Rakka operasyonunda Türkiye'nin, ABD'nin uyguladığı yönetimi tasvip etmediğini vurgulayan Yıldırım, "Bu konuda her düzeyde rahatsızlığımızı ifade ettik ancak onlar bize, 'Bunun bir seçim olmadığını, mecburiyet olduğunu ve bu operasyon sonrası PYD/YPG ile ilişkilerin uzun süreli devam ettirilmeyeceğini, taktiksel bir iş birliği olduğunu' ifade ettiler ve bize gereken güvenceleri verdiler. Verilen güvence n? Burada kullanılacak silahların daha sonra ülkemizde terör gruplarının eline geçmemesi" değerlendirmelerinde bulundu. Sürecin yakından takip edildiğini belirten Yıldırım, "Bizim değişmeyen bir stratejimiz var, ülkemizi tehdit eden terör grupları ister yurt içinde isterse yurt dışında olsun, adı da ne olursa olsun PKK/PYD/YPG, DEAŞ, DHKP-C, ne kadar örgüt varsa hepsi bizim için aynıdır, hedeftir" diye konuştu.
Darbe girişimiyle ilgili yargılanan sanıkların delillere rağmen verdikleri ifadelerinin hatırlatılması üzerine Yıldırım, şu değerlendirmede bulundu:
"Ne yaparlarsa yapsınlar. Darbe girişiminde bulundular m? O uçaklardan bombaları attılar m? O uçakların kalkması için talimat verdiler m? Her şey ortada Türkiye'nin bir hukuk devleti. Biz gazilerimizin, şehit yakınlarımızın isyanını, feveranını anlıyoruz ama onlardan isteğimiz, hukuk devleti içerisinde, ne söylerse söylesinler, darbeyi yapanların bundan sıyrılacaklarını düşünmeleri beyhudedir. Böyle bir şey olamaz. Ancak yarın bir gün ellerine bir koz vermemek gerekiyor. İlk duruşmada söyleyecekleri ne varsa sonuna kadar o hakkı kullanmalarına da hukuk devletinde rıza göstermemiz gerekiyor. Yapılan odur. Önceki ifadesini reddetmesi, inkar etmesi o suçu işlemediği anlamına gelmez. Bunu da bilmek lazım."
Bir basın mensubunun, "FETÖ iddiasıyla yapılan soruşturmaların Sözcü ve Cumhuriyet gazetesine sıçramış olmasıyla sulandırıldığı yorumları yapılıyor. Türkiye bu tür gazetelere yönelik soruşturmalar nedeniyle yurt dışında çok eleştiriliyor. Gizli, kripto FETÖ'cülerin bu soruşturmaları yaptığı iddia ediliyor. Sizin bu konuda araştırma yapılması talimatınız oldu m? Size gelen bilgilerde, Sözcü ve Cumhuriyet'e yönelik soruşturmaları yapanların kripto FETÖ'cü olma ihtimali var mı'" sorusu üzerine Yıldırım, gözaltı, soruşturma ve kovuşturma süreçlerinin yargının işi olduğunu söyledi.
Yıldırım, "Bizim işimiz başımızdan aşkın. Bir de yargının işine burnumuzu sokarsak hem yanlış olur hem de bizim böyle bir alanımız yok. Hukuk devletinde yetkimiz yok." dedi.
"Gazetecilerin gözaltına alınması gazetecilik faaliyetiyle ilgili değil"
İşin hangi amaçla yapıldığının anlaşılması için dosyaya bakılması gerektiğini dile getiren Yıldırım, dosyanın görülmeden söyleneceklerin tezvirat olduğuna dikkati çekti.
Yıldırım, "Türkiye'deki gazetecilerin, gerek yabancı menşeli gazetecilerin gerekse Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gazetecilerin gözaltına alınmasının gazetecilik faaliyetiyle ilgili olmadığını biliyoruz. Bize gelen bilgi bu. Bir şekilde terör bağlantılı, FETÖ, bölücü terör olabilir. Bu faaliyetlerle ilgili hukuki işlemler yapılıyor. Ama gazeteci olunca hassasiyet artıyor ve bu yönü ön plana çıkıyor. Durum böyle." dedi.
