TENZİLE AŞÇI/EGEPOSTASI- 27 Mayıs tarihinde Genel Başkan Ali Babacan’ın katılımıyla İzmir İl Başkanlığı açılışı gerçekleştirilen DEVA Partisi İzmir’de örgütlenme çalışmaları hızla devam ediyor.
Dün Ödemiş’te Genel Başkan Ali Babacan’ın katılımıyla başlayan kongre maratonunun ikinci ayağı bugün Narlıdere’de gerçekleştirildi.
Mevcut başkan Esin Şahin’in tek aday olduğu Narlıdere 1. Olağan Kongresi’ne, Babacan ve DEVA Partisi İzmir İl Başkanı Seda Kaya Ösen’in yanı sıra, DEVA Partisi Genel Merkez Yönetim Kurulu üyesi Candan Karlıtekin, Narlıdere Belediye Başkanı Ali Engin, CHP Narlıdere İlçe Başkanı Mesut Durgun, Demokrat Parti Narlıdere İlçe Başkanı Erkan Çelik, İYİ Parti Narlıdere İlçe Başkanı Feza Genişoğlu, HDP Narlıdere İlçe Eş Başkanları Bayram Şefiloğlu ile Gülşeker Karabil katıldı.
Kongre’de Divan Başkanlığı’na Candan Karlıtekin seçilirken Divan Başkan Yardımcılığına Rojhat Ölmez, Katip üyeliğine ise Kadir Topaloğlu, Alev Deniz Şengör Özegeli ve Gamze Manas seçildi.
“HUKUK AYAKLAR ALTINDA”
Bugün 2018 yılında yapılan 24 Haziran seçimlerinin 3. yılını doldurduk. Aradan tam 3 yıl geçti. 2017 yılında anayasa değişikliğiyle birlikle Türkiye’de kuvvetler ayrılığı ilkesi büyük bir yara aldı ve devlet yönetimi tek bir kişinin tek bir imzasına bağlı hale getirildi. Bütün yetki tek elde toplandı. O gün bugündür her türlü keyfilik ülkemizde sıradan hale geldi ülkemiz. Belini doğrultamıyor. Bağımsız işlemesi gereken kurumlarımız adeta şamar oğlanına döndü. Denge ve denetim mekanizmaları bozuldu. Bu sistemin mucidi Sayın Erdoğan bu sistemle ilgili istikrar, ekonomik büyüme ve huzur geleceğini söylüyordu. Sayın Erdoğan o günlerde, ‘Şu kardeşinize yetkiyi verin faizle ve enflasyonla nasıl mücadele edilir görün’ diyordu. ‘koalisyonlar bitecek’ diyordu. Halkımız ona son şans olarak bu yetkiyi verdi. Son bir şans diyorum çünkü artık bu maçın sonu belli. Bu dönem kapanıyor. Kendisi de farkında. Uzatma dakikaları oynanıyor. Ama gelin görün ki yeni sistemde bir takımın teknik direktörü aynı zamanda amacın hakemi ve düdük onun elinde. Uzattıkça uzatıyor maçın kaderini değiştirebilir miyiz diye ama olmayacak. Çünkü bu zihniyet ülkenin sorunlarını çözecek bir zihniyet değil. Hukuk ayaklar altında, özgürlükler baskı altında, yasakçı zihniyet dirilmiş durumda. Her bahaneyle vatandaşlarımızın hayat tarzına müdahale etmeye çalışan bir zihniyetin tezahürünü her alanda görüyoruz.
