Duruşmada sanıklardan MAK timinde görevli Astsubay Erkan Çıtak, dikkat çeken ifadeler kullanıp "15 Temmuz akşamı hazırlık yaptığımız sırada Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'le aynı ortamda bulunmak beni heyecanlandırdı. General seviyesinde bir komutanla göreve çıkacağım için gurur duydum. Generalle aynı ortama gelmem çok nadir. Ben 5 yıllık görev süremde nadir bir araya geldim. Elimi sıksa elimi yıkamam. Ben öyle bir emir komuta içerisinde görev yapıyorum" dedi. Duruşma devam ettiği sırada sanıklardan eski Dalaman Hava Üst Komutanı Albay Cenk Bahadır Avcı'nın eşi Elif Didem Avcı'nın duruşma salonunun krokisini çizdiği askerler tarafından fark edildi.
Geçen 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele saldırı düzenleyen Özel Kuvvetler ve Muharebe Arama Kurtarma (MAK) timlerinin de aralarında bulunduğu 43'ü tutuklu 47 sanığın yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden başlandı. Yoklamayla başlayan duruşmada MAK timinde görevli Astsubay Erkan Çıtak, savunmasını yaptı. Öz geçmişini anlatıp savunmasına başlayan Erkan Çıtak, üstlerinin emirlerini sorgulamadan yerine getirdiğini söyledi. Bayramdan sonra 11 Temmuz günü birliğine katıldığını bilgisini veren sanık Erkan Çıtak, şunları söyledi:
"15 Temmuz günü telefonlarımızı kapatmamamız istendi. Ben de eve gittim. Yaklaşık bir saat sonra telefonumdan arandım, komutanın mesaiye çağırdığı söylendi. Özel görev olduğu söylendi. Mesaiye çağırılmam çok doğaldı. Bende bu durumu öyle karşıladım. Arkadaşlarıma bu hazırlığın niçin olduğunu sordum. Onların da bilgisi yoktu. Ben de hazırlıklara dahil oldum. Sonra Taner Binbaşı bizi topladı. Telefonlarımız toplandıktan sonra görevin ne olduğu açıklandı. Görevin bir terörist elebaşını almak olduğunu, buna bizim de dahil olacağımızı söyledi. Özel Kuvvet ekibinin de geleceğini onlarla birlikte görevi icra edeceğimizi ifade etti. Bizim de 'emniyetçi' olarak görev yapacağımızı söyledi. Neden terörist elebaşını almaya gidiyoruz ön yargısı vardı. Bizim görevlerimiz arasında bunu yapmak yoktu. Ama bizde buna itiraz etmedik. Bunu yadırgamadık. Ülkenin gündeminde de terörle mücadele vardı. Meskul mahallerdeki operasyonlara bizim de katılacağımız bilgileri de geliyordu."
"GÖKHAN GENERALLE GÖREVE ÇIKACAĞIM İÇİN GURUR DUYDUM"
15 Temmuz akşamı suikast hazırlıklarını yaptıkları sırada Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'le aynı ortamda bulunmasının kendisini heyecanlandırdığını da söyleyen Erkan Çıtak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"General seviyesinde bir komutanla göreve çıkacağım için gurur duydum. Generalle aynı ortama gelmem çok nadir. Ben 5 yıllık görev süremde nadir bir araya geldim. Elimi sıksa elimi yıkamam. Ben öyle bir emir komuta içerisinde görev yapıyorum. Gökhan Generali görünce yadırgamadım. Denizci birisi olsa yadırgardım ama burada bu generale saygı gösterdim. Benimle birlikte bir general olduğu için gurur duydum."
Cephanelikten iddianamedekinin aksine 15 bin mühimmat aldığını da ileri süren Erkan Çıtak, "Cephanelilikten 15 bin mühimmat aldık. Bunu 25 bin 40 binlere çıkarmanın anlamı yok. Tim içerisindeki görevimi öğrendim. Marmaris'e gideceğimizi duydum diye hatırlıyorum. Buraya gitmek yadırganacak bir durumu değil. Pist başına gitmemiz söylendi. Buraya gittiğimiz sırada sıkıyönetim ilan edildiğini, emrin Genelkurmay'dan geldiğini duydum. Gökhan Generalden duymadım ama böyle bir şeyler duydum. Bana verilen emri değerlendirmedim. Ülke çapındaki tüm özel birliklere böyle görev verildiğini düşündüm" dedi.
