
EGE POSTASI- İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, NEO TV ekranlarında Açık Söz programında gazeteci Yağız Barut'un sorularını yanıtladı.
Kent gündemini meşgul eden işçi eylemleri hakkında çarpıcı açıklamalarda bulunan Başkan Tugay, sendikaya sert çıktı.
“SAHİP OLDUĞUMUZ BİR BÜTÇE VAR”
Tugay sendika ile ilgili sürece değinerek, “Şimdi samimi olarak söylüyorum. Çalışanlarımızın eşi olsun, memur olsun. Hakları için örgütlenmeleri, bu sendika mücadelesi yapmaları ve bizim taraf olduğumuz, taraftar olduğumuz bir şey. Dolayısıyla konuştuğumuz hiçbir şey bir sendika karşıtı falan bir tutum değil. Sorun nereden, nasıl başlıyor ve biz aslında niye bunları yaşıyoruz diye bir düşünmemiz lazım. Şimdi benim açımdan olan tabloyu çok kısaca anlatmak isterim. Ben İzmir Büyükşehir Belediye Başkanıyım. Şimdi bir taraftan sağlamak zorunda olduğum bir hizmet düzeni var bir işleyişi var. O işleyişin düzenli olmasını sağlamam gerekiyor. Diğer taraftan da tabii ki kentin sorunları var. İnsanların sorunları var ki bunlar biliyorsunuz çok önemli konular. Yani işte bugünlerde yağmur yağmıyor ve bir susuzluk sorunu yaşıyoruz. Körfez'de biliyorsunuz sorun var. Oranın temizlenmesi lazım. Trafik sorunu var. Onunla ilgili çalışmalar yapılması lazım. Uzun yıllardır istenildiği şekilde ilerlemeyen bir kentsel dönüşüm, gecekonduların daha sağlıklı yapılara dönüşmesi, sağlıklı yerleşim birilerine dönüşmesi süreci var. Bunun yanında da sosyal dengesizlikler çok fazla. Bazı vatandaşlarımız kamusal hizmetlere yeterli erişemiyor. Bunlarla ilgili çalışmalar yapmamız lazım. Şehrin kalkınmasını sağlamamız lazım. Şehrin sahip olduğu doğal mirası, tarihi, kültürel mirası korumamız, geliştirmemiz ve hem bugün yaşayan insanlar için hem de gelecek nesiller için onların varlığını devam ettirmemiz lazım. Yani böyle bir tabloda üzerimizde bir iş yükü var. Sahip olduğumuz bir bütçe var. Bu bütçenin kullanımı öyle olmalı ki bütün bunları da halledebilmeliyiz, karşılayabilmeliyiz.” dedi.
4 AY BİZDEN HER AY 1,5 MİLYAR LİRA PARA KESTİLER
Bütçede bir denge problemi olduğunu söyleyen Tugay, "Yani gelirlerimiz giderlerimizi tam olarak karşılamıyor. Bütün sorun da buradan çıkıyor zaten. Peki niye böyle oluyor derseniz bunun birkaç nedeni var. En önemlisi şu. Yani Yerel yönetimlere, belediyelere aslında ihtiyacı olan kaynaklar, maalesef sağlanmıyor. Yani bunu sağlaması gereken hükümet. Yani hükümet şu anda yerel yönetimleri güçlendirmeye değil, aksine onların elinden alabildiği kadar yetkileri ve imkanları almaya çalışıyor. Yani böyle bir gerçekliğe karşı karşıyayız. Diğer taraftan geçen Ocak ayından beri çok katı bir karar aldı. Belki Türkiye tarihinde olmayan hukuka da uygunluğu aslında tartışılabilecek bir karar aldı. Dedi ki; eğer vergi ve SGK borcu varsa belediyelerin, şirketlerinin, daha önceden belediyelerin kendi yapısının borcu varsa bununla ilgili kesinti yapılabiliyordu. Ama bir de belediyelerin iştirakleri yani şirketleri var. Onların borcu kendi dinamikleri içerisinde dönüyordu. Eğer böyle borçlar varsa onları da belediyenin parasından keseceğim. Her ay bize Hazine’den ve İller Bankası'ndan gelen bir kaynak var. Buradan kesinti yapacağım diye bir karar aldı geçen Ocak ayı başında. 4 ay bizden bu şekilde her ay 1,5 milyar lira para kestiler. Şu anda da başka belediyelerde de bu uygulamalar devam ediyor. Yani böyle bir katı uygulamada başladı. Yani bu da bizi iyice sıkıştırdı. Ve bu durumda şeye bakmak zorundayız. Biz nereye kaynak daha çok ayırıyoruz, nerede giderlerimiz daha fazla diye...” diye konuştu.
