlatılması demek temek, acil, hayati önlem dışındaki sektörler dışındaki iş alanların faaliyetleri ekonomik sıkıntıları da karşılanarak yavaşlatılmalı hatta durdurulmalı. Mesela ben AVM’lerin neden hala açık olduğunu anlamıyorum. Buna benzer birçok sektör üretime ara verebilir. Biz şu an o aşamadayız. Depremde 116 kişi öldü. Her gün bir deprem kadar vatandaş kaybediyoruz. Bu nasıl görülmüyor anlamıyorum” ifadelerini kullandı.
“HER ŞEYİ BEN BİLİRİM ANLAYIŞININ DEĞİŞMESİ GEREK”
Dr. Çamlı son olarak sagınla mücadelede mevcut anlayışın iş birliğinden uzak bir anlayış olduğunu belirterek, “Bizi ağustos ayında halı sahalara ve bilardo salonlarına, onların açılmasına şerh düştüğümüz için İl Hıfzıssıhha Kurulu’ndan çıkarıldık. Zamanında önümüze bunlar geldiğinde ben ‘Pandemi yükselirken olmaz’ dedim ve imzalamadım. Ama şimdi kapatıyorlar. Keşke 3 ay önce kaparsalardı. Ama anlayış zihniyet bu. Her şeyi ben bilirim anlayışının, kimseye hiçbir şey danışmama, kimseyle işbirliği yapmama anlayışının değişmesi gerek” dedi.