Konuya ilişkin ilk ziyarette 6 Temmuz 2012 tarihinde CHP Cezaevleri İnceleme Komisyonu adına Manisa Milletvekili Özgür Özel, Prof. Dr. Tayfun Uzbay ile görüşmüş, ardından yine Manisa Milletvekili Özgür Özel, ikinci ziyareti toplamda 15 kişiyi daha kapsayacak şekilde 17 Ağustos 2012 tarihinde gerçekleştirmiştir. Daha sonra 11 Eylül 2012 tarihinde ki 3. ziyaret Manisa Milletvekili Özgür Özel, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Çorum Milletvekili Tufan Köse, Parti Meclisi Üyesi Gül Çiftçi ve Gençlik Kolları Başkanı Emre Doğan tarafından gerçekleştirilmiştir.
Yapılan son ziyarette 56 tutuklu askeri personelden 20 kişi ile yüz yüze görüşmeler yapılmıştır. Söz konusu davaya ilişkin iddianame hazır değildir ve beklenti iddianamenin Aralık ayından önce hazırlanmayacağı yönündedir.
CHP heyetinin 11 Eylül 2012 tarihinde İzmir Ege Ordu Komutanlığı Askeri Ceza ve Tutukevine yaptıkları ziyarete ilişkin rapor şöyle:
“İzmir Ege Ordu Komutanlığı Askeri Ceza ve Tutukevinde Bu Dava Kapsamında Kimler Var'
Deniz Kuvvetlerinin boğaz komutanlıklarından başlayarak İskenderun’a kadar neredeyse tüm deniz üst komutanları, komodorlar, firkateyn komutanları, Hava Kuvvetlerinin kendi dönem arkadaşlarından 3 ila 5 yıl ileriye terfi etmiş olan ve geleceğin Hava Kuvvetleri Komutanlığı için birbiri ile ileride yarışacak 3 tane F-16 Filo Komutanı, Ankara ve İstanbul GATA’dan en başarılı bilim adamları, Diyarbakır askeri hastanesinin başhekimi, Jandarma Genel Komutanlığı’nın Muhabere Komutanlığı ve MEBS Başkanlığı’nın çok kritik subayları, özelikle subayların askere alınmasında, subaylık sınavlarında, subayların seçilmesinde, terfide, eğitiminde, en kritik görevlerde bulunan komutanlar, bütün dünyadaki ilaç devlerinin peşinde olduğu, şizofreniye çare bulan bilim adamından, Savarona gemisindeki fuhuş operasyonunu yapan bot komutanına, Milli Gemi Projesi’nin ve Milli Torpido projesinin başındaki komutanlara kadar birçok üst düzey ve kritik görevdeki subay burada bulunuyor. Bu insanların ortak özelliği, her kuvvetten, her rütbeden, her görevden, her uzmanlık alanından, her sınıftan eşit ve özenle seçilmiş bir örneklemin parçaları olmaları olarak göze çarpıyor.
Askeri şantaj ve casusluk operasyonları sonucunda tutuklanan kişilerden, cezaevinde görüştüklerimizin tamamının askeri personel olmasının yanı sıra pek çok ortak özelliği bulunmaktadır. Şöyle ki;
Her kuvvetten, her rütbeden, her sınıf ve uzmanlık dalından olan bu personelin ortak özellikleri kendi alanlarında son derece başarılı olmalarıdır. Pek çoğu geçtiğimiz Yüksek Askeri Şura’da terfi beklemekteydi. Her biri Genel Kurmay Başkanları’ndan, Kuvvet Komutanlıklarından, bağlı bulundukları birliklerin General ve Amirallerinden en üst düzeyde, ödüller, takdirnameler, şerit rozetlere layık görülen, yönettikleri birlikler silahlı kuvvetlerinin en başarılı birlikleri olarak seçilmiş, katıldıkları uluslararası eğitimlerde derece almış, pek çoğu kendi alanında uluslararası düzeyde yüksek başarıları ile tanınmanın yanında çok fazla sayıda panel ve konferansa konuşmacı, eğitmen olarak çağırılmış uzmanlardır. Bu kişiler, dönemlerini derece ile bitirmiş, kurmaylığa ilk seferinde hak kazanmış, yüksek dereceler ile harp akademisinden mezun olmuş ve Türk ordusunun parlayan yıldızları gözbebekleri olarak ifade edilen kişiler.
