Karaburun ve köyleri hem denizin hem de toprak ve ormanın nimetlerinden yararlanıyor. Yakın zamana kadar ulaşımın nispeten zahmetli olduğu coğrafyada toprak ekileni fazlasıyla vermiş. Zeytinyağı da ömre ömür katmış. Hâlâ kendi zeytin ağaçlarından yağlarını, zeytinlerini, hurmalarını yetiştiriyorlar. Gençlerin birçoğu büyük kentlere göçse de geride kalan anne-baba, dede-neneler çok çalışan ama kalender ve kolay mutlu olan insanlar. Karaburun’da günü yaşama felsefesi genel hayat tarzını yansıtıyor. İşte o felsefeyi yaşatanlardan biri de Ayşe Pakize Birgül. Kösedere köyünde yaşayan Ayşe Pakize Birgül, 98 yaşında. 3 çocuk dünyaya getirmiş. Bir evlat, bir de yetişkin torununun acısını yaşamış. İyi olduğu için şükrediyor. Tek şikâyeti bir hafta önce başlayan cilt alerjisi.
Karaburun ve köyleri hem denizin hem de toprak ve ormanın nimetlerinden yararlanıyor. Yakın zamana kadar ulaşımın nispeten zahmetli olduğu coğrafyada toprak ekileni fazlasıyla vermiş. Zeytinyağı da ömre ömür katmış. Hâlâ kendi zeytin ağaçlarından yağlarını, zeytinlerini, hurmalarını yetiştiriyorlar. Gençlerin birçoğu büyük kentlere göçse de geride kalan anne-baba, dede-neneler çok çalışan ama kalender ve kolay mutlu olan insanlar. Karaburun’da günü yaşama felsefesi genel hayat tarzını yansıtıyor. İşte o felsefeyi yaşatanlardan biri de Ayşe Pakize Birgül. Kösedere köyünde yaşayan Ayşe Pakize Birgül, 98 yaşında. 3 çocuk dünyaya getirmiş. Bir evlat, bir de yetişkin torununun acısını yaşamış. İyi olduğu için şükrediyor. Tek şikâyeti bir hafta önce başlayan cilt alerjisi.
HL ‘PETROL’Ü SÖYLÜYOR
Ayşe Pakize Birgül nene, “Üçüncü sınıftan bir şiirim var, dinler misiniz'” dedikten sonra bize uzun şiiri teklemeden okudu. Ajda Pekkan’ın ‘Petrol’ şarkısından da bir bölüm seslendirdi. “Dünyaya tekrar gelsen ne yapmak isterdiniz'” sorusuna karşılık, “Gene aynını yapardım. Ama annemin-babamın evini her zaman için arzu ediyorum. Parmaklarıma mum yaksam da arasam da bulamam” diyor. Gençlere “Gençliğinizi haram etmeyin” diyen Birgül şöyle devam ediyor: “Yesinler, gezsinler... Geçene mazi derler.”
YAŞLILARA GENÇLERLE GEÇİNME TAVSİYESİ: SİL AĞZINI OTUR
KÖSEDERE köyüne komşu köyden gelen 102 yaşındaki Saniye Kundakçı, o gün bugündür kâh dağdaki evlerinde kâh burada yaşıyor. 5 evlat büyüten Kundakçı, dönüşümlü olarak evlatlarının yanında kalıyor.
Kurtuluş Savaşı yıllarında, henüz çok küçük bir çocukken Eğlenhoca köyünden geçen ‘Mustafa Kemal’in askerleri’ni hatırlıyor. “Onlar kapımızdan geçtiğinde üzüm, ekmek ne varsa verirdik” diyor. Ne tansiyon ne de diyabet gibi kronik bir sağlık sorunu var. Ayaklarının ağrısı nedeniyle çok fazla yürüyemiyor. Gözleri ve kulakları zayıflamış ama “Her gün ‘Çok şükür, Allah beni çok seviyor’ derim. Biz yerli insanız. Çocuklar temelli benim başımda duramazlar. İşe gidecekler. Önüme koyarlar yerim. Zamanında ben çocuklarıma hizmetkâr oldum. Aç bırakmadım. Şimdi onlar bana bakar” diyor.
‘ANNEM ÇOK ÇEKTİ’
Saniye Kundakçı uzun yaşamak için “Hem iyi hem de kötü... Yine şükür, yine şükür. Yıllar zamanına göre hızlı, zamanına göre hızsız geçti” diyor.
45 yıl önce eşini kaybeden Kundakçı, “Çalışacaksın ki doyacaksın. Tütün dikerdik, ekin, anason ekerdik. Bağımız, üzümümüz, zeytinimiz, hayvanımız olurdu... Şimdi ne bağ var ne anason ne de tütün” diyor. Ekip biçtikleriyle beslenmişler. Üzüm, yemiş, bal, peynir kızartması, kaymak, zeytin, avcı eşinin getirdiği av etleri en çok yediklerinden. En güzel yaşları sorduğumuzda, “Bunu ne sorup duruyorsu? Gençlik yaşları tabii ki. 25-30, 40-50...” diyor. Kızı Şöhret Gürbüz, “Annem çok çekti, zor koşullarda yaşadı, çok çalıştı. Ama eskiden beri ‘karnı geniştir’ (umursamaz). Yakın zamana kadar evinde tek başına yaşadı. Biz destek olduk. Bir tek dizleri ağrıdığı için ilaç kullanır. Başka ne şikâyeti var ne de ilacı” diyor.
Gençlere bir mesajı olup olmadığını sorduğumuzda Kundakçı, “Bir şey demem. Kendileri bilir. Sen ‘şunu yapacaksın’ demem. ‘Sil ağzını otur’ (karışmam)” diyor. (Hürriyet-Mesude Erşan)