“ÇOK BARİZ OLARAK PERSONEL GİDERİ GERÇEKTEN FAZLA”
Tugay, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bariz olarak personel giderinin fazla olduğuna dikkat çekerek, "Oldukça fazla.Yani bir sayıca fazla, ikincisi de personellerin aldığı ücretler toplama açısından genel ortalamanın üzerinde bir ücret.Yani şöyle hizmet alımları da var işin içinde. O yüzden olması gereken oranın gerçekten üzerine çıkıyor. Geçiyor yani geriye dönüp baktığım zaman da şunu görüyorum. Özellikle geçen son 5 senede 10 binden fazla yeni personel alınmış. İhtiyaçlara binaen değil de, hayati ihtiyaçlara binaen değil, bir şekilde birilerinin hatırı için yapılmış, hatır gönül işi için yapılmış. Dernekleri arayıp, bazı dernekleri, bazı kurumları bize işte liste gönderin gönderdiğiniz listedeki herkesi işe alacağız falan denmiş. Binlerce insan son birkaç ayda işe alınmış. Binlerce insan. Biz bunu biliyorduk. Göreve başladığım zaman şunu gördüm. Yani o kadar alelacele alınmışlar ki. Güvenlik soruşturmaları yapılmamış. Usule uygun alınmamış. O yüzden bir grup sonradan giren birkaç yüz kişiyi işten çıkarmak istedik.Şubeleri, yöneticileri dahil bir sürü kesimden itiraz geldi. Yok doğru değil bu rakam. Ben bunu açıkladım. 1643 kişi dedim. Bunların 400'ü geçici. Yani bunu özellikle uygulamam lazım.” ifadelerini kullandı.
‘SEN GEL DE SANA BİR İŞ BULURUZ’ GİBİ İŞE ALIRSANIZ O OLMAZ
Tugay, fuar zamanında çalıştırıldığı gibi bazı geçici personeller olduğunu açıklayarak, "Dolayısıyla söylenen rakamlar tamamen abartılı ve uydurma. Gerçekte o kadar fazla alım yok. Bir de alınanların ne için alındığına bakmak lazım. Şimdi şöyle eğer alırsanız yani ‘sen gel de sana bir iş buluruz’ gibi işe alırsanız o olmaz. O hata. Ben hiç kimseye o şekilde işe almadım. Ama mesela itfaiye eri aldık. 120 kişi. Yani itfaiye eri neden bu grubun içinde sayıyorlar. Bunları da aldı diye. Yani tabii ki alacağım. Yani çünkü yangınların ne kadar arttığı belli. Ne kadar çok ihtiyacımız olduğu belli. Zaten daha önceden izin verilmediği için itfaiye yeri alamamış ama biz bakanlıktan izin aldık. Hatta 200 daha alacağız böyle. Mesela zabıta aldık. 50 tane zabıta aldık. Bunları sayıyorlar. Mesela otobüs şoförü aldık. Ben geldiğim zaman otobüs şoförlerinin bağlı olduğu sendikanın şube başkanı geldi bana dedi ki; ‘biz artık bu şartlarda çalışamayız’ dedi. ‘Fazla mesai yapıyor şoförler’ dedi. ‘Otobüs şoförü almanız gerekiyor’ dedi. Haklıydı. Ben de onun üzerine otobüs şoförü aldım. Kadın şoförleri de bayağı aldık. Yani 200 civarında şoför aldık. Bunun gibi görevliler. Anlatabiliyor muyum? Yani burada sanki gereksiz birilerini alıyormuşuz gibi konuşulması bu konunun çarpıtılması ve başka türlü bir şey, amaç taşıyan bir şey. Yani şunu söylemeye çalışıyorum.” diye konuştu.
