Doğar doğmaz ilk ağlayışıyla her bebek, “Dünyanıza ben geldim! Benimle ilgilenin!” diye çığlığı basar! Dokuz ay karnında taşıdığı bebeğinin ıpılım nefesini, kadife gibi süt beyazı tenini koklarken dünyanın en büyük mutluluğunu yaşayan annelerin bakışlarında, kelimelerle anlatılması imkânsız tanrısal bir sesleniş vardır; “Cennetin kokusunu duymak istiyorsanız bebeğinizi kucağınıza alıp doya doya koklayınız.”
Hastane’nin doğumhane kapısında ilk baba olduğumuzun müjdesinin alınca duyduğunuz mutluluğu anlatmaya kelimeler yetmez. Biraz büyüyünce yarım yamalak ilk kez “Baba” deyişini, birkaç aylıkken dizlerinin üzerinde oradan oraya emekleyişini ve düşe kalka ilk adım atışını, bıcır bıcır konuşarak bize laf yetiştirişini, tertemiz önlüğüyle, rengârenk küçücük sırt çantasıyla okula başladığı ilk gün yaşadığımız sevinci yaşamımız boyunca hiç unutmayız.
Bir çağlayanın coşkusu gibi yüreğimizden kopup gelen bir sevgiyle çocuğumuzu kucağımıza alıp okşamak, öpüp koklamamamızdan daha güzel bir mutluluk var mıdır'
Bugün 20 Kasım “Dünya Çocuk hakları Günü” Cinsiyeti, dini, ırkı ve sosyal durumu ne olursa bütün dünya çocuklarının güvenli ve sağlıklı koşullarda barınıp yaşaması insanlığın öncelikli görevi olmalıdır.
Bir süre önce TÜYAP fuarında İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin standında kitaplarımı imzaladığım yüzlerce çocuğun yüzündeki gülümsemeyi, yüreklerindeki sıcacık sevgiyi ve gözlerindeki tertemiz pırıltıyı görünce; çocuklarımızı tanrının bize kutsal bir varlık gibi armağan ettiğini düşünmüşümdür hep.