Davanın dün ve bugünkü duruşmalarında ifade veren sanıkların, oteldeki çatışmada şehit polis memuru Nedip Cengiz Eker'in hastaneye geliş saatiyle ilgili düzenlenen belgede 'saat 00.43' yazmasını hatırlatmaları üzerine Mahkeme Başkanı, bunda bir hata olduğunu hastanenin güvenlik kamerası kayıtlarının incelendikten sonra belirleneceğini açıkladı. Sanık askerlerden Astsubay Erkan Çıkat'ın çatışma sırasında infaz edilmek istendiklerini öne sürmesi üzerine Mahkeme Başkanı bu kez de, "Devletin böyle bir amacı olamaz, sizi öldürmek istese öldürürdü" dedi.
Cumhurbaşkanı'na suikast davasında gerginlik
Geçen 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele saldırı düzenleyen Özel Kuvvetler ve Muharebe Arama Kurtarma (MAK) timlerinin de aralarında bulunduğu 44 tutuklu sanığın yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde, devam edildi. Duruşmada ilk olarak MAK timinde görevli Astsubay Ekrem Benli, savunmasını yaptı. Savunmasına kendisi hakkında FETÖ üyesi olduğuna dair ifade veren kişinin dinlenmesini ve hakkında şikayette bulunacağını söyleyip başlayan Astsubay Benli, suçlamaları da kabul etmediğini anlattı. Kendisinin evde bulunduğu sırada göreve çağırıldığını, Binbaşı Taner Berber'in terör operasyonu olduğuna dair gerekli açıklamayı yaptıktan sonra Marmaris'e gittiklerini ifade eden Astsubay Benli, şöyle dedi:
"Terör operasyonu olduğu için hepimiz görevi heyecanla kabul ettik. Marmaris'e indikten sonra 20- 25 dakika sonra çatışma sesi geldi. O yöne gittik. Ben çatışma sonrasında oradaki polislere yönelik hakaret ve tehdit duymadım. Orada bize uyarı yapılmadan ateş edildi, arkadaşlar ise havaya ateş etti. Ben kesinlikle ateş etmedim."
"NEYE UĞRADIĞIMI ŞAŞIRDIM"
Helikopterin kendilerini alamaması üzerine ormanlık alana kaçtıklarını, Özel Kuvvetler'den Binbaşı Şükrü Seymen'in emriyle telefonlarını kırdıklarını, gruptan ayrılıp üç kişi bir barakaya gizlendiklerini anlatan Astsubay Ekrem Benli, şöyle konuştu:
"Bir süre sonra barakanın sahibi geldi ve bizim gitmemizi yoksa polise ihbar edeceğini söyledi. Biz de ihbarda bulunmasını istedik. Bir saat sonra jandarma gelip bizi teslim aldı. Karakola götürüldük. Burada polis bize 'üç gündür sizi bekliyoruz' dedi. Sonra da Cumhurbaşkanı'na suikast olayını burada öğrendim. Ben neye uğradığımı şaşırdım."
Astsubay Ekrem Benli, iddianamede yer aldığı gibi FETÖ üyeliğini kabul etmedi ve kimseyle bağlantısının olmadığını da ileri sürdü.
POLİSLE ÇATIŞMA SIRASINDA ANLAMIŞ
Duruşmada ifade veren MAK timinde görevli Astsubay Erkan Çıkat da kendisinden önceki sanıklar gibi terör görevi için çağırıldığını, hazırlık sürecinden sonra da Marmaris'e gittiklerini anlattı.
Hazırlıklar yaptığı için Türk Silahlı Kuvvetleri'nin darbe yaptığı ve sıkıyönetim ilan edildiği gibi açıklamayı da arkadaşlarından öğrendiğini öne süren Astsubay Erkan Çıkat, Marmaris'te yaşanan olaylarla ilgili olarak, "Çatışmadan sonra üç kişi getirildi. Emir mi verildi yoksa kendi inisiyatifimle mi yaptım bilmiyorum. Ama birisine plastik kelepçe taktım. Getirilenlerin polis olduğunu anlamadım. O an her şeyi düşünemiyordum" dedi. Polisle çatışma sırasında yaptıklarının terör operasyonu olmadığını anladığını iddia eden Astsubay Çıkat, "Yaptığımız terör operasyonu değildi ama ne olduğunu soracak ortam da yoktu" dedi.
