Ege Postası
Geri

Çıray’dan iktidara yaylım ateşi

CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Ege Postası İle Gündem programının konuğu oldu. Çıray iktidarı hedef alırken, parti içi önemli mesajlarda verdi. İzmir örgütüne seslenen Çıray, “ Önümüzdeki seçimi mahalli seçim tartışmasına sokmamalıyız. Türkiye’yi konuşmayız. İşsizi hastayı yolu konuşmamız gerek” dedi. Çıray, yeni il başkanı konusunda, “İzmir’in fedakar çalışkan örgütünün başına bir il başkanı arıyoruz. CHP’nin değerlerini savunacak bir il başkanı, birleştirecek bir il başkanı, herkese eşit mesafede olacak bir il başkanı arıyoruz. CHP böyle bir il başkanı aramalı” dedi.
Çıray’dan iktidara yaylım ateşi
Haberler / Yerel Politika
3 Ocak 2015 Cumartesi 15:25
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
EGE POSTASI - CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Radyo Ege Postası’na konuk oldu. Çıray, Mithat Umutoğlulları’nın hazırlayıp sunduğu Ege Postası İle Gündem programında önemli açıklamalarda bulundu. Çıray iktidarın politikalarını hedef aldı, parti içi önemli mesajlar verdi.

MAHALLİ SEÇİM HAVASINDA OLMAMALI
İzmir’de CHP ve AK Parti arasında yaşanan “hizmet” polemiğine değinen Çıray, genel seçim sürecinde CHP’nin İzmir örgütünün süreci mahalli seçim tartışması dışına çıkartması gerektiğini söyledi. Örgüte seslenen Çıray, “CHP örgütlerine sesleniyorum, önümüzdeki seçimi mahalli seçim tartışmasına sokmamalıyız. Türkiye’yi konuşmayız. İşsizi hastayı yolu konuşmamız gerek. Mahalli seçim havasında giderse CHP bundan karlı çıkmaz. CHP’li belediye başkanlarımız hepsi canını dişine takarak çalışıyor. Mesele seçim stratejisidir. Mahalli seçimler geride kaldı. Gündem saptırmasıyla bizi mahalli seçim havasına sokmaya çalıyorlar. 2011’de bu hatayı yaptık” dedi.

NASIL BİR İL BAŞKAN OLMALI
CHP İzmir’de yeni il başkanı arayışı hakkında da önemli mesajlar veren Çıray, şunları söyledi;
“ Kime il başkanı arıyoruz. Aytun Çıray’a mı…İzmir örgütünün başına arıyoruz. İzmir’in fedakar çalışkan örgütünün başına bir il başkanı arıyoruz. CHP’nin değerlerini savunacak bir il başkanı, birleştirecek bir il başkanı, herkese eşit mesafede olacak bir il başkanı arıyoruz. Örgütün heyecanını yükseltecek bir il başkanı olmalı.  CHP böyle bir il başkanı aramalı. İsmin kim olduğu önemli değil. Önümüzde kritik bir seçim var. Seçim kaybedilirse ülkede rejim değişecek sözümüz doğruysa bu sözümüzle uygun tutum içinde olmalıyız. Uygun tutum da hepimizin talep ettiği bu tarz bir il başkanı. Aradığımız CHP’nin siyasetini en uygun düzeyde temsil edecek bir il başkanı…Önümüzde kısa bir dönem var. Örgütten biri olmalı. Örgütü tanıma çok önemli. Süre içinde hem örgütü tanıyacak hem seçimi götürecek olması kolay bir iş değil”

BEN DE AYNISINDAN İSTİYORUM
Milletvekili adaylarının belirlenmesine yönelik yöntem tartışmasının hatırlatılması üzerine Çıray, şunlar söyledi;
“İki bakan vardı. Azimet Bay ve Salih Bey. Aynı anda uçakla seyahat ediyorlar. Uçakta set gazete veriyorlar. Azimet Bey, ‘set’ gazete istiyor. Tüm gazeteler geliyor. Salih Bey ‘set’in ismini unutuyor. Aynısından ben de istiyorum diyor. Ben de önseçim noktasında Sayın Genel Başkanımız dediğinin aynısından istiyorum. Genel Başkanımızın sandığı koyacağını, sandığı koyarken il başkan ve ilçe başkanlarına güveneceğine bugün itibariyle söyleyebilirim”  



TAKDİR PARTİLİLERİN VE İZMİRLİLERİN
Geride kalan görev süresindeki, performansı sorulan Çıray, “ En iyi takdir edecek partililer ve İzmirlilerdir. Sınıfı geçtiysek partililer ve İzmirliler gereğini yapacaktır. Mecliste önergeler kanun teklifleri verilir.  Sayılar dışında niteliğe bakmak lazım. Binlerce soru önergesi verebilirsiniz, içeriği önemli, takip edilmiş mi bunlar önemli. Her sabah kes yapıştır metoduyla bir vekil soru önergesi verebilir. Esas olan verdiğiniz önergelerin ne kadar etkin olduğu ve iktidarı ne kadar sarstığıdır. İyi bir dönem geçirdik. İzmir milletvekilleri olarak birbirimizle iyi anlaştık. Hepimizi ciddi emek verdik.

