İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, TBMM'de partisinin grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Akşener, konuşmasından önce partisine katılan AK Parti MKYK üyesi Orhan Miroğlu’nun yeğeni, Mardin Mıhallemi aşiretinden inşaat mühendisi Baver Miroğlu’na İYİ Parti rozetini taktı. Miroğlu, “Vatandaşı olduğum büyük Türkiye’mizin içinden geçtiği bu çetin süreçte, herkes gibi ben de ufkun daraldığını görmekteyim. İçine itilmek istendiğimiz sonu belirsiz karanlıktan İYİ Partimizin yetkin kadrolarında ve Sayın Genel Başkanımızın rehberliğinde olacağına inandığım için burada huzurunuzda bulunmaktayım” dedi.
Miroğlu’nun ardından kürsüye çıkan Akşener, özetle şunları söyledi:
“Bugün öğretmenlerimiz, sendikaların aldığı karar doğrultusunda, 1 günlük iş bırakma eylemi yapıyor. Keşke böyle bir eyleme gerek olmasaydı. Keşke AK Parti, öğretmenlerimizin taleplerini, dikkate alıp, gereğini yapsaydı. Ama maalesef memurdan, emekliye, çiftçiden, esnafa ve asgari ücretlilerimize kadar tüm dertli vatandaşlarımızı, görmezden gelen iktidar, zor durumdaki cefakar öğretmenlerimizi de yok saymayı tercih etti. İYİ Parti olarak 31 Ekim’de Meclis Başkanlığı’na, Adana Milletvekilimiz İsmail Koncuk Bey vasıtasıyla, öğretmenlerimizin taleplerini içeren kanun teklifimizi verdik. Bu vesileyle kendisine teşekkür ediyorum.
Biz İYİ Parti olarak uzman öğretmenlik, baş öğretmenlik gibi sınava dayalı düzenlemeleri doğru bulmuyoruz. İYİ Parti iktidarında 5 yıl ve 15 yıl kıdemi esas alarak, öğretmenlerimizin maaşlarında düzenleme yapacağız. Ayrıca tüm öğretmen ve akademisyenlerimizin ek ders göstergelerini yükselterek, eğitim çalışanlarımıza her eğitim-öğretim yılının başında 1 net maaş ikramiye vereceğiz. Kıdemi ne olursa olsun, her öğretmenimizin maaşında aylık asgari ücretin net yüzde 50’si oranında iyileştirme yapacağız. Tayin, terfi, yer değiştirme gibi, tüm problemlerini, sendikaların taleplerini de dikkate alarak çözeceğiz.
İYİ PARTİLİ BELEDİYEYE ENGEL
Biliyorsunuz geçtiğimiz hafta Antalya’nın Demre ilçesindeydim. Belediyemizin festival etkinliklerine ve açılış törenine katıldım. Törende gençlerimizle, ziyaret ettiğimiz serada ise kadınlarla buluştuk. Demre’nin bizim için ayrı bir yeri var. Hani Bay Kriz ve borazanları, ikide bir ‘Projeniz nerede?’ diye yalan rüzgarları estiriyor ya; işte Demre bizim için, o yalanları deşifre eden bir yerdir. Biliyorsunuz, iktidarımızda Rüzgar Gülü projemizle, ilk ve orta öğretimdeki, 1 milyon öğrencimize, ücretsiz sabah kahvaltısı ve öğle yemeği vereceğimizi ilan etmiştik. Demre Belediye Başkanımız da sağ olsun, bir iktidar provası olarak Rüzgar Gülü’nün ilk pilot uygulamasını Demre’de başlattı. Ne oldu biliyor musunuz? Daha birinci haftasında kaymakamlık, uygulamayı durdurdu, yasakladı. ‘Projeniz nerede?’ diye yalan söyleyen bu iktidarın bürokratları, anaları, babaları, çocuklarımızı, son derece mutlu eden projemizin önünde adeta duvar oldu. Böylece milletimiz, AK Parti’nin siyasetinin eser değil, engel siyaseti olduğunu, bir kez daha görmüş oldu.
