Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Zafer Akçığ, İzmir tarihinde en büyük depremin 6.5 büyüklüğünde olduğunu, bunun da kente büyük zarar vereceğini, çünkü alüvyonlu arazi üzerine kurulu bulunan düzlüklerdeki bina stoklarının büyük bölümünün 40 yaşını geçtiğini belirtirken, çözümün bilinçli kentsel dönüşüm olduğunu anlattı.
Ege Denizi Foça'nın 7 kilometre açıklarında dün saat 23.26'da Richter ölçeğine göre 4.2 büyüklüğünde deprem oldu. Bu sarsıntıdan sonra yaklaşık 40 da artçı deprem kaydedildi. Uzun süreden sonra sarsıntıların tekrar hissedilmesi, deprem korkusu ve depremle mücadeleyi de tekrar gündeme getirdi. Dokuz Eylül Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Zafer Akçığ, son gelişmeleri yorumladı. İzmir ve çevresinde her zaman hareketlilik olduğunu ancak, bunun büyüklüğününün 4'e ulaşmasından dolayı halkın korkuya kapıldığını anlatan Zafer Akçığ, "Bu depremden sonra artçı diyebileceğimiz sarsıntılar da oldu. Ancak tam ismini koyamasak da, bahar aylarında mikro deprem aktivitesi bölgede hareketlilik gösteriyor. Yani Seferihisar, Kuşadası Körfezi, Foça, Urla faylarında hareket var" dedi.
"BU SARSINTILARDAN HERKES KORKMALI"
Yaşanan bu sarsıntılarını büyük bir depremin habercisi olmadığını, ama herkesin de korkması gerektiğini vurgulayan Prof.Dr. Zafer Akçığ, şöyle devam etti:
"Sadece İzmir için söyleyemezsiniz bu korkuyu, Türkiye'de ortalama 10 yılda bir büyük deprem olur. İzmir'de 1972 yılı hariç tarih boyunca ortalama büyüklükleri 6.5'e ulaşan deprem görünmüyor. Beklenebilecek en büyük deprem, 6.5 büyüklüğünde olur. Bu büyüklükteki deprem ne yapa? Cevabı, çok şey yapar. Zemin olarak İzmir'de düzlük kesimlerin durumu bozuk. 300 metre derinliğe kadar alüvyon zemin var. Bazı yerlere balçık demek bile mümkün. Bu bölgelerdeki bina stoğu, 40'lı yaşlarda. O zamanın teknolojisiyle üretilmiş binalar."
"TEK ÇARE KENTSEL DÖNÜŞÜM"
Depremden zarara görmemenin yolunu anlatan Prof.Dr. Zafer Akçığ, "Korkunun ecele faydası yok" sözünü hatırlatırken yine de yapılacak tek şeyin kentsel dönüşüm olduğunu söyledi. Prof.Dr. Akçığ, şöyle devam etti:
"İzmir'de kentsel dönüşüm yok. Burada kentsel dönüşüm diye yapılan binanın yıkılıp yerine yenisinin yapılması. Bu kentsel dönüşüm değil. Benim oturduğum Atakent'te neredeyse her üç evden birisi yıkılıyor, o evlerden bazılarının yıkılmaya ihtiyacı yok ama yıkılıp yeniden yapılıyor. Evlerin yıkılıp yapılması kentsel dönüşüm değil. Kentsel dönüşümden anlayacağımız ada bazında planlama lazım. Üç kat dört kat olan yere günün teknolojisiyle 6 kat kadar çıkma izni verirsiniz, daire sahiplerinden para çıkmadan yapılır. Ama burada kentsel dönüşüm karman çorman gidiyor. Bunu kim yapacak, bakanlık m? Büyükşehir belediyesi m? İlçe belediyesi m? Yetki kimde belli değil."İzmir zemin altı yapısının ayrıntılı bir rapor olarak Büyükşehir'e ve bakanlığa teslim ettiklerini de söyleyen Prof.Dr. Zafer Akçığ, şunları ekledi:
"Kentsel dönüşüm' derken bunları göz önüne alıp planlama yapılmalı. Kentte planlama yaparsanız bunları yapın dedik. Bana göre bizim tavsiye ettiğimiz bu planlama yapılmıyor. Yeni kent merkezinde gökdelenler yükselmeye başladı. 300 metre derinliğe kadar alüvyon var. Ne gibi önlemler alınıyor kimse bilmiyor. Bunların belli bir bilinç içerisinde yapılması lazım. Benim ölçeğime göre inşaatlar, bilinç içinde yapılmıyor. Her gökdelen kendi araştırmalarını yapıp, önlemlerini alıyor. Ama dediğim gibi kim nasıl alıyor bilinmiyor." (DHA)