Kobani protestolarında ölenlerin sayısı 39’a ulaşırken yüzlerce kişi yaralandı. Diyarbakır başta olmak üzere bölge savaş alanına dökerken, STK yöneticileri, akademisyen ve siyasetçiler yaşananları Taraf’a değerlendirdi. Yaşanan olayların kaygı verici olduğu kanısının yaygın olduğu bölgede, sürecin provokasyonlara kurban edilmemesi gerektiği savunuldu.
AKP’nin kurucularından Dengir Mir Mehmet Fırat: “Hükümet Rojava’daki oluşumun önünü kesebilmek için aşırı dinci gruplara tavizler vererek, silahlandırıp maddi destek sağladı. Tüm bunlar birikerek bu aşamaya geldi” dedi.
SOKAKTA AK PARTİYE OY VEREN DE VARDI
Mehmet Fırat, sokak eylemlerinde sadece HDP’lilerin değil, AKP’ye oy verenlerin de olduğunu söyledi. Kobani konusunda tüm Kürtlerin hassas olduğunu belirten Mehmet Fırat, “Bu ayaklanma birden ortaya çıkmadı. Birikmeler uzun süre devam etti. Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Antep’te “Kobani düştü, düşüyor; PKK ile IŞİD’in farkı yok” gibi söylemleri bardağı taşıran son damla oldu. Dolayısıyla gösterilere baktığımız zaman ilk kez böylesine bir toplu hareket oluyor. Yoksa HDP ve PKK birçok kez halkı sokağa çağırdı. Fakat hiçbir zaman böyle bir ayaklanma olmadı. Dolayısıyla bunu HDP’ye, bir siyasi düşünceye veya örgüte mal etmenin yanlış olduğu kanısındayım” dedi.
KOBANİ KÜRTLER İÇİN BİR SEMBOLDÜR
Kobani’nin sadece Türkiye’deki Kürtleri ilgilendiren bir konu olmadığını, dünyadaki tüm Kürtleri ilgilendir-diğini belirten Fırat, “Özellikle Suriye, Türkiye, İran ve Irak’taki Kürtlerin bir nevi simgesi haline gelmiş durumda. Olanları bu şekilde değerlendir-mekte fayda var. Tabii bu sırada can kayıpları, yağmalamalar gibi hoş olmayan hadiseler de oldu. Bu ayaklanma sadece protestoyla sınırlı kalsaydı vatandaşın hakkı olarak kalırdı” diye konuştu.
Ergenekon hâlâ ayakta
Gösterilerin provoke edildiğini belirten Fırat, Atatürk heykellerine ve bayrağa saldırılmasını örnek gösterdi. Bu filmin daha önce de sahnelendiğini hatırlatan Fırat, “Mersin’deki büyük bayrak provokasyonuna benzer bir şey. Ben her zaman söylüyorum, Ergenekon hâlâ ayakta. Tahminimce Demirtaş da böyle bir çağrı yaptığında bunların olmasını beklemiyordu. Demek ki o da kontrol edemiyor” dedi.
“IŞİD’in yaralılarını tedavi ediyorlar”
Sorunun bu aşamaya gelmesinin hükümetin politikasından kaynaklandığını ifade eden Dengir Mir Mehmet Fırat, şöyle devam etti: “Hükümet en son yaralıları tedavi ediyordu, sağlık bakanı kendisi ifade etti. ‘IŞİD yaralılarını tedavi etmek insani bir durumdur’ diye açıklama yaptı. O sırada YPG’li Kürt bir gencin cenazesi geldiğinde morga dahi alınmasına engel olundu ve orada hadiseler çıktı. Bu büyük bir çelişkidir. Tüm bunlar damla damla birikti ve bu noktaya geldi.