İktidarımızın ilk haftasında, ilk ayında, ilk 6 ayında, ilk yılında neler yapacağımız şimdiden belli. Türkiye, öyle bir hızla iyileşecek öyle bir hızla rahatlayacak ki, bugün bu yalanları söyleyenler, o kutlu gün geldiğinde utanacak. Çünkü biz önce millet, önce memleket diyenleriz. Çünkü biz, ‘Devlete Ciddiyet, Millete Hürriyet’ diyerek, dimdik yürüyenleriz. Çünkü biz, güçlü, zengin ve mutlu Türkiye vizyonumuzla, gümbür gümbür gelenleriz. Çünkü biz İYİ Parti’yiz.
Vizyon demişken; biliyorsunuz Sayın Erdoğan, geçen hafta bir vizyon belgesi tanıttı. Aslında biz de ilk başta heyecanlanmıştık. ‘Herhalde Bay Kriz ve arkadaşları, sonunda hamaseti bırakıp bizimle vizyonla projeyle icraatla yarışmaya karar verdiler’ demiştik. Ama heyhat. Yine hüsran yine hayal kırıklığı. Vizyon diye yerine getirilmemiş bayat vaatlerini yeniden ambalajlayıp servis etmeyi tercih etmişler. 20 yıllık bir devr-i iktidarın sonunda, vizyon diye pazarlanan, bir vizyonsuzluk vesikası. Ne diyelim, yazık bu ülkeye
İktidarının 20’nci yılında, 20 yıl önceki vaatlerini tekrarlayan bir iktidar bizden başka hiçbir millete nasip olmadı. Buradan çevresindekilere seslenmek istiyorum: Lütfen biriniz Sayın Erdoğan’a, 20 yıldır iktidarda olduğunu hatırlatsın. Bu şekilde gülünç duruma düşmek, bir cumhurbaşkanına gerçekten hiç yakışmıyor.
2011 yılından bu yana girdikleri her seçimde 2023 vizyonundan bahsettiler. Açın arşive bakın. Her şey açık seçik ortada. Dediler ki; ‘2023 yılında milli gelirimiz 2 trilyon dolar olacak’. Şimdi ne diyorlar? ‘2023’te milli gelirimiz 867 milyar dolar olacak’. Aradaki fark, iki buçuk kat. Dediler ki; ‘2023’te kişi başı milli gelirimiz 25 bin dolar olacak’. Şimdi ne diyorlar? ‘Ancak 10 bin dolar olur’. 12 yıldır dediler ki; ‘Türkiye, dünyanın en büyük 10 ekonomisi içinde yer alacak’. Peki ne oldu? Bırakın ilk 10’a girmeyi Türkiye gelişmiş 20 ülke arasından bile çıktı. Bay Kriz ve mızıkacılarının 2023 vizyonuna göre, ihracatımız, 500 milyar doları bulacaktı. Peki şimdi ne diyorlar? ‘265 milyar dolar olacak’. İşsizlik, yüzde 4,6 olacaktı. Bugün, resmi rakamlarla bile yüzde 10,4. Bitmedi. Daha iki hafta önce sansür yasasını Meclis’ten geçiren Bay kriz, şimdi çıkmış özgürlük vadediyor. Daha dün, mutlu ve huzurlu bir hayat isteyen gençlerimize ‘Süfli’ diyen Bay Kriz, şimdi çıkmış, ‘Geleceği birlikte inşa edelim’ diyor. Daha dün, kadınlara ‘Sürtük’ diyen Bay Kriz, şimdi çıkmış ‘Gelin istikbal mücadelesini birlikte verelim’ diyor. İşin aslı şu: 12 yıldır, ‘2023 vizyonu’ diyerek, bu aziz milletten oy istedi. Milletimiz güvendi, oy verdi. Ama o, vadettiği hiçbir şeyi gerçekleştiremedi. Ve nihayet, hesap günü geldi çattı. Artık aynı hayali satamayacağı için de şimdi yeni bir masal uyduruyor. Hepsi bu.