"BİZİ KİM KANDIRDI'"
Astsubay Erkan Çıkat, ormanlık alana kaçtıktan sonra 18 kişinin hiçbir arada bulunmadıklarını, 10 gün kaçtıklarını, Binbaşı Taner Berber'in rahatsızlanması üzerine teslim olmaya karar verdiklerini söyledi. Daha önce teslim olmama nedenlerini de anlatan Erkan Çıkat, şöyle konuştu:
"Kaçmanın bir anlamının olmadığını anlayıp teslim olduk. Olayın ilk başında polisler bizi infaz etmek istedikleri için teslim olmayıp kaçtık. Arazide bile infaz edileceğimizi düşündük. Biz otele gittiğimiz zaman orada özel timler önlem almıştı. Bizi infaz etmek istediler. Cumhurbaşkanı'nın kıl payı kurtulduğu açıklandı. Bizden önce oraya giden ki? Bizi oraya gönderip polisle çatışmaya girmemizi sağlayan ki? Kimler bizi kandırdı. Bizi infaz etmeleri için polise emri veren ki? Bizim görüldüğümüz yerde öldürülmemiz emrini veren kimle? Duruşmanın özgül ağırlığının buraya verilmesi gerektiği kanaatindeyim."
Hayat kurtarmak için MAK ekibine girdiğini, suikasttan yargılandığını ve 26 yaşında hayatının karardığını belirten Astsubay Çıkat, verilen emirleri yerine getirdiğini söyledi. Astsubay Erkan Çıkat'ın özel timlerin kendilerini infaz etmek için önceden otele gittiğini yeniden söyledi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, araya girerek, "Savunmalarınıza müdahale etmek istemiyoruz. Savunma hakkınızı kullanıyorsunuz ama devlet sizi neden infaz etsi? Devletin böyle bir amacı olmaz. Devlet sizi öldürmek istese, öldürürdü. Sonra da infaz ederdi. Tedbir almak için oraya gitmişlerdir. Böyle infaz amaçları yoktur" dedi.
HASTANE KAYITLARI YENİDEN İNCELENECEK
Bu arada çatışma sırasında dünkü sanıklarda olduğu gibi bugün de Astsubay Erkan Çıkat, şehit polis memuru Nedip Cengiz Eker'in ölüm saatiyle ilgili belgeyi gündeme getirdi.
Bunun üzerine bir kez daha açıklama yapan Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, hastane kayıtlarının yeniden inceleneceğini, saatin 00.43 mü, 03.43 mü yoksa farklı bir saat mi olduğunun o zaman tespit edileceğini söyledi. Bu sırada söz alan diğer tutuklu sanıklarda, Cumhurbaşkanı'nın otele geliş ve gidiş saatini gösteren kayıtların istenmesini mahkemeden istedi. Tutuklu sanıkların kendisine yönelik taleplerini soru sorar şekilde yöneltmeleri üzerine Mahkeme Başkanı Baştoğ, "Siz bana soru soramazsınız" dedi ve şöyle devam etti:
"Talepte bulunabilirsiniz. Biz de değerlendiririz. Ayrıca ben bilirkişi değilim. Ancak şunu söyleyeyim. Mağdurların ifadelerine dayanıp Cumhurbaşkanı'nın oraya geldiği otel çalışanlarından bile gizlenmiş, kimisi başka bir kişinin geleceğini dünmüş. Böyle bir gizlilik ortamında o görüntülerin kaydının olması da mantığa uygun değil."