Yabancı gazetecilerin Türkiye'de tutuklandığı, gözaltına alındığı yönünde söylemler olduğunu hatırlatan Yıldırım, Türkiye'de devamlı faaliyet gösteren 360'ın üstünde yabancı basın mensubunun bulunduğunu aktardı.
Başbakan Yıldırım, "Baskı, gözaltı, yıldırma hareketi olsa bu kadar insan burada nasıl faaliyet gösterecek. Ülkemiz hakkında çok büyük bir haksızlık. Yurt dışı gezilerimizde de bunlar gündeme getiriliyor. Gazeteci olmak, basın mensubu olmak, suç işleme üstünlüğü veya muafiyeti sağlamaz. Kanun karşısında herkes eşittir. Yanlış yaptıysa başbakan da olsa, bakan da olsa, sade bir vatandaş da olsa hesabını verecek. Olayı bu çerçevede değerlendirmek lazım." diye konuştu.
"Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunun, başvuruları ne zaman kabul etmeye başlayacağına" yönelik soruya Yıldırım, "Komisyon belirlendi. Yer ihtiyaçları vardı o da görüldü. Oranın hazırlıklarını yapıyorlar. Zannediyorum çok kısa sürede başlamış olurlar. İşin hukuki tarafı halloldu. Atamalar da yapıldı, isimler de belli oldu. Yerler de tahsis edildi. Bundan sonrası onlara bağlı." yanıtını verdi.
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in iadesi konusunun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD ziyaretinde gündeme geldiğinin, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın ziyaret öncesinde de ABD'de görüşme yaptığının anımsatılması üzerine Yıldırım, o günden bugüne farklı bir gelişmenin bulunmadığını ifade etti.
Başbakan Yıldırım, "Bizim haklı talebimiz, ısrarımız devam ediyor. ABD hukuk sisteminin hızlı bir şekilde karar vermesini bekliyoruz. Şimdi idare, Amerikan yönetimi diyor ki 'Yargı süreci tamamlanmadan bizim idari bir tasarruf yapmamız söz konusu değil.' Orada da yargı sürecinin hızlanması yönünde talebimiz var, işi takip ediyoruz. İhtiyaç olan, istedikleri bilgiler, belgeler olunca onları da gönderiyoruz." bilgisini paylaştı.
"İkide bir isim, kılık değiştiriyorlar"
Bir basın mensubunun, "PYD/YPG'yi terör örgütü kabul ediyoruz. Kırmızı fularlı kız imajı üzerinden, Rakka Operasyonu'nda öldüğü söylenen bir kız var, Gezi'nin fenomeniydi. O kız üzerinden sanki PYD/YPG, cani terör örgütü DEAŞ ile mücadele eden cici çocuklar algısı oluşturuluyor. Siz ne düşünüyorsunuz'" ifadeleri üzerine Yıldırım, bu görüşe katıldığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunlar ikide bir isim, kılık değiştiriyorlar. Bunlar dayı-yeğen gibi. Birisi dayıysa diğeri yeğeni. PKK, PYD, YPG böyle bir ilişkileri var. Dolayısıyla eninde sonunda muhataplarımız bunların birbirinden farkının olmadığını anlayacaklar. Biliyorlar da işlerine gelmiyor diyelim. Bilmemelerine imkan yok ama resmi olarak terör örgütü ilan etmediler. İstifade ediyorlar. Amerika'nın geçmiş yönetimden kalan ilişkisi gibi birtakım ilişkileri var. Biraz daha Türkiye'nin burada enerjisini bu yolda tüketmesi için böyle bir tutum içerisindeler. Ama bu tutumun gelecekte onlara çok büyük maliyeti olacağını eninde sonunda görecekler."
