Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Saadet- Gelecek Ortak TBMM Grubu toplantısında konuştu. Davutoğlu, şunları söyledi:
"Dün bir kez daha gördük ki uzun, çileli on yıllardan birçok darbeden müdahaleden sonra elde ettiğimiz demokratik kazanımlar bir kez daha tehlike altında. Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi ile demokrasimizde dar bir tünele girmiştik. Bu tünel şimdi daralıyor neredeyse demokrasimiz için bir mezara dönüşüyor. Hepimizin ayağa kalkma vakti. Hangi düşünceden, hangi bölgeden inançtan olursa olsun 'yeter' deme vakti.
"CAN ATALAY ÜLKEMİZ İÇİN SEMBOLİK NİTELİK KAZANDI"
Can Atalay meselesi feri bir mesele değildir. Tekil olarak bir milletvekilinin şahsi davası gibi görebilir bazıları. Ama ülkemiz için çok sembolik bir nitelik kazanmaya başladı. Devletler, düzenler iki temel üzerine oturur. Birisi ilkeler, diğeri kurumlar. İlkeler net olacak, kurallara herkes uyacak. Bu kuralları hayata geçirecek olan devlet kurumları sağlam olacak. Yoksa devlet binası yürümez. Dün yaşanan şey, ilkeler manzumesi olan Anayasa'nın yok sayılmasıdır. İlkelerin yok sayılmasıdır. Demokratik ilkelerin, insan hakları temelinde ortaya konan temel demokratik kazanımların yok sayılmasıdır. Özetle söyleyeyim süratle bir anayasasızlaşmaya gidiyoruz. İkincisi; kurumsuzlaşma... Devlet kurumlarının birer birer önemini kaybetmesi. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 153. maddesinin açık hükmü mucibince iki kez karar verdi. 'Seçilen bir milletvekilinin Meclis'e geri dönmesi ile ilgili bir karar verdi. Ama Yargıtay Ceza Dairesi bu kararları iki kez hem de kurumsal çatışmaya yol açacak şekilde reddetti ve bütün bunlar arasında var olan sorunları çözme makamı olan TBMM Başkanlığı ve Grup Başkanvekili, tarafını Anayasa'dan değil, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nden aldı.
"BİR GÜN GELECEK, ADALETE SİZİN DE İHTİYACINIZ OLACAK"
AK Parti'nin o her şeyi meşrulaştıran zihinleri şimdi kendilerine sormak zorunda, nereye gitti bizim savunduğumuz değerler. Önce Anayasa Mahkemesi'ni işlevsizleştirecekler. Yani Anayasa Mahkemesi'nin daha 2012 yılından beri bireysel başvuru hakkında atılan adımları yok sayacaklar. Sonra mümkünse Anayasa Mahkemesi'ni kapatacaklar. Sonra mümkünse Türkiye'yi tamamıyla uluslararası hukukun ve evrensel hukuk değerlerinin dışında kendi içine kapalı bir hukuk sisteminin dar boğazı içine sokacaklar... O zaman da yargı kurumları iktidar ve partilerle ilişkilendirilecek ve fiilen hukuk ortadan kaldırılacak. Buna da kurumsuzlaşma diyoruz, kurumlar kalmayacak. Tüylerim ürpererek söylüyorum, herkesi uyararak söylüyorum, en başta da bu feci tabloya sebep olan ona araç olanlara sesleniyorum, gittiğiniz yol yol değil. Bir gün gelecek bu hukuka bu adalete sizin de ihtiyacınız olacak.
"HANİ YASAKLARA KARŞIYDIK"
Hani yasaklara karşıydık, hani milli iradenin yanındaydık. Milli iradeyle seçilen kim olursa olsun, baş düşmanımız kan davalımız olsa bile eğer milletin oyuyla gelmişse Meclis'e 'başımızın tacıdır' diyebilmemiz lazım. Hayır öyle demiyorlar. Şunu diyorlar, 'Bize uyarsa talimatlarımızı dinlerlerse biz onu hapishaneden de çıkarırız, Meclis'e de sokarız, törenle rozet de takarız, her türlü imkanı da seferber ederiz. Ama bize uymazsa onların dünyasını karartırız.' Böyle diye diye milletin dünyasını kararttılar.
"MİLLİ İRADE ZARAR GÖRECEKSE KARDEŞİMİZİ BİLE TANIMAYIZ"
Bizim, Gelecek ve Saadet Partisi olarak en başından itibaren bu konuda net bir tavır aldık. 'Biz eleştirsek de Anayasa’nın hükümlerine saygı duyar ve kararı eleştirir ama uygularız' diyerek kendimiz zarar görsek bile demokratik hukuk devletinin zarar görmesine asla izin vermeyiz. Ama biz, eğer demokrasimiz, milli irade zarar görecekse kardeşimizi bile tanımayız. Eski dostlarımızın karşısında onlara hakkı hukuku adaleti hatırlata hatırlata onlarla mücadele etmekten de bir saniye geri durmayız. Sorun soruları yüreklerinize birçoğuyla omuz omuza mücadele ettiğim AK Partili milletvekili arkadaşlarım AK Parti Genel Merkezi'nde çalışan arkadaşlarım sorun kendinize, şundan eminim Numan Kurtulmuş dahil hiçbir AK Partili yalnız kaldığında, vicdanları ile baş başa kaldıklarında beş tepeden talimat gelmedikçe böyle bir şeyi içlerine sindiremezler. Ama şundan eminim ki şahsiyetleri öyle ezildi, güç karşısındaki ahlaki tutarlılıkları öyle örselendi ki artık herhangi bir konuda direnecek güçleri kalmadı.
