
ŞİLAN KOCADAĞ/EGEPOSTASI- İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zafer Levent Yıldır, İzmir Sivil Toplum Örgütleri Platformu (İSTÖP) ve İZDENİZ VE İZSU iş birliği ile düzenlenen, İzmir Körfezi’nin sorunları ve çözüm önerilerinin ele alınacağı 2025 Körfez Buluşmasına katılım sağladı.

“KISA DÖNEMLİ BİR KİRLİLİKTEN BAHSETMİYORUZ”
Yıldır, konuşmasında bu tür toplantıların çok daha sık yapılması gerektiğini belirterek, “Bugün sivil toplumun, bilim dünyasının ve yerel yönetimlerin aynı masada buluşarak büyük bir sorunu ortak akılla çözebileceğin i gösterme4k için bir araya geldik. 21 bilim insanıyla bir arada olmak ayrıca büyük bir mutluluk. Nisan 2025’te arıtma tesisinin 4’üncü fazını işletmeye açtık. Diğer fazların bakımlarını da tamamlamış olduk. Kısa dönemli bir kirlilikten bahsetmiyoruz. Uç noktaya geldiğinde, yaşamımıza dokunur hale geldiğinde bir şeylere müdahale etme alışkanlığına sahibiz ama birtakım tedbirler alsak bu kadar büyük problemler yaşamayız” dedi.
“GEDİZ NEHRİ MUAZZAM BİR KİRLİLİK SAÇIYOR”
En büyük sorunlardan bir tanesi de su sorunu olduğunu belirten Yıldır, “İZSU ciddi çalışmalar yapıyor. Kent merkezide atık su ile yağmur suyunun ayrıştırılması işi var. Her ne kadar kısıtlı bir bütçeye sahip olsak da elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Gediz Nehri, 275 bin km uzunluğunda ve 4 ilden geçiyor ve son noktada muazzam bir kirlilik saçıyor. Ne yazık ki gerekli kontroller sağlanmadığı için ki biz kontrol etme yetkisine sahip değiliz. Aynı şekilde Gediz Nehri kirletmeye devam ediyor” ifadelerini kullandı.

“KÖRFEZ’DEKİ HER SORUNUN BELEDİYELERE YÜKLENMESİ ÇÖZÜM ÜRETMİYOR”
Körfez üzerinde ciddi bir kontrol sağlamaya çalıştıklarını belirten Yıldır, “İZSU büyük bir özveri ile tarama faaliyeti yapıyor. Daha önce yaşadığımız kirlilik ve koku konusunda büyük gelişmeler var ama bakanlık hiçbir çalışmasını gerçekleştirmedi. Geçtiğimiz günlerde Bayraklı’daki kirliliği gördük. Bu atık kaynağı bilinmese de tersane ya da gemi tarafından bu atık bırakılmış. Körfez’de her sorunun belediyelere yüklenmesi çözüm üretmiyor. Çünkü belediyelerin gücü belli. Bakanlığın desteği ile çok ciddi adımlar atmamız mümkün olacaktır. Körfez bizim için sadece coğrafyadan ibaret değil İzmir’in hafızası, nefesi ve geleceğidir. İzmir’i seviyoruz Körfez’i korumak da bu sevgilin en somur göstergesi” diye konuştu.

“KÖRFEZE GİREN KÖRFEZDE KALIYOR, AKINTI YOK!”
İZSU Genel Müdürü Gürkan Erdoğan, 2000 yılından bu zamana kadar İzmir Körfezi’ni izlediklerini belirterek, “Bunun yanında İzmir Körfezi’ni anlatmak gerekirse, hemen hemen akıntı hiç yok. Hem 3 buçuk milyon insanın yarattığı kirlilik baskısı var hem de akıntısı yok. İzmir Körfezi’nde her yıl kirlilik değerlerinin he durumda olduğunu izliyoruz ve kamuoyu ile paylaşıyoruz. Kirlilik baskısı ve akıntı hızının yavaş olduğu sorunlarından bahsetmiştik. İzmir Körfezi’ne giren İzmir Körfezi’nde kalıyor. 2 tane büyük ihale yaparak 5 milyon metreküp tarama yaptık. Kentin birçok yerinde yağmur suyu ayrıştırma çalışmalarımız sürüyor. 33 deremizin tamamında temizlik çalışmaları yapılıyor, 100 bin tona yakın atık çıkartılıyor” ifadelerine yer verdi.
Marım: "BALIK ÖLÜMLERİNİ 48 SAATE KONTROL ALTINA ALIYORUZ"
İzmir Körfezi’nde 2024 ve 2025 yaz dönemlerinde yaşanan alg patlamalarına yönelik yürütülen bilimsel müdahale çalışmaları hakkında açıklamalarda bulunan İZDENİZ Genel Müdürü Gökhan Marım, modifiye kil uygulamasının UNESCO tarafından doğrulandığını, balık ölümlerini iki gün içinde kontrol altına alma kapasitesine sahip olduklarını belirterek, “Doğru zamanda müdahale ettiğimizde alg patlamalarını 48 saatte baskılayabiliyoruz. Bu yılın balık kayıpları, Haziran–Ağustos döneminde uygulamaya izin verilseydi yaşanmayacaktı” şeklinde konuştu.
