Saadet Partisi’nin 8. Olağan Kongresi bugün Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nde yapıldı.
Kongrenin yapıldığı salona "Saatlerinizi iktidara ayarlayın" pankartı asıldı. Kongreye, eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Şenol Sunat, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcıları Nedim Yamalı, Ayhan Sefer Üstün, Mustafa Bilici ve Sema Silkin Ün, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Sekreteri Medeni Yılmaz, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Karal, AKP MKYK Üyesi Mustafa Şen, AKP Sinop Milletvekili Nazım Maviş, HDP Eş Başkan Yardımcısı Tuncer Bakırhan, Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcıları Muammed Kelleci ve Adnan Talip Parlak, Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Lütfü Şahsuvaroğlu, Memleket Partisi Genel Sekreteri Halil İlker, Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Cengiz Zor da katıldı.
Temel Karamollaoğlu, geçerli oyların tamamını alarak yeniden Saat Partisi Genel Başkanı seçildi.
“YERYÜZÜ AŞKIN YÜZÜ OLUNCAYA DEK”
Karamollaoğlu’nun kongrede yaptığı konuşmada şair Adnan Yücel’in “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” şiirinden okuduğu şu dizeler dikkat çekmişti:
“Bir inancın yüceliğinde buldum seni. Bir kavganın güzelliğinde sevdim. Bin kez budadılar körpe dallarımızı. Bin kez kırdılar. Yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz. Bin kez korkuya boğdular zamanı. Bin kez ölümlediler. Yine doğumdayız işte, yine sevinçteyiz. Bitmedi daha sürüyor o kavga. Ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!”
KARAMOLLAOĞLU: "BU DEVİR KAPANMIŞTIR ARTIK. 85 MİLYONUN KAZANACAĞI BİR DÖNEMİ BAŞLATIYORUZ"
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, kongrede yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Yapacak çok işimiz ve atacak çok ama çok adımımız var. Çünkü bizi hasretle bekleyen insanlarımız var. Fakat hepimiz biliriz ki tedaviden önce teşhis şarttır. Tedavi edilecek hastanın tomografisini ve MR'ını çekmek, doğru tedavinin ilk adımıdır. Şimdi sizlerle 20 yılın sonunda gelinen bu noktada, 2022 Türkiye'sinin tomografisini bir görelim, şöyle bir özetleyelim istiyorum. Bakalım ne durumdayız? Kurulan cümlelerin toz pembeliği ile gerçek hayatın üzerine çöken kara bulutların arasındaki renk farkına, devasa ton farkına bir göz atalım istiyorum.
Biliyorum, insanımızın önceliği ekonomi, çünkü kanayan derin bir yara. Ancak bilinmelidir ki diğer her şey sonuç, adaletsizlik ve hukuksuzluk sebeptir. Devlet yönetiminde ve kamusal hayatta gömleğin ilk düğmesi adalettir, hukuktur. Bizler bugün, gömleğin o ilk düğmesinin yanlış iliklenmesinin, hatta son yıllarda koparılıp bir kenara atılmasının sonuçlarını yaşıyoruz.
Bir ülke düşünün, milyonlarca vatandaşı terör şüphelisi ilan edilsin, yüz binlercesi hakkında işlem yapılsın, on binlercesi de tutuklansın. Koca koca adalet sarayları inşa edilsin, fakat aynı zamanda onlarca yeni cezaevi açılsın. Cezaevleri tıklım tıklım dolu olsun. Adalet mekanizması, siyasilerin elinde adeta bir kılıç gibi kullanılsın. İşinden, ekmeğinden, özgürlüğünden edilen KHK mağdurlarının feryadı arş-ı âlâya ulaşmış. Fakat heyhat, duyan yok.
"İNSARLAR TWEET ATMAKTAN KORKAR HALE GELMİŞ"
İnsanlar konuşmaktan, tweet atmaktan korkar hale gelmiş; yasaklarla mücadele edeceğini söyleyenler ise yasakçı zihniyetin bizzat baş aktörü olmuş. Adalet düğmesi yanlış iliklenince ekonomide ve diğer her alanda duvara toslamamak mümkün değildir. Adalet açığını kapatmadan cari açığı, bütçe açığını ve dış ticaret açığını kapatmak mümkün olmaz.
Hukuksuzluğun norm haline geldiği bir ülkede gelir dağılımındaki adetsizliği gidermek mümkün mü? İşte, 2022 Türkiye’sinde milyonlarca işsizimiz var. Bakmayın siz kürsüde atılan nutuklara, milyarlarca liramız her yıl faiz lobilerine oluk oluk aktarılıyor. Milyonlarca asgari ücretlimiz açlık sınırının altında ve geri kalan milyonlarca çalışanımız da ancak yoksulluk sınırının altında bir ücrete mahkum edilmiş.
