EGEPOSTASI- CHP'de parti içi yarış kadın kollarında başladı. İl ve ilçe kongrelerinin tamamlanmasının ardından gözler kurultaya çevrildi.
4 Ağustos Pazar günü yapılacak olan kurultayda Genel Başkanlık için, CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, MYK üyesi Merve Kır ile Birsen Temir Saraç ve Birsen Bayar adaylıklarını açıklamışlardı.
KAYA ADAYLIĞINI AÇIKLADI
Osmaniye Milletvekili ve TBMM Başkanlık Divanı Katip Üyesi Asu Kaya da CHP Kadın Kolları Genel Başkan Adaylığını bugün CHP Genel Merkezi'nde yaptığı basın açıklamasıyla ilan etti.
İZMİR'DEN KAYA'YA DESTEK
Çiçeği burnunda CHP İzmir İl Kadın Kolları Başkanı Zahide Kurun, Kaya'nın adaylık açıklamasında yanında yer alarak desteğini belli etti.
İZMİR'E GELECEK
Öte yandan Kaya’nın İzmir’e gelerek delegasyonla bir araya gelmesi bekleniyor.
İşte CHP Osmaniye Milletvekili Asu Kaya'ın o açıklaması:
Şu an salonda benimle birlikte olan, yıllarca partimizde mücadele vermiş İstanbul, İzmir, Ankara ve memleketim Osmaniye’den dayanışma için gelen İl Kadın Kolları başkanlarımızı, dayanışma ruhuyla yanımızda olan 81 ilin cesur kadın örgütümüzü, ekranları başında bizi izleyen sevgili yol arkadaşlarımı ve tüm kıymetli vatandaşlarımızı en içten duygularımla selamlıyorum.
Ben, Osmaniye Milletvekili Dr. Asu Kaya;
Sözlerime, laik ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran, kız çocuklarına eğitim hakkı tanıyan ve hekim olmamı sağlayan; kadınlara seçme ve seçilme hakkı vererek bana da memleketim Osmaniye’yi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil etme olanağı veren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı ve minnetle anarak başlamak istiyorum.
Bugün Cumhuriyet Halk Partisi’nin 15. Olağan Kadın Kolları Kurultayı’nda, Kadın Kolları Genel Başkanlığına aday olduğumu açıklamak için buradayım.
Bu ülkede hak temelli her alanda mücadele eden binlerce kadının hikâyelerinin ve birikimlerinin farkında olan bir kadın olarak kısaca kendi yolculuğumu anlatmak istiyorum.
Yaşamım boyunca, “yapabilirim, başarabilirim” demeyi hep sevdim, dolayısıyla mücadeleden hiç vazgeçmedim. Anadolu’daki kadınların güçlü mücadelelerine ortak oldum. Yaptıklarımızı paylaşarak çoğaldığımızı, çoğalarak da güçlendiğimizi gördüm. Bu da çalışma motivasyonumu her daim artırdı.
Ve ben, aynı zamanda bir depremzede olarak, yaşama karşı olan inancımın daha da arttığını gördüm ve mücadelelerin derin inceliklerini ve gücünü kadınlardan öğrendim. Elbette, doktor olmamın bunda payı büyük.
Acılarla, kadınların ağıtlarıyla yoğrulan Anadolu şehirlerinde, kadınlar, bugün artık seslerini daha çok duyurma ihtiyacı hissediyorlar.
Çünkü yoksulluk bitmiş değil, yoksunluk geride kalmış değil, şiddet sona ermiş değil. Kadın cinayetleri durmuş değil!
Deprem bölgesinde benim de dahil olduğum milyonlarca kadın, yıkılmış o karanlık sokaklarda hayata tutunmak adına birbirimizden yardım istedik. Biz kadınlar orada, ekmeğimizi, suyumuzu paylaştık. Ben, bu karanlık tablonun içinde, ülkemin geleceği daha aydınlık olsun diye, köy köy gezerken, dönebileceğim bir evim yokken her gördüğüm ölümde; yıkılmış, yürünecek sokakları kalmamış şehirlerde, çaresizlik içindeki o günlerde, şunu çok daha net gördüm: yaşadığımız büyük bir afetti fakat en büyük yıkımı kadınlar ve çocuklar yaşadı.