Bu davaya ilişkin olarak cezaevinde yapılan görüşmeler sırasında CHP Heyetine iletilen noktaları şu şekilde özetleyebiliriz;
Bahse konu personel, bu dava ve tutuklama tedbiri ile, hali hazırda bulundukları çok kritik görevlerden alıkonulmuş, mevcut mevki ve yetkilerinden uzaklaştırılmışlardır. Bu kadar başarılı ve kritik görevde olan personel şu an görevini yapamıyor hem orduya ve ülkeye faydalı olamıyorlar, hem de yetenekleri köreltiliyor.
Bu kişilere yapılan operasyonla birliklerindeki yani silahlı kuvvetlerin en kritik bilgisayarların imajları alınmış oldu ve ileri askeri gizlikteki pek çok belge şu an polisin ve savcıların elinde bulunuyor.
56 subayın tutuklu olduğu 280 kişilik bu dev casusluk davasında hemen tüm birliklerdeki çağdaş, çalışkan, vatana sadakatinden şüphe edilmeyecek Atatürkçü bu subayların alınması ile hemen tüm birliklerdeki diğer tüm personele bir gözdağı verildi. “Artık erişemeyeceğimiz kimse yok, ayağınızı denk alın” denilmiş olunuyor.
Gelecekte çok önemli görevlere gelecek bu kişilerin önü kesilmek suretiyle, birileri silahlı kuvvetlerin yarınlarını dizayn ediyor.
Görüşmeler sırasında tutuklu bulunanlardan duyduğumuz ortak tespitler ise şu şekilde:
‘Yarın her şey için çok geç olacak!’
İstanbul’da görülen 1. Casusluk davasında 100’den fazla kişi bulunuyordu ve iddialar askeri casusluk ve şantaj üzerineydi. Ancak davanın son kararında bu iddiaların hiçbiri yer almadı. Şimdi, İzmir’de görülecek olan bu dava da casusluk diyerek başladı. Şimdi bu davanın da görülmesi sürecinde, tutukluluk süreci ile, terfiler donacak, eğitimler kalacak, yurtdışına eğitim yada göreve gidecek olanların önü kesilmiş olacak. Sonrasında gelen adalet adaletten yoksun olacak ve Yarın artık çok geç olacak!
Birbirlerini ilk defa burada tanımışlar…
Bu kişiler, çok önemli bir kısmı birbirini ilk kez burada tanımış. Nerdeyse tamamı ilk kez burada karşılaşıyorlar. Birbirilerinin hayat hikayelerini burada öğrenip benzerliklerine onlar da şaşırıyorlar.
Birbirlerini tanımayan bu askerlere göre, askeri casusluk, şantaj ve fuhuş suçunun dışında bir tek ortak noktaları var: Geçmiş hikayeleri ve gelecek beklentileri …
Hepsi düşük gelirli ailelerin çocukları. Hali hazırda da mal varlıkları son derece mütevazi, en büyük zenginlikleri silahlı kuvvetlerden almış oldukları ödüller ve takdirnameler. Hemen hepsi evli ve çocuk sahibi. Başarılı, azimli, işkolik insanlar olmaları bir diğer ortak özellikleri.
Tozlu buzdolabının arkasındaki pırıl pırıl harddisk..!
Hepsi dijital delillerle suçlanıyor. Somut olarak ise başka hiçbir delil yok.
Örneğin birisinin delili, buzdolabının arkasındaki toz içindeki tellerin içinden bulunmuş pırıl pırıl bir harddisk. Personelin görevde olup aylardır girmediği evinin kapısında birkaç gün önce görülen polisler değil de, görevde olduğunu resmen kanıtlı personel şüpheli.
İsimsiz, imzasız yurtdışından gelen e-postalar aracılığıyla suçlanıyor hepsi, bu e-postalar aracılığıyla ihbar ediliyorlar. Zaten yurt dışı görevinde olup soruşturmada ifade için çağırılınca koşup gelen bazı askeri personelde, şimdi yurtdışına kaçma şüphesi olduğundan tutuklu durumda !!!
Dünyanın en büyük askeri casusluk çetesi yolladığı belgelere kendi isim ve TC Kimlik No’larını yazınca kolayca yakalandı !!!
Dijital delillerde ise, kendi ad ve soyadlarının yanında karışıklık olmasın diye TC Kimlik Numaralarını yazacak kadar amatör ve beceriksiz casuslar bunlar. Bir kişinin bilgisayarında bir dosya açılıyor, o dosyada bu personelin isimleri var veya bu personelden geldiği söylenen dijital bilgiler var. Yollayan personelin ismi açıkça belli. Karışmasın bir başkası ile diye ayrıca TC Kimlik numarası da var. Neden bunların yazıldığı sorulduğunda da, “orduda bazen aynı isim ve soy isimde 2-3 personel olabileceği, kimin gözaltına alınacağı karışmasın diye herhalde” şeklinde cevap veriyorlar bu kara mizah durumuna.