“BİR ÖNERİDE BULUNUN. ÇÖZÜME SİZ DE KATKIDA BULUNUN. BERABER ÇÖZELİM BU KONUYU”
Yakın zamanda sendika şube başkanlarının DİSK Genel İş’in genel başkanıyla beraber kendisini ziyarete ettiklerini söyleyen Tugay, "Durumu anlattım. Genel Başkanlarının huzurunda daha önce defalarca bu şube başkanlarını anlattığımız konuyu tekrar anlattım. Bakın dedim. Bugünkü şartlarda belediyenin geliri bu gideri karşılamıyor. O yüzden ödeme sıkıntıları yaşıyoruz. Nakit akışı o yüzden istediğimiz gibi olmuyor. Yani şu gün itibariyle mesela hiçbirinin bir maaş alacağı yok. Hiçbirinin aylık yan ödeme alacağı yok. Yani üç tane alacaktan bahsedebiliriz şu gün itibariyle. Bir geriye dönük toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan bir TİS farkı denen şey var. Ki onu biz konuştuk söyledik zaten bunu… Daha ileri tarihe biraz yayarak yapacağız, yapmak zorundayız diye.. Fazla mesailer var, fazla mesailerde gecikme var. Bir de bir tane ikramiyede bir gecikme var. Yani bunlardan ibaret. Bunun arasında kabul edilebilir şeyler. Şu açıdan. Gıda ve eğitim ödemeleri de söylüyor. Onları ödedik. Belediyenin içinde bulunduğu mali tabloyu biliyorsanız ve sizin için bu kurumun varlığı, işlemesi önemliyse bunu anlayışla karşılamanız gerekiyor. Şimdi sahadaki işçi arkadaşımız tam bilmiyor olabilir bu konuyu. Zaten sendikanın vazifesi bu. Onları anlatacaklar. Yani bizden doğru bilgi alacaklar ve onları anlatacaklar. Yani onları bize karşı kışkırtmak değil de tam tersine kurumun içinde bulunduğu durumu objektif olarak görecekler, durumu anlatacaklar. Ve bizim aslında ne kadar iyi niyetle çalıştığımızı da anlatacaklar. Onların görevi bu. Sendika Genel Başkanı ve şube başkanlarıyla yaptığımız o görüşmede şunu söyledim, dedim ki; Siz bu tablo içerisinde gelirleri arttırmak ya da giderleri azaltmakla ilgili. Bir şey önerir misiniz? Yani bir öneride bulun. Çözüme siz de katkıda bulunun. Beraber çözelim bu konuyu. Çünkü ben belediye başkanıyım ama patron değilim. Burası bir şirket değil. Burası kamu hizmeti gören bir kurum. Bu konuda beraber çözelim. Siz de yardımcı olun. Tek kelime etmediler. Edemediler yani. Hepsini yaptık. Bunlar bizimle masaya oturmadı gibi söylemler bu yanlış bir algı. Bu aslında bir algı manipülasyonu çalışması. Öyle söyleyeyim. Birileri bunu manipüle etmeye çalışıyor. “ dedi.
