Konuşmasına davetlileri selamlayarak başlayan Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Çok kritik bir tarihi eşikte bu zirveyi yapıyoruz. Dünya çok kapsamlı bir küresel ekonomik krizden geçiyor. 2008'den bu yana dünya ekonomik krizin getirdiği birçok çalkantıları birlikte yaşıyor. Ayrıca jeopolitik krizler ve güvenlik sorunları dünya gündemini işgal ediyor. Ve bütün bu krizlerin merkezi coğrafyasında bulunan İslam dünyası çok önemli meydan okumalarla karşı karşıya. Biz İslam medeniyetinin bugünkü temsilcileri olarak şunu ifade ediyoruz ki; İslam dünyası ve medeniyeti dünyaya barış ve adalet mesajı iletmek üzere bugün İstanbul'da bir araya geliyor. Ama bir taraftan da çok güçlü bir iç muhasebe yapmak durumundayız. İslam dünyası bütün köklü kültür hareketlerinin, medeniyetlerinin merkezi olmuştur tarihte...
Ama bugün maalesef bu kültür ve medeniyet zenginliğimizi dünyaya sunmakta etkili olamıyoruz. En güçlü devlet gelenekleri bu coğrafyada doğdu; ancak bugün iç gerilimlerle, savaşlarla yüz yüzeyiz" dedi.
"9 ÇAĞRI ÇAĞRIDA BULUNMAK İSTİYORUM"
Davutoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "9 çağrıda bulunmak istiyorum. Hep beraber ortak bir eylem çağrısıdır bu. Birincisi, kültürel dini hayat anlamında yüce dinimizin barış mesajını dünyaya en iyi şekilde iletmeli ve bu mesajın dışında hareket eden kendi içimizdeki yapılara karşı da ortak bir tavır sergilemeliyiz. İkincisi, teröre ve İslam'ı terörle özdeşleştirmeye çalışan tavırlara karşı da ortak bir duruş sergilemeliyiz.
Üçüncü olarak dünyada bugün İslam dini ile ilgili olarak oluşturulmaya çalışılan olumsuz algıya karşı da hep beraber ortak bir tavırda buluşmalıyız. Dördüncüsü, siyasi konularda farklı kanaatlere sahip olabiliriz; ancak insani konu söz konusu olduğunda hep beraber insani alanda birlikte davranmak durumundayız. Beşincisi, siyasi görüş ayrılıklarımızı giderebilmek için üst düzey siyasi diyaloğa önem vermek durumundayız. Altıncısı, bugün özellikle İslam dünyasına dönük olarak sınırların yeniden çizilmesi çabalarına bazı ülkelerin parçalanması risklerine karşı hep birlikte sınır bütünlüklerini savunmak ve İslam ülkelerinin sınır bütünlüğü konusunda ilkeli bir tutum takınma zorunluluğumuz var. Yedincisi, başta Filistin olmak üzere işgal altındaki bütün İslam topraklarının kurtarılması konusunda da ortak bir tavır takınmalıyız. Sekizincisi, değişik ülkelerde yaşayan Müslüman azınlıklarla ilgili olarak, birlikte bu azınlıkların haklarının hukuklarının korunması yönünde barışçıl teşebbüslerimizi arttırmalıyız. Dokuzuncusu, ekonomik iş birliği konusunda ortak bir tavır sergilemeliyiz." (DHA)