Para karşılığı belge satmakla suçlanan askerlerin, banka hesaplarında borçlarını ödemeye yetecek kadar dahi parası yok…
Amerika’da dünya rekoru kırarak birincilikle bitirdiği TOPGUN olarak bilinen askeri eğitimden sonra ordudan ayrılıp çok yüksek ücretlerle uçuş okulu eğitmenliği yapması teklif edildiği halde görevini bırakıp gitmeyen,
Milyon dolarlık cihazlarla ordu yararına ameliyat yapıp özel hastanelerin inanılmaz maaş tekliflerini geri çeviren,
İcat ettiği tedavi yöntemini satın almak için uluslararası veya ulusal ilaç firmalarının milyon dolarlık tekliflerini geri çeviren,
Büyük şirketlerde çok yüksek maaşlı pilotlukları, kaptanlıkları reddedip şimdilerde kredi ile almış oldukları evin taksitini ödeyemeyen insanlar bunlar…
Hemen hepsinin kredi kartı borcu var. Maaşlarının üçte ikisini aldıkları için pek çoğunun ödemeler dengesi bozulmuş, bazıları çocuklarını okudukları özel okuldan almak durumuna gelmiş, ama hepsi para karşılığı belge satmakla suçlanıyor. Hem de, hiçbirinin hesabında bırakın öyle büyük paraları borçlarını dahi ödemeye yetecek kadar parası yok.
Çok acıklı insan hikayeleri ile dolu Buca Cezaevi!
Yaşlı anne babası kendisini yurtdışı görevinde sanan komutanlar mı ararsınız, minicik oğlu, kızı, babaları tatbikata gitti sananlar m? Meme kanseri olmuş ve eşini içerde olduğu için yeterince tedavi ettiremediğini düşünen bir yüzbaşının eşinin kemik metastazından haberdar olarak yıkılışını mı'
İroniye bakın ki, kendilerini tutuklayan hakim özgürlük hakimi olmuş…!
3. Yargı paketinin eli kanlı katillere uygulanıp, kendilerine uygulanmamasından ve bu hükümden kendilerinin yararlandırılmayışından büyük üzüntü duyuyorlar.
En çok şaşırdıkları şey de savcının tutuklama kararından önce yaptığı sorgulamada her birine senin burada ne işin var diye sormuş olması. Diyorlar ki bu soruyu soranla cevaplayanın yer değiştirmesi gerekmez m? “Ortada bir örgüt var ama o biz değiliz!”
Tam bir hukuk garabeti olarak da buradaki kişileri tutuklayan hakim 3 yargı paketinden sonra özgürlük hakimi olmuş. Özgürlüklerini elinden alan hakim nasıl özgürlük hakimi olmuş diyerek buna da isyan ediyorlar ve adil olmasını beklemiyorlar.
Hakim önüne 25’er kişi olarak çıkmışlar ve herkesi tek tek “sen buraya, sen buraya” diyerek yer göstererek oturtmuşlar ve şimdi yan yana oturan ilk 12 kişi tutuklu, geri kalanlar serbest! Kararı veren ise duruşmanın yapıldığı salona tamamen Hakim!!!
“Ev hapsi değil, laboratuvar hapsi istiyorum!”
İçlerinde ev hapsi değil laboratuvar hapsi istiyorum, bu projeyi bitirmem insanlık için önemli diyen de var. Kanser tedavisi gören eşimin yanında olayım, yargılama bitene kadar askeri binalara değil delil karartmamak su içmek için bile girişim yasak olsun razıyım diyen de!
Peki ya kadın askerler'
Davanın iki kadın tutuklusu, kadın cezaevi ve askeri cezaevi ile ilgili düzenlemelerin üst üste binişmesinden dolayı iki kişilik koğuşta adeta tecrit halindeler. Erkek mahkumlarla kadın mahkumların görüştürülmemesi ilkesi ve askeri cezaevindeki tek kadın mahkum olmalarından dolayı sadece ikisi bir yerde ve tam bir tecritteler. Özellikle bu da psikolojik olarak onları kötü etkiliyor. Diğerleri ise 15 er kişilik koğuştalar. Bu iki kişi ise resmen hak etmedikleri ve çarptırılmadıkları bir hücre cezasını çekiyorlar.
