Türkiye'de artık başbakan olmaz
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, 30 Mart seçimlerinin cumhurbaşkanının kim olacağı konusunda net mesajlar verdiğini öne sürdü, “Türkiye’de bundan sonra başbakan olmaz, Bakanlar Kurulu başkanı olur. Bakanlar Kurulu’na başkanlık eden, toplantıya çağıran, bunu rutine bindiren bir kişi olur” dedi.
Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde değerlendirmelerde bulan Zeybekci, özetle şu mesajları verdi:
TOPLANTIYA ÇAĞIRIR RUTİNE BİNDİRİR
Türkiye’de bundan sonra Başbakan olmaz Bakanlar Kurulu Başkanı olur. Bakanlar Kurulu’na başkanlık eden, toplantıya çağıran, bunu rutine bindiren bir kişi olur. Türkiye’de başbakan iken bile illerde belediye başkanlarının yaptığı işleri takip eden, hesabını soran bir yaklaşımı vardı. Eminim Cumhurbaşkanlığı’nda da belediye başkanlarını takip eder. Aktif bir cumhurbaşkanı olacak, icranın, yürütmenin, devletin başı olacak. Bunların hakkını da sonuna kadar verecek.
Başbakanlık süreciyle ilgili ne olacağını, nasıl olacağını millet yazıp sandığa koyacak. Yine de orada partimizin MKYK’sı, yetkili kurulları sürece katılacaktır. Sayın Başbakan da aktif şekilde belirleyici olacaktır. Yetkiyi Başbakan’a verdiğini söyledi millet 30 Mart’ta.
BAŞKAN GİBİ HAREKET EDER
Bu Cumhurbaşkanlığı seçimiyle Türk demokrasisi ve Türkiye tarihi için çok yeni bir kapı açılacak, çok yeni bir köşe dönülecek. Böyle bir çağ başlayacak. Bu yeni dönemde bugüne kadar bizim siyaseten sistemimizin yaşadığı bütün sıkıntılar 1960, 1970, 1980, 28 Şubat, 27 Nisan, Gezi olayları, 17 Aralık bütün her şeyin altında yatan sebep nedir, kavga nedir; iktidar olmak, iktidarı ele geçirme kavgası. Halkın iradesiyle iktidar değişme ihtimalinin ortadan kalktığı durumlar yaşanıyor. Maalesef bizim siyaset sistemimiz bunu üretiyor. Güçlü bir muhalefet üretmiyor, güçlü iktidar üretiyor. Güçlü muhalefet üretmeyip o muhalefetin iktidar olma ümidi olmadığı zaman yok olma hastalığı ve sendromu...
Yeni dönemde Recep Tayyip Erdoğan’ın halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı olması, bir başkan gibi hareket etmesi ve uygulamaları yeni bir kapıyı açacak. Bu da başkanlık sistemi kapısı. Hakikaten Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap veren ve Türk sistemi diyebileceğimiz dar bölgeli, iki bölgeli kılcal damarlara kadar Türkiye’nin temsil edildiği barajsız, sıfır barajlı bir Meclis; diğeri de seçilen başkanla birlikte gelen yürütmeyi güçlü kılan, yasamayı güçlü kılan, yasama, yürütme ve yargının birbirinden keskin çizgilerle ayrıldığı yeni bir sisteme giriş kapısıdır 10 Ağustos. Adına ne derseniz deyin güçlü demokratik geleneğimizin başlayacağı, evrensel hukuk normlarını en üst seviyede temsil edecek ve bunları koruyup kollayacak Siyasi Partiler Kanunu, üyelikler, aday belirlemeler bütün her şeyi bünyesinde barındıran yeni sisteme doğru geçişin başlangıcı olacak bu seçim.