"ALG PATLAMASI YENİ BİR OLGU DEĞİL"
Marım, alg patlamasının İzmir Körfezi’nde uzun yıllardır bilinen bir durum olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“1955 yılında Alman bilim insanları tarafından yapılan araştırmada Körfez’de alg patlamaları tespit edilmiş. 1987’de yine benzer olaylar yaşanmış. Ara yıllarda yapılan çalışmalar da bunu doğruluyor. Alg patlaması yalnızca İzmir’e özgü değil; Gölcük Gölü’nde, Manyas Kuş Gölü’nde de aynı süreçleri görüyoruz.”
Körfezin 3,5 milyon nüfusun kentsel baskısını taşıdığını belirten Marım, düşük akıntı hızının da sorunu derinleştirdiğini söyledi.
"KİL YÖNETİMİYLE BALIK ÖLÜMLERİ OLMAYACAK"
Marım, modifiye kilin sediment yapısıyla uyumlu olduğunun altını çizdi:
“Dokuz Eylül Üniversitesi’nin analizi, Körfez tabanının zaten kil içerdiğini gösterdi. Yani bu uygulama doğal yapıyla uyumlu. Balıklar ve bentik canlılar üzerinde de olumsuz bir etki tespit edilmedi. Bizler Uydu ve drone ile anlık takip yapıyoruz; 48 saatte yoğunluk düşüyor. Öğlen saatlerinde kırmızı yoğunluk görülen uydu görüntüleri, uygulamadan birkaç saat sonra dramatik biçimde düşüyor. Klorofil-A değerleri de aynı sonucu gösteriyor. İki gün içinde tabloyu kontrol altına alabiliyoruz. Haziran ayında bakanlığa başvurduk ama bilim kurulu kararı beklenmesi gerekçesiyle süreç durduruldu. Karar 21 Ağustos’ta geldi. Bu aralıkta uydu görüntülerinde alg yoğunluğunun hızla arttığını gördük. Onay geldikten sonra hızla müdahalelere başladık. Önümüzdeki yıl kil yöntemini düzenli uygularsak balık ölümleri olmayacak bunu hedefliyoruz” dedi.
"KOKU VE BALIK ÖLÜMLERİ BU YIL YÜZDE 80 AZALDI"
Marım, bu yazın önceki yıllara kıyasla çok daha olumlu geçtiğini belirterek, “2024 yazına göre bu yıl koku şikâyetleri ve balık ölümleri yüzde 80 azaldı. Bilimsel yöntemle doğru zamanda müdahale ettiğimizde Körfez’in nasıl hızla toparlandığını görüyoruz” şeklinde konuştu.
"30'DAN FAZLA KAMERA İLE GEMİ TAKİBİ YAPILACAK"
Marım, Körfezdeki kirliliğin yalnızca alg patlamasından değil, dış kaynaklı deşarjlardan da beslendiğini söyleyerek, “Her şehrin kendine has tarımsal ve kentsel girdileri var. Körfezdeki kirlilikte insan kaynaklı faktörler büyük rol oynuyor. Bu nedenle Başkanımız Cemil Tugay’ın talimatıyla 30’dan fazla kamera ve gemi denetim sistemi kuruyoruz. Körfeze yapılan izinsiz atık bırakma girişimlerini anlık izleyeceğiz” diye konuştu.
Orta ve uzun vadeli çözümlerin zaman alacağını belirten Marım, “Bizim kil uygulaması bir anlamda yangını söndürmek. Ama asıl iş altyapıda: arıtma tesislerinin iyileştirilmesi, yağmur suyu – atık su ayrımı gibi süreçlerin tamamlanması. Körfezin kendini yenilemesi biraz zaman istiyor” dedi ve konuşmasını İZDENİZ’in denizciliği geliştirmek için yeni projeleri açıklayarak devam etti. “Körfezde denizciliği artırmak için dört yeni tekne bağlama alanı belirlendi. Karşıyaka Semt Marinaları, Alaybey Semt Marinaları ve Pasaport Semt Marinaları öncelikli bölgeler. Pasaport için Koruma Kurulu’ndan yeni metodolojiyle ön onay alındı.”
"KÖRFEZİN DOLAŞIM KAPASİTESİ DAHA DA ZAYIFLAYACAK"
İzmir Körfezi’nde yıllardır devam eden sığlaşma ve sediman birikimi sorununa da dikkat çeken İZDENİZ Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Işıkhan Güler, “Körfezde dışa doğru bir su hareketi olsa bile, kıyı çizgisi boyunca ciddi bir sığlaşma görüyoruz. Haritalarda sarı olarak işaretlenen bölgeler sediman birikiminin en yoğun olduğu alanlar. Bu süreç körfezin zaman içinde bir göle dönüşmesine yol açabilecek bir risk taşıyor ve su kalitesini doğrudan olumsuz etkiliyor. Gemilerin geçiş yaptığı alan giderek daralıyor ve bu durum Yenikale Burnu ve Çakalburnu hattında kritik bir derinlik kaybına yol açtı. Bugün gemi trafiğinin kullandığı koridor son derece daralmış durumda. Sediman hareketine müdahale edilmezse Körfez’in dolaşım kapasitesi daha da zayıflayacak” dedi.
