TENZİLE AŞÇI/EGEPOSTASI- İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi Aralık ayı Olağan Toplantısı üçüncü oturumu İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in idaresinde gerçekleştirildi.
Oturumda gündeme gelen ve Atakent Mahallesi sınırları içerisinde Emlak Bankası 2. Etap Konutları olarak bilinen bölge ile ilgili “1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Plan Notu önerisinin; İmar ve Bayındırlık - Çevre ve Sağlık Komisyonlarınca; “Tarafımızca yapılan incelemede; mevcut uygulama imar planı plan notlarında yer alan ‘Uygulama imar adası içindeki tescilli parselasyon planlarında belirlenen kitle nizamına uyulacaktır’ şeklindeki plan notuna ilave edilmek istenen plan notu ilavesi önerisinin, ‘1/2000 Emlak Kredi Bankası A.O. İzmir Bostanlı Konutları Sitesi Kısmi İmar Planı ve 1/2000 ölçekli Vaziyet Planı uyarınca belirlenen konumları ile tabloda düzenlenen kat adetleri, kitle ebatları geçerlidir” ifadeli önergesi oldu. Eylül ayında kabul edilen ve bölgedeki inşaat hakkının artırılmasını öngören önerge AK Parti tarafından deprem öncesinde verilen bir karar olması ve İzmir genelinde yapılmak istenen kentsel dönüşüme uygun olmadığını gerekçesiyle eleştirildi.
“KAMUYA GÜVENİN ZEDELENMESİ SÖZ KONUSU”
AK Parti Grup Başkanvekili Özgür Hızal, planın 30 Ekim’de yaşanan deprem öncesinde hazırlanan bir plan olduğunun altını çizerek, “Burada birtakım çelişkiler var. İzmir’de bütün planlama meselesini İzmir’de yaşanan deprem hadisesinden sonra farklı boyutlara taşıyacağımız gerçeğiyle hareket etmeliyiz. Bakış açımızda farklılık olması gerekiyor. Bu bahsedilen alanla ilgili gelen ilk planlamalar deprem öncesi yapılan hazırlıklarla ilgiliydi ama İzmir’de bugün farklı konular konuşuluyor. Burada tartışılan 2 önemli konu var. Birincisi bu alanın içerisinde birileri tarafından müsaade edilmiş 3 blok var. İki tanesi önceki yönetim tarafından biri de bugünkü yönetim tarafından ruhsatlandırılmış. Her şeyden önce burada ciddi bir şekilde kamuya olan güvenin zedelenmesi söz konusu. Siz belediyesiniz ve kamusal bir göreviniz var. Burada ortaya çıkan haksızlığı ortadan kaldırmanız gerekiyor. Bir yanlış var. Bundan 3 yıl önce de Karşıyaka’yı CHP’li belediye başkanı yönetiyordu bugün de öyle ve aynı hata devam ediyor. Dolayısıyla orada bin 300 bağımsız bölümde yaşayan Karşıyakalılar bize bunu izahını soruyorlar. Bunun izahı yok. Bunu ortadan kaldırmalısınız. İkincisi, biz el birliğiyle bu şehri dönüştürelim ve İzmirli hemşerilerimize birtakım haklar verelim diyoruz. Çünkü bu şehrin dönüşmesi gerekiyor. Çünkü bu dönüşüm için birçok faktör var. Bunlardan biri de finans. Finansal açıdan vatandaşın mağdur olmamasını istiyoruz. Yine Karşıyaka’da yatık binalar konusunda bize yapılan savunma ‘bu binalar riskli, dönüşmesi gerekiyor. Bunun için bazı yatırımlar yapılacak’ dendi ve inşaat hakkı artırıldı. Buradaki fark n? Artsın artmasın demiyoruz. Bu kadar aceleci davranılmasının nedenini anlamıyoruz. Biz diyoruz ki; yarın, başka bir bölgede buna benzer bir konuyla karşılaştığımızda farklı bir uygulaya ortaya koyarsanız o Atakent’teki vatandaşlara bunun hesabını veremeyeceksiniz. Bizim tek derdimiz bu. Aksi takdirde ne Karşıyaka Belediyesi’ne ne Büyükşehir Belediyesi’ne ne de meclise güven kalır. O yıkılan binaların altında kalacak olan vatandaşımızın daha ötesinde değildir kamu yararı. Kamu yararı tüm İzmirlilerin yararına olacak şeydir” dedi.
