Türkiye'nin en genç yazarı Günay: Dershanelerin çok büyük artıları var

Haberler / Güncel

17 Kasım 2013 Pazar 12:26

PAYLAŞ

Türkiye'nin en genç yazarı Şefika Günay, "Eğitim sistemini oturtmadan dershanelerin kapatılmaması gerekiyor. Dershanelerin çok büyük artıları var." dedi.

Şefika Günay'ı Türkiye, ilk defa 10 yaşındayken tanıdı. Kitaplara olan tutkusu onu bir anda Türkiye'nin en çok okuyan öğrencisi yaptı. Bir yılda okuduğu 285 kitapla da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül'ün himayesinde gerçekleştirilen 'Konuşan Kitap' şenliğinde ödüllendirildi. Bununla yetinmeyerek bir sonraki yıl kendi rekorunu 335'e çıkartarak, bu defa Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay tarafından ödüllendirildi.

Şefika Günay, Hayrünnisa Gül'ün ödül töreninde kendisine 'Söz uçar yazı kalır' diyerek kitap yazmasını tasfiye etmesi üzerine çalışmalara başladı. 13-14 yaşındaki bir kızın gördüğü rüyasından yola çıkarak yaşadıklarını kaleme alan Günay, Melis ismini verdiği 107 sayfalık ilk romanını yazdı, 11 yaşında Türkiye'nin en genç yazarı unvanına sahip oldu. Dedesinden miras kalan bin kitaplık kütüphanesi sayesinde bugüne kadar binin üzerinde kitap okuyan Günay, geçtiğimiz gün Mersin'de düzenlenen 7. Konuşan Kitap Şenliği'nde en genç yazar unvanıyla Hayrünnisa Gül'ün elinden ikinci kez ödülünü aldı.

Muğla Türdü 100. Yıl Ortaokulu 7. sınıf öğrencisi ve şu anda 12 yaşında olan Şefika Günay, ödül töreninde yaşadıklarını anlattı. Mersin'de gerçekleştirilen Konuşan Kitap Şenliği'de en genç yazar unvanıyla ödül aldığını anlatan Günay, "İpek Ongun, Yavuz Donat, Erdil Yaşaroğlu gibi önemli insanlarla tanışma fırsatı buldum. Onlar da kendi alanlarında ödül aldılar. Ben de Türkiye'nin en genç yazarı olduğum için ödül aldım. Ödülü bana hanımefendi takdim etti. O anda duygularım çok karışıktı. Biraz heyecan vardı. Çok mutluydum. Birazcık korkuyordum pot kırmaktan." dedi.

Genç yazar, okuma alışkanlığını dedesinden kazandığını ifade ederek, "Dedem eğitimciydi, aynı zamanda Sarıkamış belediye başkanıydı. Ayrıca okumayı çok seviyormuş. Bana yaklaşık bin kitaplık bir kütüphane bıraktı. Okuma alışkanlığım da buradan geldi. İlk ödülümü 2010 yılında konuşan kitap şenliğinde Ordu'da almıştım. Bu da ikincisi oldu. Bugüne kadar tam net sayısını bilmiyorum ama binden fazla kitap okudum." ifadelerini kullandı.

Muğla'da hafta sonları dershaneye gittiğini anlatan Günay, "Bu eğitim sistemini oturtmadan dershanelerin kapatılmaması gerekiyor. Çünkü sistem çok değişti. Bir yıl SBS oldu, kendimizi ona endeksledik. Öbürüsü yıl Ankara'dan gönderilen yazılılar, deneme sınavı… Biz de doğal olarak neye gireceğimizi şaşırdık. Önceden kendimi SBS'ye endekslemiştim, bol soru çözüyordum. Şimdi klasik olacakmış sınavlar, klasik çalışıyorum. Bu da biraz öğrencilerin teklemesine neden oldu. Dershanelerin çok büyük artıları var. Anlamadığımız konuları aldığımız bir birlerle, oradaki derslerle, bol bol pratik ve test veriyorlar. Aynı zamanda yazılı yapıyorlar. Böylece okuldaki yazılılara da hazırlık oluyor. Çok artıları var, eksisi yok. Yılda 2 bin veriyorsunuz taş çatlasa 3 bin lira. Şimdi bu dershaneler kalktığı zaman durumu olan özel okulda, özel derslerle götürecek ama durumu olmayanlar bir ders 100 lira hadi 75 lira olsa, 10 ders aldığımızda bin liraya geçiyor. Dershaneler 2 bin lira. Bu Türkiye'de zengin ve fakir arasındaki uçurumu daha da belirginleştirecek. Bence bu bakımdan dershanelerin kapatılması uygun olmadı." şeklinde konuştu.