FETÖ üyeliği suçlamasını kabul etmeyen Astsubay Erkan Çıkat, "FETÖ'ye ne katılmışlığım ne de yardımda bulunmuşluğum var. Akrabalarımdan bir tanesinin Bank Asya'da parasının olması beni FETÖ'cü yapmaz. Cumhurbaşkanı'na suikasttan yargılanıyorum. Milyonlarca insan bizim FETÖ'cü olduğumuzu düşünüyor. Ama ben böyle bir suçlamayı kabul etmiyorum" dedi.
"ÖRGÜT ALİ YAZICI'YI KULLANMAMIŞ DA BİZİ Mİ KULLANMIŞ'"
Duruşmanın öğleden önceki bölümünde son ifadeyi de MAK timinde görevli Astsubay Yakup Özcan verdi. 15 Temmuz akşamı çeyizlerini aldıkları sırada göreve çağrıldığını söyleyen Astsubay Özcan, şöyle devam etti:
"Cumhurbaşkanı'nın otelden ayrıldığını güvenlik görevlileri söyledi. Bunun üzerine Şükrü Seymen ayrılmamızı emretti. Çatışmadan sonra ormanlık alana gelen jandarmaya teslim oldum. Bu bir suikast değil. Böyle bir birlik suikast içini kullanılamaz. Suikast için zaten birlik kullanılmaz. Cumhurbaşkanının Başyaveri Ali Yazıcı da burada. Cumhurbaşkanı'na dirsek teması mesafesinde olan Ali Yazıcı'yı kullanmamış da bizi mi kulland? Ali Yazıcı'nın suikast için darbe gecesini beklediğini farz edelim. Bir F-16 Akıncı'dan havalanıp 15 dakikada Marmaris'te olabilir. İçerisinde lazerle nokta atışı yapabilen silahtan bomba atabilir. Bu darbenin en önemli hedefi Cumhurbaşkanı'ysa, nereye gittiğini ne amaçlı gittiğini bile bilmeyen 23 askeri mi seçeceklerdi."
Polisle askerin de olayda karşı karşıya getirildiğini öne süren Astsubay Yakup Özcan, "Başından beri yanıltılarak katıldığım bu eylemde, amirlerimden aldığım emirleri yerine getirdim" dedi.
"ÇİĞLİ'DE HEDEFİN CUMHURBAŞKANI OLDUĞUNU ANLADIM"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a suikast girişimiyle ilgili Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davanın bugünkü duruşması öğleden sonra da devam etti.
Duruşmada Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevli Yüzbaşı Mehmet Cantaz, ifade verdi. Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndaki görev tanımını yapan Yüzbaşı Mehmet Cantaz, 15 Temmuz günü de Yüzbaşı İsmail Yiğit'ten görevi öğrendiğini söyledi. Normal şartlarda bir devlet görevlisinin soru sorabileceğini ancak kendilerinde böyle bir durumun olamayacağını anlatan Yüzbaşı Cantaz, şunları söyledi:
"Çiğli'ye gittik, malzemeleri aldığımız sırada (tuğgeneral) Sönmezateş, sıkıyönetim ilan edildiğini, emirleri Genelkurmay Başkanlığı'ndan alacağımızı söyledi. Görev dağılımda makinalı tüfekçi olarak seçildim. Marmaris'te bir faaliyet icra edileceği bana söylendi. Marmaris'e gidileceğini anladım ama 'arkadaşlar görevimiz şu bunu alacağız' gibi ifade kullanılmadı. Ben Marmaris'e gidileceğini anladım ancak bunun Cumhurbaşkanı için olduğunu insanların birbirine sordukları sorulardan anladım."
Mahkeme Başkanı'nın "Çiğli'de hedefin cumhurbaşkanı olduğunu anladın mı'" sorusuna Yüzbaşı Cantaz "Evet anladım" yanıtını verdi.
