Sanayi üretiminin bu yılın Mayıs ayında geçen yılın Mayıs ayına göre sadece binde 5 arttığını, Nisan ayına göre takvim ve mevsim etkisinden arındırılmış üretimin yüzde 2 gerilediğini kaydeden Yorgancılar, “Ayrıca yılın ilk beş ayında hem toplam sanayi hem de imalat sektöründe üretim oldukça istikrarsız bir gelişme gösterdi. İçerdeki siyasi belirsizlikler, önemli ticari partnerlerimiz Irak, Suriye ve Kuzey Afrika ülkelerindeki kaotik ortam, Yunanistan ve AB pazarındaki yavaşlık, Euro'nun dolar karşısındaki değer kaybı gibi faktörler sanayi üretiminin daha çok iç talep tarafından şekillenmesine neden oluyor. Nitekim Mayıs ayında geçen yılın aynı ayına göre üretim dayanıklı tüketim malları yüzde 3,4, dayanıksız tüketim malları yüzde 3,5 oranında artmıştır. Bununla birlikte aynı dönemde ara malları üretimi yüzde 2,5, yatırım malları üretimi yüzde 1,9 oranında gerilemiştir. Yine aynı dönemde imalat sanayi ihracatı yüzde 19 gibi oldukça yüksek oranda azalmıştır. Bu veriler sanayide Mayıs ayında gerçekleşen binde 5'lik büyümenin iç tüketim sayesinde mümkün olabildiği ortaya koyuyor. Bu da sürdürülebilirlik sorununu akla getiriyor" diye konuştu.
Uzlaşmadan olmaz
Yunanistan başta olmak üzere Euro bölgesinde adeta ekonomik ve siyasi bir yangın yaşandığını ifade eden Yorgancılar, Güney komşularımızda ise tanımının yapılmasında bile zorlanılan savaşlar yaşandığına dikkat çekti. Rusya'da yaşanan devalüasyon ve İŞİD tehdidi nedeniyle turizm sektörünün geçirdiği zorlu günlere vurgu yapan Yorgancılar şöyle devam etti, “Bunlara ilave olarak da ekonominin lokomotif sektörü sanayi bir ileri, bir geri yaparak adeta yerinde sayıyor. Türkiye ekonomisi; ihracat, yatırım motorları stop etmiş, sadece tüketim motorları ile yol almaya çalışan bir gemiye benziyor. Böyle bir ortamda yeni hükümetin kurulamaması nedeniyle kaptan köşkünün yani ekonomi yönetiminin de belirlenmemiş olması endişe yaratıyor. Bu nedenle sanayiciler olarak halkın sandığa yansıttığı iradesinden çıkan mesajı tüm siyasi partilerin iyi analiz etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Halkımız demokrasinin gereği ve erdemlerinden olan; diyalog, uzlaşma ve işbirliğini talep etmektedir. Dünya ekonomisinin de, dünya siyasetinin de zorlu koşullardan geçtiği, etrafımızın adeta ateş çemberine dönüştüğü, ekonominin yavaşladığı, risklerin arttığı bu kaotik ortamda acilen ve güçlü bir "ulusal uzlaşma hükümeti" kurulmalıdır. Zira bulunduğumuz koşullar ve ihtiyaçlar erken seçimi değil siyaset üstü bir anlayış ve yaklaşımla kurulacak bir koalisyonu zorunlu kılmaktadır. Halkımızın uzlaşma için gerekli fedakarlığı gösteren siyasi partileri takdir edeceğini düşünüyoruz. Siyasi partilerimiz ve liderlerinin bu gerçeği gördüklerini umuyoruz. Böylesi bir anlayış ve uzlaşma sağlanamazsa başta siyasi partiler olmak üzere tüm halkımız yeni ve büyük bir ekonomik tsunamiye hazır olması gerekmektedir."