“AMA ASIL BU KURUMUN SAHİBİ DE HALKTIR”
Başkan Tugay, “Benim göremediğim, bizim göremediğimiz bir şey varsa bunu sendikacılara söyledim, sendika şube yöneticilerine söyledim. Ne varsa söylesinler bana, müdahale etmezsek o zaman bunun hesabını sorsunlar ama bir şey söylemiyorlar. Demiyorlar ki; ‘şu alanda şöyle bir şey yapabilirsiniz ve bu şekilde tasarruf olabilir.’ Bunun doğru olduğunu düşünmüyorum. Bu onların kendisine uydurduğu bir bahane. Yani bütün bu yaptıkları eylemler için ortaya attıkları bahane bu. Gerçek bu değil. Yani bugün yaptıkları eylemlere personelin verdiği desteği görüyorum. Oradan çok emin bir şekilde söylüyorum. Bu tamamen kendilerini ortaya koyma, gösterme çabası. Şimdi şu söylediğinizi bir konuşalım. Bakın diyorsanız ki; ‘bu sendikacıların görevi mi?’ Tamam şimdi İzmir Büyükşehir Belediyesi herhangi bir patron şirketi olsaydı, bir holding falan olsaydı. Yani buranın kazancı kaybı doğrudan bir patronun cebine giren çıkan bir şey olsaydı. Burası bir kamu hizmeti gören bir kurum olmasaydı eğer. Birilerinin kârı için çalışan bir kurum olsaydı o dediğiniz doğruydu. O zaman diyebilirdik yani bu sendikacının görevi değil.Ben Geçici olarak belediye başkanıyım. Yani hiç kimse belediyenin sahibi değil, belediyenin sahibi halk. Başkanlar da geçici olarak halk tarafınca yetkilendirilen kişilerdir. Bu kurumda başkandan daha çok kalacak olan kişiler çalışanlardır. İşçilerdir, memurlardır, onlardır. Ama asıl bu kurumun sahibi de halktır.” diye konuştu.
“BİR AYLIK MESAİ PARASI OLARAK SADECE 440 MİLYON LİRA PARA ÖDÜYORUZ”
Tugay, kurumun sorunlarına herkesin sahip çıkma zorunluluğu olduğunu belirterek, "'Bu benim görevim değil’ diyemez bir sendikacıya da çalışan. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin en iyi şekilde hizmet vermesi için, dengesini koruması için, herhangi bir batağın içine düşmemesi için. Herkesin sorumluluğu var. Herkesin üzerine düşen şeyler var. Ama ben zaten kendi görevimi yapıyorum. Yapmıyor değilim yani. Benim yapmadığımı gördüğünüz, eksik gördüğünüz bir şey varsa onu söyleyin diyorum. Bununla ilgili hiçbir çaba yok. Şöyle bir açık gerçek var. Bir aylık mesai parası olarak sadece 440 milyon lira para ödüyoruz. 440 milyon Türk Lirası. Sadece mesai. Toplamına baktığınız zaman yani inanılmaz bir vergi ve SGK yükü geliyor bize. Her ay 2 milyar liraya yakın vergi ve SGK yeni tahakkuk ediyor. İlave bir para olarak üzerimize biniyor. Yani büyük rakamlardan bahsediyoruz. Dolayısıyla ben oradan 100 bin lira tasarruf ettim, ben oradan 1 milyon lira tasarruf ettim diyerek çözemiyoruz bunu yani. Sorun ana kaynağında çünkü. Burada özellikle geçen son 5 sene içerisinde böyle yığılma bir şekilde bürolara doldurulmuş, işte 3 bin tane güvenlik görevlisi alınmış, yani o hale gelmiş bir ordumuz var resmen. Bu kadar ihtiyaç yok. Yani buralarda bir ölçüsüzlük var. Bu arkadaşlarımızdan hiçbirini tanımam. Hiçbirine özel bir husumetim falan yok. Baktığınızda bu yük hepimizin yükü. Dolayısıyla çözümü de hep beraber bulmak zorundayız. Bu benim işim değil deyip de sokaklara dökülürseniz o zaman ben şunu anlarım. Yani siz sorumsuz bakıyorsunuz bu işe. Yani belediyenin içinde bulunduğu sorunlara karşı eğer sorumluluk duygusuyla bakmıyorsanız belediyenin varlığını işlemesini, halka hizmetini önemsemiyorsanız o andan itibaren ben başka bir şey ararım yaptığınız eylemde.” ifadelerini kullandı.
“BEN BURADA PATRON DEĞİLİM”
Tugay, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin kendi şirketi olmadığının önemini belirterek, “Ben burada patron değilim ve kalıcı insanlar değil başkanlar. Kim kaç dönem yaparsa yapsın bitiriyor görevini, başkasına devrediyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi işlemek, çalışmak, başarılı işler yapmak, kentin sorunlarını çözmek zorunda. Ve burada demin söylediğiniz eleştiriler. Bence çamur atma yani. Tamamen böyle oturduğunuz yerden sallayıp hani birbirine bir şey bulaşsın falan tarzında bir şey. Siz yapıyorsunuz demiyorum. Yani makam arabalarınız var, lüks harcamamız var. Nerede abi o makam arabamız? Nerede o lüks harcamamız? Yani şimdi açık ofise de geçtik. Siz de geldiniz, gördünüz. Nerede bizim lüksümüz yani?” ifadelerine yer verdi.