"HELİKOPTERE BİNDİK HER ŞEY KONTKROLDEN ÇIKTI"
Ablasına iyi olduğunu dair cep mesajı attıktan sonra helikoptere bindiğini ifade eden Erkan Çıtak, süreci şöyle anlattı:
"Helikoptere bindik. Bindikten sonra her şey kontrolümüzden çıktı. Marmaris'e geldikten sonra aşağıya indik. Yol üzerinde olaylara dahil olduk. Önde olan tim Turban Otel tarafından girdikten sonra biz de emniyet personeli olarak görev aldık. Yaklaşık 15 - 20 dakika emniyete alarak başladık. İçerideki ekipten haber alamayınca ilerledik. Bir kaç tane sivil memur getirdiklerini gördüm. Bunlara verilen emir doğrultusunda plastik kelepçeyi taktım. Ama zorlamada bulunmadım. Şükrü Seymen, 'polislerle işimiz yok' deyince görevin farklı olduğunu anladım. Burada ateş altında kaldık. Polisle karşı karşıya gelmemek için sahile geçtik. Sahil boyunca da devam edip araziye çıktık. Bu arada kimsenin zor kullandığını da görmedim. Sonuç olarak göreve dahilden ağırlaştırılmış müebbet isteniyor. Bu nedenle olayları ince ayrıntısına kadar kendi ayrıntılarımla anlattım. Kimseyi suçlamak istemiyorum" dedi.
Sıkıyönetimi duyunca o karışıklıkta görevden geri çekilmesinin mümkün olamayacağını ileri süren Erkan Çıtak, "Göreve bilinçli olarak gittiğimiz söyleniyor. Bir arada durduğumuz alan yok. Toplu olarak durduğumuz sırada verilen emir de yok. Bana emir veren Taner Binbaşı da terör örgütünün başındaki adam olacağımızı söylüyor zaten. Herkesin dağıldığı bir yer vardı. Kimseyle toplu olarak görev verilmedi. Tüm tanıklar, gizli tanıklar da dahil Cumhurbaşkanı'nın canına kast edileceği beyanında bulunmamışlardır" dedi.
"KAÇMADIK KENDİMİZ TESLİM OLDUK"
Neden araziye çıktıkları ya da teslim olmadıklarına dair önyargılar da bulunduğunu anlatan Erkan Çıtak, "Sahildeki durumumuz kötüydü. Karşıya ateş etmedik, boş kovanları görünce, özel harekat timleri gelince bu psikolojiyle araziye çıktık. Taner binbaşı da rahatsızlanınca bunun sonunun olmadığını söyledik, artık ne olursa olsun yola çıktı. Biz kaçarken yakalanmadık, ben teslimi oldum. Ancak adil yargılandığımızı düşünmüyorum. Tanık beyanları bizim gitmemizden önce başka grupların Marmaris'e geldiğine yönelik beyanlar var" dedi.
Tanık ifadelerini okuyan Erkan Çıtak, kendisinden önceki suikast timi sanıklarının yaptığı gibi başka bir grubun çatışmaya girdiğini, balistik inceleme ve Adli Tıp raporlarında çelişkiler bulunduğunu, 2 polisin şehit olmasıyla ilgilerinin bulunmadığını ileri sürdü.
Erkan Çıtak, FETÖ üyeliği konusunda da, "Dosyada bulunan Bank Asya hesabı, babama ait ve 2014 yılından önce açılmıştır. Bir diğer durum da Konya'da görevli Mustafa Dönmez'in beni örgüt üyesi olarak suçlaması. Örgütte hücre yapılanması varsa bu kişi bu kadara ismi nereden biliyor. Ben kendisini ne gördüm ne de tanırım. Bir araya gelmişliğimizde yoktur" diye konuştu.
MAHKEME BAŞKANI'NDAN HAKARET UYARISI
Bu sırada Erkan Çıtak'ın sarf ettiği bazı hakaret içerikli sözler üzerine sözünü kesen Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, "Yalan olduğunu söyleyebilirsin ama hakaret etmeye hakkın yok. Yarın beraat edersen tazminat davası açarsın. Yasal yollara başvurursun. Hakaret etmeye hakkın yok" dedi.