"Davaların bir an önce sonuçlanmasını bekliyoruz"
Darbe girişimi davalarıyla ilgili soru üzerine Yıldırım, davalara kendisinin ve AK Parti'lilerin müdahil olduğunu, ilerleyen günlerde daha çok partilinin davaları izlemeye gideceğini bildirdi. Yıldırım, "Ne şov yaparsa yapsınlar Türk adaletinin gereken kararı ve cezayı verecek." dedi.
Bir gazetecinin, "Pek çok tutuklu var. Bunların arasında Kadri Gürsel ve Mediha Olgun gibi isimler de var ve onların dosyalarının yavaş yürümesi bizim yurt dışında bu meseleyi anlatmak ve sonuç anlatmakta elimizi epeyce zorluyor. Siyasetin bu konuda yapabileceği bir şey olduğunu düşünüyor musunuz'" sorusu üzerine Yıldırım, yapılması gereken her şeyi yaptıklarını, süreçlerin hızlı yürümemesinden kendisinin de şikayetçi olduğunu, bunu daha önce de dile getirdiğini ifade etti.
Başbakan Yıldırım, "Bombayı atan, ona izni veren, insanları öldürenler, tankları yürütenler, helikopterleri, uçakları alıp götürenler belli. Neyi bekliyoru? Bu suçüstü halidir. Karar verilmesi gerek. Bu konuda ısrarla her fırsatta yargıya telkinlerimizi iletiyoruz. Yargıya talimat verme imkanımız yok." görüşünü paylaştı.
Fiziki alan ve hakim ihtiyaçlarının karşılandığını, istinaf mahkemelerinin kurulmasıyla iş yükü konusunda rahatlama sağlandığını anlatan Yıldırım, darbe girişimi davalarıyla ilgili özel düzenlemeler yapıldığını, davaların bir an önce sonuçlanarak mağduriyetlerin önlenmesini beklediklerini kaydetti.
"ABD'nin PKK'yı terör örgütü olmaktan çıkaracağı"na yönelik iddiaların hatırlatılması üzerine Yıldırım, kendilerine ulaşan böyle bir bilgi olmadığını, olduğu zaman değerlendirme yapacaklarını, böyle bir şeyin olacağını da düşünmediğini bildirdi.
"Önemli olan kalıcı siyasi çözüme ulaşmak"
Yıldırım, Rusya ile savunma alanındaki anlaşma kapsamında S-400 füze savunma sistemi konusunda sona gelindiği, sıranın savaş uçaklarında olduğu yönündeki haberlerle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
"Rusya ile Suriye'de öncelikli olmak üzere savunma iş birliği çalışmalarımız var. Buna İran'ı da dahil etmek lazım. Önemli olan orada kalıcı siyasi bir çözüme ulaşmak. Bunun için güvenli bölge oluşturma, uçuşa yasak bölge oluşturma, İdlib'in ve güneyindeki bölgeleri kapsayan bir mutabakat da sağlandı. Buradan amaç İdlib bölgesindeki masum insanları korumak."
"FETÖ ile PKK'nın darbe öncesi ve sonrasında irtibat halindeydi"
"Darbe girişimiyle ilgili PKK'ya haber verildiği, 15 Temmuz sonrasında DEAŞ'la PKK'nın Türkiye'yi parçalayacağı"na ilişkin haberler bulunduğunun hatırlatılması üzerine Yıldırım, FETÖ ile PKK'nın darbe öncesi ve sonrasında irtibat halinde olduğunu, DEAŞ'la ilgili bilgi ve tespit bulunmadığını bildirdi.
Yıldırım, darbe girişiminden önce "Saldırıları durdurun" şeklinde talimat yayınlayan PKK'nın, darbe teşebbüsünün başarısız olmasının ardından ise bu talimatı "Atışa devam" diyerek değiştirdiğini söyledi.