SADECE BELEDİYELER DEĞİL DEVLET SIKINTILI
Tugay, tek taraflı taleple anlaşmanın olmayacağını açıklayarak "Tek taraflı ben şunu istiyorum, bana nasıl bulursan bul. İyi de kardeşim belediyenin parası yok. Para da basmıyor. Yaratacağız mı? O gün onu söyledim. Nereden yaratmamı istiyorsunuz bu parayı? Olsa niye vermeyelim? Ve yani Türkiye'nin genel durumu ortada. Sadece İzmir'le olan bir şey değil ki… Türkiye'nin her yerinde belediyeler sıkıntılı. Sadece belediyeler değil devlet sıkıntılı. Devlet kendi ödemelerini yapamıyor. Bir sürü iş adamından duyuyorum, devlete yaptıkları işlerin karşısında paralarını alamıyorlar. Bir de biz siyasi bir mücadele veriyoruz. O mücadele de diyoruz ki; yani Türkiye'nin genel ekonomisinin düzelmesi için farklı bir iktidar anlayışı lazım. Daha böyle gereksiz harcamalardan kaçınan kara delikleri tıkamış bir şey lazım.” dedi.
“YELEĞİ GİY, SOKAĞA DÖKÜL, PAÇALARI SIYIR ÇIPLAK AYAKLA YÜRÜ... BUNDAN DAHA KOLAY BİR ŞEY YOK”
Tugay konuyla ilgili örnek vererek “Dün bizim Deniz Yavuzyılmaz, Genel Başkan Yardımcımız, Ulaştırma Bakanlığı ile ilgili bir eleştiride bulundu. Yani böyle bir dizi eleştiride bulundu. Aklımda kalan bir şey söyleyeyim. Siz Çanakkale'ye bir köprü yapmışsınız. ‘16 milyon araç geçecek’ diye garanti vermişsiniz. ‘16 milyondan daha az geçerse farkını biz ödeyeceğiz’ demişsiniz farkını. 1 milyon küsur araç geçmiş. Yani bunu düzeltmekle ilgili kim çalışacak? Yani siz böyle muhalefetin iktidar adayı olacak partinin üzerine böyle sokaklara dökülüp de kötü algı doğuracak manipülasyon çalışmaları yaparsanız bu sorun kaynağından nasıl çözülecek acaba? Yani birileri bunun cevabını vermeli. Bu sorumsuzluk çünkü ve tek taraflı talebi. Kabul etmiyorum. Yani gerçek eleştiride bulunsunlar. Sendika yöneticileri gerçekten bu kuruma bir iyilik yapacaklarsa eğer, bu kurumun işleyişiyle ilgili nerede ne problem varsa bununla ilgili çalışacaklar. Onlar da katkıda bulunacaklar. Yeleği giy, sokağa dökül, paçaları sıyır çıplak ayakla yürü. Bundan daha kolay bir şey yok. Çok kolay yani… Peki bu her ay maaşları kim ödüyor?” ifadelerini kullandı.
“BİZ ELİMİZDE SİHİRLİ DEĞNEKLERİ OLAN İNSANLAR GİBİ Mİ GÖRÜNÜYORUZ?”