Kadınların, özellikle burada yaşadıkları mağduriyetler gözümün önünden hiç gitmiyor. Mecliste onlarca kez yaptığım konuşmalarda bu konulara en ayrıntılı şekilde girdim, şu anda da bunları detaylı anlatmamak için dahi kendimi zor tutuyorum. Bizzat depremin yıkıntıları arasından gelmiş bir insanım; bunu bilmenizi istiyorum. Biz kadınlar, güçsüz olana “kimsesiz” gözüyle bakan, onu ilk fırsatta yok etmeyi isteyen bu zihniyeti en iyi bilenleriz, yaşayanlarız. Kadınların bu ülkede yaşadığı sorunların, diğer meselelerden-politikadan uzakmış gibi görülmemesi gerektiğini en iyi bilenleriz. Ülkemizde yaşanan tüm sorunlardan ilk ve en çok etkilenenlerin kadınlar, gençler ve çocuklar olduğu gerçeğini de vurgulamak istiyorum.
Sevgili yol arkadaşlarım,
Bu döneme kadar tarihinde hiç kadın milletvekili çıkarmamış olan memleketim Osmaniye’den vekil seçilmeden önce, 20 yıldan fazla hekim olarak görev yaptım.
Köy köy gezerek hekimlik yaptım. Osmaniye’nin en dezavantajlı, yoksul ve yoksun bırakılmış, unutulmuş bölgelerinde çalıştım. Buradan o dostlara, o kadınlara selam olsun.
Aile hekimi olmak demek, sadece bir hastayı tedavi etmek değil, ailenin tam içinde, kadınların yanı başında olmak demektir.
Özellikle kadınların, kimseyle paylaşamadığı sıkıntılarını anlattığı, bu toplumun ve Anadolu’nun gerçekliklerini en iyi bilenlerdir hekimler.
Bu süreç içinde de üç dönem Tabip Odası başkanlığı yapmış bir arkadaşınızım. Meslek örgütlerinin birer kamu kuruluşu olarak toplumsal muhalefete verdiği güce ve cesarete inananlardanım. Biliyorum ki bu cesaret, yalnızca sözlerin büyüklüğünden değil, gerçekliğin çarpıcılığından kaynaklanıyor. Ve, Tabip Odası yöneticiliği yaptığım sırada da, kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda protokoller imzalamaya öncülük etmiş, yerelde bununla ilgili mücadele etmiş bir kadınım.
Tüm bu birikimlerle, Türkiye’de sadece bir ilde değil 81 ilde kadın kollarımızla birlikte, gündemi belirlemek konusunda ısrarcı ve inatçı davranarak ve kolektif çalışarak güçlü bir kadın örgütlenmesini ortaya koymaya talibim.
Çünkü şunu biliyorum, kadın kollarımız yöneticileriyle, üyeleriyle, seçim olmasını beklemeden, tüm imkansızlıklara rağmen en çok çalışan, çaba gösteren ve bunu hiçbir karşılık beklemeden yapan örgütlerimizden oluşuyor.
Ben, 81 ildeki il ve ilçe kadın kollarımızla birlikte, kadına yönelik cinayetleri ve şiddeti, şu anda eğitimle ilgili yaşanan krizlerin, kadınları ve kız çocuklarını nasıl etkilediğini ortaya koymaya talibim.
Kadınların ve kız çocuklarının adalete erişimindeki sorunları ve kadın hareketinin gündeminde olan konuları, bütün ülke olarak imzaladığımız İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere cinsiyet eşitliğine dair olan tüm uluslararası sözleşme ve anlaşmaları gündemde tutmaya ve uygulamaları konusunda yerelden ulusal siyasete kadar geniş bir çerçevede takipçisi olmaya talibim.
Kadınlar olarak bugün siyaset yaparken önümüze çıkan engelleri aşmaya çalışırken, toplumsal engellerden de muaf olmadığımızı biliyoruz. Ülkemizde her geçen gün artan enflasyonun en yakıcı sonuçlarını yaşayan kadınlar pazara gidemiyor.