HELİKOPTERDEN İNMEMİŞ
Göreve gitmeme konusunda kafasında sorular oluştuğunu ama 'kimseye bu göreve gitmek istemiyorum' diye söyleyemediğini ileri süren Yüzbaşı Mehmet Cantaz, "MAK'çılarla aynı helikoptere bindim. Otellerin yanında iniş sırasında, dürtüldüm, en son olduğum için biran karar verdim ve helikopterden inmedim. Şöyle de bir hissiyat oluştu. Emirlere riayet etmediğim için diğer makinalı tüfekçi bana harekette bulunabilir diye tetikte oldum. Daha sonra da yakıt sıkıntısından dolayı Bodrum Imsık'a gittik" dedi. Imsık'ta yaşanlardan gözaltına alınması sürecini de ifade eden Yüzbaşı Mehmet Cantaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bodrum'da emre itaat etmediğim için bana karşı bir şeyler yapabilirler düşüncesiyle orada gözlerine görünmemeye çalıştım. Yanlarında durmamaya çalıştığım kamera kayıtlarından bu görülebilir. Ben ayrıca ilk helikopterdeki makinalı tüfeği bırakıp piyade tüfeğini aldım. Teknisyenlere durumu sordum. Yakıt sıkıntısı çekildiğini ifade ettiler. Diğer bir helikopterle yaralı getirildi, burada ambulans bulunamaması üzerine Çiğli'ye gittik. Ambulans çağırdık, yaralıyı ambulansa sevk ettik. Orada bekledik güvenlik tabur komutanı geldi bizi gözaltına aldı. Ben helikopterden inmediğim için beni teslim aldıklarını düşündüm ancak daha sonra bizi tuttukları yere geldiğimde bu durumun başarısız bir darbe kalkışması olduğunu anladım. Ardından yarım saat bekledik. Bizi nizamiyede bulunan polislere teslim ettiler. Polis bizi karakola götürdüğü sırada 'Cumhurbaşkanı'nı öldürüp siz mi Cumhurbaşkanı olacaktınız. Bunlar hepimizi öldürürdü' sözlerini duydum. Sonra da tutuklandım."
"FETÖ'CÜ DEĞİLİM"
FETÖ'cü olmadığını da söyleyen Yüzbaşı Mehmet Cantaz, "FETÖ'cü değilim, herhangi bir tarikata cemaate, irticai ve devlete karşıt örgüte üye değilim. Bunu nasıl ispat edebilirim bilmiyorum. Şimdiye kadar böyle şeyler soruşturulmadı. Üzerime atılı suçta bir şey varsa onu da öğrenmek istiyorum. 'Sen şunu yaptın o yüzden FETÖ'cüsün' denip de bunu bilirsem ona göre kendimi savunurum" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatlarından Arif Çokay'ın "Helikopterden inmediniz, sizi tereddüde götüren nelerdi'" sorusuna Yüzbaşı Mehmet Cantaz, "Normal şartlarda görev detayı olur, bunun kaçma planı da olur, sonrasında neler olur bunun planları olurdu. Bu gibi eksikliklerden dolayı bunu düşündüm. Geldiğim gruptan ayrıldım. Soru işaretleri etrafımdaki insanlara güvenip güvenmeyeceğime yönelik oldu" dedi.
