Sevgili Cemil Tugay, İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak önünüzde uzun ve meşakkatli bir yol var.
İzmir, Türkiye'nin en özgün, en iddialı şehirlerinden biri…
Buranın dinamiklerini anlamak, kentin nabzını tutmak, siyasetin sadece seçim kazanmaktan çok daha fazlası olduğunu anlamak gerekiyor.
İzmir, kendine has hassasiyetleri olan bir şehir...
Burada, dışarıdan gelen ve İzmir'in özünü anlamayan siyasi figürlerin yaptığı salvolar, çoğu zaman ters tepebilir. Şehrin kültürel ve sosyal dokusunu anlamayan, buranın değerlerine yabancı isimlerin söylemleri, İzmirliler tarafından kolayca reddedilebilir.
Sizin yapmanız gereken, İzmir'in ruhunu yakalamak, şehrin dinamiklerine uyum sağlamak ve en önemlisi, İzmirli seçmenin beklentilerini, umutlarını ve endişelerini gerçek anlamda anlamak. İzmir'in tarihini, kültürünü, insanını önemseyen, kentin değerlerine saygı gösteren bir yaklaşım, sizin en büyük destekçiniz olabilir.
Bir tavsiye: Siyasi stratejinizi İzmir'in kendine özgü yapısına göre şekillendirin. İzmir'in geleneklerine, değerlerine saygı duyan, kentin sosyal ve kültürel yapısını gözeterek hareket eden bir kampanya, sizin için en sağlam temeli oluşturacaktır. İzmir, kucaklayıcı, hoşgörülü ve kendi kararını kendi veren bir şehir...
Bu yapısını anlayan ve saygı duyan siyasetçiler, İzmir'in gönlünde yer bulabilir.
Sonuç olarak, İzmir'de başarı, sadece siyasi vaatlerle ya da popülist söylemlerle elde edilemez. Bu kentin derinliklerini, ruhunu ve hassasiyetlerini anlayıp, ona göre bir yol haritası çizmek gerekir. İzmir, kendi değerlerine sahip çıkan, bu değerleri yücelten liderleri sever ve destekler. Sizin de bu yolu izlemeniz, başarınıza başarı katacaktır.
Şimdi kendi siyasi deneyimlerimden birkaç örnekle ne demek istediğimi anlatacağım…
2009 yılında, CHP'nin seçim koordinasyon merkezinde, hayli hareketli günler geçirmiştim. O günlerde Aziz Kocaoğlu, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı için yarışıyordu. Deniz Baykal önce "Yok" dedi ama bizim İzmirli kararlılığımızı görünce "Tamam" diye mecburen onayladı.
Bu arada, Melih Gökçek de Ankara'dan İzmir'e gelip bir güzel siyaset rüzgarı estirmeye çalışıyordu. "İzmir'in suyunda arsenik var," dedi. İzmirliler de "Arsenikli su içeriz ama AK Parti'ye oy vermeyiz" diye cevap vermişti.
İşte o zaman anladım ki İzmir, dışarıdan gelen politik rüzgarları pek sevmiyor.
Şimdi, yıllar geçmiş ve benzer bir senaryo tekrar sahnede. CHP'nin Ali Mahir Başarır'ı, Efes Selçuk'ta AK Parti adayını eleştiriyor. "Hamza Dağ'ın afişlerinde ampul yok, amblem yok," diyor. Bu türden siyasi hamleleri gördükçe, "Acaba bu adaylar ne kadar güçlü?" diye düşünmeden edemiyorum.
Görünen o ki, siyasi arenada bazen eski plaklar yeniden çalınıyor. İzmirli seçmenin bu türden hamlelere nasıl tepki vereceği ise merak konusu. İzmir, dışarıdan gelen siyasi müdahalelere pek alışık değil. Bu durum, geçmişte olduğu gibi bugün de siyasetçilere ders olmalı. İzmirliler, kendi kentlerinin kaderini kendi elleriyle yazmayı tercih ediyor.
Sonuçta, İzmir'in politikasında esas olan şu: Kendi kararını kendisi veren, kendi kaderini kendisi çizen bir şehir ruhu… Bu ruh, hem 2009'da hem de bugün, İzmir sokaklarında, arsenikli su içen ama özgürlüğünden ödün vermeyen İzmirlilerin sesinde yankılanıyor.
Bu kent, siyasetin en renkli, en çetrefilli, en inatçı kalesi…
Geçmişte AK Parti, İzmir'i fethetmek için Binali Yıldırım, Nihat Zeybekçi gibi ağır toplarını sahaya sürdü ama İzmirliler "Bu kale bizimdir" dedi ve mazbatayı vermedi.
Şimdi ise sahnenin yeni aktörü Hamza Dağ…
AK Parti'nin İzmir'in evladı sahaya indi. Dağ, İzmirlilerin "Acaba?" diye düşünmesine neden oldu. "İzmir'de bir değişim olabilir mi?" diye sorular uçuşuyor havada.
Bu arada, CHP cephesinde de işler kızışıyor.
Genel Başkan'dan tutun, parti yöneticilerine kadar herkes “İzmir kalesini” korumak için seferber oldu. Ancak bu durum, İzmir'de bir "Biz kendi işimizi kendimiz görürüz" havası estirebilir mi? Yani, CHP'nin bu müdahalesi, İzmirliler tarafından nasıl karşılanacak?
Bu, asıl mesele.
İzmirliler, politikada kendi iradelerine fazlasıyla düşkün. Kendi kararlarını kendileri vermek isterler. Bu sebeple, dışarıdan gelen her müdahale, hatta kendi partilerinden gelse bile, ters tepebilir. CHP, AK Parti'nin geçmişte yaşadığı hüsranı yaşamamak için dikkatli olmalı.
Hamza Dağ'ın yükselişi, İzmir'in siyasi dengelerini sarsabilir mi?
Yoksa İzmirliler, yine geleneksel tercihlerine sadık kalıp "Bu kale bizimdir" mi diyecek? CHP'nin stratejisi ise şu soruya bağlı: İzmirlileri ne kadar iyi tanıyorlar ve onların hassasiyetlerine ne kadar saygı duyuyorlar?
Netice itibariyle, İzmir, Türk siyasetinin en ilginç ve en tahmin edilemez şehirlerinden biri. Bu seçimler, hem AK Parti için bir fırsat hem de CHP için bir sınav niteliğinde. İzmir'in kalbine yapılan bu yolculuk, sadece adaylar için değil, tüm siyasi partiler için derslerle dolu olacak.