“ERDOĞAN SEBEP, YÜKSEK FAİZ VE KUR SONUÇTUR”
Ülkenin mevcut ekonomik sorunlarının temelinde Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yattığını ifade eden Babacan, “Faize ve enflasyona gelelim. Merkez Bankası’nın faiz politikası yüzde 19. Vatandaşımıza , esnafımıza, çiftçimize yansıyan faiz oranı 23-30 arası. Yüzde 19 taban faizi bile Avrupa’nın en yüksek faizi. ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ diyordu. İktisat biliminin tamamen reddettiği, tamamen kendi zihninde ürettiği bir teori. Yıllarca bu yılış teoriyi yansıttığı için enflasyon ve faiz arttı. Halbuki faiz ve enflasyon ters orantılıdır. Ama ısrarla bu yanlış düşünce dayatıldığı için ülkemizde faiz ve enflasyon bu durumda. En buradan soruyorum Bugün faiz neden yüzde 19? Sayın Erdoğan’a sesleniyorum. Eğer sizin teziniz doğruysa hemen Merkez Bankası’na söyleyin faizi düşürsün de enflasyon da düşsün. Biz zamanında Merkez Bankası bağımsız dediğimizde hiçbir şey yapmıyordu. Anca yuhalatıyordu. Ama biz ayrılınca alan tamamen kendine kaldı. Sonra ne oldu Merkez Bankası Başkanına ‘laf dinlemiyor’ dedi. Üst üste başkan atadı. Koskoca kurum şamar oğlanına döndü. Yok teziniz yanlışsa, yanlış bir tezi ıstarla dayattığınız için millet bu kadar para kaybettiyse çıkın milletten özür dileyin. Her türlü hatayı yap problem çıkınca kenara çekil. Böyle bir ley yok. Madem ki tüm yetkiyi istiyorsun o yetkiye sahip kişidir sorumluluk. Bugün enflasyon ve faizin bu kadar yüksek olmasının nedeni Sayın Cumhurbaşkanıdır. Açıklıyorum. Erdoğan sebep, yüksek faiz ve kur sonuçtur” diye konuştu.
“TEK YETKİLİ VARSA SORUMLU DA ODUR”
Akıbeti bilinmeyen Merkez Bankası rezevlerine de değinen Babacan, “Merkez Bankası’nın 130 milyar dolarlık rezervini satarken kimseye sordun mu? Taraflı Cumhurbaşkanı ve akraba bakan Elele veritler bütün döviz rezervini erittiler. Damla damla biriktirmiştik biz onları. Bu ülkenin vatandaşının alın teriydi o dövizler. Kolay olmadı. Tam bir mirasyedilik yaptılar. Hem de gizli saklı yaptılar. Ben 11 yıl boyunca bu ülkede ekonomiyi yönettim. Bu süre boyunca Merkez Bankası’nın müdahalesi yalnızca 8,5 milyar dolardır. Hepsi de web sitesinde yayınlanmıştır. Bunlar ne yaptı? Gizli yaptı. Hazine ve kamu bankalarını işin içine sokup dolambaçlı yoldan yaptılar. Bu az buz bir para değil. Siz neden bunu gizli saklı yapıyorsunuz? Pandemi diyor ya. Bırakın pandemiyi 2019’daki yerel seçimlerden önce başladılar bunu satmaya. Yerel seçimlere giderken gizli saklı döviz satılar ve akraba bakan ne kadar da güzel gidiyoruz algısı yarattı. Biz bunların hepsini biliyoruz. Ama bunlar açıklanmadığı için sadece endirekt sonuçlarda görülüyor. Biz nereye gitti diye ısrarla sorduğumuzda açıklamaya başladılar. 130 milyar dolar kayıp. Önce ‘yok öyle bir şey’ dediler. Sonra pandemi dediler. Sonra Cumhurbaşkanı çıktı ‘Merkez Bankası’nın rezervinin hesabı mı sorulur’ diyor. Tabii ki de sorulur. Tek yetkili varsa sorumlu da odur” ifadelerini kullandı.
“ARALARINDA PAYLAŞIM OLSAYDI YİNE HABERİMİZ OLMAZDI”
Son dönemlerde ülke gündemine damgasını vuran suç örgütü lideri Sedat Peker’in videolarına yapılan savunmaların “pisliklerin üstünü örtme” çabası olarak tanımlayan Babacan, şunları söyledi; “İstikrar diyor. Ülkede istikrar mı kaldı? Çetenin ve mafyanın cirit attığı ülke haline geldi burası. Aralarında öyle bir ilişki var ki… Tam bir menfaat şebekesi var. Aralarında çıkar çatışması olduğu için şu anda bu pislikler oraya döküldü. O yüzden 10 serilik videolar yayınlandı. Aralarında paylaşım olsaydı yine haberimiz olmazdı. Paylaşılanlar da hep dolar, Euro. Bir de yerlilik millilik diyorlar. Sonra da sıkışınca millîlik diyorlar. Mesela vatansa gerisi teferruat diyorlar. Erişinde anayasa ve hukuk var Siz bunları nasıl teferruat olarak görürsün. Bu söylemlerin hepsi pisliklerin üstünü örtmek için. Bu ülkenin bekası mafyayla iş tutarak sağlanmaz. Bu ülkenin bekası hukukla sağlanır. Yaptıkları mali ve maddi her türlü yanlışın üzerini kapatmak için beka ve devlet diyorlar. Hepsi yalan.”