Hiç tanımadıkları bir genç kızın emrinde oldukları bir örgüte üyelikten suçlanıyorlar…
Silahlı Kuvvetler Personeli için casusluk suçlaması idamdan daha ağır bir ceza…
Orduya yirmi yıl, otuz yıl, kırk yıl şerefle hizmet etmiş subaylar, komutanlar, 23 yaşındaki Narin K. adlı bir kızın emrinde oldukları bir örgüte üye olmakla suçlanıyorlar. Örgütün lideri olduğu iddia edilen Bilgin Ö ile de, bağlı oldukları iddia edilen Narin K. ile de ne bir ses kaydı, ne bir temas, görüşme ne aynı mekanda bulunmuşluk ne de fiziki takip sonucu elde edilen bir somut delil ortada yok. Bilgin Ö veya Narin K. İle ya da cezaevindekilerle ya da başka herhangi biri ile bir tane telefon kaydı, bir fiziki takip belgesi, en ufak bir delilde yok. Eğer var ise her cezaya razıyız ama böyle bir delil yok! Bilmedikleri görmedikleri dijital delillerle suçlanıyorlar sadece. Zaten silahlı kuvvetler personeli için casusluk suçlamasının, idamdan daha ağır bir ceza olduğunu söylüyorlar.
400 casusu bugüne kadar bu ülkenin kurumları nasıl fark etmedi'
Cumhuriyet tarihinde bugüne kadar sadece bir subay casusluktan yakalanıp, hüküm giymiş. Burada ise 280, İstanbul’da ki dava ile de birleştirince 400 casusun olduğu bir silahlı kuvvetler nasıl olabili? Eğer varsa, bugüne kadar MİT, Jandarma İstihbarat Teşkilatı, ordudaki her birimdeki istihbarat teşkilatları, Genel Kurmay’ın istihbaratı bugüne kadar bu nu nasıl fark edemed? Ve her şey yurtdışından gelen bir isimsiz elektronik posta ile ortaya çıktı. Eğer 400 casus varsa silahlı kuvvetlerde, Genel Kurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı ve bu ordunun Başkomutanı onların sorumlu olması gerekmez m? Bir orduda 400 casus mu olur'
Silahlı Kuvvetlerdeki çok önemli kadrolar boşaltıldı, şimdi birileri tarafından doldurulmaya müsait hale geldi!
Ve çok önemli bir tehlikeye dikkat çekiyorlar: Silahlı kuvvetlerde zorunlu hizmet 15 yıldan 10 yıla indirildi ve buradaki tutukluların başına gelenlerden sonra silahlı kuvvetlerdeki doktor, pilot ve gemicilerden özellikle kritik görevlerde pek çok arkadaşlarının istifa ettiğini, böylelikle kendileri üzerinden verilen göz dağı ile silahlı kuvvetlerdeki çok önemli kadroların boşaltılıp birileri tarafından doldurulmaya müsait hale geldiğini söylüyorlar.
Askeri Casusluk davası, Ergenekon ve Balyoz davası dışında kalan güneşin altındaki tüm askeri personele yöneliktir…
Casusluk davası, Ergenekon ve Balyoz davaları dışında kalan, silah altındaki herkesi yani güneşin altındaki tüm askeri personele yönelik bir dava olarak nitelendiriliyor. Ergenekon asker emeklilerine, Balyoz görevdeki amiraller ve generallere yönelikken, bu davada ise üstteğmenden albaya kadar bir itibarsızlaştırma, küçük düşürme ve önünü kesme operasyonu yürütüldüğü şüpheleri iddianamenin hazırlanmasının geciktiği ve tutuksuz yargılanma taleplerinin tek tek reddedildiği her gün biraz daha kuvvetleniyor.
Sonuç ve Değerlendirme
400 Casusu bu operasyonlar oluncaya kadar bulamamış, tespit edememiş İstihbaratlar…!
Silahlı kuvvetlerin içerisinde bu kadar casus şüphelisinin bulunması olacak şey değildir ve bu konuda tutuklu askerlerin tamamı hemfikirdir. Hepsi farklı alanlarda olan ama her biri tek tek kendi alanında büyük başarılara imza atmış subayların askeri casuslukla suçlandığı böyle bir davada, eğer Türk Silahlı Kuvvetleri bugüne kadar bu 400 casusu bilmiyordu ise, tek suçlu Genel Kurmay Başkanlığıdır.
Genel Kurmay Başkanı derhal istifa etmelidir!
Askeri istihbaratın, emniyet istihbaratının 250-300’e yakın var olduğu iddia edilen askeri casustan haberdar olmaması mümkün müdür ve bu nedenle konu hukuki değil, siyasi olduğu ayan beyan ortadadır. İşte bu nedenle, Genel Kurmay Başkanı derhal istifa etmelidir.