“DOLARIN 18’İ GEÇMESİNİ İLK DEFA KUTLUYORUZ”
Tarihimizde, çok çeşitli kutlamalar yaptık. Amma velakin enflasyonun yüzde 80’i aşmasını, doların 18 lirayı geçmesini ilk defa kutluyoruz. Gerçekten ibretlik. Hala çıkmış ‘Ah bir seçilsem, neler neler yapacağım’ diyor. Hatırlayın; 4 buçuk yıl önce de ‘Bu kardeşinize verin yetkiyi, görün etkiyi’ demişti. Verdik yetkiyi, gördük etkiyi. ‘Yetkiyi verin, dolarla, faizle, enflasyonla, nasıl mücadele edilir görün’ demişti. Hamdolsun, onu da gördük…
Hatta onu da geçtim daha bundan 3 hafta önce, ‘Türkiye’yi yolsuzluktan biz kurtarırız’ demişti. Şaka gibi. Ben de buradan kendisine bir çağrı yapmıştım. ‘Gelin, yolsuzlukların üzerine birlikte gidelim. Elini tutan mı var?’ demiştim. ‘Biz, yolsuzlukla mücadele için yasa tekliflerimizi bir bir Meclis’e getireceğiz’ demiştim. ‘Ama; millete ‘yolsuzluğu çözeceğim’ deyip, teklifimize hayır oyu veren, yalancıdır, utanmazdır, yüzsüzdür’ diye de eklemiştim. Peki sonuç ne oldu? Ortağıyla beraber, yolsuzlukları araştırma teklifimize ‘hayır’ oyu verdiler.
“ERDOĞAN MUHALEFET LİDERLİĞİNİ İÇSELLEŞTİRMİŞ”
Geçen haftaki vizyonsuzluk belgesi bize gösteriyor ki; gidişatı gören Sayın Erdoğan, şimdiden muhalefet partisi liderliğini içselleştirmiş. Utanmasa, ‘Bir de bizi deneyin bu seçimde’ diyecek. Buradan kendisine seslenmek istiyorum: Sen hiç merak etme Sayın Erdoğan. Şunun şurasında 7 ay kaldı. O sandık geldiğinde vizyonu da liyakati de projeyi de evelallah İYİ Parti iktidarında ziyadesiyle göreceksin. Az daha sabret.
“HER 20 KİŞİ ÇALIŞIYOR, 1 KORUMALI MEVDUAT SAHİBİNİ FİNANSE EDİYOR”
Kur korumalı mevduata şu ana kadarki katılım sadece 2,3 milyon kişi. Evet yanlış duymadınız. 85 milyonluk Türkiye’de sadece 2,3 milyon kişi kur korumalı mevduat hesabına sahip. Bu ne demek biliyor musunuz? Bu; ülkemizdeki her 20 kişi çalışıyor, emek veriyor, alın teri döküyor ve güç bela elde ettiği kazancıyla 1 kur korumalı mevduat sahibini finanse ediyor demek. Mesela; çiftçimiz mazot aldığında, ödediği vergi kur korumalı mevduata gidiyor demek. Üreticimiz gübre aldığında ödediği vergi faize gidiyor demek. Cebindeki telefona göz dikilen gençlerimizin o telefon için ödediği vergi bir avuç zengine gidiyor demek.
“TEMENNİYLE EKONOMİ YÜRÜTMEYE ÇALIŞIYORLAR”
Ülkemizin geleceğine mayın döşeyen Kur Korumalı Mevduat’ın bütçeye olan maliyeti; sadece ilk 9 ayda 85 milyar lira oldu. Merkez Bankası’na olan tahmini maliyeti ise; 66,3 milyar lirayı buldu. Bakın, tahmini diyorum, çünkü gerçek maliyeti kendileri de bilmiyor. Plan Bütçe Komisyonu’nda bu rakamı işaret ederek, sadece tahminde bulunabiliyorlar. Yani tahminle, temenniyle, kahve fallarıyla ekonomi yürütmeye gayret ediyorlar. Allah, akıl fikir versin.
