Abdulhakim KÜÇÜK/ EGE POSTASI-Başbakan Davutoğlu’nun AK Parti Genel Başkanlık görevini bırakması, partinin olağanüstü kongreye gitmesi ve aday olmamasının yankıları sürüyor. CHP İzmir İl başkanlığınca “4 Mayıs saray darbesi” olarak adlandırılan bu konu hakkında parti binasında basın toplantısı düzenlendi. 81 il örgütü tarafından eş zamanlı yapılan basın açıklamasını Örgütlerden Sorumlu İl Başkan Yardımcısı Asuman Ali Güven yaptı.
Güven konuyla ilgili şunları söyledi;
“Sayın Ahmet Davutoğlu, AKP’nin 22 Mayıs 2016 tarihinde yapılacak Olağanüstü Kongresi’nde aday olmayacağını belirterek, genel başkanlık görevinden ayrıldığını açıkladı. Ancak basın toplantısında bunun kendi tercihinin olmadığını da ifade etti. O zaman soru şu; kendi tercihi değilse hangi gerekçeyle ayrıld? Bu sorunun yanıtı verilmedi. İzin verirseniz bu sorunun yanıtını ben vereyim: 17 Aralık 2012; dönemin Başbakanı şu ifadeyi kullandı. “Yasama ve yargı benim için ayak bağıdır” dedi. Yani güçler ayrılığı ilkesini açıklıkla reddetti. Sonra devam etti 21 Mart 2015; Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildikten sonra. “Parlamenter sistem artık bekleme odasına girmiş bulunmaktadır” diye bir cümle kullandı ve bunu birkaç yerde ayrıca tekrar etti.
28 ŞUBAT’I ARATTI
Bu söylemler aslında sivil görünümlü bir darbenin, bir dikta yönetimi özleminin ayak sesleriydi. Bunu defalarca ama defalarca dile getirdik. Dün “Kaçak Saray”da gerçekleşen görüşmeyle darbe fiilen gerçekleşti. Darbenin adı, “4 Mayıs Saray Darbesi”dir. Şunu özellikle vurgulamak isterim ki, 4 Mayıs Saray Darbesi 28 Şubat Post Modern Darbesi’ni de aşan bir niteliğe sahiptir. 28 Şubat’ta rahmetli Erbakan Başbakanlık’tan uzaklaştırılmıştı. 4 Mayıs Saray Darbesi’yle de Sayın Davutoğlu Başbakanlığı bırakmak zorunda kalmıştır. Bu darbenin, yani 4 Mayıs Saray Darbesi’nin 28 Şubat’tan farkı “Yol arkadaşım” dediği, “Dava arkadaşım” dediği bir kişi tarafından bu darbenin gerçekleştirilmiş olmasıdır. Sayın Davutoğlu Başbakan olarak iki kez seçimlere girmiş, 7 Haziran’da yüzde 40.87, 1 Kasım’da da yüzde 49,5 oranında oy almıştır. Başarılı bir sonuçtur. Yani parlamenter demokratik sistemin kuralları içinde, Başbakanlık koltuğuna Sayın Davutoğlu oturmuştur. Bu bağlamda meşruluğu hiç tartışılmamıştır. Çünkü milli iradeye saygı demokrasinin temel kuralıdır.
MİLLİ İRADE YOK SAYILDI
Özetle, Sayın Davutoğlu’nu Başbakanlık koltuğuna kendisinin de sıklıkla vurguladığı milli irade getirmiştir. Ancak Sayın Davutoğlu kendisine ve partisine oy veren 23 milyon 681 bin 926 kişinin iradesiyle değil, bir kişinin iradesiyle koltuğundan ayrılmak zorunda kalmıştır. Evet, 23 milyon 600 bin kişinin iradesiyle koltuğa oturan Sayın Davutoğlu, bir kişinin iradesiyle koltuğundan ayrılmak zorunda kalmıştır. O bir kişi, 4 Mayıs’ta Saray Darbesi’ni gerçekleştiren kişidir. O bir kişi, ülkesinin demokrasisini değil, kendi dikta yönetimini düşünen ve planlayan kişidir. Sayın Davutoğlu üzülerek ifade edeyim ki 4 Mayıs Saray Darbesi’ne boyun eğerek dikta yönetimine zemin hazırlamıştır. Oysa demokrasi adına doğru olan 23 milyon kişinin kendisine verdiği görevi savunmasıydı. Milli iradeye sahip çıkmasıydı. “Bu koltuğa beni halk getirdi ancak halk götürür” demesiydi. Yani 4 Mayıs Saray Darbesi’ne Davutoğlu’nun açıkça direnmesi gerekirdi.
DARBECİLERİ YENECEĞİZ
Demokrasi adına Sayın Davutoğlu’nu savunmak da bize düştü. Türk siyasal tarihinde önemli bir yeri olan AKP’nin neredeyse bütün kadrolarının 4 Mayıs Saray Darbesi’ni kabullenmiş görünmeleri de demokrasimiz adına başka bir acı tablodur. Oysa demokrasilerde darbeler desteklenmez, darbelere direnilir. Bu halkın iradesine, yani milli iradeye de bağlılığın temel bir görevidir. Davutoğlu maalesef bunu yerine getirememiştir. 4 Mayıs Saray Darbesi’ni bir partinin iç meselesi olarak görmemek de gerekir. Bu darbe 64. hükümete karşı yapılmış bir darbedir. Bütün cumhuriyetçilerin, demokratların, aydınların, yani demokrasiden yana olan bütün vatanseverlerin darbeye direnmesi gereğinin de ötesinde bir zorunluluktur. Bir dikta yönetiminin yasal zeminini hazırlamak için ülkenin meşru Başbakanına karşı 4 Mayıs Saray Darbesini yapanlar şunu asla unutmasınlar: Cumhuriyet Halk Partisi olduğu sürece asla amaçlarına ulaşamayacaklardır. Yaklaşık 150 yıllık bir parlamenter geçmişimizi bir diktatörün beklentilerine teslim etmeyeceğiz. Kimsenin şüphesi olmasın darbecileri yeneceğiz, demokrasi kazanacak. Tarihte hep bunu böyle yazmıştır."
HELAL ETMEM
Öte yandan, basın mensupları İl Başkan Yardımcısı Asuman Ali Güven'e Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun helallik istemesini sordu. "Hakkımı Helal Ediyorum" diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun aksine Güven, "Ben hakkımı helal etmem" dedi.