“YEŞİL ALANIN BİNA HALİNE GETİRİLİP GETİRİLMEMESİ OYLANACAK”
AK Parti grubu alanı Karşıyaka’daki ‘yatık binalar’ ile özdeşleştirirken CHP grubu ise iki alanın birbirinden farklı olduğunu savundu. CHP’li meclis üyesi Murat Aydın, “Emlak Konut, 72'de burayı yaparken bu planı kendisine tanıdığı kattan daha az daha ince bir yapılaşmaya gitmiş. Mevcut planla yapılan arasındaki fark 2 bin metre daha küçük. Bu öneri buradan geçtiğinde mevcut durum biraz daha genişleyerek yapılabilecek. Biz bu önergeyi kabul ettiğimizde kimsenin var olan haklarında geri gidiş söz konusu değil. Biz 1972 plan notlarını yok sayarsak, bölgenin konut yoğunluğu farklı olacak. Aradaki fark ise tabanda 6 bin 681 metrekare. Karşıyaka gibi iç içe geçmiş bir bölgede 7 dönümlük yeşil alanı bina haline getirip getirmemeyi oylayacak meclis. İmar planlamasında düzenleme her zaman yapılabilir. Biz bu plan değişikliğini geniş çerçevede de yapsak bugün de kabul etsek aynı şey olacak. Bizim bugün yapacağımız değişiklik ileride yapılacak herhangi bir şeyi değiştirmeyecek” diye konuştu.
“BÖLGE RANT ALANI OLARAK GÖRÜLMESİN İSTEDİK”
Konuya ilişkin söz alan Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, plan değişikliğinin kentsel dönüşüm ile ilgisi olmadığını ifade ederek şunları söyledi; “Biz bu kararı alırken Karşıyaka’da önce bürokratlarla daha sonra meclis üyelerimizle uzun uzun konuştuk ve tartıştık. Hemen alelacele alınmış bir karar değildir. Bu süreçte bölgeden pek çok vatandaşımızın farklı talepleri de oldu. Bunlar da detaylıca konuşuldu. Fakat bazı şeylerin anlaşmadığını buradaki konuşmalardan anlıyorum. Öncelikle bir şeyi ayıralım. Deprem sonrasında kentsel dönüşüm için alacağımız kolaylaştırıcı herhangi bir kararla bu bölgedeki kararın ilgisi yok. Bu bölgede deprem sonrası kentsel dönüşümü kolaylaştıracak bir karar alalım dersek diğer alanlar ne olaca? Karşıyaka’nın 2/3’ümün kentsel dönüşüme ihtiyacı var. Ama konuştuğumuz alan sadece 40 binanın olduğu 1972’den beri yürürlükte olan bir planın devamı olan bir alan. Ayrıca sadece Atakent ile ilgili değil. İlerleyen meclislerde devamı da olacak. Deprem ve kentsel dönüşüm arasında bağlantı kurmak doğru değil bu konuda. O yüzden bu bölgeyi plansız bırakmanın anlamı yok. Bu bölgede bir plansızlık var. 1972 yılında ve 1979 yılında kısmi imar planı yapılmış. Bu plan çerçevesinde bu alan tek parsel gibi yapılandırılmış. Binalar rastgele kondurulmuş. 1984 yılında İzmir’de İzmir Belediyesi şehrin genelinde 1/1000’lik planlama kararı almış ve Bostanlı ve Karşıyaka’yı 1/1000’lik planda onaylamış. Burada enteresan bir olay olmuş ve bir nokta atlanmış. Bizim şu an konuştuğumuz alan ile ilgili bir karar alınmamış. Şu an orası için bir plan notu var mı diye baktığımızda 1979 yılındaki planı görüyoruz. Bunun üzerine 2013 yılında bakanlık tarafından bir yönetmelik çıkıyor ve tabanda yüzde 40 yapılaşma izni veriliyor. 2015 yılına kadar hiçbir şey yapılmıyor. 