Bir de AK Parti’nin yeniden hortlattığı, enflasyon canavarı var. İktidarın, ‘Merkez Bankası Olmayan Ülke Deneyi’ çerçevesinde, adeta bir gişe memuru olarak çalışan Merkez Bankası Başkanı yıl sonu enflasyon hedefini yüzde 60,4’ten, yüzde 65,2’ye çıkarmış. Oysaki, 2022 yılı için öngördükleri enflasyon hedefi yüzde 9,8’di. Yani bugün yüzde 83 buçuğu bulan bir enflasyonla ne hedeflediği oranları ne de hedefi tutturamadığı için güncellemek zorunda kaldığı oranları bir türlü tutturamayan fevkalade ehil bir ekonomi yönetimiyle karşı karşıyayız. Daha 1 yıllık enflasyon hedefini bile, tutturamayan bir iktidar, şimdi de çıkmış utanmadan bize yüzyıldan bahsediyor. Güler misin, ağlar mısın?
“NEBATİ’NİN HAFTALIK KARA MİZAH ŞOVU”
Doçent Doktor Nebati Bakan, haftalık kara mizah şovu kapsamında geçtiğimiz hafta yine sahneye çıktı ve her zamanki gibi ufuk açan bir açıklama yaptı. Dedi ki; ‘Biz enflasyonu, dünyadaki gibi algılamıyoruz. İnsan temelli bir yaklaşımımız var’. Biz zaten, bu Marslı arkadaşların, genel olarak ekonomiyi, dünyadaki gibi algılamadıklarını biliyoruz da orası yeni değil. Ama beni asıl endişelendiren kısım, ‘insan temelli’ olarak tarif ettikleri yaklaşımları.
Neymiş, meseleye ‘insan temelli’ yaklaşıyorlarmış. Bugün Türkiye’de enflasyon canavarı, insanımızı yediği yemekten, giydiği kıyafetten ediyor. Cebindeki parayı eritip, geleceğini karartıyor. Bu ‘insan temelli’ yaklaşımın sonucunda, her geçen gün, bir öncekini aratıyor. İşte size, Bay Kriz ve arkadaşlarının, ‘insan temelli’ yaklaşımlarının etkisinde, insanlarımızın içine düşürüldüğü hazin tablo. Yani; Nebati Bakan’ın, ekonomiyle olan epistemolojik kopuşunun, bir benzeri de insana dair bakışında cereyan ediyor. Belli ki bu arkadaşlar ekonomiyle bağlarını kopardıkları gibi, insanla olan bağlarını da tamamen kopartmışlar. Ne diyelim Allah acil şifalar versin.
Buradan Sayın Erdoğan’a seslenmek istiyorum; saraya kapanıp, dünyadan koptun. Artık bir paralel evrende, bir hayal aleminde yaşıyorsun. Olguyu, algıya kurban etmek için çevirdiğiniz tüm fırıldaklar, meydana saçıldı. Milletimiz de artık bu beceriksizlikten bıktı usandı. Bu basiretsizliğinizden, bu samimiyetsizlikten usandı. Verdiği her sözü unutan, bu ciddiyetsizlikten yıldı. Ama şükürler olsun ki milletimiz bu vasatsızlığa mecbur değil.
“BİR KEZ OLSUN BİRLEŞTİRMEYİ TERCİH ETSEYDİ”
Geçtiğimiz hafta TOGG’un Gemlik Tesisi’nin açılış ve üretilen ilk aracın da banttan iniş töreni vardı. Ülkemize katma değer sağlayan, milletimizin de faydasına olan, her şeyde olduğu gibi bu yatırımı da geç kalmış olmakla birlikte son derece kıymetli buluyoruz. TOGG’un seri üretime geçmesinde emeği geçen işçilerimizi, mühendislerimizi ve şirketlerimizi tebrik ediyor, bu girişimin oluşmasına vesile olan, gereken her türlü kamu desteğini sağlayan Sayın Erdoğan ve arkadaşlarını da kutluyorum. Keşke Sayın Erdoğan da milletin Cumhurbaşkanı olma olgunluğunu ve özgüvenini gösterebilseydi. Keşke, her zamanki nobran tavrından bir kez olsun sıyrılabilseydi. Keşke, kutuplaştırdığı insanlarımızı, milletin otomobili üzerinden bir kez olsun birleştirmeyi tercih etseydi. Maalesef yine olmadı.