"TEHLİKELERİ ÖNLEMEK İÇİN BATARYALARI SÖKTÜM"
Duruşmada daha sonra saldırıdaki helikopterlerin birisinde ikinci pilotluk yapan Pilot Üsteğmen Haydar Murat Özden, görevlendirmenin yasal yollardan komutanları tarafından yapıldığını, kendisinin de rızasının alınmadığını söyledi. Görevin içeriğini ısrarla sormasına rağmen nereye gidileceğinin bilinmediğinin kendisine söylendiğini anlatan Üsteğmen Özden, şunları anlattı:
"Daha önce de benzer durumlar da olduğu için şüphelenmedim. Albay Zeki Göçmen'in 2'nci pilotu olarak görevlendirildiğimi ve uçuşun saat 22.00 civarı yapılacağını öğrendim. Rutin işlemlerin hepsini uçuş öncesi yaptım. Uçuş planı sadece Türkiye'ye değil tüm Avrupa'ya bildirir, uçuş defterine de aynı şekilde her şey yazılır. Uçuş kaydı yapan KUTAY sistemine de yapacağımız uçuş bildirildi. İsteyen herkes Birleşmiş Harekat Merkezlerinde bu kayıtları görebilir. Çiğli Havalimanı'nın 'Çarli' ile kodlandığını Çiğli'ye gidince anladım. Bunun 'Ç' ile başladığı için Çiğli'ye kodlandırıldığını düşünüyorum. İstanbul'dan Çiğli'ye tüm uçuşu Pilot Albay Zeki Göçmen yaptı. İndikten sonra telefonu kapatmamı emretti. Diğerlerine de onun emri doğrultusundan uyarıyı bildirdim. 45 saniye telefonum açık kalmış HTS kayıtlarında görülüyor. O da indikten sonra kardeşim ve eşimin aradığını gördüm çok kısa, görevde ve iyi olduğumu söyledim. Bana onlar da Türkiye'deki durumla ilgili bir şey söylemedi. Çiğli'de 4 saatte olaylardan haberden olamayacağımızın mümkün olmadığı yazıyor, ancak ben aprondaydım ve bu mümkün değildi."
Çiğli'de helikopterlerden birinin arıza bildirip uçmamasıyla ilgili olarak ise Üsteğmen Haydar Murat Özden, ifadesini şöyle sürdürdü:
"Diğer helikopterde görevli olan pilot Hacı İbrahim Çalışkan ile konuşmaya gittim arızanın ne olduğunu sordum. Sıcak çalıştırma olduğunu söyledi ve herhangi bir ters durumdan bahsetmedi. Sonradan bu arızayı bilinçli olarak yaptıklarını öğrendim. Çalışkan ailece görüşmemize rağmen beni uyarmadı onlar da dikkat çekmemek için muhtemelen bunu yapmadı. Çalışkan'ın dinlenmesini rica ediyorum. Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş bilgilendirme yaparken ben orada değildim. (Pilot albay) Zeki Göçmen beni o bölgeye çağırdığında bana bir kağıt verdi. Gidilecek bölge olduğunu gösterdi. Birinci pilotlar genelde böyle bilgi vermez sadece 'buraya gidilecek' der. 4'üncü helikopterin kalkış yapmadığını ve Çiğli'de kaldığını da sonradan öğrendim. Göründüğü gibi baskıdan çekinerek tahmin edenler diğerlerine bilgi vermemiştir. Uçuşun tüm sorumluluğu birinci pilotun yetkisindedir. Uçuş teknisyeni içerideki silahlı personelden tedirgin olacak ki Zeki Göçmen'e 'komutanım biz yanlış mı yapıyoruz' diye sordu. O da komutanlara uyulması ve (tuğgeneral) Sönmezateş'e kulak verilmesini söyledi. Havaya ateş açıldıktan sonra yanlış bir şey yaptığımızı düşündüm. Kalkmamız gerektiğini söyledim ve kalktık. Bir helikopterin Imsık'a gittiğini öğrenince biz de Imsık'a gittik. Helikopterin yanından uzaklaştım. Fethi Yarbay'ın odasında açık olan televizyonu görünce şoke oldum. Nasıl bir yanlışa düştüğümü anladım. Fethi Yarbay'ın yardımıyla oradan kaçarak saklandım. Nasıl bir oyuna düşürüldüğümü görünce şoka girdim. Üstelik tüm bunların ömrüm boyunca nefret ettiğim FETÖ tarafından yapıldığını görünce daha da perişan oldum. Helikopterin bir daha çalıştırılmaması için iki bataryasını da söktüm. Benim kaçmam faaliyetin sona ermesini sağlamıştır. Marmaris'teki personel başarı olsalardı dahi helikopteri bozduğum için orada kalacaktı. Tüm bunlar Fethi Yarbay ve benim sayemde oldu. Biz kaçmasaydık ve helikopteri bozmasıydık Milas Havalimanı'na giderek yakıt ikmali yapabilirlerdi."