SANIK EŞİNİN ÜZERİNDE MAHKEME SALONUNUN KROKİSİ ÇIKTI
Duruşma devam ettiği sırada sanıklardan eski Dalaman Hava Üst Komutanı Albay Cenk Bahadır Avcı'nın eşi Elif Didem Avcı'nın duruşma salonunun krokisini çizdiği askerler tarafından fark edildi. Bunun üzerine duruşmaya ara verildi, Elif Didem Avcı'nın not defterinin sayfasına çizdiği krokiye el konuldu. Krokide sanıkların, mahkeme heyetinin avukatların ve izleyicilerin oturduğu bölümler ile sanıkların ne şekilde içeriye alınıp çıkarıldıkları çizimde yer aldı. Polisler belgeyi Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ'e teslim etti. Kroki incelendikten sonra Mahkeme Başkanı'nın talimatı doğrultusunda Elif Didem Avcı hakkında işlem yapılıp, yapılmayacağına karar verileceği açıklandı. Elif Didem Avcı mahkeme salonundan ayrıldı.
MAHKEME BAŞKANI: İTHAM ETME SAVUNMANI YAP
Duruşmada suikast timinde görev yapan MAK timi üyesi Yakup Özcan savunmasını yaptı. Kendisinden önceki MAK timi üyesi sanıklar gibi siyasi içerikli savunma yaptığı için sıkı sık Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ tarafından uyarıldı. Yakup Özcan, terör örgütü lideri almaya gittiklerini bildiklerini söyleyip "Marmaris'te kimseyi tehdit etmedim. Polislerin kullandığı 500'ün üzerinde boş kovan bulundu. Bölgede araçlarda ve çevrede yaşanan zararların büyük çoğunluğu bize ait değil. Bizden önce yaşananlarla ilgilidir. Verilen zarar iddialarını kabul etmiyorum. Ateşe karşılık vermemizde kötü niyet yoktu. Ateşlerimizde tamamen kendimizi koruma vardı. Tanık ifadeleri de, kargaşa yaratanların bizler olmadığını gösterdi" dedi. Yakup Özcan, kendisine yöneltilen suçlamaları, bu nedenle kabul etmediğini de ifade etti.
MAHKEMEYE ADİL YARGILAMA SUÇLAMASI
Yakup Özcan'dan sonra duruşmada yine MAK timi üyelerinden Astsubay Ömer Faruk Göçmen, savunmasını yaptı. Cezaevinde kendilerine yönelik kötü muameleyi eleştiren, bu konuda şikayette bulunup açıklamalar yapan Ömer Faruk Göçmen'e müdahale eden Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, "İnfaz hakimliğine başvur. İnfaz hakimliğine başvuru yeri burası değil. Sen esas hakkındaki savunmanı yap" dedi. Darbeci sanık Ömer Faruk Göçmen'in, dosyada 40 bin evrak olduğu için bunları incelemek üzere yeterli sürenin olmadığını, mahkemenin de bu yöndeki taleplerini kabul etmediğini söyleyip, "Dosyaları incelemem için mahkeme 9 gün verdi. Ben bu nedenle savunmamı yeteri kadar hazırlayamadım. Ben şartlar bu şekilde olduğundan hükmün çok önceden verildiğini, yargılamanın şartlar yerine otursun diye yapıldığını düşünüyorum. İstediğimiz araştırmalar, davayı uzatmaya sebep vereceği için kabul edilmedi. Siz her ne kadar üzerinizde baskı olmadığını söyleseniz de ben buna inanmıyorum. Marmaris'e varmamızdan önce başka bir timin ve helikopterlerin geldiği, ifadelere göre sabit olmasına rağmen görüntüler silinip delil karartılmaya çalışıldı" dedi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, bir kez daha sanığın sözünü sert bir şekilde kesip "Mahkemeyi itham ediyorsun. Ben bunu kabul etmiyorum. Senin hakkında verilen hükmümüz yoktur. Kimse hakkında verilen hükmümüz de yoktur. İtham etmeden savunmamı yap" dedi.
"FETÖCÜ DEĞİLİM ASKERİ OKULA ZORLA GİRDİM"
Cezaevi koşullarına ve mahkemeye yönelik söylemlerden sonra savunmasını yapmaya başlayan Ömer Faruk Göçmen, özgeçmişi hakkında bilgi verdi. Astsubaylık okuluna çok zorlu şartlardan geçtikten sonra girdiğini anlatan Ömer Faruk Göçmen, "FETÖ'nün en has elemanı olsam, bu kadar zorla okula girmezdim. Olmayan bir şeyi söylemekte zor" dedi.