Pazar pazar gezen bir milletvekili olarak pazarlarda “çocuklarım destek olmasaydı gelemezdim” diyen kadın emeklilerimizin, “düzenli bir işim yok, güvencem yok, ama çocuklarımın karnını doyurmak zorundayım, temel besin maddelerini bile alamıyorum” diyen işsiz kadınların feryatlarını hep duyuyorum. İşgücü içinde kendine çoğunlukla güvencesiz yer bulan kadınların acı çığlıklarını kim duymaz ki?
Bu ülkede ezilen kadınlar için ne büyük bir mücadele vermemiz gerektiğini çok iyi biliyorum. Bu nedenle mücadelemizi kazanımla sonuçlandırıncaya kadar da hiçbirimizin bir adım geri durmaya hakkı yok.
Neden? Çünkü biz, kazanımlarımızı, uzun yıllar boyunca her bir hakkımız için emek emek mücadele etmiş kadınlara borçluyuz. Biz, kadın kollarımızda fedakârca çalışan ve karşılığını hiç beklememiş yol arkadaşlarımıza çok şey borçluyuz. Bir borcumuz daha var onlara: Artık bu emeği “ben” değil, “biz” diyerek güçlendirip görünür kılmak.
Depremzede kadınların gözyaşını silemiyorsak, seslerini duyamıyorsak, kadınların her gün öldürülmesini, çocukların istismara uğramasını izliyorsak siyasetin bir anlamı yok.
Yolu olmayan kentlerde temiz suya erişemeyen, temel insani ihtiyaçlarını karşılayamayan mağdur insanlarımızın, kadınlarımızın sesine kulaklarımızı tıkıyorsak siyasetin bir anlamı yok. Siyaset, koltuklarımızı korumak için değil, halkımızın sorunlarını çözmek için var.
Değişimden, iktidardan göz göre göre kaçıyorsak, kadınlarla beraber seçimi kazanma derdimiz yoksa siyasetin hiçbir anlamı yok.
Kadın kollarımızın ortaya koyduğu ve koyacağı her bir çalışmanın, her bir kadın yoldaşımın aklının ve fikrinin Meclis’te görünür olması için adayım.
Meclis kürsüsünün, tarihte ilk defa Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kollarına açılması için adayım. Bu kürsüyü benden sonra gelecek olan arkadaşlarımın hepsine devretmek için adayım.
Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları Genel Başkanları milletvekili değilken, AKP Kadın Kolları Genel Başkanının milletvekili sıralarında oturmasına, o koltuğu kadınların haklarını gasp etmek için kullanmasına karşı savaşmak için adayım. Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları, mecliste daha güçlü temsil edilsin diye adayım.
Memleketimde, aile bakanı sıfatıyla karşıma aday yapılmış, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine sesini çıkarmamış, 6284 sayılı kanuna sahip çıkmamış bir siyasetçiye karşı sahada kapı kapı, köy köy mücadele ettiğim gibi, Mecliste kadın kollarımız adına, Anadolu’da kadınlarla yan yana, kol kola mücadele etmek için adayım.
Tam da bu nedenlerle, bu değişimi isteyen, seçim akşamlarında partimizin ışıklarının sönmesine gönlü razı gelmeyen o kadınların sesini duyanlar, o kadınlarla beraber iktidara yürümek isteyenler, değişimin bir parçası olanlar için adayım.
“Değişimin Yüzyılı, Yüzyılın Değişimi” şiarıyla yola çıkan, Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi Cumhuriyet Halk Partimizi son seçimlerde birinci parti yapan, kadın haklarını sözde değil, temsilde tanıdığı eşitlikle savunan Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in ve tüm kadın yol arkadaşlarımın verdiği cesaretle, partimizi kadın kollarımızın emeğiyle, gücüyle iktidar yapmak için adayım.
Bu vesileyle, diğer aday arkadaşlarıma da içtenlikle başarılar diliyorum. Hepimizin amacının Cumhuriyet Halk Partisi’ni iktidara taşımak olduğunu biliyorum.
“Hep birlikte başardık”, “Biz yaptık, olduk” diyeceğimiz günler yakın. Değişim, kadınlarla başlayacak! Çoğalacak, güçlenecek ve birlikte iktidara koşacağız! Yaşasın kadın mücadelesi!