MÜEZZİNOĞLU KARİYERİNİN DIŞINA ÇIKTI
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun “Anneler anneliğin dışında bir başka kariyeri merkeze almamalı” sözünü hedef alan Çıray, “ Mehmet bey kariyerinin dışına çıkmış. Gündem değiştirmek için söylenen laflardan biri. Sezaryen meselesinde olduğu gibi. Sonuç itibariyle topluma zarar veriyor. Toplumun önderi pozisyonunda olan, belli makamlarda olan insanların ağızlarından çıkanı kulaklarının duyması gerekir.Kadınımızın sosyal hayatta yer aldığı modernleşme sürecini geri çevirecek sözlerdir bunlar. Kadınsız ve emeğe katılmadığı toplum düşünülemez. Erkeklerin, ikinci bir şahısmış gibi kadınlardan bahsetmeleri hoşuma gitmiyor. Sanki toplumun esas unsuru erkeklermiş, kadınlar ikinci unsurmuş gibi bir tutum bu. Hem ahlaki açıdan, hem de 21. Yüzyılda kabul edilebilecek bir söylem değil kesinlikle. Üstünde durmaya değmez. Çok düşündüm, buna bir cevap vereyim mi diye. Fakat, bu gündem değiştirme oyununa gelmek istemediğim için cevap vermeyi düşünmedim. Mehmet Müezzinoğlu’nun yüreği yetiyorsa, sağlık politikalarından eminse, boş işleri bıraksın, gelsin televizyonda, ben sağlık bakanlığı eski müsteşarı olarak, o da yeni bakan olarak Türkiye’nin meselelerini tartışalım” dedi.

SAĞLIK POLİTİKALARI GİDEREK KÖTÜYE GİTTİ
Hükümetin sağlık politikalarını eleştiren Çıray, “ Çok iyi başladıkları sağlık politikalarını, zaman içinde yaptıkları uygulamalarla, finansmanı kontrol edemedikleri için çok yüksek harcamalarla, israfla bütçeye problem olduğu için milletten katkı payı almaya başladılar. Hastaneye giden, sağlık ocaklarına giden vatandaşlardan 10 aşamaya yakın katkı payı alıyorlar. Bir süre önce soru önergesi verdim. Hastanelere ilk adım attığında vatandaşımızın verdiği katkı payının toplamı 2 milyar 132 milyon lira. Muazzam bir para. Diğer katkı paylarını koyduğunuzda 13 milyar liraya ulaşıyor. Bu hükümet, sağlık politikalarını devraldığı zaman, yurttaşlarımızın cebinden yaptığı sağlık harcaması sabit hesaplarla 92 dolarken, şu anda 132 dolara çıktı.Bir yandan övüneceksiniz, muayenehaneleri kapattık, artık vatandaşın cebinden para çıkmayacak diye övüneceksiniz, diğer yandan her aşamada katkı payı alacaksınız. Sonra da vatandaşımızın 2002’ye göre cebinden yaptığı sağlık harcamalarını yüzde 68 artıracaksınız. Türkiye bu çelişkiyi konuşsun. Türkiye kararını verdi. Türkiye modernleşecek. Eşit vatandaşların yaşadığı bir ülke olacak.Türkiye’de sadece kadın erkek ayrımı değil, hiçbir konuda ayrım yapılmayacak. Polemik açmasınlar. Milletin dertlerini konuşalım. İktidarın görevi sorun yaratmak değil, sorunları çözmektir. Muhalefetin  sorun çözmek gibi bir görevi yoktur. Eleştiri hakkımızı kullanırız. Onu bunu bırakıp kadınlarla ilgili tartışma açmalarını, sağlık politikalarının giderek kötüye gitmesine bağlıyorum” ifadelerini kullandı.