Emeklilerimizin durumu ise hepsinden vahim. Zaten aldığı üç kuruşluk maaşı da doğrudan veya dolaylı olarak kızına, damadına, gelinine, torununa veren bu insanlara reva görülen ücret bu mu olmalı Allah aşkına? Bugün bir telefon almak veya bir kafede oturmak bile kendisine lüks görülen evlatlarımız, siz iktidara geldiğinizde hayata gözlerini yeni açmıştı.
Ne kabahati var bu gençlerin? 60-70 yıllık ekmek teknelerini kapatan esnafımızın, enflasyon nedeniyle çarşı-pazardan eli boş dönen ev hanımlarımızın, kantinde istediğini alamayan çocuklarımızın ne kabahati var?
İsraf, almış başını gitmiş. Artık ‘ihalelerde yolsuzluk yapılıyor’ diyemiyoruz, adeta yolsuzluk yapmak için ihaleler yapılıyor. Allah'tan korkun. Devlet borçlu, millet borçlu, kamu borçlu, özel sektör borçlu. Yanlış yatırımlarla var olan paralarımız, kaynaklarımız da betona gömüldü, geleceğimiz dahi ipotek altına alındı.
"BOP ADIM ADIM UYGULANIYOR"
Büyük Ortadoğu Projesi, adım adım uygulanıyor. Yani Büyük İsrail Projesi, sinsi bir şekilde yürütülüyor. Birileri ise ‘normalleşmek’ için sıraya girmiş. İslam dünyası sahipsiz, coğrafyamız darmadağın. Yeryüzü üzerinde kan ve gözyaşı oluk oluk akıyor, akıtılıyor. ABD ile Rusya, NATO ile Şangay arasında adeta pinpon topuna dönen bir dış politika anlayışıyla hareket ediliyor. Boyla posla, sembolik fotoğraflar ve kürsülerden atılan süslü nutuklarla içeride bir algı oluşturuluyor. Ama dışarda durum tam tersi. Irak'ta katledilen milyonlarca Müslümanın sorumlusu kim? 20 yıl önce ne durumdaydı, şimdi ne durumdalar? Coğrafyamızda sınırlar fiilen değişmiş, kendi sınırlarımız adeta kevgire dönmüş. Milyonlarca mülteci oradan oraya savruluyor. Ayrıca Adalar ve Kıbrıs, tam bir çıkmazda. Bugün başka meselelerde ‘diplomasi kahramanı’ ilan edilenler ise 20 yıldır tüm bu olup bitenleri ya seyretmiş ya da figüran olarak rol almış.
‘Erbakan Hoca’nın kemiklerini sızlatıyorsunuz’ diye edebiyat yapmak kolay, Erbakan Hoca’mızın davasından bir milim sapmadan izini takip etmek zordur. Yalana, iftiraya ve hakaretlere maruz kaldık. Parayla, makamla, şöhretle imtihan edilmek istendik. Dünden bugüne bu yolda savrulup gidenler oldu. Ancak işte bu salonda bir araya gelenler, tavizsiz ve kararlı duruşlarından asla vazgeçmediler.
"YENİ BİR BAŞLANGICIN ŞAFAĞINDAYIZ"
Yeni bir başlangıcın şafağındayız. Tarihi bir dönemecin eşiğindeyiz. Cumhuriyet’imizin yeni yüzyılını inşa etmek için artık geçmişin travmalarından hep birlikte kurtulmamız gerekiyor. Ülkemiz, sağcılık-solculuk, Türkçülük-Kürtçülük, Sünnilik-Alevilik, dindarlık ve laiklik gibi tartışmalar yüzünden yıllarca hem zamanını hem de enerjisini tüketmiştir. Bu konularda telafisi imkansız acılar yaşanmıştır. İnsanımız bıkmış, usanmış ve yorulmuştur. Bizler, laiklikten değil sözde laikçilerden, İslam'dan değil sözde İslamcılardan, muhafazakarlığın kendisinden değil muhafazakarlık adı altında değerlerimizi istismar edenlerden çok çektik. Artık bu defterler bir daha açılmamak üzere kapanmalı ve tarihin tozlu sayfalarında yerini almalıdır. Din herhangi bir sosyal grup ya da partinin tekelinde olmadığı gibi, laiklik de herkesin dini, siyasi ve sosyal görüşlerini rahatlıkla ifade edebilmesinin teminatı olarak anlaşılmalıdır. Devletin vazifesi, kimlik dayatmak değildir. Var olan kimliklerin devlet şemsiyesi altında huzur, barış ve güven içerisinde varlıklarını özgürce sürdürmesini sağlamaktır.
