Bazen bir haber, öyle bir sarsıntı yaratır ki, toplumun temellerine kadar iner. İzmir'den yükselen son çığlık, Ocakçı Holding adı altında kurulan ve 5 milyar liralık dev bir dolandırıcılık vakasıyla gündeme gelen olay, işte tam da böyle bir sarsıntıya neden oldu.
AK Parti Çiğli İlçe Başkanı Oktay Özdemir ve yönetim kurulu üyelerinin bir kısmının da Ocakçı ile sık sık bir araya geldiği ve arkadaş çevrelerini bu portföye yönlendirdikleri iddia edilmişti. İddiaların ardından “5 milyarlık Ocakçı Holding vurgununda yeni gelişme; Skandal AK Parti Çiğli'ye sıçradı!” haberini gündeme egepostası taşımıştı.
Kamuoyunu ilgilendiren bir açılama yapmak yerine İlçe Başkanı Oktay Özdemir ise 5 Mart’ta avukatı aracılığıyla başvurarak, aynı gün habere erişim engeli getirmişti. Bu tavrının nedenine çok anlam verememiştim ama şimdi Çiğli’de ortaya atılan iddiaları duyduğumda neden açıklama yapmak yerine koşa koşa avukatı ile habere erişim engeli getirdiğini anlıyorum.
Sedat Ocakçı ve adamlarının ardından gelen fırtına, AK Parti'nin Çiğli teşkilatındaki isimler; Mehmet Karabıyık, İlçe Yönetim Kurulu Üyesi, Ömürcan Oktay, İlçe Başkan Yardımcısı, ve Emrullah Öztürk, İlçe Başkanı, bu karmaşık olayın içinde adı geçenler arasında AK Parti Çiğli İlçe Başkanı Oktay Özdemir ve yönetim kurulu üyelerini de sarmaladı.
Dost meclislerinden yönetim kurullarına, derin bağlantıların ve yönlendirmelerin olduğu iddia ediliyor. Ancak bu kez, iddialar bir adım daha ileri taşınıyor; AK Parti Çiğli İlçe Başkanı Oktay Özdemir ve Çiğli Belediye Başkan Adayı Murat Gökçekaya ve eşlerinin de bu karanlık çarkın içinde oldukları gelen iddialar arasında…
Bu tür iddialar, siyasetin sadece ışıklı sahnelerdeki parlak konuşmalardan ibaret olmadığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Siyasetin ve ahlakın, kimi zaman karanlık koridorlarda nasıl bir dans içinde olduğunu acı bir şekilde hatırlatıyor.
Parti içi soruşturma beklentileri, kamuoyunun şeffaflık arzuları...
Bütün bunlar, adeta bir sis perdesinin ardında kayboluyor. Oysa ki, böylesine ciddi iddialar karşısında, bir siyasi figürün veya partinin atması gereken adımlar bellidir: Şeffaflık, hesap verebilirlik ve dürüstlük.
Ancak maalesef, haberlere erişim engelleri, suskunluklar ve üstü örtülmeye çalışılan gerçekler... Bütün bunlar, halkın siyasete olan inancını sarsıyor, güven duygusunu zedeliyor. Ahlaki değerlerin, siyasi çıkarlar karşısında nasıl bir kenara itildiğini, bir kez daha acı bir şekilde görmüş oluyoruz.
Bu hikaye, Çiğli'nin karanlık koridorlarında kaybolan ahlakın hikayesi…
Bu, siyasetin ve para hırsının, insanları nasıl kör edebileceğinin bir öyküsü. Ve unutulmamalıdır ki, her skandal bir sonraki için zemin hazırlar, eğer gereken dersler alınmaz ve gerekli adımlar atılmazsa.
Parti içinde soruşturma açılması beklenirken, konunun üstünün kapatılmaya çalışıldığı iddiaları ise çabası. Çiğli'de, teşkilat içinde bu konuların konuşulduğunu, ancak somut bir adım atılmadığını duymak, kahredici.
Şu siyasetin karanlık koridorları...
Ne zaman aydınlığa çıkacak, merak konusu.
Bu mudur yani?
Siyasi bağlılıklar, ahlaki değerlerin önüne geçtiği an, demokrasi ve adaletin temelleri sarsılmıyor mu? Eğer bir parti, kendi içindeki bu tür ciddi iddiaları araştırmakta yetersiz kalıyorsa, halk nezdindeki inandırıcılığını nasıl koruyabilir?
Partinin, bu iddiaları ciddiye alması, şeffaf bir soruşturma yürütmesi ve gerekiyorsa hesap sorması gerek. Çünkü unutulmamalıdır ki, siyasetin gücü, halkın verdiği güvenden gelir.
Ve bu güven, kolay kazanılmaz, ama çok kolay kaybedilir.
Ve unutmayalım, gerçekler ne kadar üstü örtülmeye çalışılırsa çalışılsın, bir gün mutlaka gün yüzüne çıkar. Çünkü hakikat, güneş gibidir; er ya da geç aydınlığa kavuşur. Soru şu: Biz o günü görmek için ne kadar daha bekleyeceğiz?