"Nihai hedefimiz ilişkilerin düzeltilmesidir"
İncirlik Üssü başta olmak üzere tartışmaların alevlendirildiği, Almanya'nın bazı çıkışlarının bulunduğu ifade edilerek, Türkiye-Almanya ilişkilerinin sorulması üzerine Yıldırım, Almanya ile Türkiye'nin ilişkilerinin bozulmasının en son düşünülecek iş olduğunu, bundan Türkiye'nin de Almanya'nın da zarar göreceğini, bunun kimseye de fayda sağlamayacağını vurguladı. Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti:
"Almanya ile anlaşamadığımız konular var. Bu konuların başında, Almanya FETÖ darbecilerine karşı gerekli duruşu göstermiyor. İltica taleplerine sıcak yaklaşıyorlar. FETÖ'cülerin darbe sonrası faaliyetlerine gerektiği şekilde müdahale etmiyorlar. Ayrıca PKK terör örgütü yandaşlarının da oradaki faaliyetlerine daha müsamahakar davranıyorlar. Biz de bunu kabul etmiyoruz. 'Bu, iki müttefik, hem NATO'da hem de tarihsel olarak stratejik ortaklığı bulunan iki ülkenin ilişkilerine zarar veriyor, zedeliyor' diye bunu her platformda Cumhurbaşkanımız, bizler tekrarlıyoruz. Pazartesi Almanya Dışişleri Bakanı gelecek, bu konuları Dışişleri Bakanımızla enine boyuna görüşecekler. Hem bu İncirlik meselesi hem de bizim gündemimizdeki konular görüşülecek. Biz de kendisini kabul edeceğiz. Nihai hedefimiz ilişkilerin düzeltilmesidir.
Özellikle halk oylaması kampanya süresince gerilen ilişkilerin bundan sonra hem Avrupa Birliği ortaklık sürecinin normalleştirilmesi hem de Almanya ile ikili ilişkilerimizin tekrar rayına oturtulması bizim temel düşüncemizdir ama bu tek taraflı bir iradeyle olacak bir şey değil. Almanya'nın da bu minvalde hareket etmesi esastır. Ümit ederim ki sağduyu galip gelir. Bizim genel prensibimiz dostlukları artırmak, düşmanlıkları azaltmak. Dış politikada bu yönde de ciddi adımlar attık, bundan sonra da adım atmaya devam edeceğiz. İncirlik ziyaretini de bu çerçevede değerlendireceğiz. Orada bir, iki çekincemiz var. Onları kendileriyle paylaştık. Ona göre bir karar verilecek."
Yıldırım, bir basın mensubunun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Brüksel dönüşünde Almanya Şansölyesi Angela Merkel'e "Siz, İncirlik'i ziyaret edecek siyasetçilerin listesini gönderin. Eğer içlerinde terörist yoksa biz kabul ederiz." yönündeki açıklamasını anımsatarak, böyle bir listenin gelip gelmediğine ilişkin sorusu üzerine, Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel'in pazartesi günü gerçekleştireceği ziyarette bu konunun da gündem maddelerinden biri olduğunu söyledi.
İncirlik Üssü'nü ziyarete bir teröristin katılmasının asla söz konusu olamayacağını vurgulayan Yıldırım, "Bu ziyarete katılacaklar arasında ülkemiz aleyhinde keskin faaliyette bulunanlar olabilir. Varsa onlarla ilgili bir çekincemiz var. O değerlendirilecek." diye konuştu.
Almanya ile ticari ilişkiler
Başbakan Yıldırım, bir basın mensubunun, "Hükümet olarak Anadolu Ajansı fiyatlarını indirdiniz, teşekkür ediyoruz. RTÜK payları yarı yarıya indirildi. Bir tek TÜRKSAT uydu ücretleri ile ilgili de bir katkınız olursa memnun oluruz, Anadolu medyası adına." şeklindeki sözleri üzerine, "Merak etmeyin, orada da bir çalışma var. İnşallah orada da kısmi bir iyileşme olacak." dedi.