Bodrum Imsık'ta bulundukları sırada kendilerine hiç kimsenin müdahele etmediğini anlatan Üsteğmen Haydar Murat Özden,"Çok rahat hareket edebiliyorduk. tuvalete falan gidiyorduk. Orada eğer istesek oradan Yunanistan'a helikopterle kaçabilirdik" dedi.
"FETÖ'DEN BEN DE MAĞDURUM"
Darbenin başarılı olması durumunda kendisinin de şu anda tutuklu olacağın öne süren Üsteğmen Özden, FETÖ mağduru olduğunu anlatarak şöyle dedi:
"Bu örgütün üyesi olarak anılmayı kesinlikle reddediyorum. Amirlerim tarafından sevilen subay olmama rağmen Balyoz davasında bilirkişi olan ve şu anda da firarda bulunan benim tabur komutanım Albay Ahmet Erdoğan, bana kötü sicil numarası verdi uçuş öğretmeni olmamı engellemeye çalıştı. FETÖ'nün TSK içindeki emir komutaya nasıl yerleştiği göz önüne alınırsa benim örgüt üyesi olduğum değil, mağdur olduğum ortaya koyar. Örgüt üyesi olmasam, bu kişilerin beni ödüllendirmesi lazımdı. Bu örgüt üyeleri, ödül niteliğindeki görevlere seçildi. Bu örgütle birlikte anılmayı kabullenemiyorum. Kesinlikle reddediyorum. Bu örgütün mensupları tarafından meslek hayatım boyunca mağdur edildim, onlardan nefret ettiğimi her ortamda söyledim. Şimdi bunun için mahkeme ortamında olmak yaşabileceğim acılarını en büyüğüdür."
ÖMER HALİSDEMİR'İ ÖRNEK VERDİ
Savunmasında Ömer Halisdemir'in de kendisi gibi görevini yaptığını ifade eden Üsteğmen Haydar Murat Özden, "Benim bu faaliyet içerisinde olmamın nedeni TSK'nın sarsılmaz disiplin anlayışıdır. O anlayış ki, Ömer Halisdemir'in, kendisine verilen emri sorgulamadan darbenin önemli ismi (Tuğgeneral) Semih Terzi'yi öldürüp kahraman olmasını sağlamıştır. Şehidimiz kahraman yapan bu anlayış, benim hain olarak anılmama neden oldu. FETÖ yapılanmasında yer almayı bırakın, hep karşı oldum. Bu durum tedbir değil ağır infaza döndü. Ben beraat edeceğime inanıyorum. Bu nedenle salıverilmemi istiyorum."
İfadesini tamamladıktan sonra Mahkeme Başkanı'nın sorularını yanıtlayan Üsteğmen Haydar Murat Özden, helikopterin radar kayıtlarına ilişkin olarak, "Bizim bütün uçuşumuzun radar kaydı var. Helikopterdeki alette 4 basamaklı kod vardır. Bu kodla birlikte radar bizi tanımlayabilir. Kol uçuşunda üç helikopter de açık olursa birbirimize yakın gözükeceğimiz için kaza olacak gibi yanlış ikaz alır. Bu nedenle sadece bir helikopterde açık olur. Bizde kapalıydı ama bu görevi koldaki başka bir helikopterin yaptığını düşündüm. Işıklarımız kapalı olması gerekmesine rağmen diğer helikopterler görsün diye ışıklarımız da açıktı" dedi.
"MARMARİS UÇUŞU YAPILAMAYABİLİRDİ"
İfadesinden sonra soruları yanıtlayan Üsteğmen Haydar Murat Özden, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatlarının, "Kimlerin sizi kandırdığı kanısına nerede vardınız" yönündeki soruya, "Normal rutin bir görev olduğu için katıldım. Darbe olduğunu bilmediğim için katıldım ancak gerçeği öğrendiğim zaman kandırıldığımı hissettim. Ben bilemiyorum alay komutanım mı beni kandırdı yoksa onu da birileri mi kandırdı bilemiyorum. Darbeyi FETÖ'nün yaptığını görünce kahroldum. Ben bu kanıyı kamudan aldığım izlenimle edindim" dedi.
