Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 10’uncu Yargı Paketi’nde “kamu düzenini bozma tehlikesinin” tutuklama nedeni sayılacağına yönelik düzenlemenin geleceğini açıkladı.
Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz ise “Ceza hukukunda; kamu düzenini bozma tehlikesinin açık ve somut bir tehlike olarak düzenlenmesi gerekiyor. Aksi takdirde bireysel ve kolektif düşünceyi hedef alır hale gelir” diye uyardı.
"KAMU DÜZENİNİ BOZMA" TUTUKLAMA NEDENİ OLACAK
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, dün Meclis'te düzenlenen 23 Nisan Resepsiyonu’nda basına açıklamalarda bulundu.
Bakan Tunç, önümüzdeki günlerde Meclis’e sunulması beklenen 40 maddelik 10’uncu Yargı Paketi kapsamında gelen yeniliklere ilişkin bilgi verdi.
Yeni pakette genel affın bulunmadığını açıklayan Bakan Tunç, 2 yılın altındaki suçlarda yatarın 5’te 1 oranında cezaevinde gerçekleşeceğini ve “kamu düzenini bozma” tehlikesinin tutuklama nedeni olarak yasaya gireceğini bildirdi.
"HUKUKUN İLKELERİNE UYMADAN DÜZENLENİRSE ANAYASAYA AYKIRI OLUR"
Bakan Tunç’un bahsettiği yenilikler kamuoyunda; CHP Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart’ta tutuklanmasının ardından yaşanan Türkiye geneli eylemlere benzer olaylara katılımların “tutukluluk” nedeni sayılacağı yorumunu beraberinde getirdi. Gelecek yeniliklere ilişkin gazetemiz Cumhuriyet’e değerlendirmede bulunan anayasa hukukçusu Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz; şunları söyledi:
“Ceza hukukunda; kamu düzenini bozma tehlikesinin açık ve somut bir tehlike olarak düzenlenmesi gerekiyor. Aksi takdirde bireysel ve kolektif düşünceyi hedef alır hale gelir. Yani hükümeti protesto etmek bir anayasal haktır, bu düşüncenin dışavurumudur, geniş anlamda kolektif kullanılan bir ifade özgürlüğüdür. Eğer bu düzenlemeyle buna yöneliniyorsa yanlış iş yapılmış olur" dedi.
Kamu düzenini bozma maddesi için açık ve somut bir tehlike olması gerektiğini savunan Boyunsuz; "Bununla ilgili Yargıtay’ın, Anayasa Mahkemesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin çok çeşitli vesilelerle almış oldukları kararlar var. Bakanın ifadesinden; ‘Anayasal hak kullanımlarından insanlar korkmuyor, kullanıyor; biz bunu hapis tehlikesiyle karşılık verelim’ anlayışı çıkıyor. AYM’nin kararları ise bu yönde davaların açılmasını hukuka aykırı buluyor. Yani; AYM’nin kararlarında toplanılacak yeri seçme özgürlüğünün olduğu, toplantı alanlarının belirlemenin sadece oralarda yapılacağı anlamına gelmediğini belirtiliyor. Önceden açıklanan yapılacak yerin yasaklanmasını hukuka uygun bulmuyor. Barışçıl gösterilere izin istenilmesini uygun bulmuyor. Bu tür suçların cezaları belirlilik, ölçülülük gibi hukukun ilkelerine uymadan düzenlenirse anayasaya aykırı olur."