2016 yılında Karşıyaka Belediyesi bu bölgede parsel bazında çalışma yapıyor. Bu çalışmayla 2 binaya ruhsat veriyor. Bu 2 bina AK Partili arkadaşlarımız tarafından şikayet edilen planlar. Bölgenin yeşil dokusu yok ediliyor diye vatandaştan yoğun şikayet alınıyor. 3. Binanın da bir hikayesi var. Biz göreve geldiğimizde bu bina riskli yapı ilan edilmiş ve yıkılmış. Ve ön imar onayı alınmış biz göreve geldiğimizde bu haldeydi. Bu duruma nasıl karar verelim diye Büyükşehir’den görüş istedik. Oradan bize gelen cevapta alanda bir belirsizlik olduğu söylendi ve bir plan çalışması yapmamız istendi. Biz o taleple bu noktaya geldik. Bizim amacımız belirsizliği ortadan kaldırmak. Kentsel dönüşümden bahsediyoruz. Şunun bilinmesini isterim. Orada ağır hasarlı bina yok, bu yüzden acilen dönüşüm gerekmiyor. Ama kendini dönüşüme hazırlamış vatandaşlarımız var. Bizden bir an önce orası için plan yapılması bekleniyor. Biz bu plan kararının alırken 1979 yılları ve sonrasında verilen tüm hakları korumayı amaçladık. Bunun yanında plan kararı alınmadan önce verilen ruhsat kararlarıyla ilgili bize iletilen şikayetleri dikkate aldık ve gereğini yapmayı amaçladık. Ayrıca bölgenin ağaç ve yeşil dokusunu korumak istedik. Eğer yüzde 40’a çıkarılırsa 7 bin dönüm yeşil alan kaybı olacak. Bu bölge sıradan bir rant alanı olarak görülmesin istedik. Vatandaşlarımızın huzur içinde nefes aldığı bir alan olarak kalsın istedik. Bu bölgenin niteliğini korunması binaların metrekarelerinin artmasına neden olmayacak ama eminim ki binaların değerinin ve yaşam kalitesinin artmasına neden olacak. Daha önce yapılan binaların emsal gösterilmesinin hukuken geçerli olduğunu düşünmüyorum. Bizler, yaptığımız değerlendirmelerde vatandaşlarımızın oradaki yeşil alanın korunmasıyla iliği taleplerinin haklı olduğunu ve kentin geleceği açısından önemli olduğunu anladık”
Madde CHP ve İYİ Partinin kabul, AK Parti ve MHP’nin ret oylarıyla oy çokluğu ile kabul edildi.
HIZAL’DAN SAHRA SAHTANESİ VE MİZAH FESTİVALİ TEPKİSİ
Gündem dışı konuşmalarda Başkan Soyer’in yaptığı ‘sahra hastanesi’ açıklamalarını eleştiren Hızal, “Sayın Başkan siz koronavirüs salgını nedeniyle sahra hastanelerinin kurulmasıyla ilgili bir açıklama yaptınız. Bir şeyi söylerken ne kadar samimiyi? Söylemsel anlamda samimiyetten bahsediyorum. İzmir Büyükşehir Belediyesine ait Eşrefpaşa Hastanesi’nin 150 yatak kapasitesi var ve76 uzman hekim çalışıyor. Dün itibariyle hastanenin doluluk oranı 11. Yani 150 yataktan 11 yatak dolu. Bunun yanında 1 Covid hastası var. Bu yıl bu hastane için bütçeden 154 milyon para ayrılmış. Siz sahra hastanesi lazım derken İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin hastanesinin durumu ortada. Bu hastane tam kapasite çalışsa, Covid hastaları burada tedavi edilse bu açıklamanızda samimi olduğunuz söylerdik. Ama şu tabloyla ben açıklamanızda samimi olmadığınızı düşünüyorum” dedi.