“85 MİLYONUN KAZANACAĞI BİR DÖNEMİ BAŞLATIYORUZ”
Sadece 6 genel başkan yok, 85 milyon insanımız hep birlikte bu masada oturmaktadır. Asgari ücretlilerimiz, çiftçimiz, esnafımız, memurlarımız, işçiler, emeklilerimiz, açlık ve yoksulluk sınırının altında bir yaşama mahkum edilen milyonlarca insanımızla birlikte oturduk biz bu masaya. Bu masa, kaybedilecek seçimin ardından yaşanacak bir 5 yılın daha ülkemize ve insanımıza neye mal olacağını gayet iyi bilenlerin kurduğu bir masadır. Birileri, algı fabrikalarında sürekli olarak yeni düşmanlar, hainler, teröristler icat edip toplumu birbirine kırdırmak istiyor. Ancak kaybeden hep Türkiye oluyor, kazananlar ise daima bir avuç zadegân. Bilinsin ki bu devir kapanmıştır artık. 85 milyonun kazanacağı bir dönemi başlatıyoruz.
"BU MASA, TÜRKİYE'NİN 13. CUMHURBAŞKANI’NI BELİRLEYECEK"
Ülkemizin ihtiyacı da budur, insanımızın özlem ve hasretle beklediği ses de işte bu masadan yükselmiştir. Ve Allah'ın izniyle bu masa, Türkiye'nin 13. Cumhurbaşkanı’nı belirleyecek, parlamento aritmetiğinde de çoğunluğu elde ederek ülkemizin problemlerine hızlı ve kalıcı çözümler üretecektir.
Biz, bu sürecin öncü ve güçlü aktörlerinden birisi olan Saadet Partisi olarak, yine tarihi bir sorumluluk üstlendik. 2018'den itibaren her alanda ve hızla tepetaklak gidişi her birimiz yaşayarak görüyoruz. Çalışmalarımızı, ülkemizin getirildiği bu uçurumun kenarından çekip çıkarmak için kararlılıkla sürdürüyoruz.
İnsanımızın uğradığı hayal kırıklıklarını da ülkemizin problemlerinin ne denli derinleştiğini de biliyoruz. Ancak milletimiz müsterih olsun. Zaman, kayıpları telafi etme, yaraları hızla sarma ve aydınlık yarınları hep birlikte inşa etme zamanıdır.
Adaletin teminatı ise önce ahlak ve maneviyattır. Biz, hukuku üstün kılacak adil bir yönetimi tesis edeceğiz. Devleti kutsayan değil, devleti ayakta tutan adaleti kutsal kabul eden bir anlayışı hakim kılacağız. Ekonomide ise ilk işimiz; israf, yolsuzluk ve rüşvet düzenine son vermek olacak. Hani ‘Kaynağınız nedir’ diye soruyorlar ya işte kaynak. Hem de milyarlarca lira. Ülkemizde ve yeryüzünde her birimize yetecek imkan ve kaynaklar var. Ancak bunları paylaşmak istemeyen ulusal ve uluslararası birtakım kişiler ve çevreler de var. Ama öyle yağma yok.
"BİZ KARARLIYIZ, YÜZ BİNLERİN HAKKINI KENDİLERİNE TESLİM EDECEĞİZ"
Biz, önce milli gelirimizi üretimle artıracak, sonra da bütün vatandaşlarımıza adil bir şekilde paylaştıracağız. Gökdelenlerinin 40. katında oturup faizden gelen paralarını istifleyenler paylaşmak istemiyor olabilir. Fakat biz kararlıyız, yüz binlerin hakkını kendilerine teslim edeceğiz. Açlık sınırının altında ücret alan tek bir vatandaşımız dahi kalmayacak. Sosyal yardımlar, vatandaşlarımız kendi ayakları üzerinde durana dek kesintisiz devam edecek. Ancak hedefimiz, sosyal devleti sadece yardım eden değil, iş imkanı sunan, ulaşılabilir sosyal konutlar inşa eden devlet olarak yeniden tanımlamak olacak. Tüm kaynaklarımızı etkin ve verimli kullanacağız. Ehliyet ve liyakat tüm kurumlarda esas alınacak. Bu kadrolar adım adım her sahada verimli, uygulanabilir ve sürdürülebilir planlamalar yaparak bir bir uygulamaya koyacak. Gelir dağılımında adaleti esas alacağız.
Zira ‘Kararlıyız, milletin iktidarında saadet var’ diyoruz. İnanıyoruz ki bu yolun sonu iktidara çıkacak. Ve yine biliyoruz ki bu yolda yalnız değiliz.”