ESAD ŞARTI, BATIYA ŞANTAJDIR
Kobani konusunda kimse, Türk ordusunun işgal veya tarafsız bölge oluşturma planını istemiyor. Mesela ABD uçaklarının bombardımanları çok kesin sonuç vermiyor. Çünkü hedeflerin lazerle işaretlendirilmesi yapılamıyor. Kuzey Irak’ta veya Güney Kürdistan’da çok daha etkili oluyor uçaklar çünkü orada ABD’nin özel kuvvetleri hedefleri işaretleyebiliyor. Veya koordinatları çok net verebiliyorlar. Türkiye burada müttefik güçlere o koordinatları belirleyip verebilir. İncirlik’i açabilir, ki daha evvel bu da konuşulmuştu. Ama şimdi Esad’ın düşürülmesi şartını öncelikli hale getirip, bunu batıya, ABD’ye bir şantaj unsuru olarak kullanmasını ben çok da doğru bulmuyorum.”
“Devlet kendi vatandaşına misliyle cevap vermez”
Konuşmasında hükümetin kullandığı dili de eleştiren Mehmet Fırat, şunları söyledi: “Devlet hiçbir zaman kendi vatandaşına misliyle cevap vermez. Sükuneti, asayişi sağlar. Misliyle cevap bir savaş halinde düşmana karşı yapılır. Türkiye daha önce Suriye’den buraya mermi düşerse biz bunu misliyle cevaplarız demişti. Orada bir karşıtlık var. Oturup düşünülmesi lazım neden bu noktaya gelindiğini konusunda, sebepleri çözümlemek gerekir. Ve biraz daha sükunet, itidal gerekir. Bu da devlete, devleti yöneten insanlara düşer.”
Hükümet yanılgı içinde
Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, protesto sırasında ölümlerin meydana gelmesinin provokasyon olasılığını güçlendirdiğini belirtti. Öcalan’ın sükunet çağrısına rağmen gerginliğin devam etmesinin bu olasılığı güçlendirdiğini ifade eden Ünsal şunları söyledi: “Özellikle Kobani konusunda hükümetin öngörüsü sağlıklı değildi. Olaylar öncesi Türkiye’yi yönetenler, ‘Kobani sorunu sürece nasıl yansır’ yanılgısı içindeydi. Görünen odur ki Kobani çözüm sürecini etkiliyor. Suriye sorunu bizim iç sorunumuz diyen Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Kobani’yi dış mesele olarak görmesi başlıca sorun.
Bu yaklaşım doğal olarak sokaklara yansıdı. Kobani’de bir trajedi yaşanması öfke patlamasına neden oluyor. Bu öfke patlamasının olması doğal. Öte yandan Kobani sorunu olduğu gibi duruyor. Adım atılmış değil. Sokakların durulması için sadece bir taraf değil, iki tarafında çağrı yapması gerekir. Kobani sorunun devam etmesi sokakları daha çok karıştırabilir. Sokaklar Kobani’nin düşmesi halinde ne olacağını gösterdi. Bunun dikkate alınması gerekir.”
Süreci istemeyen gruplar olabilir
Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun,yaşanan olayların kaygı verici olduğunu söyledi. Çözüm sürecinin en kritik ve en keskin aşamalarından geçildiğini ifade eden Vahap Coşkun, “Bir çok ilden ölüm haberi geliyor, farklı gruplar karşı karşıya gelmiş durumda” diyerek, yaşanan ölümlerin provokasyon olasılığını güçlendirdiğini söyledi.
Gerek devlet, gerek PKK veya farklı grupların içinde olduğu bir kesimin sürecin bu şekilde ilerlemesini istemiyor olabileceğine dikkat çeken Coşkun, “Çözümü istemeyen bu kesimler harekete geçmiş olabilir. Karşılıklı birbirini suçlamak yerine, durumun daha da kötüye gitmemesi
için, ne yapılabilir, bunun konuşulup tartışılması gerekir” ifadesini kullandı.