Üsteğmen Özden, ayrıca kendisine uçuş yasağı ile ilgili bilgi verilmediğini de iddia etti. Çiğli'de diğer helikopterin uçmamasına ilişkin olarak da Üsteğmen Özden, "Diğer helikopteri kullanan ve uçurmayan Bahattin Yarbay, kendisini kurtarmak yerine orada ikinci pilotları ya da teknisyenleri uyarsa, 'arkadaşlar bu helikopterler arızalandı, uçmasın dese' sadece kendisini değil bütün bu olayın önlenmesini önleyebilirdi" dedi.
'BİR GECEDE TERÖRİST OLDUM'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a suikast girişimiyle ilgili Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davanın duruşmasına MAK timinde görevli Astsubay Gökhan Güçlü'nün ifadesiyle devam edildi. Kendilerinin MAK timi olarak sürekli göreve hazır olduklarını söyleyen Gökhan Güçlü, "Görev için her zaman tetikteyiz. Malzemeleri hazırlıyorduk. Ortam çok karışıktı. Depoda Çanakkale ruhu vardı. Şarjörlerimiz yeleklerimize sığmıyordu, ama bizler zorla sığdırmaya çalıştık. Biz nereye gittiğimizi anlamadık" dedi.
Genelkurmay Eski Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un nasıl bir gecede terörist ilan edildiyse, kendilerine de aynı uygulamanın yapıldığını ileri süren Gökhan Güçlü, "Bir insan bir gecede terörist olmaz. Ben bir gecede terörist oldum. Burada bulunanların düğünü vardı, ama gelip görevi kabul ediyor. Hangi asker bunu kabul eder" diye konuştu.
Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'in operasyon yapacakları kişinin Okluk Koyu'nda, tatil modunda olduğunu söylediğini duyduğunu anlatan Güçlü, "Marmaris'e gittiğimizde polisler, ikazda bulunmadan ateş etti. Bunu hala anlayabilmiş değilim. Ben hiç ateş etmedim. Mermilerin altında sürünerek araziye geldik. Araziye gittiğimizde, telefonumu açtığımda Cumhurbaşkanı'na gittiğimizi, oyuna gelerek Cumhurbaşkanı'na götürüldüğümüzü anladım. Taner binbaşı (Tamer Berber) rahatsız olduğu için teslim olduk, yakalanmadık. Emniyette ben hukuk olmadığını gördüm" dedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı "Hukuk olduğu için buradasın" dedi. Kasıtlı bir amaçları olsaydı orada katliam yaşanabileceğini de ifade eden Gökhan Güçlü, "Bilinçli olarak hiçbir canlıya ateş etmedim. Tamamen terör örgütü yöneticisinin Marmaris'te tatil yaptığı ve onu almaya gideceğimiz, mukavemetle karşılaşmayacağımız söylendi" dedi. Bu sırada söze giren Mahkeme Başkanı, "Terör örgütü lideri gelip Marmaris'te tatil yapıyor… Bu sana mantıklı geliyor mu" sorusunu yöneltti.
Bu soruya yanıt vermeyen Gökhan Güçlü, savunmasında ayrıca milli duyguları kullanılıp bu operasyona dahil edildiğini, kumpasa getirildiklerini, meşru bir operasyon esasıyla çıktığı için verilen görevlere itaat ettiğini iddia etti. Zaman zaman avukatlar ile sanıklar arasında gerginlik yaşanan duruşmada, Mahkeme Başkanı, Gökhan Güçlü'ye sulh ceza mahkemesindeki "Taner Berber bize 'Terör örgütü liderine operasyona gidiyoruz. Ölü ya da diri ele geçireceğiz" sözlerini hatırlattı. Gökhan Güçlü'nün bu ifadesini yalanlamaması dikkat çekti. (DHA)