Karabağlar Belediye Başkanı Helil Kınay, görevdeki ilk 100 gününü değerlendirmek üzere düzenlediği basın toplantısında, şehri yeniden yarattığını iddia etti. Sanki Karabağlar'a yeni bir şehir kurmuş gibi bir hava estirdi. Ancak yapılanlara baktığımızda, çiçek böcekten başka bir şey göremedik. Başkan Kınay’ın yaptığı açıklamalardan anladığımız kadarıyla, Karabağlar’ın dört bir yanına renkli ışıklar koyarak, şehirdeki tüm problemleri sihirli bir dokunuşla çözüme kavuşturmuş!
Başkanın icraatlarını dinlerken, tos pembe bir tablo çizdiğini fark ettik. Medyayı seven başkanımız, kameraları görünce adeta coştu. Konuştukça konuştu, renkli kıyafetleri ve neşeli tavırlarıyla hayata bakışını gözler önüne serdi.
Ne diyelim, Başkan Kınay medyanın ilgi odağı olmayı seviyor, belli.
Başkan Kınay, basın toplantısında bu kadar “mükemmel” işlerin ardından göğe yükseldi ve medyaya karşı samimi bir sevgisini gösterdi. Renkli kıyafetleriyle de bu “hayata bakışını” fazlasıyla sergiledi. Fakat, bir noktayı es geçmekte fayda var; yaptığı işlerin özeti çiçekten böcekten ibaret kalıyor. Kısacası, Başkan Kınay’ın Karabağlar’ı yeniden yaratma çabası, büyük ihtimalle bir sanatçı titizliğiyle süslenmiş bir “görünüşten” ibaret.
Ancak esas meseleye gelelim: İzmir, geçtiğimiz günlerde iddialarla çalkalanırken, Başkan Kınay’ın basın toplantısında, bu iddialara dair bir açıklama yapmayı tercih etmedi. Yerine, medyaya karşı “Şeffaflık” kartını oynayarak tüm iddiaları sümen altı etti.
Başkan Helil Kınay, adeta bir dedektif romanının baş kahramanı gibi sahne aldı.
Konu mu?
31 Mart yerel seçim kampanyasında harcandığı iddia edilen 25 milyon TL ve bu paraların annesi Keziban Ugantaş’ın hesabına yatırıldığı iddiaları.
Başkan Kınay, iddialar karşısında öyle bir duruş sergiledi ki, Sherlock Holmes bile kıskanırdı. "Kim olduğum nereden geldiğim ve nasıl bir mücadele yürüttüğüm ortadadır," dedi ve bu sözüyle adeta kendisinin bir efsane olduğunu hatırlattı.
Kimse merak etmesin, Kınay, yasal süreci başlatmış.
Açıklama yapma gereği duymamış, ama vatandaşlarımıza bilgi vermek adına paylaşmayı uygun görmüş. Ne kadar alçak gönüllü, değil mi?
Tabii ki, üçüncü şahıslarla ilgili değerlendirmesi yokmuş.
Kınay'ın bu konudaki suskunluğu, adeta bir meditasyon ustasının dinginliğiyle eşdeğer. "Kimsenin alışık olmadığı TMMOB gibi bir örgütten gelen arkadaşlarımızla beraber liyakatli bir şekilde bu süreci yürüttük," demesi ise, liyakat ve etik konularında ne kadar titiz olduğunu gösteriyor. Kimsenin alışık olmadığı bir durum gerçekten, çünkü liyakat ve etik kelimelerini politikacılardan duymak, genellikle bir astronomun uzayda yaşam bulması gibi nadir bir olay.
Hesap veremeyeceği hiçbir şey yokmuş.
Oh, ne ala!
Ancak partisine, örgütüne, arkadaşlarına etik dışı ortaya konan tüm siyasi yolculuğunu ve ahlakını kanıtlamak adına bir yasal süreç başlatmış. Kınay’ın bu kadar şeffaf ve hesap verebilir olması, siyasetin karanlık koridorlarında adeta bir deniz feneri gibi parlıyor.
Son olarak, "Yürüyeceğim ve yürüdüğüm yol bellidir" diyerek, siyasi yolculuğunun ne kadar net ve belirgin olduğunu vurguladı.
Ah, ne kadar da rahatlatıcı!
Bir liderin bu kadar kararlı ve emin adımlarla ilerlemesi, toplumda büyük bir güven ortamı yaratıyor.