İZMİR - Konferansta Türkiye’de taşeronlaşmanın geldiği noktayı özetleyen Güler, Devlette taşeronlaşmanın 1988 yılında Devlet Memurları Kanunu’nda basit bir değişiklik yapılarak başladığını söyledi. Taşeronlaşmanın emek sömürüsünden başka bir anlama gelmediğini vurgulayarak sözlerine devam Güler, Belediyelerin ve İl Özel İdarelerinin kapanmasıyla yaşanacak personel devri sorununa da değinerek, sendikaların bu sorun karşısında atağa geçmesi yönünde çağrıda bulundu.
Taşeronluk sistemini sözde hizmet usulü olarak nitelendiren Güler, Emek sömürüsüne dayanan hizmetin kamu hizmeti olamayacağının altını çizdi. Kamuda çalışan insanların yıllık izin hakkını, kıdem tazminatını, ve insanca ücret hakkını alamadığını belirten Güler şöyle konuştu: “Belediyelerde 250 bin kişi çalışıyor, şirketlerinde ne kadar personel çalıştırdığı bilinmiyor. Belediyelerin ve şirketlerin taşeron işçilerinin sayısı 500 bine ulaşmış durumda. Bu rakamlar gösteriyor ki, belediyeler kamu hizmeti üretmiyor. Taşeronluk belediyelerin emek sömürüsüyle yol aldıklarını gösteriyor. Kamuda yarım milyon işçi, yıllık izin hakkını, kıdem tazminatını, insanca ücret hakkını kullanamıyor. Emek sömürüsüne dayanan hizmet kamu hizmeti olamaz. Bu tip hizmet kurumsal olmayan şirketler dünyasını üretir. Partizanlık üretir. Kalitesiz iş üretir. Nitekim bu sözde hizmet usulü patlamıştır. Şimdi tartışılan kıdem tazminatı sorunu bu patlağın kendisidir. Bu, özelleştirme politikasının patladığının en açık örneğidir”
“Özelleştirmeye mecbur tutuldular”
Taşeronluk sisteminin Özal zamanında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yapılan değişiklik ile çalışma hayatına girdiğini belirten Güler, “Taşeronluk, 1988’de ‘memurlar arasında yardımcı hizmetleri yapanların gördüğü işler, hizmet satın alarak yapılabilir’ hükmüyle başladı. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’na bu hüküm getirildi ve temizlik, güvenlik, yemek, inşaat işlerinin ihaleye verilmesinin yolu açıldı. Ardından belediyelerin kamu şirketi kurmalarına engeller getirildi. 1999 yılında norm kadro uygulamasına geçilerek adeta altın vuruş yapıldı. Belediyelere memur – işçi alımı sıkı denetimle sınırlanıp adeta yasaklandı. Kamu şirketi kuramayan personel alamayan belediyeler, hizmetlerini ihaleye götürmeye, yani özelleştirmeye mecbur tutuldular” dedi.
“Sendikalar atak başlatmalı”
Yaşanan gelişmelerden dolayı sendikalara çağrıda bulunan Güler, sendikaların norm kadroya, kamu şirketi kurma yasağına ve kıdem tazminatı sorunuyla patlayan özelleştirmelere karşı büyük atak başlatması gerektiğini belirtti.
Konferansın sonunda Bütünşehir Yasası’na değinerek yasa ile birlikte personel devri sorunu yaşanacağı belirten Güler sözlerini şöyle sonlandırdı: “İl Özel İdareleri’nin 30’u belediyelerin bin 500’ü kapandı. Personelin devri sorunu yaşanacak. Sendikalar bu işlemleri Gözlemleme komisyonları kurarak yakından izlemeli ve denetlemelidir.”