Mordoğan-Karaburun arasındaki bölgede mevcut RES kapasitesinin artrırılması için geçtiğimiz günlerde yapılmak isteden ÇED bilgilendirme toplantısına katılan ve buradaki yeni kurulama karşı çıkan köylülerin yanında yeralan Milletvekili Tacettin Bayır TBMM Başkanlığı'na dilekçe verdi. Yeni santrallerinin kurulması ve kapasite artırımlarının gerçekleşmesi durumunda yörenin geçim kaynağı olan tarım arazileri, orman alanları, özel mülkiyet ve hayvancılığın büyük sıkıntı yaşayacağını, yarımadadaki balık ve su ürünleri üretim çiftlik projelerinin uygulamaya geçmesiyle birlikte kıyı şeridi ve deniz yaşamı inanılmaz derecede tahribata uğrayacağını hatırlatan Bayır geri dönüşü olmayan tahribatların önüne geçmek ve çözüm yollarının belirlenmesi “Meclis Araştırılması" istedi.
Bayır, TBMM Başkanlığına sunduğu Araştırma Önergesinde şu ifadelere yer verdi:
İzmir Milletvekili Tacettin Bayır, Türkiye’nin önemli SİT alanlarından biri olan İzmir Karaburun’daki rüzgar enerjisi santrallerinin kurulması ve kapasite artırımlarının gerçekleşmesi durumunda yörenin geçim kaynağı olan tarım arazileri, orman alanları, özel mülkiyet ve hayvancılığın büyük sıkıntı yaşaması ve yine yarımadadaki balık ve su ürünleri üretim çiftlik projelerinin uygulamaya geçmesiyle birlikte kıyı şeridi ve deniz yaşamı inanılmaz derecede tahribata uğraması sebebiyle bölgede yaratacağı geri dönüşü olmayan tahribatların önüne geçmek ve çözüm yollarının belirlenmesi “Meclis Araştırılması” açılmasını istedi.
Bayır, TBMM Başkanlığına sunduğu Araştırma Önergesinde şu ifadelere yer verdi:
“Karaburun Yarımadası, 1. derece doğal SİT alanlarıyla Türkiye’nin 305 Önemli Doğa Alanı’ndan biridir. Zengin ekosistemiyle önemli bir biyolojik çeşitliliğe sahiptir. Yarımada, uluslararası sınıflandırmalarda nesli tükenmekte olan kategorisinde yer alan türler de dahil olmak üzere nadir bitki ve hayvan türüne ev sahipliği yapmaktadır.
Karaburun yarımadasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığının verdiği ÇED kararlarıyla, enerji ve tabii kaynaklar bakanlığının ve EPDK’nın üretim lisansı uygulamalarıyla dünya mirasları ve ülke değerleri yok edilerek insanlık suçu işlenmektedir.
Karaburun Yarımadasının koruyarak kalkınma ilkesi çerçevesinde koruma altına alınması için Karaburun Kent Konseyinin, Yarımada üzerine araştırmaları olan bilim insanlarıyla birlikte yürütülen çalışma sonucunda hazırladığı “Karaburun Yarımadası Biyosfer Rezerv Alanı Ön Raporu” Karaburun Belediye Meclis Kararı olarak (Nisan 2013) Tabiat Varlıkları Koruma Genel Müdürlüğüne gönderilmiş, Yarımadanın bütünsel bir yaklaşımla koruma altına alınması talep edilmiştir. Genel Müdürlüğün Hazırladığı “ Karaburun Yarımadası Özel Çevre Koruma Alanı İnceleme ve Teklif Raporu”na tüm ilgili Kurumlar olumlu görüş bildirmiş, ancak T.C Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının şerhi nedeniyle Temmuz 2015 itibariyle hala rapor raflarda beklemektedir.
Bu süreçte, Karaburun Yarımadası Rüzgar Enerji Santralleri (RES)’lerin ve Balık Çiftliklerinin talanına hızla açılmıştır. Karasal alanının %80’ine yakını RES sahası olarak tahsis edilmiştir. 530.000 m² deniz alanı da balık çiftliği kurulmak üzere çeşitli,firmalara kiralanmıştır.
1- Rüzgar Enerji Santralleri: Karaburun Yarımadasının 415 km²lık yüzölçümünün 2/3’ünden fazlası, ÇED uygunluğu verilerek Rüzgar Enerjisi Santrallerine tahsis edilmiştir. Yarımada’da RES’lere tahsis edilmeyen tek bölge % 13’lük alana yayılan kıyı Egesinin kıyıdan en hızlı yükselen Akdağ/Bozdağ kütlesidir. Bu alan hariç tutulduğunda Yarımadanın neredeyse tamamının RES’lere tahsis edildiği görülmektedir. İnanılır gibi değil ama firmaların proje sahaları arasındaki mesafe 150-300 m.’dir.