“TARAFLI CUMHURBAŞKANI OLUNCA BÖYLE OLUYOR”
Ülkede huzurun kalmadığın, bir baskı ve korku rejiminin hüküm sürdüğünü ifade eden Babacan, geçtiğimiz hafta HDP İzmir İl Başkanlığı’na yapılan saldırıyı örnek gösterdi ve “‘Yetkiyi verin huzur gelecek’ demişti. Sokak ortasında siyasiler ve gazeteciler şiddet görüyor. Daha geçen hafta bu kentte bir siyasi partinin il başkanlığına saldırı yapıldı ve bir vatandaşımız hayatını kaybetti. Siyasal şiddete alan açıyorlar ve müsemmalara dil kullanıyorlar. Bir siyasi partinin genel başkanı saldırıya uğruyor ve cumhurbaşkanı çıkıp ‘Daha bunlar iyi günlerin’ diyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bu ülkenin siyasi liderlerinin ve vatandaşlarını güvenliğini sağlamakla sorumlu olan kişi cumhurbaşkanıdır. Ama taraflı cumhurbaşkanı olunca böyle oluyor. Anayasada cumhurbaşkanının yemin metninde tarafsızlık vardı. Şu anda ülkedeki cumhurbaşkanının tarafsız olduğunu iddia edebilmek mümkün mü” dedi.
“CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİNİN BU ÜLKEYE TEK ETKİSİ YOKSULLUK OLDU”
Ülkede yoksulluğun ve gelir adaletsizliği sisteminin tek ad rejimiyle daha da derinleştiğini belirten Babacan, “ ‘Bu yetkiyi bana veri ülke şahlanacak’ diyordu. Ne oldu? Ekonomi dip yaptı. Şu anda işsizlik rekor seviyedir. Genç işsizlik hiçbir zaman bu kadar yükselmemişti. Ev gençleri diye bir kesim oluştu. Lise öğrencileri, ben üniversiteyi bitirince iş bulamayacağım diye kaygılanıyor. Gençler kaygılı, üzgün ve bu ülkenin yarınlarından umudunu kesmiş. Sizin bu gençleri karamsarlığa düştürmeye hakkınız yok. Etrafınızdaki 3-5 kişi zenginleşirken bu ülkenin gençlerini işsiz bırakmaya hakkınız yok. Yoksulluk intiharları var artık bu ülke. Biz böyle bir şey bilmezdik. Bu zor önemde hayatına kıyan çok sayıda sanatçımız var. Çaresizlikten canına kıyıyor. Bunları yaşattılar bu ülkeye. Pandemiden önce ülkenin bütün kaynaklarını tükettikleri ve pandemi öncesinde ülkenin borcunu ikiye katladıkları için bu haldeyiz. Bu yüzden ihtiyaç sahibi hiçbir vatandaşa destekte bulunamadılar. Bizim kara gün için biriktirdiğimiz ak akçeleri kara gün gelmeden biriktirdikleri için bu hale geldi bu ülke. Hala şahlanmaktan bahsediyoruz. Yani etraflarında şahlanan 3-5 kişi var ama bizim vatandaşımız yoksul. Bakıyoruz 3-5 yerden maaş alanlar var. Bir emekli maaşıyla geçinmeye çalışanlar var bu ülkede. 11 yıl bu ülkenin ekonomisinin başında oldum. Bana bağlı 11 kurum oldu. İlk gün kural koymuştuk. Bir kişi yalnızca bir yerden maaş alacak. Bizler ayrıldıktan sonra engel olan, bu yanlış diyen yok. Zaten bunu diyenleri de tek tek sistemin dışına attılar. Millet huzursuz, aç ama bunlar çifter çifter maaş almak ve dağıtmakla meşgul. Milletin cebi delik ama bunlar hala huzur diyor. Cumhurbaşkanlığı sisteminin bu ülkeye tek etkisi yoksulluk oldu. Bizim dönemimizde mutlak yoksulluk sıfırlanmıştı. Ama bugünlerde yine başladı. Biz bunları onların zarar hanesine yazacağız” diye konuştu.