15 Temmuz gecesine ilişkinde bilgi veren Ömer Faruk Göçmen, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Öyle örgütün has elemanı falan değiliz ilk kez bir araya gelen birbirini tanımayan insanlarız. Gidilen görev yerini Marmaris sahile indiğimiz zaman anladım. Saat 03.20 sıralarında helikopterler Case De Maris oteli önünde denizin üzerinde durdular sonrasında bizim helikopterimiz boş araziye indi. Helikopterin tekerlekleri yere değdiği ondan sonra indik. İple iniş yapan kişilerin farklı olduğunu anlatmaya çalıyoruz. O ana kadar helikopterden ateş yapma imkanı zaten yok. Biz sivil halk zarar görmesin diye havaya ateş ettik. Ben de üç dört kez ateş ettiğimi hatırlıyorum. O zaman biz devletin görevini icra ediyoruz sandık. Gidilecek yeri daha sonra öğrendik. Cumhurbaşkanı'nın kaldığından zaten haberimiz yok. Kameralarda da var tek sıra halinde kılavuz vatandaşın gösterdiği yerden Turban Otel'e girdik. Otele girdiğimiz zaman sanki oraya bizden önce faaliyet yapılmış, sisler atılmış. Bizi adeta oraya çektiler zaten. Bize çatışacaksınız, öldüreceksiniz emri verilmedi. Bunlar tamamen meşru müdafa hakkı olan hareketler. Suikast, insanları öldürmek gibi görevimizde yok zaten. Bir şekilde otele girdik. Bir sürü ev var. Karşıdan bir müdahale olmasa orada dolanıp giderdik. Hedef belli değil zaten."
"ŞEHİT VE YARALI OLMAYACAKTI"
O akşam polisin kendilerine ateş etmemesi durumunda bunların yaşanmayacağını da ileri süren Ömer Faruk Göçmen, sözlerini şöyle tamamladı:
"Orada ses çıkartılmasa karşıdan ateş gelmese, oradaki tim hiç çatışmadan çıkacaktı. Şehit ve yaralı olmayacaktı. Asker, polis karşı karşıya gelmeyecekti. Böyle infial olmayacaktı. Bize öyle bir emir verilmediğini açıkça gösteriyor zaten. Silah sesi gelince hemen emniyete aldık. Çok kısa sürdü zaten. Bir iki dakika sürdü, sürmedi karşılıklı çatışma oldu. Neticesinde el bombası sesi duydum. Sonrasında içeriden polis çıkacağını bilmiyordum. Çıktıktan sonra 'ne oluyor' dedim. O anda sorgulamaya başladım. Terörle alakalı olduğunu düşünüyordum. Turistik yer olması orada terör olmadığı anlamına gelmiyor. O anda 'biz polisiz' demeleri bir şey ifade etmiyor. Bizi öldürmek için ateş ettiler. Onlar da bizim için artık şüphelidir. Cumhurbaşkanlığı koruması olduğunu nereden bilebilirdim. Gece şartları turistik yerdi. Madem polissiniz bırakalım diyemeyiz. İşin doğasına aykırı zaten. Biz bu ülkenin şerefli evlatları olarak verilen emri yerine getirmeye gittik. Biz harami miyi? Hırsız mıyı? Cumhurbaşkanı'nın evine niye gireli? Çatışmada zarar vermemek için orada gördüğümüze ateş etmedik. Gönül isterdi ki, keşke o şehitler olmasıydı.
DURUŞMA SALONUNUN KROKİSİNİ ÇİZEN TUTUKLU EŞİ HAKKINDA İNCELEME
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1'i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 43'ü tutuklu 47 kişinin Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına öğle arasından sonra devam edildi. Duruşmada suikast timinde görev yapan MAK timi üyesi Ömer Faruk Göçmen'in ifadesi uzayınca duruşma yarına ertelendi. Bu arada mahkeme, sanıklar arasında bulunan Dalaman Deniz Üs Komutanı Albay Cenk Bahadır Avcı'nın eşi Elif Didem Avcı'nın duruşma salonunun krokisini çizmesiyle ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı'nın inceleme başlatmasını istedi. Bu arada Ankara'da sorgusu süren duruşma sanıklarından Özcan Karacan'ın ifadesinin dava dosyasına konulup konulmayacağı konusunda daha sonra değerlendirme yapılmasına karar verildi. (DHA)