İDDİAMIZ DAHA DÜŞÜK MALİYETTE DAHA KALİTELİ HİZMET VERMEK
“CHP sağlık alanında yeterli muhalefet yapabiliyor mu” sorusuna yanıt veren Çıray, şunları söyledi;
“ Bizim muhalefet anlayışımızda toptan reddediyetçi bir anlayış yok. Özellikle geçmişte sağlık politikalarının belirlenmesinde rol almış bir kişi olarak söylüyorum, bu hükümetin başlangıçta yaptığı, devlet ve SSK hastanelerinin tek çatı altında toplanması, SSK hastanelerinde ilaç kuyruklarının kaldırılmış olması, bu ve buna benzer iyi olan şeyleri biz destekliyoruz. Ancak daha sonra gittikçe sevk zincirinin ortadan kalkması, vatandaşın gittiği yerde neyle karşılaşacağını bilmeden, büyük tetkiklere, röntgen, tomografi gibi olması gerekiyor mu gerekmiyor mu şüpheli işlere maruz kalmasını eleştiriyoruz. Bu hükümetin sağlık politikalarının en temel yanlışı şurada oldu. Bir performans sistemi getirdiler. Buna göre sağlık personeli ne kadar işlem yaparsa o kadar para kazanacak dediler. Türkiye’de bugün ameliyatlarda 2002’ye göre artık yüzde 114 artış oldu. Özel hastanelerde ameliyat sayısındaki artış yüzde 561. Nüfus yüzde 13 arttığına göre bu artışlar, hastalıklı bir artış.Hükümete soruyorum. Ameliyat bu kadar arttığına göre, geçmişte insanlarımız ameliyat olması gerekirken olamadıkları için  ölüyorlar mıydı, yoksa bugün performans adı altında daha çok pirim alabilmek için olur olmaz ameliyatlara mı giriyor yurttaşlarımız.  Buradan yurttaşlarımızı uyarmak istiyorum. Vatandaş, tomografiye giriyor ama muazzam bir radyasyon alıyor. Hiroşima’daki gibi radyasyon alıyorsunuz. Gereksiz yere iki kez girmek kanser riskini çok yükseltir. Performans adı altında bu hükümetin yanlış politikalarıyla ben yurttaşlarımıza, çok gereksiz radyolojik tetkikler ve kan tahlilleri yapıldığı kanaatindeyim.Bütün bunlar bir başka şeyi ortaya çıkardı. Türkiye bütçesinin açık vermesine, 10 milyarlık kısmına da sağlık politikaları sebep oluyor. Yurttaşlarımız şunu yanlış anlamasın. Sağlık konusunda yurttaşlara yapılan her harcamayı helal kabul ederiz. Yaklaşık 75 milyar liraya çıktı bu hükümetin toplam sağlık harcamaları.Aynı kalitede hizmeti, daha kalitelisini, biz Türk milletine daha ucuza verebilecek bilgi ve birikime sahibiz. Sağlıkla israf ekonomisini kaldırdığımızda da, aynı sağlık hizmetini yüzde 30 daha ucuza veririz.Bir taahhüdümüz daha var, sağlık politikalarında vatandaşımızın memnun ve mutlu olduğu hiçbir şeye dokunmayacağız. İddiamız daha düşük maliyette daha kaliteli hizmet vermek.”
 
