“Hükûmetin üretim düşmanı politikaları en çok da çiftçiyi, köylüyü vurmuştur. On yıl boyunca tarımda, hayvancılıkta büyüme olmamıştır. Tarım kesiminde ağır bir yoksullaşma süreci yaşanmaktadır. On yıllık beceriksiz, köylü düşmanı AKP hükûmetleri döneminde 3 milyona yakın çiftçi tarımdan koparılmış, büyük şehrin gettolarında umutla iş bekler hale getirilmiştir. Bugün İzmir’de, İstanbul’da, Ankara’da, Bursa’da, Antep’te, Diyarbakır’da, Samsun’da milyonlarca işsiz açlıkla yüz yüze gelmiş, aileler dağılmış, çok acıklı öyküler yaşamaktadırlar” iddiasında bulundu.
TARIM SEKTÖRÜ KAN KAYBEDİYOR
Yüksel meclis tutanaklarına geçen konuşmasında şunları söyledi. Dünyada tarım sektörünün stratejik önemi hızla artarken, AKP döneminde, son on yılda, çiftçimiz, üreticimiz 3 milyon hektar alanda tarım yapmaktan vazgeçmiştir. 2012’de pamuk ekim alanları yüzde 35 azalmıştır, geçen yıla göre incir ve üzüm fiyatları yarı yarıya düşmüştür. Üzüm üreticisi 2011 yılında 4,20 TL’ye sattığı dokuz numara bandırmalı kuru üzümü bu yıl halen 2,60 TL’ye alıcı bulmakta zorlanmaktadır. Manisa Ziraat Odası verilerine göre 1 kilogram çekirdeksiz kuru üzümün maliyeti 3,56 Türk lirasıdır. Şu anda 2,60 TL’ye üzümünü satan üretici, bu işin altından nasıl kalkacaktır. Daha şimdiden çiftçilerimiz bankalardan yüksek faizlerle kredi alarak önümüzdeki yıl üreteceği mahsulünü harcamaktadır. Bu koşullarda yeniden üretim gerçekleştirmesi oldukça zor görünmektedir.
EKMEK BULAMIYORLARSA PASTA YESİNLER!
Bu durama seyirci, bölgemiz AKP milletvekilleri “Ekmeğe üzüm katın.” demekten başka çare gösterememektedirler. İngiltere kraliçesinin, tarihte yoksullara “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler.” dediği gibi. Beş altı gün önce AKP milletvekillerini ekmeğe üzüm katılması kampanyasını başlattığı sıralarda Manisa’da benim de köyüm olan Köseali Köyünde naturel kuru üzüm 3,80 TL’ye satılıyordu. Bu kampanya başladıktan üç gün sonra naturel kuru üzüme şu anda alıcı bulamamaktadır çiftçiler, köylüler. Sayın vekilim adeta tüccara “Üreticinin elinde çok üzüm var, vurun beline.” diye mesaj vermiştir.
Bunlar uzun vadede iç tüketimi artırmaya yönelik iyi niyetli çabalardır. Bugüne çözüm değildir, bugüne çözüm arıyorsanız en azından Tariş Üzüm Birliğinin Suriyeli mültecilere maliyet fiyatlarından 10 bin ton üzüm verme teklifini ilgili bakanlarınız aracılığıyla değerlendirebilirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
SU TİCARİ BİR META DEĞİLDİR
Yer altı ve yer üstü su kaynaklarımızın planlı ve verimli bir şekilde kullanılması, elbette hepimizin kabul ettiği olumlu bir gelişmedir. Ancak bu kararlar, çiftçilerin ve sulama kooperatifi üyelerinin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik zorluklar göz ardı edilerek uygulamaya geçirilemez. Öncelikle, çiftçimizin içinde bulunduğu ekonomik sorunların çözümü için su kaynakları yönetim politikaları, tarım politikalarıyla birlikte ele alınmalıdır. Bunun tersine yapılan uygulamaların ne tarım sektörümüze ne de çiftçimize faydası yoktur. Bu planlanmış bir politikadır. Amacı, içme suyunu çiftçiye ticari bir meta olarak satmaktır. Su, ticari bir meta değildir.
GEDİZ HAVZASINDA TARLALAR SULAR ALTINDA KALDI
Sayın Bakan, yılbaşında balık tutacağınızı söylediğiniz Gediz havzasında, ağırlıklı Menemen ilçemizde dün 40 bin dönüm bağ ve sebze tarlaları, Menderes havzasında Bayındır, Tire, Selçuk, Söke ilçelerimizde 90 bin dekar şalgam ekim ve sebze tarlaları sular altında kalmıştır. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın Bakan, bunun sorumluluğu Gediz ve Menderes havzalarında hiçbir ıslah çalışması yapmayan Bakanlığınıza aittir. Bir yıllık emekleri yok olan çiftçilerimizin zararları mutlaka ödenmelidir.