Tugay, yapılması gereken yatırımlar olduğunu açıklayarak, “Bu milletin su ile ilgili ihtiyacını giderecek yatırımlar yapacağız. Kim yapacak bunu? Sendika mı yapacak. Görevi değil deyip de kapatacağız mı konuyu yani? Biz elimizde sihirli değnekleri olan insanlar gibi mi görünüyoruz? Bunu hep beraber başaracağız. Yani ulaşımı da hep beraber sağlayacağız. Altyapı yatırımını da hep beraber sağlayacağız. Yolları da beraber yapacağız. Binaları da beraber yapacağız, sosyal hizmetleri de beraber vereceğiz. Bunu sen yapacaksın. Ne demek sen? Tabii ki beraber yap. Sizin de göreviniz bu. Hep beraber yapacağız bunu. Üstelik biz halktan da destek istiyoruz. Onların da katılımını istiyoruz. Bu ülke içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan sadece bu şekilde çıkabilir. Başka bir yolu yok. Yoksa her dönemde bir belediye başkanını günah keçisi seçtik. Onunla ilgili bir algı çalışması, manipülasyon yaptık. Ondan sonra bu işi ona yıktık. Peki şehir ne oldu? Türkiye ne oldu? Millet ne oldu yani? Onu biri bana söylesin. Yani görüyorum böyle çok akıllı bazı gazeteci arkadaşlar falan benim bulabildikleri en çirkin, en tuhaf resimlerimi alıp koyuyorlar. Oraya da çok acayip cümleler yazıyorlar. Orada burada sürekli yayınlıyorlar. Bu şekilde bu ülkenin sorunu çözülecekse devam etsinler.” diye konuştu.
“O HAYAL ETTİĞİNİZ DÜZEN İNŞALLAH DÖNMEZ GERİ”
Tugay, gecesini gündüzüne katmış, deli gibi çalışan bir insan olduğunu söyleyerek, "Bu şehre duyduğum sevgiyle, ülkeme duyduğum sevgiyle, insanlarımıza duyduğum sevgiyle. Ve diyorum ki, sendikacısı da, çalışanı da, halkı da, gazetecisi de. Sorunların çözümü için yanımızda olmalılar. İftira atarak, çamur atarak, bu olayları manipüle ederek, manipülasyon yaparak bir yere varamazsınız. Bu şehre kötülük yaparsınız, insanlara kötülük yaparsınız. Korkmayın bir süre sonra zaten ben gideceğim. O hayal ettiğiniz düzen inşallah dönmez geri tekrar ama gideceğim. Ama bu şekilde giderse eğer İzmir düzelebilir mi? Türkiye düzelebilir mi? Gözünü seveyim. Ondan dolayı bu görev benim değil deyip de çıkamazsınız işin içinden. Hiç kimse çıkamaz. Herkes sahip çıkacak buraya. Şehre de sahip çıkacak, belediye de sahip çıkacak. Öyle sadece benim haklarım ve gerisi peki ne olacak bu insanlar? Bu şehir ne olacak yani?” ifadelerine yer verdi.
“MAAŞ TAKVİMİ İÇİN MASAYA OTURDUK, SENDİKA MASADAN KALKTI!"
Tugay, maaş takvimiyle ilgili “Biz o takvimi konuşmak için sendika ile masaya oturduk arkadaşlarımız oturdular ve sendika masadan kalktı. Neyin tarihini erteledik? Hayır efendim yok işte bunların hepsi yalan. Hepsi uydurma yani. Hangi sözü tutmamışız onu anlamadım ben yani. Hangi sözü verip tutmadığımızı söylesin o zaman bu arkadaşımız. Kim ne zaman hangi sözü vermiş ve yerine getirmemiş onu öğrenmek istiyorum ben. Biz şunu söyledik yani hukuki olmayan her türlü iş bırakma eyleminde idari olarak işlem yapacağız dedik. Bunu öncesinden duyurduk ve onu yapıyoruz sadece başka bir şey değil. Şu anda kimseye bir ceza verilmiş değil ama gerekirse tabii ki verilecek. Neden yapıyoruz bunu? Kurumun işlemesi lazım. Kurumun çalışması lazım. Yani İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin hizmetlerinin durmaması ve aksamaması gerekiyor. Neden? Halk için. Yani bir fabrika çalışıyor da biz cebimize para kazanıyor değiliz buradan yani.” dedi.
"HAKİKATEN KEŞKE O KASADA O PARA OLSA DA VERSEM KURTULSAM…"
Tugay, 1 Ocak itibariyle önlerini görebileceklerini söyleyerek, "Arkadaşlarımızla bunu konuştum. Sendika yöneticileriyle konuştular. Dedik ki; Şu gün için önümüzdeki yılbaşından itibaren olacak durum net değil. Çünkü belediyenin geliri ve gideri yeni yılla beraber netleşecek. Ocağın başında geriye dönük eksik, gedik ne varsa ki çok abartılı bir şey de yok bu arada. Onu da söyleyeyim. Zannedilmesin ki çok büyük paralar var. Kesinlikle yok. Hakikaten keşke o kasada o para olsa da versem kurtulsam…” ifadelerini kullandı.
