Koronavirüsle mücadele kapsamında Sağlık Bakanlığı'nın önerilerinin dikkate alınması gerektiğini vurgulayan İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Dilek Soysal, bu süreçte nasıl beslenilmesinin faydalı olacağına ilişkin tavsiyelerde bulundu. Doç. Dr. Soysal, "Doğru beslenmek, hastalıkla mücadele için büyük önem taşıyor. Bu süreçte ortaya atılan birçok bilgi var, sosyal medya ya da farklı mecralarda aktarılan her bilgiyi de doğru kabul edemeyiz. Her duyduğumuza inanmak yerine, yetkilileri dikkate almalıyız. Beslenme konusunda karşımıza pek çok öneri çıkıyor. Örneğin, 'Her gün kelle paça yemek, virüsün bulaşmasını önler mi'' ya da 'Sirkeyi tüm yemeklerde kullanalım mı'' gibi sorular bana da geliyor. Kelle paçanın, besleyici özelliği var. 'Kelle paça yemeyin' demiyorum ama bilimsel olarak kelle paçanın virüse karşı koruduğuna, virüsün bulaşma riskini azalttığına ilişkin bilimsel bir veri bulunmuyor. Ayrıca sirkeyi de her yemekte kullanmamıza gerek yok" dedi.
'VÜCUDUN DA BİR KAPASİTESİ VAR'
Doç. Dr. Soysal, şöyle devam etti:
"Yiyeceğimiz besinlerin temizliği ve pişme süresi çok önemli. Et ve sebzeleri iyi pişirin. Sebzeleri çiğ tüketmeyin. Kabuklu meyveleri tüketmeden önce sabunlu su ile bol yıkayın, sonra kabuklarını soyun ve yiyin. Evde zaman geçirmek durumunda kaldığımız bu süreçte, yağlı yiyeceklerden uzak durulmalı. Meyveler, vitamin yönünden oldukça zengin. Ancak insan vücudunun da bir kapasitesi var. Sağlıklı bir insan, günde 5 porsiyon sebze ve meyve tüketmeli. Mevsime göre günde 3 veya 4 adet meyve (portakal, elma, muz gibi) yemek ve bunu sürdürebilmek sadece bu dönemde değil, sağlığımız açısından her zaman önemli. Özellikle diyabet ya da kalp hastalığı olan kişiler bu konuda çok daha dikkatli olmalı. Ev içerisinde uzun vakit geçirmek durumunda kaldığımız bugünlerde, ev içinde veya evin bahçesinde yapılacak günlük basit egzersizler de çok önemli. Ayrıca günde 7 veya 8 saat uykuyu da unutmamamız gerekiyor."
'ELDİVEN TAKIN AMA SIK DEĞİŞTİRİN'
Son dönemde dışarı çıkan vatandaşların maskenin yanı sıra eldiven takmaya da başladığına dikkat çeken Doç. Dr. Soysal, "Eldiven, hijyen sağlayıcı ve koruyucu bir unsur olarak kullanılabilir. Ancak bu konuda dikkat edilmesi gereken kurallar var. Aynı eldiveni gün boyunca kullanan, defalarca takıp çıkaran kişiler var. Bu durum büyük risk oluşturur. Yarar yerine zararlı olabilir. Unutulmamalı ki virüs, plastik yüzeyde 5 güne kadar; lateks yüzeylerde ise 8 saate kadar bulaşıcılığını koruyabiliyor. Elimizle birçok noktaya temas ettiğimizi düşünürsek, aynı eldivenle gün boyu dolaşmanın da yanlış olduğunu anlayabiliriz. Taktığımız eldivenleri, sık sık değiştirmeliyiz. 'Nasıl olsa eldivenim var' diye el yıkamayı bırakırsak, büyük hata yapmış oluruz" dedi.
'SİRKENİN BU YÖNDE FAYDASI GÖSTERİLMEDİ'
Doç. Dr. Soysal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"John Hopkins Üniversitesi'nin yaptığı bir açıklama, virüsün dış ortamda sıcaklık, nem ve üzerinde bulunduğu materyale göre bulaşıcılığını koruyabildiği göstermiştir. Kendimizi dış ortamdaki bu materyallerle temasımızı sınırlayarak ve sık sık elimizi bol sabunla yıkayarak koruyabiliriz. Virüs DNA'sının koruyucu ince bir lipid (yağ) tabakası ile çevrili olduğu, sabunun bu yağ tabakasını parçaladığı, bu nedenle ellerimizi 20 saniyeden az olmamak üzere yıkamamız gerektiği bildirilmektedir. Sirkenin ise bu yönde bir faydası gösterilmemiştir."