Veli-Der Antalya Şubesi bugün kent meydanında bulunan Atallos Heykeli önünde kayıp çocuklar ile ilgili basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamayı okuyan şube başkanı Tülin Koç, “Veli-Der Genel Merkezimiz bugün tüm şubeler adına Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Derya Yanık'ın, refakatsiz kalmış depremzede çocuklarımızı hemen koruma altına almak asli görevi iken, bu görevini yerine getirmeyerek ve bu çocuklarımızın yasadışı dini yapıların eline düşmesine sebep olarak TCK'nın 257. Maddesine göre ‘Görevi İhmal ve Görevi Kötüye Kullanma’ suçu işlediğini düşünüyor ve hakkında Ankara Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunuyoruz” dedi.
“ÇOCUKLARINI YAKINLARINI ARAMAKTADIR”
Koç, açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi:
* Ülkemiz, 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremle sarsılmış, binlerce yurttaşımız yaşamını yitirirken, on binlerce yurttaşımız ise yaralandı. Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Malatya, Gaziantep, Şanlıurfa, Osmaniye, Diyarbakır, Kilis, Adana ve Elazığ illerimizde yıkıma yol açan deprem afetinden, şüphesiz ki en fazla çocuklarımız etkilendi. Kimi çocuklarımız günlerce enkaz altında soğukta aç ve susuz kurtarılmayı beklerken, kimileri bir veya birkaç uzvunu kaybetmiş olarak bundan sonraki yaşamlarını engelli olarak devam ettirecekler.
* Kimi çocuklarımız da annesini, babasını, kardeşini ya da tüm ailesini kaybederek dünyada kimsesiz kaldılar. Depremin ilk gününden itibaren kayıp, refakatsiz ve kimsesiz çocuklar sorunu kamuoyu gündemini meşgul etmeye başlamıştır. Aileler, sosyal medyada paylaştıkları ve enkaz bölgelerine astıkları ilanlarla; depremden sonra bir daha haber alamadıkları, ayrı düştükleri, çocuklarını, yakınlarını aramaktadır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık konuyla ilgili olarak ‘endişeye mahal olmadığı' yönünde açıklamalar yaptı. STK, dernek ve siyasi partilerin oluşturdukları ihbar hatlarına, sosyal medya hesaplarına kayıp ve refakatsiz çocuklara ilişkin onlarca bildirim, şikayet ve talep iletilmiştir”
“1100 ÇOCUĞUMUZ MENZİL TARİKATININ YURTLARINDA TUTULMAKTADIR”
Deprem afetinde yakınları yaşamını yitiren, yetim ve öksüz kalan çocukların, devlet koruması dışında, kimi dernek, vakıf, cemaat ve tarikatlara teslim edildiği yönünde basında sıkça haberlerin yer aldığını kaydeden diyen Koç, açıklamasının devamında şunları söyledi:
* Merkezi Adıyaman'ın Kahta İlçesine bağlı Menzil Köyü'nde olduğu bilinen Menzil Tarikatı'nın yetkilileri, Buhara Evleri adı verdikleri yerleşkede 2 binden fazla depremzede çocuğu ‘misafir ettiklerini', halihazırda 1100 çocuğun yanlarında kaldığını açıklamıştır. Menzil Tarikatı'na ait sosyal medya hesaplarından Buhara Evleri'nde tutulan deprem mağduru çocuklara ilişkin görüntüler yayınlanmıştır.
* Bu görüntüler ve çıkan haberler sonrası kayıp çocuk yakınları, yana yakıla aradıkları evlatlarının Menzil Tarikatı'na ait bu evlerde olabileceğini dile getirmiştir. Kamuoyunda yoğun tartışmaları beraberinde getiren bu bilgiler, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın daha önce yaptığı ‘Deprem bölgesinde şu ana kadar ailelerine ulaşılamayan refakatsiz çocuklar konusunda tek yetkili kurum bakanlığımızdır’ şeklindeki açıklamanın da gerçeği yansıtmadığını gözler önüne sermiştir.
