Türk turizminin kalbinde meydana gelen bu korkunç olayın tam da Internet Gazetesi Radikal’in köşe yazarı Ezgi Başaran’ın ‘Tehlike Uyarısı: Bu IŞİD’çiler nerede'’ başlıklı yazısının yayımlandığı gün vuku bulmasının son derece ibret verici olduğunu belirten Çıray ‘Türkiye’nin 7 Haziran’ın hemen ertesinde peş peşe yaşadığı ve vatandaşlarımızda ağır travmalara yol açan terör olaylarının hiçbiri tesadüf değildir. Ne IŞİD’in canlı bombalarının yol açtığı feci katliamlar, ne de Güneydoğumuzda yaşanan Türkiye Cumhuriyetinin egemenliğini sarsan iç savaş manzaraları habersiz, hazırlıksız yakalandığımız olaylardır. Bütün bu dehşet verici olaylar sarmalı, 13 yıllık AKP iktidarlarının tek adam devletine kilitlenmiş nihai hedefine yönelik iç ve dış politikaların neredeyse matematiksel bir kesinlikle öngörülebilecek sonuçlarıdır. Çünkü Suriye’de AKP’nin takip ettiği politikaların Türkiye’nin iç güvenliği için çok ciddi neticeler doğurabileceğini bölgenin demografisini ve hassas tarihsel dengelerini bilen herkes görüyordu. TBMM’de 2012’de yaptığım konuşmada ‘çok Müslüman kanı akıtacaksınız, çok’ demiştim. Tek adamın ideolojik ve diktatoryal hesaplarla yaptığı dış politika tercihlerinin Türkiye’de kitlesel cinayetlerle noktalanabilecek terör saldırılarını tetikleyeceğini haber vermiştik.” dedi.
KANLI OLAYLARIN SİYASİ SORUMLUSU ERDOĞAN VE HÜKÜMETİDİR
Dış politikada derin tarihsel bilgeliğin sonucu olan ‘yurtta barış dünyada barış’ ilkesinin terk edilmesinin Güneydoğu’da da büyük güvenlik zaaflarına yol açacağı uyarıların da sürekli yaptığını vurgulayan Çıray, bu uyarıların da hiçbir şekilde dikkate alınmadığını ifade etti. Çıray, Güneydoğu’da yaşanan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgedeki egemenliğini doksan üç yıldır ilk kez sorgulanır hale getiren iç savaş manzaralarının da aynı şekilde sürpriz olmadığının altını çizdi. Adeta ‘bağıra bağıra’ gelen bu çok üzücü ve ürkütücü durumun AKP’nin radikal-fundemantalist zihniyetinin ve bu zihniyete uygun otokratik sistemi kurma projesinin doğal bir ürünü olduğunu belirten Çıray ‘Erdoğan ve hükümeti bu yüzden önce sıfır terörle devraldığı mirası bozuk para gibi harcadı. Sonra PKK’ya yeniden özgüven kazandıran ve onu eşit, hatta daha güçlü müzakereci konumuna getiren politikalar uyguladı. Netice 2005’ten itibaren ayrılıkçı ırkçı terörün güçlenmesi oldu. 2005-2009 arasında seçimlere göre yürürlüğe konan çatışma-çatışmasızlık döngüleri sonunda Oslo müzakerelerine ve Habur faciasına gelindi. Müzakerelerde yer alan üst düzey MİT görevlisi kadın görevlinin gülerek itiraf ettiği gibi metropollerin bile tıka basa patlayıcı doldurulduğu biliniyordu. Yine sözde açılım süreci içinde terör örgütünün sözde bölgesel sivil toplum ve gençlik organizasyonlarıyla tüm bölgeyi kana bulayan silah, bomba yığınaklarını yapıp, şehir savaşı için gerekli araç ve malzemeleri sağladığını adeta devletin sivil ve güvenlik bürokrasisinin gözleri önünde gerçekleşmesine göz yumuldu’ dedi.
Bütün bunların Türkiye’yi içinden çıkmak için çok ağır siyasi, sosyal ve ekonomik bedeller ödeyeceği bir girdaba çekeceği çok açıktı diye devam eden Çıray, Türkiye’nin turizmine çok büyük bir darbe olarak nitelediği Sultanahmet Katliamını ‘önceden haber verilmiş seri toplu cinayetlerin son ama maalesef sonuncu olmayan halkası’ olarak niteledi. Çıray, ‘Saldırganın 1988 doğumlu bir Suriyeli IŞİDCİ olduğunun hazırlanan diktatöryal tek adam devletinin kurgusuna uygun olarak Cumhurbaşkanı aracılığıyla çok kısa sürede açıklanmış olduğuna dikkat çekerek, bunun bütün bu olayların ‘önceden haber verilmiş toplu katliamlar olduğunu bir kere daha kanıtladığının altını çizdi.
‘IŞİD teröristinin kim olduğunu patlamadan 10 dakika sonra bilen devlet, onun kim olduğunu herhalde on dakika önce de biliyordu ki bu kadar süratle açıkladı’ diyen Çıray, TBMM Başkanlığına verdiği soru önergesinde İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya yazılı olarak yanıtlanması kaydıyla şu soruları yöneltti:
İŞTE ÇIRAY’IN EFKAN LA’YA YÖNELTTİĞİ SORULAR
Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamlarını yapan IŞİD hücresine mensup oldukları belirtilen Savaş Y., Muhammet Zana Alkan, Walentina Slobodjanjuk ve Ömer Deniz Dündar’ın izleri takip edilmekte midir'
Bu çok tehlikeli terör hücresi mensuplarının taşıdıkları sahte kimlikleriyle sağlık muayenesi yaptırıp eczanelerden ilaç aldıkları belirlenmiştir. Bu bilgilere rağmen söz konusu hücre mensuplarının yakalanamamış olması MİT’ten ve Emniyetten kimlerin hangi görevlerini sorumlulukları yerine getirmemiş ve ihmal etmiş olmalarından kaynaklanmaktadır'
Bu ihmallerin ve yetersizliklerin ilgili kurumlardaki sorumluları hakkında bugüne kadar herhangi bir işlem yapılmış mıdır'
Şu ana kadar teşhis ve takip edilerek eylem gerçekleştirmeden etkisiz hale getirilen IŞİD hücrelerinin ve teröristlerin sayısı nedi? Bunlar en çok nerede yoğunlaşmışlardı? Bu bölgelerde şu ana kadar ne tür tedbirler alınmıştır'
IŞİD teröristinin kim olduğunu patlamadan 10 dakika sonra bilen devlet, onun kim olduğunu herhalde on dakika önce de biliyordu ki bu kadar süratle açıkladı. Bunları bildiğinize göre neden önceden yakalamadını? Bundan amaç tek adam devletinin inşası için korku ortamı yaratmak mıdır'