İZMİR TIP TURİZMİNİN MERKEZİ OLMALI
İktidarın şehir hastaneleri projesini de hedef alan Çıray, “ Şehir hastaneleri gibi bir proje vardı. 3 bin yataklı, tüm branşların olduğu model. Bu çağı geçmiş bir model. 21. Yüzyılda çağdaş ülkelerde böyle devasa hastane modelleri yok. Birkaç sebebi var. Ulaşılabilir değil. Enfarktüs geçiren hasta oraya gidinceye kadar hayatını kaybediyor. İkincisi bu kadar devasa hastaneler yönetilebilir değil. Vatandaş girdiğinde kayboluyor. Ben Ege Tıp mezunuyum. Orada bile vatandaş çoğu kez kaybolurdu. Konsultasyon yapılacak hasta unutulur, günlerce bekleyebilirdi. Şimdiki durum, 400 yatağı geçmeyen, kentin çeşitli yerlerine dağılmış, kompakt, yönetilebilir, ulaşılabilir hastane modelleridir.Üstelik bu yaptıkları hastaneler, şehrin yatak sayısını da artırmayacak. Çünkü bunları yaptırırken, bazı hastaneleri kapatma kararı alıyorlar. O hastanelerin arsalarını da rant olarak kullanacaklar şehir içinde kaldığı için. Bunlar yanlış işler. Bunun yerine, İzmir gibi bir yerde, 400 yataklı, küçük, yönetilebilir hastaneler şehrin çeşitli yerlerine konulabilirse, bizim CHP olarak programımızda da yer alan, benim kafaya taktığım, İzmir’in tıp turizminin merkezi yapmak projesi var. Normal bir turist, yılda ortalama kişi başına Türkiye’ye 600 dolar bırakırken, tıp turizmini başarabilirsek 6000-8000 dolar bırakır. Sebebi dünyada sağlık hizmetlerinin çok pahalanmış olması. Batılı ülkelerde yaş ortalaması yüksek olduğu için, çalışanlar, emeklilere bakamaz halde. Aynı kalitede daha iyi iklimlerde hem moral olarak hastalar gezsin, görsün, hem de orada tedavi olsun istiyor sigorta şirketleri. İzmir bunun için çok uygun bir il. Hem iklimi, hem çok kültürlü oluşu, coğrafyası, insanı açısından uygun. Önemli bir proje. Taksi şoföründen marangozuna insanın cebine para sokacak bir proje. Onun için İzmir’de devasa hastaneler istemiyoruz. AKP’nin her şey içinde tarzı tıp turizmi anlayışını da reddediyoruz. Çünkü arada yine önemli bir fark var. Onlar devasa hastanelere dışarıdan hasta getireceklerini söylüyorlar ama onların sistemine göre Antalya’da olduğu gibi otelin içine girecek, çıkmadan şehri terk edecek. Bu sağlık sisteminde de turist hastaneye girecek, çıkmadan, şoför esnafına, diğer turistlerin yararlandığı diğer sektörlere hiç katkıda bulunmadan çekip gidecekler. Biz onu savunmuyoruz. Hem insanları tedavi edeceğiz, hem de kentimizi tanıtacağız, dünya kenti haline getireceğiz. Bu şekilde görüş farklılıklarımız var. Esas konuşmamız gereken Türkiye’nin bu tür sorunları ve çözümleridir” ifadelerini kullandı.



AKP PARALEL DEVLET OLUŞUMU İÇERİSİNDEDİR
CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, iktidarın büyük bir algı yönetme mahareti olduğunu öne sürdü. “Kurgu siyasetleri konusunda AKP'nin becerilerini kabul etmemiz gerekir” diyen Çıray, şöyle devam etti;
“ Bu beceriyi yönetecek bir medya gücüne sahipler. Medyanın bir kısmı doğrudan doruya kendilerine bağladılar. Diğer bir kısmı ise prangalı hale getirildi. Bugün Türkiye'de sizin gibi nefes alabildiğimiz özgür medya dışında ne yazık ki bir çok kuruluşun ayağında pranga var. Rahat hareket edemiyor ve bizim verdiğimiz mesajlar istediğimiz yüksek tonajlı ve güçlü bir ses olarak ulaşmıyor. bu da toplumda adeta AKP güç izafiyesi oluşturuyor. Sanki onların sesi daha gür çıkıyor. Sanki onlar daha etkili ve daha yapıcı bir algı yönetimi oluşturdukları ortaya çıkıyor. Tarih, 17/25 Aralık operasyonlarından sonra Almanya'dakinden sonra en büyük algı operasyonunu Türkiye yaşamıştır. AKP yolsuzlukları örtbas edebilmek için önce bir hikaye yazmıştır. Hayali paralel devlet oluşturulmuştur. Hayali düşman yaratmış ve bu hayali paralel devlet hikayesinden sonra tekrar kendi oylarını derleyip toplamışlardır. Bu hikaye 40 kanaldan 24 saat o kadar çok yayınlamışlardır ki toplumun bir süre sonra kafası allak bullak olmuştur. Hakikaten ortada bir paralel devlet var. Bu paralel devlet iktidara darbe yaptı ve Başbakan'a haksız yere montajla iftiralar atıldı algısı oluşmaya başlamıştır ama vatandaşlarımıza şunu soruyorum ortada bir paralel devlet varsa üç beş hakim ve polisten oluşabilir m? Bu paralel devletin genel müdürleri ve müsteşarları nerede tutulandılar m? hayır. Türkiye paralel arıyorsa kendi paralel devletini kuran AKP'ye baksın. Bugün AKP paralel devlet oluşumu içerisindedir. 17/25 olayları Türkiye için bir sürpriz değildi. 17/25 Aralık öncesi Tayyip Erdoğan'ın çocuklarının gemisi olduğunu bilmiyor muyduk. Daha dün çocuklarımı okutacak param yok diyen bir adamın tanesi 2 Milyon dolardan 5 tane 10 tane ev almasını neye bağlıyorduk. Emeğe mi bağlıyorduk, milletvekili maaşına mı bağlıyorduk. aslında yolsuzluklar sürpriz değil sadece malumun ilamı olmuştur. ama yolsuzluklardan daha vahim bir hadise var ortada biz 17/25 Aralık'ta bunları takip edenlerin, dinleyenlerin ve operasyon düzenleyenlerin dinletmek istediklerini dinledik. Bize ellerindekilerin bir kısmını dinlettiler.  Daha bu kaynakların ellerinde eski Başbakan hakkında hangi bilgi ve belgeler var bilemiyoruz. Daha çok fazlası olduğunu düşünüyorum. Eski Başbakan şöyle bir ikrarda bulunmuştu. Beni de dinlemişler, Genel Kurmay başkanını da dinlemişler,Cumhurbaşkanını da dinlemişler. Ozaman siz dinlenmişseniz o açıklanmayan belgeler yabancıların elindeyse siz rehinsiniz demektir. Acizsiniz ve bu devleti yönetemezsiniz. Talimatları uygulamakla görevli hale gelirsiniz. Yapmanız gereken bu ülkenin yönetiminden çekilmek ve bu ülkeyi özgürleştirmektir.”