Kobani'ye sadece insani yardım yeterli değil
Bu aşamada öncelikle sokakların boşlatılması gerektiğini savunan Coşkun, hareketli olan sokakların karşıt görüşlü grupların çatışma olasılığını güçlendirdiğini söyledi. Kobani sorununun hâlâ güncelliğini koruduğunu ifade eden Coşkun, “İnsanların hassas olduğu bu konuda Türkiye’nin özelikle Kobani’ye sadece insani yardım yapması demek ki yeterli değilmiş. Kürtlerin temel beklentisi Türkiye’nin koalisyon güçleri ile birlikte YPG’ye yardım etmesidir. Bu toplumda önemli derecede rahatlama sağlar” dedi.
“HDP o kadar insanı sokağa çıkaramaz”
Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) Başkanı Mehmet Kaya,yaşanan olayların karanlık elleri suçlayarak çözülemeyeceğini söyledi. Mehmet Kaya, HDP’nin tek başına o kadar insanı sokağa dökemeyeceğini belirterek, toplumda kırılma yaşandığını söyledi. Kaya, eylemlerin sivil itaatsizlik olduğunu belirterek, bugün HDP ile sokağa çıkanların yarın kendi kendinelerine hareket edebileceğinin tespitinde bulundu.
Mehmet Kaya, “50 yıldır Diyarbakır’da yaşıyorum. İlk defa böyle toplumsal bir hareketin, hemen hemen tüm kesimleri kapsadığını ve sokaklara çıktığını gördüm” dedi. Kaya, bu tepkinin altına bir sosyoloji yattığını söyledi. Kürt toplumunun çözüm sürecine rağmen sokağa çıkmasının doğru anlaşılması gerektiğini ifade eden Kaya, “Toplumun taleplerini ve toplumun geldiği noktayı iyi ölçemeyen bir hükümet var. Çözüm süreci adı verilen ve neredeyse iki yılını dolduracak olan bu süreç, insanların ne sosyal ne de ekonomik yaşamlarına temas edecek noktada değil. Toplum beklenti içerisindeydi. Beklentiler neredeyse ortadan kalktı ve insanlarda bir aldatılma endişesi oluşmaya başladı” diye konuştu.
HDP’li olmayıp sokağa çıkan büyük bir kesimin şiddet eylemlerini tasvip etmemekle birlikte hükümetin politikalarından rahatsız olduğunu hatırlatan Kaya, “Sadece HDP değil Kürt kimliği olan bir çok kesim son dönemlerde hükümetin Kobani’ye bakışından, kullandığı dilden, barış sürecinde ağır hareket etmesinden rahatsız. Adıyaman, Gaziantep, Şırnak Diyarbakır’da herkes sokağa çıkmıştı. AK Parti’lisi, HDP’lisi, muhafazakarı da vardı” dedi.
Hükümet'in IŞİD’i desteklediğine yönelik algı var
Kaya, Kobani konusunda hükümetin sadece batıdaki algıyı yönetmeye kalkıştığını söyleyerek “Burada hükümetin IŞİD’e destek verdiği konusunda bir inanç var. Orada savaşan Kürt gençlerinin sınırda bekletilerek kan kaybından öldüğü gerçeği var. IŞİD Kürt gençlerinin, kızlarının kafasını kesiyor. Bunların hepsi Kürtlere bir travma yaşatıyor. Hükümet de dönüp ‘IŞİD ile PKK-PYD aynıdır’ dediği zaman bölgedeki kırılma yaşanıyor” tespitinde bulundu.
HDP olmadan da ayaklanma olur
Çözüm süreci ve çatışmasızlığın toplumsal ayaklanmayı sadece ertelediği tespitinde bulunan Kaya, “Selahattin Demirtaş’ın açıklamaları bu ayaklanmaları bir süreliğine erteler. Toplumsal ayaklanmayı ortadan kaldıracak, toplumsal rahatlama sağlayacak adımlar atılmalıdır. Bir süre sonra artık küçük bir kıvılcımla, HDP’nin çağrısı bile olmadan tekrar daha büyük çatışmalar yaşanabilir. Bu toplumsal başkaldırıyı iyi çözümlemek lazım” dedi. (GERÇEKGUNDEM)