Yıldırım, otomotiv yan sanayisinin Almanya'daki markalara da iş yaptığı anımsatılarak, Alman firmalarından söz konusu sanayicilere "Kusura bakmayın sizinle ilişkilerimiz iyi, bugüne kadar sıfır hatayla çalıştık ama bundan sonra, aradaki sıkıntılardan dolayı, birkaç yıl çalışamayacağız." yönünde mektupların gittiğinin belirtilmesi ve bununla ilgili Almanya veya Avrupa ülkeleriyle temasların olup olmadığının sorulması üzerine, şunları kaydetti:
"Tabii ki hükümetler düzeyindeki gerginlik vatandaşlar düzeyine de yansıyor, ister istemez. Orada da bir olumsuz hava oluşuyor ama gerek Türkiye gerekse Almanya kamuoyunda makul çoğunluğun arasında bir sorun yok. Buradaki gerginlik yapay. Biraz konjonktürel sebeplerden, Almanya seçimleri var, onu etkilediğini düşünüyorum, biraz da bizim kampanya döneminde yaşadıklarımız var ama bütün bunlar ilişkilerimize kalıcı bir hasar vermemeli. Bu düşünce bizde de var, Almanya yönetiminde de var. Dolayısıyla Almanya ile ticari ilişkilerimizin olumsuz yönde etkileneceğini öngörmüyoruz. Yani bunun kolay alınacak bir karar olmadığını da biliyoruz. Bundan Almanya da ciddi anlamda olumsuz etkilenir. Tabii ki bizim üreticilerimiz de etkilenebilir."
"Birçok gösterge olumlu yönde gidiyor"
Yıldırım, dün Çankaya Köşkü'nde medya temsilcileriyle bir araya geldiği, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un da hazır bulunduğu iftarda, ramazan ayının millete, İslam alemine huzur, barış ve kardeşlik getirmesini diledi.
Geçen hafta hayatını kaybeden Yeni Şafak gazetesi yazarı Akif Emre ile damadı tarafından bıçaklanarak öldürülen Yeni Akit gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Kadir Demirel'e Allah'tan rahmet, ailesi ve okurlarına başsağlığı dileyen Yıldırım, "Akif Emre, sadece bir yazar değil aynı zamanda kaleminden mazlum coğrafyanın sesini duyuran önemli bir düşünce insanıydı. Kadir Demirel de mesleğine aşık bir insandı. Her ikisinin de mekanı cennet olsun." şeklinde konuştu.
Medya mensuplarıyla siyasetçilerin kaderlerinin, hayatlarının ve mesailerinin benzer olduğunu söyleyen Yıldırım, "Birbirimize çok ihtiyacımız var. Medyasız siyaset, siyasetsiz de medya herhalde düşünülemez." ifadesini kullandı.
Yazılı, görsel, işitsel medya mecralarının, uzun yıllardır siyaset alemini vatandaşlara anlatmaya çalıştığını vurgulayan Yıldırım, gazetelerin, uzun seneler iletişim dünyasının, dünyada ve Türkiye'de amiral gemisi olmayı sürdürdüğünü, daha sonra radyonun ve "ajans dinleme" deyiminin medya literatürüne girdiğini anlattı.
Yıldırım, günümüzde ise televizyon, sosyal medya ve internetin, iletişimin en önemli aracı haline geldiğine işaret etti.
"Şimdi her olay anında, saniyelerle duyurulabiliyor." ifadelerini kullanan Yıldırım bunun siyasetçilerin işini zorlaştırdığını belirtti.