* Görüyoruz ki; binin üzerinde çocuğumuz kayıp, 1100 çocuğumuz Menzil Tarikatının yurtlarında tutulmaktadır. Daha önce yine basında yer alan habere göre, depremde babalarını kaybetmiş 9 çocuğumuzun, Sakarya'da İsmail Ağa Cemaatinin kontrolünde olan Diyanete bağlı Kuran kursuna verildiği İl müftülüğü ve cemaat sorumluları tarafından açıklanmıştır. Kısaca depremzede çocuklarımız bir şekilde dini yapıların eline düşmektedir.
“BU AYNI ZAMANDA GÖREVİ İHMALDİR”
Yardıma muhtaç depremzede çocuklarımızı, devlet koruması altına alması gereken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Derya Yanık’a seslenen ve ‘Bizim Menzil cemaatine ya da x, y, z herhangi bir yere verecek bir çocuğumuz yok ama insanlar kendi çocuklarını diledikleri yerde bulundurabilirler, buna da karışacak halimiz yok” diyen Veli-Der Başkanı Koç sözlerini şöyle sürdürdü:
* İhmal yoksa istismar yoksa şiddet yoksa bizim görevimiz devlet olarak başlamaz' diye yaptığı skandal açıklamayla büyük bir sorumsuzluk örneği göstermiştir. Yani Bakanlığın görevi çocukların ihmale, istismara ya da şiddete uğramasıyla mı başlar? Bu aynı zamanda görevi ihmaldir. Oysa böyle bir durumda sosyal bir devletin yapması gereken, bu çocukları koruma altına almaktır.
Bu, sosyal devlet olmanın da ötesinde, devletin asli görevidir ve bu görev hiçbir kişi, kurum, kuruluş ve dini yapılara devredilemez. Ayrıca, yürürlükteki Tekke ve Zaviyeler Kanunu'na göre cemaat ve tarikatlar yasadışıdır. Dolayısıyla, bu yasadışı dini yapıların eline bir şekilde düşen depremzede çocuklarımızı onların elinden kurtarmak yerine, böyle bir skandal açıklamayla bu yasadışı dini yapılar meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır ve suç işlenmektedir.
* Depremzede çocuklarımızın nakillerinin sayısı ise (217 bin 246) iki yüz bini aştı. Pansiyonlu okulların mevcutları zaten doluydu. Kamu yurtlarının yokluğu, yetersizliği bilinen bir gerçek. O gerçek Aladağlarda yaşadığımız unutulamaz acıyı/acıları yaşattı bize.
Koç, dernek olarak şu soruları yöneltti:
* Nakilleri yapılan bu çocuklarımız kamu kurumları dışındaki yerlere mi yerleştirildi?
* Kamu kurumları dışındaki yerlere yerleştirilmişlerse; bu çocuklarımız nerede, hangi kurumlara yerleştirildi?
* Sivil Toplum Örgütleri, dernekler ve siyasi partilerin oluşturdukları İhbar hatlarına iletilen kayıp çocuklarımız nerede?
“GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNU İŞLEDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ”
Veli-Der Şube Başkanı Koç, açıklamasını şöyle tamamladı:
* Genel Merkezimiz bugün tüm şubeler adına Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Derya Yanık'ın, refakatsiz kalmış depremzede çocuklarımızı hemen koruma altına almak asli görevi iken, bu görevini yerine getirmeyerek ve bu çocuklarımızın yasadışı dini yapıların eline düşmesine sebep olarak TCK'nın 257. Maddesine göre “Görevi İhmal ve Görevi Kötüye Kullanma” suçu işlediğini düşünüyor ve hakkında Ankara Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunuyoruz.
* İsmi geçen ve tarafımızca bilinmeyen vakıf, dernek ve pansiyonlarda kalan tüm çocukların derhal fotoğraflanarak ve DNA örnekleri alınarak kimlik tespitlerinin yapılmasını, ivedilikle sözü edilen yerlerden alınarak Sosyal Esirgeme Kurumu ve bağlı kuruluşlara nakillerinin sağlanmasını,
* Koruyucu ailede olan çocukların kimler olduklarının aynı yöntemle tespitlerinin sağlanmasını
* Görevini ihmal eden ve kötüye kullanan tüm yetkililerle ilgili gerekli işlemlerin yapılmasını talep ediyoruz”(Sözcü)