"KÖRFEZ ÇALIŞMALARI ZOR BİR ÇED SÜRECİ GEREKTİRDİ"
Dokuz Eylül Üniversitesi’nin önerileri ile geliştirilmiş büyük Körfez rehabilitasyon projesinin yıllarca sürdüğü ve 4,5 yıllık yoğun bir ÇED sürecinin ardından 2016 yılında onay alabildiği hatırlatan Güler, “Bu proje, Türkiye’de en kapsamlı ÇED süreçlerinden biri oldu. Size bir örnek vereyim: Akkuyu Nükleer Santrali’nin ÇED süreci yalnızca 6 ayda tamamlandı. İzmir Körfezi için yapılan ÇED ise 4,5 yıl sürdü. Çünkü buradaki çalışma çok daha karmaşık, çok daha fazla kurumun ve çevresel değişkenin dahil olduğu bir süreç” ifadelerini kullandı.
"KÖRFEZİN GELECEĞİ İÇİN İKİ YAPAY ADA ÖNERİYORUZ"
Toplantıda, İzmir Körfezi’ndeki sirkülasyon ve revirasyon kanallarında yapılması planlanan büyük ölçekli dip tarama çalışmalarına da değinen Dr. Güler, “Uzmanlar, çıkarılacak malzemenin büyüklüğünün, Türkiye’de bugüne kadar görülmemiş bir çevre lojistiği ihtiyacı doğuruyor. Sirkülasyon kanalının uzunluğu 13,5 kilometre. Genişliği yaklaşık 250 metre ve nihai hedefte 6 metre derinlikte bir tarama öngörülüyor. Revirasyon kanalında ise 250 metre genişlikte ve 17 metre derinliğe ulaşan bir tarama var. Bu iki proje tamamlandığında çıkarılacak toplam malzeme miktarı 45 milyon metreküp civarında. Tarama yapmak nispeten kolay; asıl sorun malzemeyi nereye koyacağımız. 45 milyon metreküp malzemeyi kara yoluyla taşımaya kalksak milyonlarca kamyon seferi gerekir. Bu hem maliyet hem çevre açısından mümkün değil. Bu malzeme kirli değil; tehlikeli atık sınıfında değil. Yani yeniden kullanım için ideal bir malzeme. Çevre Bakanlığı’nın belirlediği mevcut döküm alanı Homa Dalyanı’nın açıklarında ancak orası özel çevre koruma bölgesine çok yakın olduğu için ciddi ekolojik risk taşıyor. Dünyanın birçok yerinde tarama malzemesi, doğal yaşam adasına dönüştürülerek değerlendiriliyor. Biz de Körfezin hemen dışında iki yapay ada oluşturmayı öneriyoruz. Bu adalar kuşlar, deniz canlıları ve lagün ekosistemleri için yeni bir yaşam alanına dönüşebilir” diye konuştu.
"BİZ MALZAMEYİ NEREYE ATACAĞIZ"
Projenin çevresel ve teknik olarak uygulanabilirliği için gerekli imar ve kurum görüşlerinin büyük bölümünün alındığı, ancak henüz merkezi yönetimden onay çıkmadığı belirten Dr. Güler, “Tüm teknik raporlar hazırlandı, kurum görüşleri alındı. Ancak Çevre Bakanlığı projeyi onaylamayacağını bildirdi. ‘Peki 45 milyon metreküp malzemeyi nereye atacağız?’ Ramsar alanı olan Kuş Cenneti’ne dökülemez, karaya dökemezsiniz, denize rastgele bırakamazsınız. Sivil Toplum Örgütleri’nin desteği bu noktada çok önemli. Çünkü sirkülasyonun artırılması ve Körfezin temizlenmesi için en kritik adımlardan biri bu adaların onaylanması. Toplumsal destek olmadan bu projeyi hayata geçirmek çok zor” şeklinde konuştu.
KÖRFEZ İÇİN ORTAK HEDEF
Etkinlik sonunda İSTÖP üyeleri İZDENİZ ve İZSU temsilcilerine soru sorarak İzmir Körfezi’nin sağlıklı bir ekosistem haline gelmesi için:
•Bilim kurulunun önerilerinin izlenmesi
•Arıtma tesislerinin kapasite ve teknoloji olarak güçlendirilmesi
•Dip tarama ve dere temizliği gibi kalıcı müdahalelerin sürdürülmesi
•Gemi kaynaklı kirlilikle aktif mücadelenin güçlendirilmesi konularında kararlı olduklarını duyurdu.
Sayfa başına git







