Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 1995 yılından bu yana İstanbul Taksim'deki Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri, 975'inci haftada basın açıklaması yaptı. AP Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor'un da gözlemci sıfatıyla katıldığı eylemde yapılan basın açıklamasında, 6 Aralık 1993 tarihinde amcasının Siverek'teki evine 30 araçlık bir konvoyla gelen asker, polis ve Bucak aşiretine mensup korucular tarafından gözaltına alındıktan sonra kendisinden haber alınamayan Hüseyin Taşkaya'nın akıbeti soruldu.
"HÜSEYİN TAŞKAYA'NIN AKİBETİ KARANLIĞA BIRAKILDI, FAİLLERİ CEZASIZLIKLA KORUNDU"
Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"Akrabalarının ve tüm mahallenin tanıklığında gözaltına alınmış olmasına rağmen, savcılık konuya ilişkin suç duyurusunu ailenin soyut iddiası olarak değerlendirdi ve dosyada takipsizlik kararı verdi. Hüseyin Taşkaya’nın akıbeti karanlıkta bırakıldı, failleri cezasızlıkla korundu. Ailesi dört kuşaktır Hüseyin Taşkaya’yı aramayı sürdürüyor. 975. haftamızda adli ve siyasi makamlara sesleniyoruz: gözaltında kaybetme suçunun devam eden ihlal niteliği taşıdığını dikkate alın. Hüseyin Taşkaya’nın akıbetini açığa çıkartacak ve faillerin yargılanmalarını sağlayacak etkinlikte bir soruşturma ve kovuşturma yapma yükümlülüğünüzü yerine getirin. Kaç yıl geçerse geçsin; Hüseyin Taşkaya için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”
Cumartesi Anneleri'nin eyleminin ardından İHD’ye geçen AP Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, burada bir basın açıklaması yaptı. Amor, şunları söyledi:
“CUMARTESİ ANNELERİ'NİN TEMEL AMACI KAYBEDİLEN SEVDİKLERİNİN AKIBETİNİ SORMAK, ADALET İSTEMEK: Burada, Cumartesi Anneleri/İnsanları ile dayanışmamı ifade etmek için bulunuyorum. Bundan önce de Anayasa Mahkemesi kararlarına riayetle ilgili burada bulunuyorum. Cumartesi Anneler'ini gözlemlemekle birlikte, mekana dair koşulları da gözlemleme imkanım oldu. Civarda Atatürk’e ait birçok fotoğraf vardı ve Cumhuriyet'in 50. yılına ait heykelin çevresinde birçok polis bulunuyordu. Bu durum Türkiye’de insan hakları için oldukça anlamlı bir tabloyu ifade ediyordu. Atatürk’ün kurduğu modern Cumhuriyet ve bu düzeni ifade eden Atatürk'ü ve Cumhuriyet'i ifade eden heykelin çevresinde birçok polis bulunuyordu. Cumartesi Anneleri/İnsanları anayasal haklarını kullanmak için oradalardı. Anayasa'nın ilgili maddesi her Türkiye vatandaşının daha önceden izin almadan gösteri yapma hakkını garanti altına alıyor bu doğru. Fakat Cumartesi Anneleri'nin varoluş amacı barışçıl toplantı yapsalar da gösteri yapmak değil. Cumartesi Anneleri'nin temel amacı kaybedilen sevdiklerinin akıbetini sormak, adalet istemek ve sevdiklerini kaybedenlerin yargı önüne çıkması gerektiğini dile getirmek.
