Bağımsız Maden İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Başaran Aksu, Bartın’ın Amasra ilçesinde maden faciasının yaşandığı bölgede açıklama yaptı. ANKA Haber Ajansı’na konuşan Aksu, şunları söyledi:
“Öncelikle hayatını kaybeden madenci kardeşlerime başsağlığı diliyorum, ailelerine, yakınlarına ve bütün madencilere… Çünkü yolda gelirken de çok sayıda maden işçisi, değişik işletmelerden aradı herkes. Yaslı, acılı bekleyiş içerisinde ülke. Bir karmaşa var, özellikle içeride yakını olan aileler hastanelere ulaşamama, hastanede var mı yok mu, öldü mü kaldı mı filan gibi kaygı yüksek, gerilim de yüksek. Bir taraftan da arama kurtarma çalışmaları başlamıştı zaten ilk andan itibaren.
“ARAMA KURTARMA ÇALIŞMALARI KONUSUNDA TÜRKİYE’DE GELİŞKİN BİR DÜZEY VAR”
Arama kurtarma ve tahlisiye çalışmaları konusunda Türkiye’de gelişkin bir düzey var artık. Ben depremlerde de çalıştım, sellerde de çalıştım, maden kazaları ya da madenlerde yaşanan toplu işçi ölümleri, katliamlarında da bulundum, gözlemledim. Bunda bir gelişkinlik var, resmi rakamlar açısından. Madenciler dünyada zaten en iyi kurtarmacalarıdır, böyle eğitim görürler. İçeride olan arkadaşlarımız da iyi emniyet eğitimi almış madenci arkadaşlarımız.
“YERALTINDAN İYİ GELECEK HABERLERİ BEKLİYORUZ YER ÜSTÜNDE”
Bir grizu patlaması, taşkömürü madenciliğinde sık karşılaşılan bir olgu. Ne yazık ki çok işçi ölümlerine neden oluyor. Önlemler konusunda kamuoyunda bir tartışma var. Kuşkusuz önümüzdeki günlerde de bunlar tartışılmaya devam edecek. Biz şu an -350 kotunda bulunan esas patlamanın ve metaın yükseldiği, yangının olduğu yerdeki arkadaşlarımızdan haber bekliyoruz. Buna tabii ulaşmak da zor teknik olarak. Hızlıca ulaşılabilecek bir şey değil. Ters hava yapılması ve baraj kurulması lazım. Yani metan oranının düşürülmesi lazım. Tahlisiye ve arama kurtarma ekipleri bir ambulansın bir yere hızlıca yetişmesi gibi yetişemiyorlar. Dolayısıyla zaman alıyor. Zamanın uzaması da kuşkusuz yerin altında bulunan madenci kardeşlerimizin aleyhine işleyen bir şey. Biz yine de umutlu bir bekleyiş içindeyiz. Yeraltından iyi gelecek haberleri bekliyoruz yer üstünde.
“BU BÖLGENİN İŞÇİLERİ YURDUN DEĞİŞİK MADEN BÖLGELERİNE SÜRGÜN EDİLMEK ZORUNDA KALDI GEÇİNMEK İÇİN”
Hiçbir kaza, kader değil ve önlenebilir. Şimdi şöyle ifade edilir: ‘Bu tür kazaların yüzde 85’i insan faktörü nedeniyle oluşur’ diye. Düzeltmek lazım. İnsan faktörüyle kuşkusuz, ama bir işletme mantığı çerçevesinde gerçekleşiyor. Bunda suç sanki işçilerdeymiş gibi bir kanaat de gelişebilir bu tip yorumlarda. Ben işçilerde bu işin binde birlik bir oranda işçilere ait olabileceğini; esas olarak işletmelere ait olduğunu düşünüyorum. Bu bölgede, TTK bünyesinde 45 bin madenci çalışıyordu 1990’lı yıllarda. İnsanlar özelleştirilmesin diye bütün Zonguldak birleşti, itiraz ettiler. Bugün bu sayı 8 binlerde, burada da 400 kişi çalışıyordu Amasra İşletmesi’nde. Şimdi bir yandan madenlerdeki işçi sayısı azaltılırken, bu bölgenin işçileri, Bartın’ın, Zonguldak’ın işçileri Trakya’ya, Soma’ya, Ankara’ya yurdun değişik maden bölgelerine sürgün edilmek zorunda kaldı geçinmek için. Dolayısıyla oralardan da şimdi meraklı bekleyişler var madenci kardeşlerimizden.
“DAHA AZ İŞÇİYLE DAHA ÇOK ÜRETİM, AZ İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ GİDERİ, DOLAYISIYLA BÜTÜN BU MALİYETLERİNDEN KISMA İÇERİĞİNİ, TÜRKİYE’DE MADEN SEKTÖRÜNDE SIK GÖZLEMLİYORUZ”
Madenler özelleşirken ya da kamudaki işçi sayısı azaltılırken kamu işletmeleri de özel sektör mantığıyla yönetilmeye başlandı. Devletin bütün kamu sektöründe temel işleyişi özel sektörün mantığı. Daha az işçiyle daha çok üretim, az işçi sağlığı ve güvenliği gideri, dolayısıyla bütün bu maliyetlerinden kısma ve bunu yaparken de denetim olgusunun da boşaltılması içeriğini, Türkiye’de maden sektöründe sık gözlemliyoruz. Sendika adına sürekli Bakanlıklara, CİMER’e bunların düzeltilmesi için yazılar yazıyoruz. Bunların risk doğurduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Bunlar nedeniyle yargılanıyoruz. Şirketler bize suç duyurularında bulunuyorlar. Ama bu mücadelemiz de sürüyor. Dolayısıyla grizu kader değil, önlenebilir, öngörülebilir ve mücadele edilebilir bir şey. Bunu da işçiler yapamaz. Yani sonuçta onu planlayanlar, yönetenler ve denetleme mekanizmaları yaparlar. Burada yaşanan olayda bu üç olguda boşluk görüyoruz. Yani şimdi arkadaşlar çıktıktan sonra daha açık ve net hem sendika adına hem kendimiz adına daha soğukkanlı değerlendirmeler yapacağımıza inanıyorum.”