EPDK tarafından 6 firmaya verilen üretim lisanları ile 81 türbin kurulumu Temmuz 2015 itibariyle tamamlanmıştır. Toplam türbin sayısı ise şimdilik 236’dır. Kurulumu tamamlanan projeler derhal kapasite artışına gitmektedir. Öyle ki Ayen Enerjiye ait Mordoğan RES’in kurulu 15 türbinine ilave olarak kurulmasına izin verilen 5 türbin; Mordoğan Mahallesi merkezine 640 mt, en yakın konuta 150 mt. mesafede. Proje için EPDK’ tarafından tanımlanan alan ise, tarım alanları, orman arazileri ve özel mülkiyet arazilerini, Mordoğan mahallesinin tüm kıyı şeridini içine almaktadır.
Karaburun Yarımadasındaki RES Yatırımlarından en büyüğü olan Lodos Karaburun Enerji Üretim A.Ş’ne ait “Karaburun RES Projes”i için 2005 yılında verilen ÇED Gerekli Değildir Kararıyla 252 km²’lik bir alanda (Yarımadanın %61’i) 166 türbin kurulumu için izin verilmiştir. EPDK’nın 2011 yılında verdiği üretim lisansı ile Yaylaköy, Bozköy ve Tepeboz köylerinde 50 türbin kurulumu tamamlanmış ve firmanın 47 türbinlik kapasite artşı için üretim lisansında tadilat yapılarak izin verilmiştir.
Üretim Lisansının yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle açılan davada Ankara 8. İdare Mahkemesi önce yürütmeyi durmuş ardından oybirliğiyle verdiği kararla, 25/05/2015 tarihinde Karaburun RES projesinin üretim lisansını iptal etmiştir.
Bunun üzerine, EPDK kurulu 50 türbin için firmaya11/06/2015 tarihinde yeni bir üretim lisansı vermiştir. 47 türbinlik kapasite artışı için de T.C Çevre ve Şehircilik Bakanlığı süratle yeni bir ÇED süreci başlatmış ve 14/07/2015 tarihinde Yaylaköy’de Bakanlık ve firma temsilcilerinin köylülerle yapacağı duyurulan “Halkın Katılımı Toplantısı”na Karaburunluların itirazı ve güçlü protestoları damga vurmuştur. İzmir milletvekilleri, belediye başkanları, Karaburun kent konseyi temsilcileri ve yöre halkının katılımıyla toplantı yaptırılmamış ve ilgililerce tutanaklar da imzalanmıştır.
Bu hassas coğrafya tümüyle enerji üretim sahasına dönüştürülmek istenmektedir. Yarımada’nın değerli doğal bitki örtüsü, koruma altındaki türler ve yaban hayatı ölümcül bir tehdit altındadır. Kısıtlı tarım alanları, otlak/mera alanları RES’lerin istilasına açıldı/açılıyor, tahrip edilen doğayla birlikte doğayla barışık turizm potansiyeli de yok ediliyor. Böylece, yerel halkın memleketlerinde yaşama hakkı ellerinden alınıyor. Tüm köyleri 400-500 m yakına kadar kuşatan, 150-200 m yakınında kurulması planlanan türbinlerin gürültü, titreşim ve gölgeleme etkisiyle sağlıklı yaşam hakkı hiçe sayılıyor.
2- Karaburun Yarımadası’nın bir başka sorunu Balık Çiftlikleridir. Küçükbahçe bölgesinde, olumlu ÇED verilen 4 balık çiftliğinin kapladığı alan Karaburun denizlerin de 428.400 m² dir. Yaşar holding bünyesindeki Çamlı firmasının 98.000 m² deniz alanına yayılması planlanan projesiyle birlikte, bölgedeki balık çiftliklerinin kapladıkları toplam alan 526.400 m²’ye ulaşacak. Denizler ve sahiller balık kafesleri ile kaplanarak potansiyel turizm alanları hızla kirletiliyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) raporunda da belirtildiği gibi balık çiftliklerinin denizleri kirleten faktörler arasında öncelikli yeri vardır. Balık Çiftliklerinin kurulmakta olduğu kıyılar 1. Derece Doğal Sit Alanıdır.
Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası anlaşmalarla korumayı taahhüt ettiği Akdeniz Foklarının yaşam alanları, Akdenizin Korunması Sözleşmesi kapsamında koruma altına alınan Deniz Çayırları, denizel biyoçeşitlilik, ve yerel sürdürülebilir balıkçılık yok oluş sürecine girmektedir.
Türkiye’nin önemli SİT alanlarından biri olan İzmir Karaburun’daki rüzgar enerjisi santrallerinin kurulması ve kapasite artırımlarının gerçekleşmesi durumunda yörenin geçim kaynağı olan tarım arazileri, orman alanları, özel mülkiyet ve hayvancılık büyük sıkıntı yaşayacaktır.
Yine yarımadadaki balık ve su ürünleri üretim çiftlik projelerinin uygulamaya geçmesiyle birlikte kıyı şeridi ve deniz yaşamı inanılmaz derecede tahribata uğrayacaktır. Yukarda sayılan nedenlerin bölgede yaratacağı geri dönüşü olmayan tahribatların önüne geçmek ve çözüm yollarının belirlenmesi için Anayasa’nın 98’inci TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince “Meclis Araştırılması” açılmasını arz ve talep ederiz.”