Yıldırım, "Önce bilen biz değil, siz oluyorsunuz. Önce bilince tabii olayın takdimi, gelişimi, yankıları da ona göre farklı oluyor. Gelişen dünyaya bizim de kendimizi değiştirerek uyarlamamız lazım. Bunu yapmaya çalışıyoruz. 15 yıl içinde siz bizi, biz sizi yakından takip ettik, birbirimizi yakından tanıma fırsatımız oldu. Medya sektörünün çalışanlarına, görsel, yazılı medyaya yönelik birçok yasal düzenleme yapıldı." dedi.
"Merak edilecek bir konu değil"
Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yıldırım, "Yeni dönemde nasıl bir AK Parti göreceği? Kabine revizyonu yakın zamanda gündeminizde var mı'" sorusuna, "Burada kabineye girme arzusunda olan var m? O halde merak edilecek bir konu değil." karşılığını verdi.
Yıldırım, "Kabine revizyonu önümüzdeki ay içinde olmayacak gibi mi yoksa yeni bir sürpriz mi yapacaksınız'" sorusu üzerine, "Kabine değişikliği konuşulmaz, bir gün bakarsınız değişmiş." ifadesini kullandı.
Rakka operasyonu
Rakka operasyonuna ilişkin değerlendirmesi sorulan Yıldırım, "2 Haziran'ı 3 Haziran'a bağlayan gece daha önce planlanan Rakka operasyonu başlatıldı. Bu konuda Amerika Birleşik Devletleri gerekli bilgilendirmeyi operasyon öncesinde yaptı." dedi.
Rakka operasyonunda Türkiye'nin, ABD'nin uyguladığı yönetimi tasvip etmediğini, bunun bir sır olmadığını vurgulayan Yıldırım, "Bu konuda her düzeyde rahatsızlığımızı ifade ettik ancak onlar bize, 'Bunun bir seçim olmadığını, mecburiyet olduğunu ve bu operasyon sonrası PYD/YPG ile ilişkilerin uzun süreli devam ettirilmeyeceğini, taktiksel bir iş birliği olduğunu' ifade ettiler ve bize gereken güvenceleri verdiler. Verilen güvence n? Burada kullanılacak silahların daha sonra ülkemizde terör gruplarının eline geçmemesi ve terör faaliyetlerinde güvenlik güçlerimize, vatandaşlarımıza karşı kullanılma ihtimalinin doğmaması. Bunu özellikle takip edeceklerini ifade ettiler." değerlendirmelerinde bulundu.
Yıldırım, sürecin yakından takip edildiğine, tedbirlerin alındığına dikkati çekerek, şunları söyledi:
"Bizim değişmeyen bir stratejimiz var, ülkemizi tehdit eden terör grupları ister yurt içinde isterse yurt dışında olsun, adı da ne olursa olsun PKK/PYD/YPG, DEAŞ, DHKP-C, ne kadar örgüt varsa hepsi bizim için aynıdır, hedeftir. Yurt içinde gerektiğinde yurt dışında, ülkemizin, insanımızın güvenliği için gereken adımları atmaktan çekinmeyiz, geri durmayız. Bunu geçmişte de yaptık, bundan sonra da icap ederse yaparız." ifadelerini kullandı.
Şırnak'ta meydana gelen helikopter kazası
Şırnak'ta meydana gelen helikopter kazası hatırlatılarak, "Helikopterde engel tanıma sistemi neden tamamlanamadı'" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Milletçe üzüldük, bu üzüntüyü sadece aileler yaşamadı, millet topyekun yaşadı. Tabii bu kazaların olmaması gerekir. Bu bahsettiğimiz engel tanıma sistemi uzun yıllardır, haklısınız, savunma sanayisinin gündeminde olmuş, birkaç sefer de ihale yapılmış, iptal edilmiş. Bunun sebebi, bürokrasi ve firmaların kendi aralarında sonuca rıza göstermemesinden kaynaklanan anlaşmazlıklar. Bunların hiçbiri bahane olmamalı. Ben Milli Savunma Bakanı'na 'Gerekirse doğrudan temin suretiyle bu işi hemen halledin' dedim. Yani ihale olunca tekrar uygun fiyat verdi, vermedi, onlar maalesef bizim kamu mevzuatında zamanı adeta israf eden bir süreç. Birçok işte buna rastlıyoruz. Memur da mevzuata aykırı iş yapmaktan çekiniyor, dolayısıyla sonuç da istenen zamanda elde edilemiyor. Bu tip acil alımlara güvenlik gerekçesiyle muafiyet uygulayacağız ve doğrudan temin cihetine giderek bunu alacaklar. Bu konuda gerekli talimatları verdik."