YARGITAY'IN, AYM ÜYELERİNİ YARGILAMAYA YÖNELİK ADIMLAR ATMASI TÜRKİYE'DE YARGININ İÇİNDE OLDUĞU UYUŞMAZLIĞIN VE SORUNUN BAMBAŞKA BİR GÖSTERGESİ: Barışçıl toplanma ve gösteri hakkına gelirsek, benim ziyaretim yeni şartlar altında gerçekleşti. Nispeten normal şartların yaratılmasını memnuniyetle karşılıyorum. Yeni şartların yaratılmasında İçişleri Bakanı'nın katkısının olduğunu, pozitif bir şey olduğunu kabul ediyorum. Barışçıl toplanma hakkı deyince de tabii ki bu örnek üzerinden AYM açık bir şekilde dile getirildi. Türkiye vatandaşlarının temel haklarını kullanmaları için AYM’nin aldığı bu olumlu kararları da övgüyle karşılıyorum. Ama tabii ki AYM'nin mülki idareye verdiği doğrudan talimat ve emre rağmen kararlarının uygulanmadığı ortada. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diğer kararları referans göstererek 'Bu Türk yargısının kararıdır' dediği örnekleri hatırlıyoruz. Ama burada Türk yargısının bir kararı var ve bu karar açıkça Cumartesi Anneleri'nin haklarını, anayasal haklarını ifa etmelerinin hiçbir engel olmadan yerine getirilmesi gerektiğini söylüyor. Türkiye’deki yargının içinde olduğu uyuşmazlığın en temel, en açık örneklerinden birisi Cumartesi Anneleri örneği. Yargıtay'ın, AYM’yi hedef alan akıl almaz hareketi ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunarak yargılanmalarına yönelik adımlar atması Türkiye’de yargının içinde olduğu uyuşmazlığın ve sorunun bambaşka bir göstergesi. Böyle tartışmaların, böyle münakaşaların bir ülkenin imajı için ne kadar yaralayıcı olduğunu tahmin bile edemezsiniz.
TÜRKİYE, AYM'NİN KORUMASI ALTINDA OLMAYAN BİR ÜLKE OLARAK GÖRÜLDÜĞÜ SÜRECE ASLA SAYGI DUYULMAYACAK BİR ÜLKE OLARAK ANILACAK: Ben okuduğum raporlardan birinde Cumartesi Anneleri meydana çıkmaya çalışırken bir polis memurunun AYM kararlarını artık tanımayarak, 'Artık idare poliste' dediğine de ne yazık ki tanık oldum. Bu durumda sormak istiyorum haklarınızı kim koruyor? Yargınız mı, mahkemeleriniz mi yoksa AYM kararlarını açıkça ihlal eden her bir polis mi? Tabii burada sizin de bir toplum olarak hepinizin 'Benim haklarım kimin garantisi altında? Beyoğlu Kaymakamı, Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürü, Beyoğlu’nun idare amirleri mi benim anayasal haklarımının üzerinde yoksa AYM'nin verdiği kararlarla garanti altına alınan haklar mı daha üstün' sorusunu sormasını istiyorum. Türkiye, haklarınızın polis memurlarının elinde olduğu bir ülke olarak görüldüğü sürece, AYM'nin koruması altında olmadığı bir ülke olarak görüldüğü sürece asla saygı duyulmayacak bir ülke olarak anılacak.
TÜRKİYE'DE BİRÇOK HAK İHLALİ VAR: Ben Cumartesi Anneleri'nin eylemine tanık olabildiğim ve gözlemleme fırsatı bulabildiğim için şahsen mutluyum. Çünkü Cumartesi Anneleri, vatandaş olmak ne dememin mükemmel bir örneği. Türkiye’de gözlemleyebileceğim birçok hak ihlali var. Bu hakları ihlal eden birçok grup var. Ama Cumartesi Anneleri'ni seçmemin bir sebebi var. O da Cumartesi Anneleri, demokratik hakların korunması, demokratik hakların el üstünde tutulması gibi görevi ifade ediyor. Mutlak bir ısrarı, iradeyi gösterdiği için Cumartesi Anneleri ile birlikteyim. Çünkü Cumartesi Anneleri ile durmak, Cumartesi Anneleri ile dayanışmak, hukukun üstünlüğünü savunmak, insan haklarını savunmaktır. Türkiye vatandaşlarının haklarını kullanma özgürlüğü ortadadır. Cumartesi Anneleri'nden bahsettiğimizde, toplanmanın, barışçıl, sakince, memurlara hiçbir sıkıntı çıkarmadan olduğu ortada. Bu miktarda polisin şehrin birçok noktasında bulunması gerekliliği ortada. Mutlak şekilde barışçıl ve sakince ilerleyen bu gösterinin mülki idare için ya da Cumhuriyet için nasıl bir tehdit oluşturabileceğini hiçbir şekilde hayal bile edemiyorum. Cumhuriyetin 50. yılını temsil eden heykelin etrafından hiçbir polis olmadan, barışçıl bir şekilde toplantı yapma özgürlüklerini kullanabilmelidirler Cumartesi Anneleri. Burada olma, burada gözlemleme imkanı için oldukça mutluyum tekrar gelmeyi çok isterim. Tekrarlıyorum, burada Avrupa Birilği'ni, değerlerini, Avrupa Birliği üyelik sürecini savunmak için bulunmuyorum. Sizin haklarınızı savunmak için bulunuyorum."