"DİYOJEN'İN EL FENERİYLE ARAMASI GİBİ DEMOKRASİYİ ARAMAK ZORUNDA KALACAĞIZ"
Yerel seçimin getireceği şartlar ne olursa olsun, biliniz ki yerel seçimden sonra esas siyasi mücadele Türkiye'de demokrasi ve milli irade özgürlükler mücadelesi olarak çok daha çetin bir şekilde olacak. Yerel seçimden önce bu adımlar atıldıktan sonra yerel seçimlerde burada halkımıza bir ileterek seçmenlere ifade ediyorum, bir kez daha güçlü alternatif yok diyerek, medyanın ambargosu altında sesini duyurma imkana sahip olmayan bizleri yok sayarak tekrar bu iktidara güç verirseniz bilin ki yerel seçimlerden sonra Türkiye'de demokrasiyi Diyojen'in el feneriyle araması gibi demokrasiyi ve demokratik hukuk devletini aramak zorunda kalacağız.
"GAZZE'YE GİTMEYE HAZIRIZ"
Bıkmadan, usanmadan yine çağrıda bulunacağım. Son gelişmeler ışığında, iktidara altı temel çağrıda bulunuyorum. Ticareti derhal kesin, yeter artık. İsrail'e net ticaret ambargosu uygulayın. Hava sahasını derhal kapatın. İsrail'e gidecek bir kuş bile hava sahasında uçmasın... İsrail Ortadoğu'da adeta getto muamelesi görsün. Filistin dostları grubu oluşturun... Uluslararası Adalet Divanı’nın kararlarını takip etmek üzere... Eski başbakanlar, bakanlar, insan hakları savunucularından, uluslararası hukukçulardan oluşan bir heyet biz Gazze'ye gidelim. Mısır 'Biz güvenliğinizi temin edemeyiz, kendi güvenlik riskinizi temin derseniz gidebilirsiniz' demişler. Biz Gazze'ye gitmek için kimsenin güvenlik şemsiyesini istemiyoruz... Mısırlı kardeşlerimiz hiçbir engelde bulunmasınlar, biz Gazze'ye gideceğiz. Bizimle birlikte gidecek olan çok sayıda Müslüman, Hristiyan, Yahudi akademisyen, devlet adamı olacağından da eminim. Böyle 10 kişi çıksa eski, bilinen, tanınan eski bakan, başbakan dünyadan gitse ertesi gün tedbir almak zorunda kalırlar. Biz buna hazırız. Yeter ki önümüze engel konmasın. Bu çerçevede de bazı tanıdığım başbakanlara şahsi talimatta bulunacağım, bir heyetle Gazze'ye gidebilmek için."
"PARTİLERE YERELDE KOALİSYON ÇAĞRISI"
Ana muhalefet ve iktidar dışında diğer partilere yerelde her türlü koalisyona açık olma çağrısında bulunan Davutoğlu, "Taki Türkiye'yi bir kıskaçtan, bir kutuplaşmadan çıkaralım, kurtaralım. Kimin nerede seçildiği önemli değil, Gazze'de yangın burada seçim var. Seçimin öyle veya böyle tecelli etmesinden daha önemli olan bizim bir yere gelmemizden daha önemli olan Türkiye'de bu iktidara bir uyarı verilmesidir. Vatan, millet, din edebiyatı üzerinden iktidara gelip sonra bütün bu değerleri unutanlara" dedi.
"ERDOĞAN'A 24 SAAT MÜHLET VERİN DE ŞU TİCARETİ DURDURSUN SAYIN BAHÇELİ"
MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin kendisine yönelik 'Şeytan bile şeytanlığından utanır” sözlerine yanıt veren Davutoğlu, şunları söyledi:
"Ülkemiz bu haldeyken, milletimiz yoksullukla boğuşurken dünyada zulümler diz boyu artmışken ben Sayın Bahçeli ile polemiğe girmek istemem, kimseyle polemiğe girmek istemem. Türkiye'de siyasi polemik yapmaktansa, onun için bir dakikamı ayırmaktansa, bin dakikamı dünyada mazlumların sesi olmaya ayırırım bu yeğdir. Ama şunu sadece kendisine iletmek isterim. İsrail'e saat mühlet verdiğinizde alkışlamıştık Sayın Bahçeli. Teşekkür etmek için telefon etmiştim son derecede nazik bir şekilde karşılamıştınız. Güzel de bir sohbet etmiştik, hatta 'buluşalım' diye konuşmuştuk. Sizin ikili görüşmelerinizdeki nezaketinizle kürsüdeki diliniz arasında bir uçurum var. Ne oluyor o arada bilmiyorum. Ama tekrar çağrıda bulunuyorum, 24 saatlik mühlete ne oldu Sayın Bahçeli? ‘Hadi gidin İsrail'e mühlet verin, savaşı durdurun' demiyoruz. Durdurmak da elinizde değil onu biliyoruz ama bari Erdoğan'a bir 24 saat mühlet verin de şu ticareti durdursun Sayın Bahçeli. 'Tekeden süt sağılmaz Erdoğan'dan Cumhurbaşkanı olmaz' dediğiniz günlerden bugüne geldik. Bir kez düşünün nereden nereye nasıl geldik."