“MASADAN KALKTILAR VE ÇIPLAK AYAKLA YÜRÜMEYE, BÜYÜK MEŞALELERLE ŞOVLAR YAPMAYA BAŞLADILAR”
Tugay, verdiği sözü tutma konusunda hassas bir insan olduğunu belirterek, "O yüzden bir söz verirsek onu yerine getirebilelim diye duruma netleştiği tarihte bunu yapalım dedik. Bu ay sonunda geriye dönük bir ödemeyi daha yapabileceğimizi söyledim. Ocağın başında da oturalım. Neyse alacağımız, vereceğimiz onları konuşalım, bir takvime bağlayalım, bir konuyu kapatalım dedim. Biz bunu konuşurken masadan kalktılar ve işte çıplak ayakla yürümeye, büyük meşalelerle şovlar yapmaya başladılar. Yanlarına AKP'lileri aldılar. Sonra diğer partiler, DEM Partili Milletvekili falan geldi. Yani bu şekilde olay böyle başka. Dün gitmişler Baro’yu ziyaret etmişler. Gitmişler Tabip Odası’nı ziyaret etmişler. Yani Baro’nun ve Tabip Odası’nın bu sorunun çözümüne nasıl bir katkısı olabilir? Yani gelip onlar İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bütçesine bir katkıda mı bulunacaklar? Bizim gelirlerimizin artmasına ya da giderlerimizin azalmasına katkıda bulunabilirler mi? Bakın tekrar söylüyorum yani siyasette de böyle bir problem var. Ülkenin genel kültüründe de bir problem var. Bugün için iş yapan değil, manipülasyon yapan kazansın diye uğraşıyorlar. Yani Türkiye'de eğer iş yapanlar değil de manipülasyon yapanlar kazanmaya devam ederse… İşte giderler tabip odasından, barodan falan. Oradaki ziyaretlerde verdikleri fotoğraflardan medet umarlar. Sokak şovlarından medet umarlar. Böyle olmaz. İş yapılması lazım.” dedi.
“O HAYAL ETTİKLERİ ADAMLAR GİTTİ. BEN GELDİM”
Tugay, “Eğer iş yapmazsak, yani toplumun gözünü boyayarak, onlarda bir algı manipülasyonu yapmaya çalışarak bu işlere götürelim diye düşünürsek bu ülkeyi hiçbir zaman bu sıkıntıdan kurtaramayız. İzmir'in de sorunları asla çözülemez. O yüzden ben böyle bir belediye başkanı değilim, olmayacağım. O hayal ettikleri adamlar gitti. Ben geldim. Bundan sonra farklı bir durum var. Yani bunu başından beri söylüyorum. Sizden tek ricam var. İşinizi iyi yapın. Kurumun daha iyi olması için hep beraber çalışalım. Çünkü bizim bu ülkeye, bu şehre, insanlara sahip çıkmamız lazım. Başka bir yolu yok. Hiçbir şey olmaz. Hiçbir şey yapamazlar. Çok net söylüyorum ben size. Bunlar tamamen önümüzde bir toplu iş sözleşmesi süreci var. Sendikaların kendi seçimleri var. Bunlar için yapılmış işler. Bunlar bu şehri kurtaracak işler değil.” dedi.