"Gündemimizde bedelliyle ilgili bir konu yok"
"BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ile görüşmenizin ardından bedelli askerlik gündeme geldi. Ufukta böyle bir şey var mı'" sorusu üzerine Yıldırım, "Böyle bir şey yok. Bizim programımızda, Hükümetin gündeminde bedelliyle ilgili bir konu yok. Çünkü şu anda terörle amansız bir mücadele içindeyiz. Bütün yoğunluğumuzu, ağırlığımızı bu konuya vermiş durumdayız. Sayın Destici, böyle bir hususu gündeme getirdi, yani 'Bedelli olsa da bunlardan elde edilen parayı SMA hastalarına getirsek' diye bir temennisi oldu. Bizim ona karşılık bir cevabımız olmadı." ifadelerini kullandı.
"Fiili durumun hukuki hale getirilmesi icap ediyor"
"Zeytinlikler imara açılacak mı'" sorusu üzerine Yıldırım, düzenlenmenin ilgili maddesini okudu.
Düzenlemeye göre, 9 kişilik kurulun uygun görmesi üzerine, zeytinlik sahaları ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede kimyasal atık oluşturacak yatırım tesisi yapılamayacağını belirten Yıldırım, "Alternatif olarak yatırım amaçlı bu alanların kullanılması icap ediyorsa bu bir kurul marifetiyle değerlendirilecek, uygun görülmesi halinde de Bakanlığın oluruyla izin verilebilecek. Tabii bununla kalmıyor, burada kullandırılan saha da aynı miktarda tekrar zeytinlik alanına dönüştürülmüş olacak." ifadelerini kullandı.
Düzenlemenin istismar edilecek bir konu olmadığını dile getiren Yıldırım, şunları kaydetti:
"Bazen fiili durumlar var, eskiden zeytinlik alanıymış ama oraya sanayi tesisi yapılmış. O sanayi tesisinin, bir şekilde var olan durumun hukuki hale getirilmesi icap ediyor. Böyle bir durum olabiliyor. İkinci bir hal de önemli olan 'Nasıl orman alanı eksiltilemez'' Nasıl, orman anayasal güvence altındaysa zeytinlik alanı da başka alanlar ilave edilmesi suretiyle eksiltilemez, üzerine konur. O bölge de sanayi içinde kalmışsa, artık zeytinlik yapma imkanı yoksa orada sanayinin ihtiyacı olan alanı kullanma imkanı veriliyor, belirli şartların sağlanması durumunda, kurulun uygun görmesi durumunda. Bunu 'Zeytin alanları imara açılıyor' gibi bir takdim ediyorlar. Bu kesinlikle yanlış. Bir algı oluşturulmaya çalışılıyor, bu yanlış. Ben burada daha işin başında bunu düzeltmek isterim.