“AK PARTİ PİAR ÇALIŞMASINA ÇEVİRDİLER”
Bu son derece kıymetli girişimin tanıtımını da bir AK Parti PR çalışmasına çevirerek, her zaman olduğu gibi yine güzel bir şeyi, engellenemez nefretiyle, kirletmeyi başardı. Bay Kriz ve iktidarının, en önemli özelliklerinden biri de nedir biliyor musunuz? Kendilerinden öncekileri, yok saymalarıdır. Hatta daha da ileri gidip sürekli kötülemeleridir. Buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum; geçmişi kötüleyerek, kendini ibra etmeye çalışmaktan artık vazgeç. Bizim duruşumuz sana örnek olsun. Biz, ülkemiz için taş üstüne taş koyulduğunda, bundan memnun oluruz.
Mesela; 1990’lı yıllarda başlayan İHA/SİHA çalışmalarının bugün geldiği noktadan memnunuz. Nitekim iktidara geldiğimizde, bu çalışmaların daha da hızlı gelişebilmesi için her türlü desteği vereceğiz. Bu anlamda, TOGG projesinden de elbette memnunuz. Fakat, TOGG üzerinden yürüttüğünüz, geçmişi kötüleme ve yalanlarınıza karşıyız.
Bugün bir asgari ücretlinin bırakın sıfır araba satın almayı, sigorta, bakım ve yakıt masrafını bile karşılaması mümkün değil. Yerli otomobil üretmekle övünen bu iktidar, iç pazardaki daralmanın neticesinde otomotiv sanayini, 5 yıldır aralıksız bir şekilde küçültüyor. Bizzat Sayın Erdoğan ve akla zarar ekonomi deneyleri sonucunda otomotiv üretimi, son 5 yılda yüzde 25 daraldı. Oluşan üretim kaybı, 400 binin üzerine çıktı.
“ASGARİ ÜCRETLİ DE RAHATLIKLA ARABA SAHİBİ OLACAK”
Otomobili, sadece zenginlerin erişebildiği bir lüks olmaktan çıkartıp, herkesin erişebildiği temel bir ihtiyaca dönüştüreceğiz. Yani İYİ Parti iktidarında, asgari ücretli vatandaşlarımızın da rahatlıkla araba sahibi oldukları müreffeh bir Türkiye’ye kavuşacağız. İç pazardaki otomobil satışını; 500 bin seviyesinden 1 buçuk milyona çıkartacak, Türkiye’yi yeni yatırımların odağı hâline getireceğiz. Türkiye’de üretim yapan marka sayısını artıracak, üretim yapan markaların ise daha fazla model üretmesi için gereken teşvikleri sağlayacağız. TOGG gibi, yerli üretim girişimlerine verdiğimiz önemi, 50 yıldır ülkemizde üretim yapan markalardan da esirgemeyeceğiz.
“KUVVETLER AYRILIĞINI BİR ZAMAN KAYBI OLARAK GÖRÜYORLAR”
Türkiye’nin modernleşme yolculuğundaki taşlar, Cumhuriyetimizin değerleriyle örülüdür. Peki, Cumhuriyetimizin neredeyse 100 yıla uzanan modernleşme yolculuğunda, sizce bugün neredeyiz? Maalesef hızla geriye gidiyoruz. Çünkü AK Parti iktidarı, bırakın gelecek yüzyılı görmeyi geçmiş 99 yılı okumayı bile beceremiyor. Ekonomi ile demokrasi arasındaki bağı hâlâ anlayamıyor. Düşünebiliyor musunuz? Cumhuriyetimizin kerim devlet anlayışından, o kadar uzaktalar ki kuvvetler ayrılığını bir zaman kaybı olarak görüyorlar. Savaşın yıkımından, bir büyük devlet kuran değerler yerine, imparatorluğumuzun sonunu hazırlayan, atalete ve ihanete sahip çıkıyorlar. Hatta utanmadan sıkılmadan Cumhuriyetimiz için ‘Doksan yıllık reklam arası’ bile diyorlar. Cumhuriyetimiz, bireysel kalkınmayı ve bireyin özgürlüğünü esas alırken, bunlar bireyin kendisinden rahatsız oluyorlar. Türkiye’yi, küllerinden var eden Cumhuriyetimizin izinden gideceklerine, milletimize varlık içinde yokluk çektiren çarpık bir anlayışla ülkemizi yönetmeye çalışıyorlar.”