Konuşmasına İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Mizah Festivali’ne ilişkin eleştirileriyle devam eden Hızal, festivale çağrılan 2 sanatçıyla iliği sert söylemlerde bulundu. Hızal, “İkinci konumuz da şu: Mizah festivali… Bu organizasyonları şehrin uluslararası tanınırlığını artırmak için yapıyorsunuz. Bir mizah festivali düzenlediniz. Festivale diyecek bir şeyimiz yok. Ama bu ve buna benzer organizasyonlarla gelecek bütün getirilerin yanında bizim kaybedeceğimiz çok önemli şeyler var. Bizim değerlerimiz… Bu festivale karikatürist davet edildi. İki sözde sanatçı davet edildi. Fikir özgürlüğü adına bir milletin bütün değerliyle alay eden ve saldıran kişi sanatçı olamaz. Sözde sanatçıdır ve bu sözde sanatçının da İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan organizasyona davet edilmesini kabul etmiyoruz. Eğer bu kişiler organizasyondan çıkarılmadıysa sizi burada bir kez daha uyarıyoruz bu kişilerle bu organizasyonları yapmayın. Çünkü biz bugüne kadar bu coğrafyada milletimizin tüm unsurlarıyla ciddi bir mücadele verdik. Bu mücadeleyi yok sayıp bu tarz organizasyonlara bu tarz sözde sanatçıların kabul edilmesi hepimizin vicdanının yaralar” diye konuştu.
İSPAT EDERSENİZ ÖZÜR DİLEYECEĞİM
AK Parti Grup Sözcüsü Hakan Yıldız ise ilk oturumda yaşanan uyarı mektubu tartışmasına değinerek, “Şahsımın ismini geçirerek değerli eşiniz ve kardeşinizle ilgili iddialarda bulunduğumu ve ispatlamanın benim şerefim olduğunu söylediniz. Ömrü hayatım boyunca ilkelerimden ödün vermedim Ben bugüne kadar ‘dilek temennilerde fırsat buldukça bu konuşmayı yapıyordunuz‘ dediniz. Meclis tutanaklarını çıkarsınlar. Eper ben bugüne kadar eşinizden kardeşimizden ya da imtiyaz sağlanıyor gibi tek kelime konulmuşsam tüm meclis huzurunda sizden eşinizden ve kardeşimizden özür dileyeceğim. Hayatım boyunca sizi icraatları noktasında eleştirdim. O gün kullandığım ifadelerin arkasındayım. O gün ‘eşiniz’ ifadesini değil ‘birinci derecede’ yakınınız ifadesini kullandım. Ben eşinizin ortaya koyduğu çabayı takdir ediyorum. Çok rahat bir şekilde bir belediye başkanının eşi de olabilirdi. Ama o çaba gösterdi. Ama eğer siz tüm meclis üyelerini yakınlarından alışveriş yapma konusunda uyarırsanız kooperatif başkanı sıfatıyla doğrudan bir mal alışverişi var ise buna dikkat edilmesi gerektiğini söyledim. Ben sözlerimde imtiyaz, çıkar ilişkisi ya da menfaatten bahsetmedim. Benim şerefime bıraktınız ya ben de şimdi sizin şerefinize bırakıyorum. Eğer ki benim ilk oturumda kullandığım ifadeleri aha önce kullandığımı ispat ederseniz ben özür dileyeceğim eğer yoksa ben sizden özür talep edeceğim” dedi.