"Peşin 'istemezük' tavrı"
Kaldı ki son 15 yılda Türkiye, zeytinlik alanlarda mevcudun üzerinde çok fazla yeni alanlar oluşturdu. Şu anda Avrupa'da iki numarayız, 2030'da birinci sıraya yükseleceğiz. Yani öyle takdim ediliyor ki sanki zeytinlik alanlarını tarumar etmişiz, yok etmişiz. 2002'ye göre zeytin alanları, zeytin üretimi arttı ve Türkiye, Avrupa'da ikinci sıraya yükseldi. Mesele bundan ibaret. Ülkenin ihtiyaçları, öncelikleri neyse karar almak, uygulamak, üstün kamu yararını gözetmek ülkeyi yönetenlerin sorumluluğundadır. Bu peşin 'istemezük' tavrı, bu ülkeye çok şey kaybettirdi. Eğer biz bunlara kulak assaydık bugün dünyanın en büyük havalimanını, köprüleri, yolları, şehir hastanelerini yapamazdık. Ne olacakt? Zaten ülkenin rekabet gücü kazanmasını istemeyenler bu alanda ciddi algı operasyonu yapıyorlar. Bu oyunlara gelmememiz lazım. Ülkemizi hepimiz seviyoruz. Hiç kimsenin bu ülkenin geleceğini karartmaya, bu ülkenin gençlerinin ihtiyacı olan yatırımlara da refahı sağlayacak işlere engel olmaya hakkı yok."
"Kimse 'zeytin hamisi' kesilmesin"
Yıldırım, 2002'de 620 bin hektar olan zeytin üretim alanının, 2017 başında 845 bin hektara yükseldiğine dikkati çekti.
Zeytin ağacı sayısının da 101 milyon 600 binden, 173 milyona yükseldiği bildiren Yıldırım, son 15 yılda yüzde 70'in üzerine artış yaşandığını vurguladı.
Yıldırım, "Yani kimse 'zeytin hamisi' kesilmesin, zeytinlerin sahibi burada." ifadelerini kullandı.
Zeytinyağı üretiminin de 600 bin tondan 1 milyon 730 bin tona yükseldiğine işaret eden Yıldırım, Türkiye'nin sofralık zeytin üretiminde dünya ikincisi, zeytinyağı üretiminde de dünya beşincisi olduğunu kaydetti.
Başbakan Yıldırım, bir basın mensubunun Kredi Garanti Fonu (KGF) ile ilgili olarak piyasaya ciddi bir para çıkışı olduğu fakat bankaların "Cepte para kalmamasına" ilişkin endişeleri bulunduğunu belirterek "Bununla ilgili Merkez Bankası devreye girer m? Merkez Bankası özel sektör borçlarının hafifletilmesi konusunda devrede olabilir mi'" şeklindeki sorusuna karşılık da bankalarla ilgili bir sıkıntının bulunmadığını kaydetti.
Bankaların sermaye yeterlilik oranlarının rekor seviyede olduğuna dikkati çeken Yıldırım, "Asıl, KGF teminatlı kredi kullanımı olmasaydı o zaman büyük sıkıntı yaşayacaklardı. Takibe düşen kredilerin miktarı artacaktı, firmalar nakit sıkıntısından batmayla karşı karşıya kalacaklardı. Bütün bu tedbirler alındı ve işler yoluna girdi. Artık önümüzde seçim de yok. Öngörülemeyen bir süreç de olmadığı için rahat rahat uzun vadeli planlarını, yatırımlarını yapabilirler. Birçok gösterge olumlu yönde gidiyor. Dövizle, borsayla ilgili sanayi üretimi artışı, tüketici güven endeksi, birçok gösterge hep lehte." değerlendirmesini yaptı.
Başbakan Yıldırım, uluslararası değerlendirme kuruluşlarının, IMF'in Türkiye'nin büyüme oranlarını olumlu yönde revize ettiğini anımsatarak, şu ifadeleri kullandı:
"Uluslararası piyasadan da iç piyasadan da olumlu mesajlar geliyor. Nakit, sermaye ihtiyacı doğarsa bunun da çözümü var. Merkez Bankası şartlar icap ettirdiği zaman gereken adımları atar. Orada bir tereddüt yok ama başka tedbirlerimiz de var. Yani gerek özel sektörün gerek kamunun borç yükümlülüğünün yerine getirilmesi adına elimizde başka araçlarımız da var. İhtiyaç olduğunda hepsi adım adım devreye girer. Her şey yolunda."