Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Biz ‘çevre’ diyerek enerji hamlemizi engellemeye çalışanlara meydanı bırakmayacağız’ açıklamasına tepki gösteren Bakan, “Asıl, biz size bırakmayacağız meydanı! Önce çevre demek önce vatan demek. Siz, eğer ülkenizin ormanlarını korumuyorsanız, göllerini, denizlerini, dağlarını korumuyorsanız vatanı korumuyorsunuz. Ondan sonra çıkıp, burada ‘vatanseveriz, yerliyiz, millîyiz’ palavrası atmayın bize” dedi. CHP’li Murat Bakan’ın bütçe değerlendirmesi şu şekilde:
‘İklim bütçesi bizde binde 28, AB’de yüzde 30!’
“İklim politikaları dünyanın geleceğini belirleyecek. Bunun için ciddi bir finansmana ihtiyaç var; azaltım politikaları için ihtiyaç var, koruma politikaları için, iklim adaleti için ihtiyaç var. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın bütçesi, geçen sene genel bütçenin binde 27’siydi, şu anda binde 28 oldu. Hani, öyle koca koca laflar ediyorsunuz ya ‘Yeşil Kalkınma Devrimi’ diye… Binde 28’le mi ‘Yeşil Kalkınma Devrimi’ yapacaksınız? Utanıp sıkılmadan ‘Yeşil Kalkınma Devrimi’ diyorsunuz. Avrupa Birliği’nin altı yıllık bütçesi 1,8 trilyon avro, bunun yüzde 30’unu iklim politikalarına ayırıyor. Bizde binde 28, Avrupa Birliği’nde yüzde 30.
‘İklim kriziyle mücadele devlet politikası olmak zorunda’
İklim kriziyle mücadele sadece Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı işi değil, bu bir devlet politikası olmak zorunda. Sizin Bakanlık olarak tüm Bakanlıkları koordine etmeniz lazım. Bakanlığın ismine ‘iklim değişikliği’ ekleyerek olmaz. Millî Eğitim müfredatına iklim krizini nasıl ekleyeceksiniz? İklim mültecileriyle karşılaşacağız çok yakın zamanda, İçişleri Bakanlığı’nın böyle bir derdi, böyle bir çalışması var mı? Yok. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı geldi, burada bütçe sunumu yaptı; 2 defa karbon azaltımından, iklim krizinden bahsetti, ikisinde de ‘Nükleer güç santraliyle karbon emisyonunu azaltacağız’ dedi. Nükleer güç santralleri sıfır emisyon değil, kaldı ki bu temiz ve yeşil bir enerji de değil. Azaltım politikası yapacaksanız, kömürden çıkmanız lazım. Enerji Bakanı kömürle ilgili tek laf etmedi burada.
‘Siz önce Tarım ve Orman Bakanı’nı zapt edeceksiniz’
Yutak alan olarak iki tane yutak alan var; bir tanesi denizel ekosistemler, tatlı su ekosistemleri, sulak alanlar; diğeri de ormanlar. Tarım ve Orman Bakanı 2019 yılında, dedi ki, ‘Orman ithalatını azaltarak orman üretimiyle 1 milyar dolar cari açığı kapatacağız.’ Yani ormanları yaşam alanı olarak değil; yonga, odun, kereste, üretim alanı olarak gören bir zayıf akıl yönetiyor Tarım ve Orman Bakanlığı’nı. Seyfe Gölü yok. Hani, o Nasrettin Hoca’nın göle maya çaldığı Akşehir Gölü yok, Burdur gölü yok. Sulak alanlar noktasında da yapılabilecek hiçbir şey yok. Siz önce Tarım ve Orman Bakanı’nı zapt edeceksiniz.
‘Asıl, biz size bırakmayacağız meydanı!’
Dünyanın kalbi Glasgow’da Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nde atarken, Cumhurbaşkanı, ‘Biz ‘çevre’ diyerek enerji hamlemizi engellemeye çalışanlara meydanı bırakmayacağız’ dedi. Asıl, biz size bırakmayacağız meydanı! Önce çevre demek önce vatan demek. Vatan dediğiniz soyut bir kavram değil ki. Siz, eğer ülkenizin ormanlarını korumuyorsanız, göllerini, denizlerini, dağlarını korumuyorsanız vatanı korumuyorsunuz. Ondan sonra çıkıp, burada ‘vatanseveriz, yerliyiz, milliyiz’ palavrası atmayın bize. Siz, politik ajandanızın en üstüne enerji politikalarını, rant politikalarını, şehircilik politikalarını koymuş olabilirsiniz. Bizim ajandamızın en üst sırasında sürdürülebilir yaşam var. İklim kriziyle siz mücadele edemezsiniz, iklim kriziyle biz mücadele ederiz. Siz, sarayın vesayeti altındasınız, Bakanlık olarak kendi başınıza hareket edebilecek durumda değilsiniz.”