“BAŞKANA YAPILAN SALDIRI BİZE YAPILAN SALDIRIDIR”
AK Parti gurubu tarafından oturumlarda yapılan iddialara ilişkin konuşan CHP Grup Başkanvekili Mustafa Özuslu, iddialara sert bir dille yanıt verdi ve “Sürekli samimiyet testinden bahsediyorlar. Biz de kendilerini samimiyet testine davet ediyoruz ve o testi bundan sonra yapacağız. Samimiyet, söylediğiniz ve ortaya koyduğunuz iddialarınızla hedefe koyduğunuz kişi ve kurumlar arasında ilişki var mı ona bakar. Tutanaklara bakarız. AK Parti meclis üyesinin ilk oturumda adını anarak burada gerçek olmayan bir algı yaratmaya çalışıyorlar. Bütün İzmir duysun. Bunu hep gündem dışı konuşmalarda yapıyoruz. İzmir konuları bitiyor gündem dışı konuşmalarda AK Parti grubundaki sözcü arkadaşlarımız farklı bir faza geçiyor. CHP geçemez m? Geçer. Geçtik de. Meclis kitlendi. Bu iş böyle sürdürülmez. Benzinlik konuşuluyor. Konuşulsun ama sapla samanı karıştırmak elmayla armudu aynı sepete koymak neyin nes? Urla’da konuşulan mevzu alınıyor anasının ak sütü gibi helal olan zeytinliğine 70 metrekare ev yapmasına getiriliyor. Bunun neresinde samimiyet va? Yok. Başka bir şey var. Mektuptan bahsettiniz. Mektuptan çıkıp nasıl Köy-Koop’a geldini? Köy-Koop’la tüzel bir kişilik nasıl aynı olu? Köy-Koop’tan ürün almaya devam edeceğiz. 7,5 milyon litre süt aldık biz. Bu sütü İzmir’deki çocuklar içiyor. Bu bir sosyal belediyeciliktir. Almayalım mı süt, dağıtmayalım m? Oradan alma buradan alma… Kimden alacaksı? Biz kooperatifçiliği başka bir hayat mümkün diye savunuyoruz. Bunu yapmaya devam edeceğiz. Buradan samimiyete meseleyi getiriyorum. Gördüm ki samimiyetsizlik bu noktalarda dışa vuruyor. Bu beni ve gruptaki arkadaşlarımı rahatsız ediyor. Siyaset iktidar ve muhalefetle vardır. Muhalefet bir haktır ve İzmir’de muhalefet bu hakkını kullanıyor. Bu iyi bir şey. Ama şunu yapmamak lazım. Eğer siz bu siyasi hesaplar üzerinden çıkarak Sayın Tunç Soyer’i hedef alırsanız bizi karşınızda bulursunuz. Çünkü Tunç Soyer Cumhuriyet Halk Partisi grubunun üyesidir bu meclisin başkanıdır, yüzde 58 ile seçilmiş bir başkandır. Başkana yapılan saldırı bize yapılan saldırıdır” dedi.
“Biz Tunç Soyer’in babalığını, eşliğini, abiliğini, kardeşliğini eleştirmeyiz. Biri eleştirirse biz de karşısında dururuz. Biz herhangi bir belediye başkanının belediye başkanı sıfatını ve görevini eleştiririz. O gün de bunu eleştirdik. İzmir Büyükşehir Belediyesi bütçesini kullanma tarzını eleştirdik. Bu bizim eleştirimiz siz de savunmanızı yaparsınız. Bunun üzerinden samimiyet testi ya da kişisel bir şeymiş algısı koymanızı anlamıyorum. İBB Başkanı Sayın Soyer, İzmir’de herhangi bir yerin başkanı değil. 9 milyar bütçesi olan bir kurumun başkanı. O da biz de halkın oylarıyla geldik. Bu nedenle tabi ki de eleştireceğiz. Köy-Koop’tan mal alınmış. Bir burada siyasi etik tartışması yapıyoruz. Size göre doğrudur bize göre yanlıştır. Bunu söylüyoruz. Uzatılacak ya da tartışılacak bir konu değil bu” diyerek Özuslu’ya yanıt verdi.