“ÜLKENİN BAŞINDAKİ İNSANIN MASAYA YUMRUĞUNU VURMASI LAZIM”
Babacan, davet usulü ihalelere de gönderme yaptı ve şunları söyledi; “Sayın Erdoğan daha dün belediye başkanlarına hitaben ‘imar düzenlemelerinde şaibeye yer verecek şekilde yer yapmayın. İhaleleri şeffaf bir şekilde gerçekleştirin, canlı yayınlayın’. Siz onları önce kendinize bağlı kurumlarda ve bakanlıklarda uygulasınıza. İmar değişikliklerinin kentlerde nasıl sorunlara yol açtığını görmüyor musunuz? Ben biliyorum birçok belediye başkanı kentinden imar durumunu düğün tutmak için çırpınıyor Ama Çevre ve Şehircilik Bakanlığı geliyor, 5 katlı binaların olduğu yere 20 katlı binaları dikiyor. Biz zamanında imar değişiklikleriyle ilgili yasa tasarısı hazırladığımızda bizi neden engelledi? Bir ülkede haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik bitecekse en önce bu ülkenin başındaki insanın masaya yumruğunu vurması lazım. Bu ülkenin itibarını ayaklar altına alıyor. Eğer bu ülkede masaya yumruk vurulacaksa bu itibar için, hukuksuzluğa ve adaletsizliğe karşı durmak için olmalı.”
ÜNİVERSİTEYE GİRİŞTE REFORM
Sın olarak başarılı bir gelecek için iyi eğitilmiş nesillerin önemine vurgu yapan Babacan, eğitim reformlarından da bahsetti ve “Evet ülkenin büyümesi hukuktan geçer ama eğitim de önemlidir. Evet biz ekonomi için çalıştık ama ‘Eğer eğitim için gerekeni yapmazsak orta gelir batağına düşeceğiz’ diyordu ve bugün düşüldü .Geleceğin temellerini sağlam atmak istiyorsak bu eğitimden geçer. Ülkenin başarı hikayesi yazmasının en iyi yolu gençlerin ve çocukların iyi yetiştirilmesidir. Bunun için bütün kaynaklar seferber edilmelidir. Biz 3 yaşında zorunlu eğitimi başlatacağız. Ana sınıfından itibaren çocuklarımızın ikinci bir dili öğrenmesi gerekiyor. Çocuklarımızın öğrenmeyi öğrenmesi gerekiyor. Ezbere dayalı basmakalıp eğitim yok. Çocuklarımızın bilgi ve becerilerini hayatının her döneminde geliştireceği kapıları açmamız lazım. Üniversiteleri hayat boyu eğitimlerin merkezi haline getirmemiz gerekiyor. Öğrenmenin yaşı yok. Bizim pırıl pırıl gençlerimiz var. Ama ülkeyi yönetenlerin planlı ve programları bir eğitim sistemi yok. Şimdi telafi eğitimi deniliyor. Bizim eğitim politikası başkanlığımız telafinin ötesinde eğitim nasıl yapılır bununla ilgili bir plan hazırladı. Biz sorunları görüp günü gününe çözüm üretiyoruz. Biz bunu önerilerimiz ve tavsiyemiz olarak hükümete duyurduk. Pandemi döneminde eğitimleri eksik kalan gençlerimiz için yıla yatılan bir telafi eğitimi planlıyoruz. Biz üniversite sınavını yılda bir defa tanınan bir şans olarak görmüyoruz. Biz üniversite sınavlarını yılda birkaç defa yapacağız. Sınav günü bir şekilde sıkıntı çeken bir gencimiz olursa 2. ya da 3. Hak verilmeli ki 12 yılın emeğini bir sınava sıkıştırmayalım. Gençlere hiçbir alanda şans tanımayan bu yönetim sistemini değiştirmemiz gerekiyor. Biz DEVA Partisi olarak bu ülkenin tek umudu olduğumuz bilinciyle çalışıyoruz ve çalışmaya da devam ediyoruz. Çözüm haritamız belli. Çözümün sesi biz olacağız. Ayrışmayacağız ve ayrıştırmayacağız” dedi.
“İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN CEZA HUKUKUN PARÇASI OLMASI KABUL EDİLMEZ”
DEVA Partisi İzmir İl Başkanı Ösen, özgürlüklere vurgu yaptı ve “Demokrasimizi güçlendirmek, ülkemizi insan haklarına saygılı daha huzurlu ve gelişmiş bir ülke yapmak istiyoruz. Karşı karşıya olduğumuz sorunları aşmak için her alanda yeni stratejiler hazırlıyoruz. Partimiz eşitlik ve adalet kavramları üzerine kuruludur. Bu bağamda fark gözetmeksizin demokrasiyi tüm insanlar için tanıyoruz. Düşünce ve ifade özgürlüğü açık ve demokratik toplumun vazgeçilmezidir. Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin, korkuların ve sınırların olduğu bir ülkede bunlar olamaz. Devletin görevi, bu engelleri kaldırarak açık toplum şartlarını oluşturmaktır. Siyasi partilerin üzerine düşen de buna öncü olmaktır. Düşünce ve ifade özgürlüğünün ceza hukukun parçası olması kabul edilmez. Partimiz bu özgürlüklerin kullanılmasını engelleyecek her türlü uygulamanın karşısındadır. İnancını ve düşüncesini ifade etmenin insanların temel hakkı olduğuna inanıyoruz. İnsanlara özgür bir yaşam sunmak ve engelleri kaldırmak iktidarın görevidir. AK Parti iktidarı, ülkemizi tek adamın iki dudağı arasında hapsetmiştir. Bu iktidar, ranta, borca ve faize dayanan sıcak para politikalarıyla yet altı ve yer süt kaynaklarımızı, çevreyi doğayı katleden politikalarıyla ülkemizi bir yangın yerine döndürmüştür. DEVA Partimiz kadınlara, gençlere inanan, güvenen, çocuklarımızı geleceğimiz olarak gören, toplumun her kesimine kucak açan çoğulcu bir partidir. Biz buradan toplumun barışı, refahı ve huzuru için mücadele etmeye söz veriyoruz” diye konuştu.
“ADALETİN HAKSIZLIĞA ÜSTÜN OLMASI TARTIŞILMAZ BİR GERÇEKTİR”
Konuşmasında siyasi ahlak vurgusu yapan İlçe Başkanı Esin Şahin, “Biz okullarımızda siyaseti, felsefe ve sosyolojik olarak gördük. Ama bugün siyasi ahlakın ülkemizde ismi bile anılmıyor. Malumdur ki ülkemizin acil özüm gerektiren sorunları var. Bu sorunların çözümsüzlüğün temelinde etik olmayan siyasetiler bulanmaktadır. Adaletin haksızlığa üstün olması tartışılmaz bir gerçektir Bu tarife göre siyaset, toplumsal uyumsuzlukları çözüme kavuşturma sanatıdır Buna göre siyasetçi bunu dava edinmiş kimsedir. Siyasetçi olaylara, kişilere ve eylemlere objektif bakmak ve toplumsal hizmetini korumak mecburiyetindedir. Siyasetçinin kişisel çıkarları ve egosunun değerlerinin önüne geçmesi kaybetmesindeki en büyük unsurdur. Bugün siyasete geldiğimiz durumun nedeni ülkemizde, kişisel çıkarların siyasi etiğin önüne geçmiş olmasındandır. Adanmışlıkla milletimize hizmet etmek gayretimizin özüdür. Bize emanet dilmiş bu kutsal vatana borcumuzu kişisel ego ve hırslarımıza mağlup olmadan yerine getireceğimizi umuyorum.”
Babacan, kongrenin ardından geçmişte cemevi olarak kullanılan ancak daha sonra Narlıdere Belediyesi Kültürevi olarak hizmet veren tarihi binada incelemelerde bulundu.
Programın ardından Balçova ilçesine geçen Babacan, burada partisinin ilçe başkanlığı binasının açılışını yaptı, daha sonra esnafı ziyaret etti.