Gediz, Menderes ve Ergani gibi akarsularımızda çiftçinin doğal tarım su kaynaklarını, evsel ve sanayi atıklarıyla kullanılmaz hale dönüştürdünüz. Çiftçinin kullandığı zirai ilaç, gübre, mazot gibi girdilerine “ÖTV”,” KDV” adı altında dünyanın en yüksek vergilerini yükleyerek tarımı bitirdiniz.
MAZOTTAKİ ARTIŞ TAM 4 KAT
2002 yılında mazot 1,30 TL’ydi, bugün 2013 yılında 4,20 TL’dir yani yüzde 300’lük bir artış söz konusudur. Gübrede üre 237 liradan 1.111 liraya yükselmiştir. Tarımda kullanılan elektriğin 2001 yılında kilovatsaat fiyatı 35 kuruş iken bugün 2013 yılında 3,60 TL’dir; 10 kat yani yüzde 1.000 artmıştır. Çiftçi zaten iflas noktasında; bağ, bahçe ve tarlalarının büyük bir bölümü bankalara ipoteklidir; tarımsal sulamada kullandığı elektrik bedellerini ödeyemez durumda.
Çiftçinin ödediği sadece elektrik parası da değildir sevgili milletvekilleri. Elektrik faturaları üzerinde kayıp kaçak bedeli yılda 2,7 milyar TL yani eski parayla 2,7 katrilyon; izlemediği TRT payı 500 milyon TL ve benzeri adlar altında 7 kalem, bir de bunların üzerine KDV’si eklenerek elektrik fiyatı dışında 8 kalem ücret alınmaktadır. Elektrik faturası üzerine yüzde 88,3 oranında “sorma, ver parası”nı insanlarımız evinde, tarlasında, fabrikasında ödemektedirler. Kullandığı 100 Türk liralık elektrik bedelini bu bindirmelerle 188 TL olarak ödemektedir. Su pompaları borçlarından dolayı kapatılmıştır. 2010 yılında, çiftçiyle TEDAŞ arasında bir yapılandırma gerçekleştirilmiş, çiftçilerimiz bunun iki yıllık süresini halen ödememişlerdir. İki yıl daha bu sözleşme gereğince taksit ödeyecek çiftçilerimiz… Yani eski borçlarını ödemekte zorlanırken, bunlar yetmezmiş gibi şimdi de çiftçinin kendi öz kaynaklarıyla açtığı artezyen kuyularında yer altı sularına gözünüzü diktiniz. Çiftçinin elindeki son doğal sulama kaynağını da paralı hale getirerek çiftçiye “Üretme.” diyorsunuz. Önce büyük kentlerde ön ödemeli sayaç sistemiyle içme suyunu ticarileştirdiniz, şimdi sıra sulama suyuna geldi; su kaynakları ticari mal değildir. Çiftçimize kendi elleriyle hayatına son verecek kararları uygulatabilmek mümkün değildir.
Bu yasa kapsamında suyun ölçülerek verileceği söylenmektedir ancak eskimiş sulama sistemleri nedeniyle bu suyun tarlaya ulaşana kadar uğrayacağı kayıplar düşünülmeden ve gerekli tüm hazırlıklar gerçekleştirilmeden bu uygulamadan beklenen sonuçlar elde edilemez, uygulama durdurulmalıdır. Bu konu, su kullanıcı örgütleriyle birlikte yeniden ele alınarak bir durum değerlendirmesi yapılmalıdır ve kesinlikle çiftçilerin kendi öz malları olan ellerindeki son doğal temiz su kaynağı ücretlendirilmemelidir.
BUNLARI İKTİDARA SİZ GETİRDİNİZ
Çiftçi kardeşim, AKP’nin bu niyeti iki üç ay önce ortaya çıktığında hep birlikte tepki gösterdik, biraz geri adım atıp bir yıl erteleme getirdiler. Bir yıl içinde -takatiniz yetmez- siz saati takamazsanız, sayacı ondan sonraki iki yıl içinde, yüzde 25 faizle, o günkü fiyat üzerinden takıp parasını sizden alacaklar, sizden.
Saat, bugün 3 bin TL civarındadır, 3 bin TL civarında kuruluyor. İki yıl sonra 4 bin TL ise, yüzde 25 fazlasıyla 5 bin TL olarak garip köylü bunun bedelini ödeyecektir.
Şimdi, ben AKP Hükûmetine “İnsafa gelin, bunları yapmayın, saati ücretsiz taktırın.” demiyorum çünkü biliyorum ki bunlarda insaf yoktur.
Ey çiftçi kardeşim, sesini yükselt, “Bu bedeli ödemem.” de, hatta, “Elektrik üzerindeki haksız yere aldığınız TRT payı ve benzeri sekiz ayrı kalem ücreti de ödemem.” diye isyan et. Bunları iktidara siz getirdiniz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - …ve yine siz götüreceksiniz.
Köylü kardeşim, ayağa kalk ve hakkını ara.
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)