SOYER’DEN KAYIRMACA İDDİALARINA YANIT
Tüm konuşmaların ardından iddialara yanıt veren Başkan Soyer, eşi ile ilgili tartışmalarla ilgili ilk kez konuştu ve “Bu niye bir etik meselesi değil, hukuk meselesi değil anlatacağım. Öncelikle hastane eleştiresine geleceğim. Eşrefpaşa Hastanesi İl Sağlık Müdürlüğü ile ortak kullanılıyor. Temiz hastane olarak kullanılıyor o yüzden boş yatak var. Ayrıca depremde de hasar gördü. 2014 yılında şehir hastanesinin temeli atıldı 30 ayda bitecek dediler. 6 sene bitti. Keşke o da açılsaydı. Eşim, evim ve kardeşim meseleleriyle ilgili bir kez konuşacağım. Dilerim ki bir kez daha gündeme gelmez. Eşim matematik öğretmeni. Yıllarca öğretmenlik yaptı taa ki Bademler’de kooperatifçilik çalışması başlatana kadar. O dönem sadece kadınlardan oluşan bir üretim kooperatifi kurdu. Birkaç kadınla başlayıp 80-90 kadına çıktılar. Bu kadınlar daha sonra lokanta açtılar, ardından pekmez tesisi açtılar, sonra geleneksel mutfak açtılar ve daha sonra e-ticarete girdiler. Bu kadınlar para kazanmaya başladılar ve biz de bundan gururu duyduk. Sadece erkeklerin bulunduğu bir mecrada eşim iki kez başkanlığa seçildi. Hala 2 kooperatifte yönetim kurulu başkanlığı yapıyor ve ben de gurur duyuyorum. İzmir farklıdır. İzmir’de her başarılı kadının arkasında bir erkek vardır. Ben o erkeğim. Bu çalışmalar sırasında ben de hep tarımı ön plana çıkaran çalışmalar yaptım. Mandalinanın kurusunu ilk kez Seferihisar’da yaptık. Ama bizim tek bir mandalina ağacımız olmadı. Neptün Hanım’ın da bugün bir ineği yok. Bizim yaptığımız şey belediye ve kooperatif arasında bir ticaret değil. Kooperatifte bir para kazanırsanız o para kooperatifin kasasına gider ve yatırıma gide. Köy-Koop’un bir Doblo’su var. Bir şoförü, bir sekreteri, bir başkanı ve bir de 7 yöneticisi var. Köy-Koop bu kadrosuyla olağanüstü işler yapar. Köy-Koop Tarım Bakanlığına bağlı yüzün üzerinde birim kooperatifin başkanlığını yapıyor. Köy-Koop bu birimlerin çatısı. Köy-Koop ihracat öngörülerek kuruldu ve bunu yaptı. Eşimin ve benim hayalimiz Köy-Koop’un dünyaya ürün ihraç edecek kapasiteye gelmesidir. Ben de hangi koltukta olursam olayım bunun için elimden geleni yapacağım. Cebine giren haksız kazançla sevinen siyasetçilerden değiliz. Köy-Koop yönetim kurulu başkanının ticareti yoktur. Siz milyonluk paralar çıkartıp bu onun kasasına giriyormuş gibi gösterirseniz bu en basitinden insafsızlıktır. Bizi bilen bilir, bilmeyen de kendi bilir” dedi.
Festival eleştirilerine de yanıt veren Soyer, “Festivalle ilgili şunu söyleyeyim. Konukları biz değil heyet davet etti. Elbette sosyal medyada çıktıktan sonra ben de araştırdım. Ama şöyle bilgiler var. Kürşat Tüzmen Bey bakanlığı döneminde ve Bülent Arınç Bey o sanatçıyı davet etmiş. Tabi ki ben yine de araştırma yapacağım. Biz davet ettiğimizi konuğun hangi değerimize saldıracağı ya da saldırıp saldırmayacağını bilemeyiz. Eğer bir haksızlık ve hadsizlik olursa gereği yapılır” diye konuştu.