KİMSENİN OYU KİMSENİN CEBİNDE DEĞİL
“CHP-Cemaatle işbirliği yaptı” eleştirilerine tepki gösteren Çıray, “ Cemaatle işbirliği konusu, böyle birşey yok zaten böyle bir şeye ihtiyaçta yok.  Kimsenin oyu kimsenin cebinde değil. Bırakın hizmet hareketini Türkiye'de herhangi bir cemaatle işbirliği yapsanız dahi vatandaş gidip bütün oylarını o siyasi partiye vermez. CHP bunun bilincinde olan bir partidir.Şimdi cemaati suçlayan AKP hükümeti bunlar suçlu diyerek işin içinden sıyrılabilecek mi geçmişte yaptıkları yardım ve yataklıklar ne olacak peki. Geçmişte yapılan operasyonlar ortada bu konu üzerinden kimse aklanamaz. İzin vermeyiz. Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük mahkemesi olan Anayasa Mahkemesi Başkanı diyor ki; "biz artık gündemi internet sayfamıza koyamıyoruz, tehdit ediliyoruz" diye. Bu ülkede Anayasa Mahkemesi Başkanı tehdit edilir hale geliyorsa Bayındır'daki Foça'daki hakim ne yapsın korkmaz m? Böyle bir adalet anlayışına karşı bu ülkede adaletten söz edilebilir m? HSYK seçimlerinde üyeleri AKP'den mi olsun cemaatten mi olsun tartışmaları sonrası bu ülkede adalete kim güvenebilir. Bu ülkede cumhurbaşkanı anayasayı askıya alıp iktidar partisi başkanı gibi davranıyorsa cumhurbaşkanı gibi davranabiliyorsa, muhalefet partilerini polemiğe çekmeye çalışıyorsa, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na ben sana Ahmet Davutoğlu'na laf söyletmem diyorsa o ülkede devlet krizi var demektir. Ülkeyi bu krizden çıkaracak tek irade CHP'dir” dedi.

DÖRDÜNCÜ KİTABA VAKTİM YOK
3 kitap kaleme alan Çıray, dördüncü kitabı yazmak için vaktinin olmadığını ifade etti. Çıray, “ Seçim kampanyası bitene kadar olmaz. Vaktim de yok. Esasen bir eksiğim olduğunu düşünüyorum. Çok genç yaşta devlet yönetimine girdim. 32 yaşında başhekim, 36 yaşında müsteşardım, 4 yıl sonra Başbakan danışmanı oldum. Bir dönem canlı tanığıyım. Keşke notlar alsaydım. Gelecek nesillere bir şeyler bırakmak gerek. Devlet sısrrı kavramlarına saygı göstererek, ahlaki bir şekilde yazmak lazım. Çok ünlü bazı insanlar danışmanlık yapıp cill cilt kitaplar yazdı bunlar ahlaki değil. Yazdığım kitaplardan bir tanesi ‘Kaybedilmiş zamanlar ülkesi’…Temennim inşallah bu ülke artık zaman kaybetmez, gençlerin önü açılır” dedi.

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
POLİTİKA YEREL POLİTİKA GÜNCEL İZMİR EGE 3. SAYFA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SPOR YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ DÜNYA KÜLTÜR - SANAT GENEL MAGAZİN SEÇİM
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Ege Postası