Genel Kurmay başarı belgesi veriyor, Yargı casussunuz diyor!
Bir taraftan bu davada yargılanan ve şu anda içeride olan tüm askerlerin birçoğuna Genel Kurmay Başkanı ödül, takdir, şerit rozet ve çeşitli başarı belgeleri verirken, diğer taraftan bu insanların casusluk ile suçlanması akıl alır gibi değildir.
Herkese dokunulabilir mesajı!
Bu operasyonların sonucunda TSK’da birçok istifa yaşanmıştır ve emeklilikler artmıştır. Çünkü operasyonların amacı gözdağı vermek ve itibarsızlaştırmaya çalışmaktır. Bu operasyonlarla herkese bizden olmayan herkese dokunulabilir kimsenin başarısı kendisini kurtaramaz bizden olmayanların başına her an her şey gelebilir mesajı verilmiştir.
Balyoz ve Ergenekon’un dışında kalanlar Askeri Casusluk Davasında Toplanmış
Burada bir örgüt vardır ama bu örgüt bu subaylar değildir. Silahlı kuvvetler içerisinde Balyoz ve Ergenekon soruşturmaları ile irtibatlandırılamayan ve kendi dallarında öne çıkmış ne kadar askeri kişi varsa bu soruşturma ile gözaltına alınmış tutuklanmış durumdadır. Milli Gemi projesinin başındaki subaydan, denizaltılarla ilgili projenin başındaki subaya, Diyarbakır Askeri Hastanesi Başhekimi askerlere ilişkin sağlık sisteminde düzenleme yapacak olan albaydan, Hava Kuvvetleri Filo Komutanlarına, kendi emsallerinden 5 yıl kıdemli olanlar üstün hizmet gösterdiği için, eğilip bükülmeyen ve silahlı kuvvetlerde gayretli çalışan belli projelerin başındaki insanların hepsi içeridedir ve itibarları da sarsılacak biçimde itham edilerek tutuklanmış durumdadır. Amacın bu kişileri elemine etmek ve geride kalanlara gözdağı vermek olduğu ortadadır.
Bütün diğer Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarında olan vasıfların aynısı bu soruşturmada da vardır. İsimsiz ihbar mektupları, e-postalar, ilgisiz yerlerde bulunan CD’ler, tutuklu şahısların ulaşması mümkün olmayan askeri belgelerle yüklü bilgisayarlar vd.
İçeride denetimli serbestliğin tüm şartlarına haiz olan kişilerin tutuksuz yargılanma talepleri reddedilmiş durumda.
Delillerin tamamı toplanmış olmasına rağmen şifreler çözülemediği gerekçesiyle tutuklukları devam ediyor. Delillerin karartılacağından ve kaçma şüphelerinden bahsediliyor ancak birçoğu arandıklarını duyduklarında gelip kendileri teslim olmuşlar.
İçeride avukatları ile telefon görüşmesi yapılmasına izin verilmiyor. Eşi kanser ancak eşiyle görüşmesine izin verilmiyor. Dijital verilerin bulunduğu tarih 9 Mayıs, verilerin içinde ise 9 Mayıs’tan 10 gün sonraya ait kayıtlar bile var! MEBS denetleme sonuç ve raporları çizelgesinin gizli olduğunu iddiası ile suçlananlar, bu belgenin ve raporun gizli olmadığını belirtiyor. Delillerin hiçbirisi mühürlü torbalara konulmamış.
Burada görüşülen kişilerin en önemli talepleri ise 4. Yargı paketinde dijital verilerin tek başına delil sayılmaması yönünde. Halen yargı içtihatları dijital verileri tek başına delil saymıyor ama içeride tutuklu bulunan askerler bunun artık yasalaşmasını istiyor.
Askeri anlamda büyük bir suç sayılan askeri casusluk suçlamasının yanı sıra, fuhuşla itham edilmeleri ve suçlanmaları bu kişileri aile ve arkadaş çevrelerinde sıkıntıya sokmuş durumda. Hiçbirisi isminin geçmesini istemiyor ama kendi mağduriyetlerinin de kamuoyunda bilinmediğinden bahsediyorlar.
Anadolu’dan gelen düşük ve orta gelir seviyesindeki ailelerin çocukları olduklarını söyleyen ve bugüne kadar üstün hizmet göstermiş bu askerler, şimdi kamuoyunun kendi seslerini ve mağduriyetlerini duymasını, bilmesini istiyor.