“CEMİL TUGAY İLE UĞRAŞMAK KOLAY GELİYOR ONLARA”
Tugay, insanların mesaiyi ekstra gelir sahibi olsun diye yapmak istediklerini söyleyerek, "Yani biz ‘az mesai yapın’ diyoruz. Onlar buna rağmen daha çok mesai yapmak için uğraşıyorlar. Yani böyle bir tabloda mesai yaptırmayacağız falan yok öyle bir dünya yani patron musunuz siz? Neye göre karar veriyorsunuz? Anlamadım. Böyle bir şey olur mu? Yani bunlara lütfen insanlara itibar etmesin. Bunlar tamamen bu sendikaların kendi iç yarışları için. Bir de illaki belediyeyi, siyaseti manipüle etme çabalarından kaynaklanan işler. Şimdi sendikacılık çok kıymetli bir şey, çok değerli bir şey. Hepimizin çok ihtiyacı olan bir şey. Ama şu anda yapılan şey bambaşka bir şey yani olması gereken sendikacılık bu değil. Yani sendika bu ülkede işte asgari ücret bu kadar düşük rakamlar belirlendiğinde bunu değiştirecek yapıdır aslında. Böyle İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Cemil Tugay ile uğraşmak kolay geliyor onlara tabii ama. Asgari ücreti bu kadar düşük belirlediğinde ne yaptı bu sendikalar? Bana ne yaptıklarını söylüyor musun? Bir basın açıklaması yaptık diyorlar. Aferin size. Yani o zaman da çıplak ayakla yürüseydiniz ya. O zaman da yanınıza DEM milletvekili, TKP'si, şusu busu gelseydi de onlarla beraber hakikaten hikayeyi değiştirseydiniz biz de orada yer alsaydık yani.” diye konuştu.
"SENDİKA ŞEHRE, İŞÇİYE ZARAR VERİYOR"
Tugay tepkisini şu sözlerle sürdürdü:
“Yapabileceğiniz bu mu? Yani sadece dişimizi geçirebildiğimiz kişi bu öyle mi? 'Biz bunu manipüle ederiz. İşte gideriz Tabip Odası’na, Baro’ya, TMMOB’a, onları ziyaret ederiz o fotoğrafları veririz, o da diz çöker...' Tekrar tekrar soruyorum, yani ülkenin içinde bulunduğu bu kötü durumu niye görmüyorsunuz? Emeklilerin durumunu niye görmüyorsunuz? Çiftçinin durumunu niye görmüyorsunuz? Habire esnaf dükkan kapatıyor. Şirketler sürekli iflas ediyor. İşsizlik tavan yapmış durumda. Yani benimle mi uğraşıyorsunuz? Ben mi yarattım bu ekonomik tabloyu? Yani Türkiye'de ödenen en fazla en yüksek belediye işçi ücretlerinden birini ödüyoruz biz burada. Yani iki gün içinde, üç gün içinde eksik olan maaştan ne varsa hepsini ödedik, kapattık. Bunun böyle olacağını da söyledik. Buna rağmen bu mudur yani? Bildiğimiz anlamda sendikacılıktan bahsedemeyiz burada. Başka türlü bir şeyden bahsediyor. Bir algı çalışması yapıyorlar, bir manipülasyon yapıyorlar, böyle değişik bir şey yapıyorlar. Ama bu şehre zarar veriyorlar. İşçilere zarar veriyorlar. Sendikacılığa zarar veriyorlar. Ben bir sürü belediye başkanı arkadaşımızdan şunu duydum: 'Senin başına gelenleri görünce biz bu adamları uzak tutuyoruz kendi kurumumuzdan' dediler. İnanın öyle. Yani bu ülkedeki sendikal mücadeleye zarar veriyorlar bu tavırlarıyla.Demin söylediğim şey yani gereksiz yere bir sürü insan alınmış. Bürolar adam dolu. İhtiyaç yok. Biz elimizden geldiğince herkesi verimli bir pozisyonda değerlendirmeye çalışıyoruz. Bu arada geçici olarak şeyler olabiliyor. Yani bir insan düşünün yapacağı hiçbir iş kalmamış durumda. Çalıştığı birim kapanmış durumda. Ya da orada ihtiyaç olmadığına eminiz. Onu başka bir yerde görevlendirmek istiyoruz ama o an için görevlendireceğimiz bir şey yok. Ve diyoruz ki yani şirket bünyesinde varlığı devam etsin. Ama yeni bir pozisyon oluşana kadar… Yani herkesin bir kere istediği zaman ben o zaman işten ayrılıyorum. Bana haklarımı verin gideyim deme hakkı var.”
Sayfa başına git







